• oda sıcaklığında sıvı olan tek metal olması oda sıcaklığının 25 derece kabul edilmesindendir. yoksa fransiyum 27 derecede, sezyum da 28 derecede erimektedir.

    dimetil cıva bileşiği aşırı derecede zehirlidir. lateks, pvc ve neoprenden saniyeler içinde geçebilir. deriden de rahatlıkla geçer. bu yüzden laboratuvar eldivenleri pek bir koruma sağlamaz bu bileşiğe karşı, çok özel bir yığın eldiven giymeniz gerekir korunabilmek için. renksizdir, hoş bir kokusunun olduğu söylenir, fakat bu kokuyu alacak kadar yakından ve çok koklamanız zehirlenmenize yol açacaktır tahminen. yüksek buhar basıncı yüzünden eğer etrafa saçılırsa yakın çevrede havayı soluyan insanların zehire maruz kalmasına sebep olur. deri tarafından 0.1 mililtre emilmesi bile öldürücüdür. beyin-kan bariyerini çok kolay geçen bu madde aynı zamanda vücuttan çok zor atılır, atılacağı yerde vücutta birikir. semptomlar, etkili bir tedavi için geç kalındıktan sonra ortaya çıkar. tanınmış kimyagerlerden karen wetterhahn, 14 ağustos 1996'da bu kimyasalla uğraşırken eldivenine 1-2 damla yanlışlıkla dökülmüştür. 5 ay sonra denge kaybı ve konuşmasında peltekleşme gibi semptomlar görülen wetterhahn, hastaneye yatırıldığında görülmüştür ki kanındaki cıva oranı 4000 mikrogram/litre'ye, yani zehir sınırı olan 200 mikrogram/litre'nin 20 katına sadece 5 ay önceki olay yüzünden çıkmıştır. normalde kanda bulunma oranı ise 1-8 mikrogram/litre'dir. semptomlar görüldükten hemen sonra çok yoğun bir tedaviye başlamasına rağmen -ki ağır metalleri vücuttan uzaklaştırmak için özel bir tedavi metodudur bu başladığı- 3 hafta sonra komaya girmiş, ve bir kaç ay içinde, 8 haziran 1997'de ölmüştür. yani kimyasala maruz kalmasının üstünden 1 sene geçmeden.

    wetterhahn'ın ölümü eldivenlerin bu kimyasalla test edilmesine sebep olmuştur ve görülmüştür ki bir çok eldiven bu maddeyi sanıldığından çok daha hızlı geçirmektedir. sonrasında da maddenin kullanımı sınırlandırılmıştır.

    (bkz: yaşasın wikipedia)
  • kelimenin ingilizce'de iki karşılığı var, mercury ve quicksilver. eski yunanlar bu elemente hydrargyrum (su-gümüş veya akan-gümüş) demişler, ki bu da quicksilver'a denk geliyor ingilizce'de. peki mercury adı nereden gelmiş? cıva o zamana kadar bilinen yedi metalden birisi. bu yedi metal, çıplak gözle görülen yedi gezegene denk düşürülmüş simyacılar tarafından. bu gezegenlerin ikisi aslında gezegen olmayan güneş ve ay, diğerleri ise merkür, venüs, mars, jüpiter, satürn. işte merkür'e denk düşen metal de cıva olmuş, o yüzden bu element aynı zamanda mercurius* olarak anılmaya başlamış. peki gezegenin adı nereden geliyor, mercurius ne demek?

    gezegenlerin adının tanrıların adını taşıması neredeyse astronominin ilk izlerinin görüldüğü döneme kadar gidiyor. bizim merkür gezegeni de adını, yunanlar'ın hermes dediği, romalılar'ın mercurius dediği tanrıdan almış. zeus'un* oğlu, birçok sıfatının yanında mesajcı tanrı, atletlerin, çevikliğin, hızın tanrısı. doğar doğmaz hemencecik büyümüş, kundaktan kurtulmuş, gidip apollo'nun güzel öküz sürüsünü çalmış. apollo bunu öğrendiğinde ise kurnazca davranıp, öküzleri karşılığında ona, kaplumbağa kabuğundan yaptığı liri hediye etmiş. tanrıların en hızlısı, gezegenlerin en hızlısına isim babası olmuş böylece, merkür, mercury, mercius diye.

