• aslında o kadar da başarısız ya da loser değildir kendisi. sadece şanssızdır.
    a boy named charlie brown serisinde once baseball oynarken durduğu çıkıntının altında papatyalar çıktığından kızlar tarafından sevimli bulunur. sevimli bulunmak onun suçu değildir, zaten kötü bir şey de değildir. kendisi sadece şansını kötüye yorar ve atılan topların hiçbirini karşılayamaz. lucy'den aldığı psikolojik destek ile başarıyı ararken amerikan futbol topuna vuramaz. çünkü lucy topu, o tam vuracakken çekmiştir. işte sorun da burdadır der, sonra lucy. senin yürüyüşün, konuşman, şişko göbeğin, ellerin, ayakların, saçın... lucy'e göre charlie brown hayata karşı ne kadar kambur ve çekingen durursa kötü şans kendisini o kadar çekmektedir. hayatın kuralıdır aslında bu. nasıl başlarsan öyle bitirirsin.

    charlie saftır. hep doğruyu söyler. basit olanı arar. göründüğünün altında ya da arkasında bir olayı yapamaz, tahmin edemez. belki de bu yüzden okulda heceleme yarışmasını zor da olsa kazanır. ilk defa loser değildir. okullar arası yarışmaya seçilir. bütün gece çalışır. hatta uykusu çok gelse bile üzerindeki sorumluluğun dayanılmaz baskısı hissettiğinden uyumaz. yarışmada son ikiye kalır. hecelediği o kadar zor kelimeden sonra kendisine sorulan belki de en kolay kelimeyi heceleyemez: 'b-e-a-g-l-e.' snoopy'nin cinsi olduğundan ironik bir durumdur. bu onun kaderidir. ama linus'un dedigi gibi bu dunyanin sonu degildir. charlie yeni gune yeni umutlarla baslar. yine lucynin elindeki futbol topunu gorur. gizlice yaklasir ve vurmaya calisir. yine vuramaz. ama onemli olan bu degildir. önemli olan charlie çabalamıştır. hep çabalayacaktır.

    içimdeki çocuktur charlie brown. kötü şans yakasını bırakmasa da o pes etmez. güçlüdür o.
  • bu yine bi gun tvde beyzbol macında seyricilerin arasında gordugu kıza aşık olur.
    linusi da takar peşine, koştur koştur stada gider. maç bitmiş, kız otobüste. sonraki otobuse binip sehirler arası yola cıkar vs.
    neyse sonunda kızın evini bulur, adını ogrenir ama kapıyı çalamaz.
    linusi gonderir, disarda bekler. cikista sorar "noldu, ne anlattın?"
    linus da der "kurabiye yedik, süt içtik.. haftaya yine buluscaz"

    boyle bir adamdır.
  • "çok mutsuzum..." o yaşta hayatın ne olduğunu bulmuş efsane karakter, can dostum, ta kendim. merak ediyorum da, onunla büyüdüğüm için mi böyle oldum, zaten böyle olacağım için mi onunla büyüdüm?
  • her daim kaybeden tarafta olmanın verdiği psikolojiyle kazandığı zamanlarda dahi tam olarak mutlu olamaz, hep huzursuzdur. bu nedenle olsa gerek empati yeteneği son derece gelişmiştir. bir hikayesinde en yakın arkadaşı linus ona gittiği beyzbol maçını anlatır - beyzbol kurallarına hakim olmadığım için aşağı yukarı ne demek istediğini aktaracağım-; "inanılmaz heyecanlı bir maç oldu. .... sayı gerideydik, o sırada top bizim tarafa geçti, bizim takım home-run yaptı ve maçı kazandık! hepimiz çıldırdık, herkes birbirine sarıldı, oyuncular, seyirciler çığlık çığlığaydık, keşke sen de orada olsaydın!". charlie brown'un tepkisi ise şöyle olur; "what about the other team?" (peki ya diğer takım n'aptı?). kendimi çokça özdeşleştirdiğim bir karakterdir.
  • snoopy'nin insanı.
  • 'bana selam dedin. o günden beri aynı değilim.
    işte bu yüzden gülümsüyorum.'
  • o kadar bahtsizdir ki snoopynin hoyratligi yuzunden kopegiyle piyasa bile yapamamaktadir. snoopy hem kendisini kimseye sevdirmez, minciklatmaz hem de kankasi sari kusla ipe sapa gelmeyen aktiviteleri kovalamaktadir.
  • bir çocuk neden bu kadar mutsuz bir çocuğa takılır kalır?o topa hiç vuramayan şapşal çocuğa.süper olamayan kahramanımdı benim charlie brown.henüz yaşıtken ikimiz,merhametimle sarmalamak istediğim kahramanımdı.
  • (bkz: snoopy)'nin sahibi...
  • selim ileri'nin küçüklüğü kesin böyleydi dedirten çizgi film kahramani.
hesabın var mı? giriş yap