• bu atasözü müdür deyim midir şu anda tam çıkaramadığım sözcük öbeği için zamanında birisi şöyle demişti:

    'tamam çivi çiviyi söküyor da, o sırada duvarın anası sikiliyor, onu ne yapacağız?'

    hak vermemek elde değil.
  • "civi civiyi soker" derler,
    soguktan donani buz ile ovarlar...
    ben zaten yanmisim dostlar,
    peki, beni firina mi verseler?

    (bkz: baris manco)
  • buna inanan çok insan vardır aslında, boş durmayarak kafasından her şeyi atabileceğine inanır. acı çekse bile bir başkasının elini tuttuğunda o acının geçeceğini düşünür, o yüzden hep tutacak bir el arar. oysa çok görmüşümdür, çok sevdiğim bir arkadaşımın her ilişkinin sonunda aslında daha da yaralandığını, her hayal kırıklığının ondan bir parça daha götürdüğünü; üstelik bütün bunların o "tek kişi"yi asla aklından çıkarmasına yardımcı olmadığını, aradan aylar geçmesine rağmen hala ondan bir ses beklediğini, bir haber alabilmek için çırpındığını her görüşümde iyice emin olurum çivinin çiviyi sökmediğinden, aslında daha da derinlere sapladığından...
    her insan, eğer aradığı boş kalmamaksa, kendine birini bulmaksa o birini bulur. ama 3 kuruşluk değeri olmayan ilişkilerle unutacağına inanması en başta kendini kandırmasıdır. şimdi yine anlatıyor o arkadaşım, yarın biriyle buluşacağını, 14 şubat'ta yalnız olmak istemediğini, yine aynı sözleri tekrarlıyor. bense "umarım iyi olur" diye yazıyorum ona, oysa biliyorum, iyi olmayacak. en fazla 2-3 hafta sürecek, sonra bitince "neden olmadı?" diye kendini hırpalayacak, yine incinecek.
    inanıyorum ki çiviyi sökecek olan bir başka çivi değildir, zamandır. zaman katlanılmaz gelse de, 1 ayın geçmesi aslında 1 gün bile geçmemiş gibi geliyorsa, yapacak hiç bir iş yokken evde duvarlar üstüne üstüne ilerliyorsa, konuşmamak için kendini zor tutuyorsan, bunun en iyisi, en doğrusu olduğunu bile bile hala için için ağlıyorsan da dayanacaksın, sabredeceksin. böyle böyle değil aylar, yıllar geçecek. ve zamanla unutulmanın da etkisiyle yavaş yavaş unutacaksın. tabi belki bu arada bir başkasını gerçekten seversin, onunla eskiden sevdiğini unutmak için değil, o'nu çok sevdiğin için beraber olursun. biri seni senin sevdiğin kadar sever, senden başkası aklına bile gelmez, sadece seninle mutlu olur, işte o zaman bütün mutluluklar da senin olur. ama unutmak için beraber olacaksan, eninde sonunda üzülürsün yine, üstelik unutamazsın da...
  • genelde "çivi çiviyi nasıl sökebilir ki" ya da "ee çivi üstüne çiviyle o tahta ne hale gelir" sorularıyla yaklaşılan bir konu. bense çiviyi söksün diye kullanılan yeni çivi açısından bakıyorum bu işe.

    örneklemeyi bu deyimin en sık kullanıldığı durum olan ilişkiler üzerinden yaparsak, eskisini unuttursun diye ortada heba edilen yeni kişiler düşündürüyor beni en çok. çünkü vay unuturdun yok unutmazdın, aman daha beter oldun falan derken onları aklına getiren kimse yok.

    sökülemeyen bir çivisi olan kişi sizseniz ve onu söksün diye kendinize yeni bir çivi (müstakbel sevgili, arkadaş vs) bulduysanız ve o insana bu niyetinizden dürüstçe bahsetmediyseniz, bir diğer deyişle ona varsa yoksa sensin dediğiniz halde aklınız sadece eski yaranızda ve o yaranın onarılmasındaysa yanlışlardasınız. işinize gelmese de herkes hayatınızdaki gerçek pozisyonunu bilmek ister. yara bandı olmayı, eskiyi unutturmak için uğraşıp durmayı kabullenen birine denk geldiyseniz ne mutlu size. ama ya tam tersi ise? ya siz aklınızda eskiye dair hiçbir şey kalmamış gibi rol keserken bir gün bunun böyle olmadığını keşfederse? dahası bu bencilliği zerre hak etmeyecek kadar temiz bir beyinle-kalple gelmişse size?