    işte eskiden astrolojide, bu gezegenin etkisi altında doğanların da mercius'un özelliklerini taşıdıklarına inanılırmış, onun gibi kurnaz, atik, yerinde duramayan, kıpır kıpır. bu kişilere de mercurial demişler. zaman geçmiş, bu durum bizim dilimize geçirirlerken mercurial'ı merkürsel diye çevirsek olmaz demişler ki onun yerine cıva gibi demeyi uygun görmüşler. işte biz "cıva gibi" dediğimiz kişilere aslında "hermes gibi maşallah" demek istiyoruz alttan alttan.

    dipnot: bu entry'nin son iki cümlesi kendi kendime yaptığım varsayımlardır, gerçek olup olmadığı meçhuldür. kaynağı yoktur. bulursanız bana da haber verin.
  • epey ağır olan bir sıvı metal. örneğin sudan yaklaşık 14 kat daha ağırdır. dolayısıyla suyla hiçbir şekilde etkileşime girmez, karışmaz. suyun içine atacak olursanız anında pat diye dibe çöküp dış ortamda durduğu gibi durur. sıvı ve şirin görünmesine rağmen cıva, aslında insan için en zehirli ağır metallerden biridir. sırf bu nedenle cıvalı termometreler ve ateşölçerler pek çok batı ülkesinde* uzun zamandan beri yasaktır. cıva zehirlenmesinin iki türü vardır aslında. örneğin sıvı haldeki cıvayı yer yutarsanız, düşük bir ihtimal akut zehirlenme meydana gelebilir. yani klasik mide bulantısı, kusma, baş dönmesi gibi. hiçbir zehirlenme meydana gelmeyebilir de. çünkü sıvı halde yutulan cıva boşaltım sistemi ile vücutta hasar bırakmadan atılır, cıva mide ya da vücut sıvılarıyla karışmaz, etkileşime girmez, olduğu gibi vücuttan uzaklaştırılır. akut cıva zehirlenmesi daha çok yüksek oranda cıva içeren deniz ürünlerinin yenmesiyle olur. diğer tür olan cıva buharı zehirlenmesi ise asıl korkulması gerekendir.

    cıva buharı zehirlenmesi aşırı tehlikelidir, öldürücü olabilir. öldürmezse de hayat boyu süründürme ihtimali vardır. örneğin evinizde cıvalı bir termometre var. o termometre sağlam haldeyken gayet güvenilirdir. ama olur ya insanlık hali, diyelim ki bir düştü ve kırıldı içindeki cıva da yere döküldü. en kısa zamanda o cıvayı şırınga benzeri bir şeyle alıp (elektrikli süpürge asla kullanılmamalı) bir sağlık kuruluşuna götürüp yetkililere teslim etmek gerekir. ama diyelim ki cıva döküldü ve siz onu almadınız o cıva günlerce durdu ve buharlaştı ve siz de o buharı soludunuz. işte o zaman hapı yutma ihtimali var. cıva buharı beyindeki koruyucu bariyerleri çok rahat aşar ve beyinde birikim yapar, geri dönüşü yani tedavisi mümkün olmayan zararlar verebilir beyne. bu da kısa, orta ve uzun vadede ciddi nörolojik, tedavisi mümkün olmayan bozukluklara ve hastalıklara sebep olabilir. bunlardan biri kronik yorgunluk sendromudur ve hayatınızı cehenneme çevirir. ms hastalığı ile çok benzer semptomlar gösterebilir, bütün gün boyunca aşırı yorgunluktan yataktan kalkasınız gelmez, yemek yiyecek hali bile zor bulursunuz kendinizde. bunun dışında aşırı titremeler, baş dönmeleri kalıcı olur. çift görmeler meydana gelebilir, yürürken bir uzvu kullanamama, güçsüzlük hissetme, aşırı seğirmeler gibi als hastalığı başlangıcı benzeri semptomlar da gelişebilir. ne yazık ki bunların tam tedavisi de çoğunlukla mümkün olmaz çünkü beyinde birikim yapan cıva gazını oradan temizlemenin etkili bir yolu bulunamamıştır. evet, şelasyon tedavisi bir yere kadar etkili oluyor ama solunan buharın miktarına göre, beyinde kalıcı hasar illaki meydana gelebiliyor. bir de bu şeyin belirtileri ne zaman göstereceği belli olmuyor. örneğin cıva buharına maruz kaldıktan ancak 10 yıl sonra semptomlar gösteren vakalar da vardır literatürde.

