• evet, geldi aybaşından (15'i) sonraki ilk mübarek cumartesi çilingiri.

    her ay (ramazan hariç) maaştan sonraki ilk cumartesi birimizde toplaşıyoruz ailecek ve çilingir kuruyoruz. çoluk çombalak epey şenlikli oluyor. gerçi bazılarımızın (benim mesela) televizyonu ve fazla sandalyesi olmadığından çocuklar annelere bırakılıyor o akşam için. eğer çocuklar varsa, onlara ayrı menü yapılıyor, yoksa tüm menüler yetişkinler için. herkes bir meze yapıyor, birimiz de tatlıyı yapıyor. erkekleri almadığımız bir whatsapp grubu var, toplanmadan iki hafta öncesinden oradan geyiğe başlıyoruz kadınlar olarak. beyler girmeyi çok istedi gruba, lakin bize özel bir grup orası.

    gerçi benlik sorun yok, kocalarından ve sevgililerinden gizli geyik yapanlar istemiyor. bana kalsa ben cinsiyetten bağımsız herkesle geyik yaparım. ama çoğunluğa uyuyorum tabi.

    her zaman humusu bana yaptırırlar (ya da çerkez tavuğunu), bugün isyan ederek favayı ben aldım. dün akşamdan hazırladım, ertesi güne daha lezzetli oluyor. bir tek üzerine incecik kırmızı soğan ile dereotu kıyacağım, o kaldı. heyecanla akşamı bekliyorum. muhabbetlerimiz efsane oluyor çünkü. e kafamız da güzel oluyor, daha ne olsun. kafa güzelleşmeden çekilir mi bu ülke? çekilmez. güzelleşiyoruz biz de. şimdi oturmuş akşamı beklerken düşündüm de, bir tanım geldi aklıma.

    hani sevdiğinle sevişme çok önden başlar bazen; misal sabahtan. geç kalmışsındır. evden çıkmadan üzgün ve mahcupça akşam için vaatler verirsin. tüm gün de aklında kalır akşama olacak olan faaliyet. o saatten sonra klavyede bir tuşa basmak da, aylık rapor hazırlamak da, mesai bitip eve dönmek de, yemeği hazırlayıp (ya da hazırlanmışsa) oturup yemek de sadece bir önsevişmedir ya, çilingir sofrası kurmak da öyle. sade bir peynir ve bir duble rakı da koysan, hazırlığın sadece bunlar da olsa, demlenmeye o fikir aklına düştüğünde başlarsın.
  • sevan nişanyan'a göre kökü moğolca olmak üzere; farsça "şölen donatan" anlamında şilengâr, türkçe şölenci kelimelerinden gelen hede. şölen kelimesinin moğolca aslı da "çorba" demekmiş ama moğol sülalesi ona buna, komşu hükümdarlara hava atacakları zamanlar düzenledikleri bu hayvani yemeklere "şölen" adı verirmişmiş.
    yıllardır içki masalarında, eş dost sohbetlerinde yaptığım geleneksel "abi işte adamı içirip konuşturuyorlar ne bok olduğunu anlıyorlar. ondan çilingir demişler. kapiş?" geyiğinden kurtulduğum için çok mutluyum. artık bilimsel açıklamalar ile akılları alacağım, mezenin güzel tarafına umarsızca saldıracağım. hakkım o benim.
  • bi beyin fırtınası şeklinde geçen entrylerin ardından ben şöyle açıklıyım isterseniz ... eskiden - hani şu daha yalan makinası filan yokken- birlikte iş yapacak adamlar ya da ne biliyim henüz dost olamamış samimi arkadaşlar, birbirlerini tanımak için otururlarmış rakı sofrasına, hatta önemli bi mevkiye atanacak insanı rakı sofrasında tanırlarmış, çünkü bilenler hatırlar, ilk yudumu alırken 'şerefe şeref bey' derken karşınızdaki şeref beye, iki duble sonra 'yavrum uzat bakıyım şurdan beyaz peyniri diyebilirsiniz. insanların, bi kaç kadeh rakıdan sonra rol yapamamaları, ve tabir-i caizse - ki ben aldım fetvayı, caizmiş- kapattıkları kapıları açmaları ortada gizli bişey kalmaması nedeniyle çilingir sofrası denmiş ... öyle işte... niye heyecanlandıysam..
  • çilingir sofrası

    otur ki sandalye hatırlasın
    sandalye olduğunu.
    masa da unutur masalığını,
    elini komasan üstüne
    bakışlarını ayırmaya gelmez,
    sürahi boşalır sonra suyundan.
    kadehim kadehim dediğin şey,
    dudağını değdirmedikçe kadeh değildir.
    mezeler de bilmez renklerini, lezzetlerini,
    çatalını dokundurmazsan.

    fakat farkında mısın?

    cahit sıtkı tarancı
  • "...
    bu zıkkımın yanında
    arnavut ciğeri ister, bir
    çiroz salatası ister, iki
    cacik ister, üç.

    adalet, musavat, hürriyet demeye
    sadece yürek ister
    ..."

    der metin eloğlu amca çilingir sofrası için...
  • rakı sofrasında, çeşit çeşit mezelerin bulunmasından ötürü, farsça 'çeşnigar' kelimesinden türetilen sözcük. bir rivayete göre, dertlerin döküldüğü, konuşulduğu sofrada, dertlerin çözüldüğüne olan inaçtan dolayı da çilingir sofrası denmiştir.

    ...efendim, çilingir sofrasının olmazsa olmazı sohbettir.
  • alkolün her kapıyı açmasından kaynaklanıyor olsa gerek bu çilingir ön adı.
  • bir söylentiye göre "çeşnigir sofrası"ndan gelmektedir. osmanlıda padişahın yiyeceklerini test etmek için çeşnicibaşı (çeşnigir) için küçük küçük tabaklara yemeklerden örnekler konurmuş, yani şimdiki mezelerden oluşan çilingir sofrası o zamanın çeşnicibaşlarının sofralarına benzetilmektedir. bu sunulan küçük tabaklar sonra lezzet tabağı yani meze tabağı olarak kullanılmaya başlanmıştır.

    ayrıca bu masada sadece rakı içilir.

    (bkz: #1542153)
  • alkol sofrası kurulurken geçen zamanın çilingir'in kapı açması gibi 2 dakika sürdüğü için bu adı almıştır. (bkz: at yalanı sikeyim inananı)
  • osmanlı döneminde, imparatorluğun önemli ve mevki sahibi devlet ve ticaret adamları yanlarında çalıştıracağı elemanları işe almadan önce rakı sofrasına oturturlarmış. bu sayede alkolun de etkısıyle kişiliği ve insanlığı hakkında bilgi sahıbı oldukları elemanı, yanlarında çalıştırıp çalıştırmayacaklarına karar verirlermiş. rakı, sofranın çiligiri olurmuş... adı buradan gelmekte imiş...

    (bkz: biri bana anlatsın)
hesabın var mı? giriş yap