    o yüzden yeni çivilere hep sormak lazım; bakalım o sizin aslında bir türlü sökmek istemediğiniz, paslanmış, çürümüş çivinizi sökmek istiyor mu?
  • yalan dolan atasözlerimizden biridir.. hiç çivi sökebilen başka bi çivi görmedim.. yapısı müsait değil bi kere..
    ha arka taraftan tam çivinin olduğu yere çakarsan iter geri çıkarır denilebilir.. o zaman da sökücü çivi nolucak?
    böyle kendi kuyruğunu yiyen yılan gibi bi atasözü..
    bozuk dürbün bile günde iki kere doğru yeri gösterir..
  • doğrudur, söker tabi ama daha büyük bir oyuk ortaya çıkar. hatta öyle bir oyuk olur ki bir önceki çiviye razı olur insan. en iyisi çiviyle yaşamayı öğrenmek lazım, kaynar gider belki bir gün, insan her şeye alışır. çivilerimiz ve yaralarımızla da mutlu olabiliriz.
  • olgunlaşamamış insan düşüncesidir. kaçıştır. korkaklıktır. sorunların üzerini örtmek, ertelemektir. o nedenle pek meydan verilmemesi gerekir bu düşünceye. cesaretle, yürekli bi biçimde üzerine gidin acınızın, sonra çivinin sakin sakin yavaş yavaş kendiliğinden sökülmeye başladığını göreceksiniz, başka bir çiviyle hiç bir zaman daha çabuk ya da sağlıklı yaşanmaz bu süreç. bir şeyi bir başkasının yerine hayatınıza alıyorsanız o yeni şey her daim eskisini temsil etmeye, hatırlatmaya mahkumdur. bunu ne o yeni şeye ne de kendinize yapin. geç olsun, güç olmasın..
  • doğruluğuna inanıp harekete geçtiğinizde elinizdeki sağlam çiviyi de kaybetme ya da sökmek istediğiniz çiviyi daha da derine itme riskini almanız gereken önerme. ilişkilerde de durum böyle maalesef. artık beraber olamayacağınızı bildiğiniz kişi, buna rağmen hala aklınızın bir köşesindeyse, onu hatırlatan herşey eskisi gibi olmasa da yerli yerindeyse, 'onu ancak başka biri unutturabilir' diyerek yeni bir ilişkiye başlama çalışmaları, hem kendinize, hem de çivi muamelesi yaptığınız insana haksızlıktır. bırakın zaman bazı şeyleri halletsin , belki de çok iyi gidebilecek bir ilişkiyi 10 günde mahvedilmesin. *
  • efenim terk edilme ya da terk etme halinden sonra sıkça çevrenizde söylenebilecek bir söz öbeğidir. ayrılık halinin getirdiği boşluğu doldurmak için kullanılması zararlı şeylerle sonuçlanabilir, kendini kandırmak için elinizden geleni yapabilirsiniz;yeni sevgi, yeni aşk, yeni ten... beyninizi yeni insanlarla doldurup yeni beklentilere girebilirsiniz kimseye çaktırmadan, kafamdaki gerçek olsaydı ne olurduyu sorgulayarak nerelere varabileceğini görebilirsiniz. her türlü sınırınızı kırdığınız bir boşluk olduğundan, sınırsız yaşabilirsiniz, sonrası ? zamanın geçmesi için bir şeyler yapmak, zamanı kaçırmaktan başka bir işe yaramaz hale gelir. ayrılık halinden belirli bir süre sonra kendinize zaman tanırsanız, zaten artık alışkanlıklarınız da değişmeye başlar, tek başınıza gezersiniz, gözlem yaparsınız, denizi izlersiniz, evinizde pineklersiniz, pazar sabahları yataktan çıkmayıp kendi kendinize gebeşirsiniz, kedinizle konuşursunuz... bir arada yapılan pek çok şey tek kişilik bir hale geliverir bir anda ve bu hayata alışırsınız. boşluğunuzu kendini bir kez daha gözden geçirmeye ayırmak eylemi ile doldurmak, tutunacak yeni bir dala sarılmak için ayırmaktan daha anlamlı ve yararlı olacaktır. yeni bir kişiliğin tohumlarını alıp ekmek yerine, kısır döngüye girmeyi neden tercih eder ki insan... hangisi kolaydır dense, kısır döngü derdim herhalde, bilindik alışkanlıkları farklı insanlarla da olsa yerine getirmek rahatlatıcıdır, kolaydır.
  • çivi sanığınız şeyi götünüze girmiş bir kazıkla karıştırıyorsanız o sökülmez, daha da saplanır. dikkat etmek lazım
hesabın var mı? giriş yap