    cıvanın çeşitli compoundları vardır. en zehirli cıva bileşimi dimetil cıvadır. bu bileşim o kadar zehirlidir ki 1997 yılında kimyager profesör karen wetterhahn'ın ölümüne sebep olmuştur. wetterhahn, dimetil cıva ile bir deney yapmak istemişti. her türlü tedbiri alarak, eldivenlerini de takarak minicik bir tüpteki o bileşimi dökmeye çalıştı dökerken bir damlacık dimethylmercury kendisinin eldivenine değdi. (çıplak eline değil!) 3 hafta sonra komaya girdi, aşırı şelasyon tedavisine rağmen hayatını kaybetti. meğerse eldivenin yapısı uygun değilmiş ve bir damlacık dimetil cıva o eldivenden hafifçe cilde değer gibi olmuş, sonucu: ölüm.

    dolayısıyla cıva ve bileşimleri ile oyun olmaz, şakası olmayan bir metaldir cıva. evimdeki cıvalı ateşölçerleri evimden uzaklaştırıp uygun yerlere teslim ettim, termometremi de. çünkü kırılma ihtimalleri var. olur a kırılırsa, hayat boyu "acaba o buharı soludum mu" diye düşünmek yerine, en ufak bir yorgunlukta "acaba cıvadan mı" diye evham yapmak yerine, allah korusun, teşhis konulamayan acayip semptomlar ile hastane hastane koşturup boğuşmak yerine cıvalı ne kadar aletim varsa hepsini imha ettim, şimdi rahatım. *

    vücuttaki cıva miktarını ölçmek için en yaygın testler kan ve idrar tahlilidir. kan tahlili sonuçları sadece kısa süre önce maruz kalınan cıva oranını gösterebilir, cıva buharı zehirlenmesi şüphesi varsa bu test genelde çok da güvenilir olarak görülmez. eğer herhangi bir zaman aralığında, herhangi bir süre önce cıva buharı zehirlenmesi şüpheniz varsa en etkili test 24 saatlik idrar tahlilidir. önce bu işi yapabilen bir hastaneden cıva testi için randevu alırsınız. sonra temiz, plastik bir şişeye çişinizi 24 saat boyunca biriktirirsiniz. kapağını kapatıp fazla vakit kaybetmeden hastaneye teslim edersiniz ve analiz edilir. bu şekilde güvenilir sonuç elde edilebilir.
  • küçükken kendisiyle oynamak için derecelerin hepsini kırardım, sonra banyo seramiğinde oynar dururdum. sonra okuldan çaldım biraz, kafayı yiyecektim o kadar çok civam olduğu için. milyonlarca parçaya ayrıldı uzun bir süre sonra. hala daha severim, eğer ortada bir derece varsa şu kazık kadar yaşıma rağmen çıtlatıp kırarım toplu iğne kadar civa için, mantık aramanın abes olduğu bir insan olarak.

    en sevdiğim elementtir civa. kimseye dokunmaz, kimse de ona dokunamaz, elinizden kaçar gider, bu dünyayla bir ilişkisi olmayan bir elementtir. derin ve düşüncelidir sanki o zıpır ordan oraya zıplayan parıltılı haliyle anlayamazsınız ne kadar yoğun olduğunu. iki taraflı madalyonu olan insanlar gibidir gözümde. normalde görünen yüzlerinden daha farklı başka bir çehre taşıyan insanları hatırlatır o cüssesinden beklenmeyecek ağırlığı. neşelidir. ne bileyim. hava cıva lafı bile sevimli işte.

    küçükken civa havuzunda yüzebileyim allahım diye dua ettiğimi hatırlyıorum pek çok kez. baya baya dilek dilemem gerektiğinde filan bunu dilemişliğim var çokça.

    hayat üzerinden akıp geçiyor pürüzsüzce. keşke ben de, biz de cıvadan imal edilseydik, sürtünme katsayımız cıva kadar düşük olsaydı ve bu kadar hırpalanmasaydık. (tam burada cezmi ersöz allert)
  • ıslatmayan sıvıdır kendisi*.
    bir deney tüpüne doldurup boşalttığınızda tüp tamamen boşalır ve kupkuru kalır. bir de diğer sıvılar deney tüpünde içbükey bir dolma seviyesi gösterirken civa dışbükey bir konkavlık oluşturur..
  • oda sicakliginda sivi halde bulunan tek metal. nedeni ise [kr] 4d10 4f14 5s2 5p6 5d10 6s2 gibi bir elektron konfigurasyonuna sahip olmasidir. civanin son yorugesinde bulunan s elektronlari atomun etrafinda oyle hizli donerler ki rolativistik nedenlerden oturu kutleleri artar. artan kutle onlari cekirdege yaklastirir. dolayisiyla cekirdege daha yakin bulunduklarindan enerjileri duser. bu da onlari daha az reaktif kilar. bu nedenden oturudur ku civa-civa baglari(etkilesimleri) cok zayiftir. cuzi miktarda isiyla kati fazdaki atomlari birbirinden ayirmak mumkundur.
  • bi şekilde, annemlerin evinde bulunan şey. cam bir şişede ve gri. çocuk aklımda bilmiyordum çıkarıp döktüm yere ve oynadım, elimin üstünde yuvarlanması hoşuma gitti falan, annem de gelip kızdı ve şişeye koydu tekrar. ikimizin de neler olduğu ya da neler olabileceği konusunda zerre fikri yokmuş (benim yaş 5-6 bu arada). ikimize de bir şey olmadı (yani herhalde... lan?!)

    böyle toksik bir maddeyi "evde buludurmak iyidir" öneren mal kimdi acaba? bu gibi safsatalarla giriyorlar insanların beynine, neyi nerdiklerinin ya da neyle oynadıkları hakkında zerre fikri yok cahillerin.

    aklıma gelmişken, bi söyleyeyim de hala evdeyse atsın.

    hacılar bu tür şeyler eve de evliliğe de insanlara da "iyi gelmez".

    "şüphesiz ki olaya bilimsel yaklaşmakta (pek çok) hayır vardır." (cıva suresi 1/1)
  • ortaokuldayken uçlu kalemimin kapağında sakladığım, derste canım sıkıldığında döküp oynadığım hede.
  • bir keresinde termometreyi kırdığımda etrafa saçıldığından organik lab.ını boşaltmamıza sebep veren metal.. üstüne sülfür döküp sora temizlemiştik.. sora o gün ben nası bi sakarlıksa bi tane daha kırdım.. hocaya göstermemek için sakladım ve lab.dan çıktıktan sonra bi çalılık vardı böyle çöplük gibi bi yerde, oraya attım.. bi kaç ay sonra o çalılık kuruduydu falan.. tam bilmiyoruz o sıra tabi, ehehe mehehe ne güzel metal oynuyo böle falan diyip çeşitli cahilliklerle oynardık kendisiyle fekat bu hadise cıva metaline olan saygımı arttırdı ve hemen mirc'da bir nick aldım "mercury" diye.. rıspekt..
  • bunlar iki kanka hava-civa diye beraber dolasirlar
hesabın var mı? giriş yap