• gözümde masallar şehridir.. kendinizi bir masalın içinde gibi hissedersiniz sokaklarında yürürken... kalenin bahçesindeki dev ağaçlar ve yeşilden kırmızıya her tondaki yapraklar..
    onlarca yaprak toplamıştım o bahçeden hala hatıra kutumda dururlar...
    yemek inanılmaz ucuz.. güzel bira var..
    konaklama için çok şirin alternatifler vardı, artık airbnbnin de yaygınlaşmasıyla konaklama kolayca çözülebilir, oldukça uygun fiyatlıydı diye hatırlıyorum.
    gece çıkıp takılabileceğiniz harika club ve barlar da bulabilirsiniz burada. hatta şunu çok net söyleyebilirim ki dünyanın birçok ülkesini gezmiş bir insan olarak ve gittiğim her yerde mutlaka bir barda birşeyler içmiş biri olarak, hayatımda içtiğim en güzel apple martiniyi burada içtim.. bir de karadutlu bir kokteyl içmiştim hala tadını hayal edebilirim..
  • yoğun turizm sezonunda kesinlikle gidilmemesi gereken, çek cumhuriyetindeki küçük kasaba.
    o kadar çok turist vardır ki yürürken düz bir çizgi tutturmanız imkansız. biraz tarih tadayım biraz keyif yapayım diyorsanız da namümkün. her restoran, her kafe günün her saatinde tıka basa dolu. her dükkan insan seli. açıkçası o mimari güzellik -ki gerçekten çok güzel bir dokusu var- malesef insandan görünmüyor.

    yurdumda muadili var mıdır net olarak bir şey söylemek mümkün değil. antalya kaleiçinin bazı kısımlarının apaçi esnaftan (mekan sahipleri tarafından misafiri taciz etmesi salık verilen kafe/restoran çalışanı, halıcısı, tekstilcisi vs. vs.) arındırılmış hali gibi. safranbolunun bazı yerleri gibi; ama çok daha iyi korunmuşu. kale ve çevresindeki çok kalabalık yerlerden kaçmak için ise yokuş aşağı, yokuş yukarı bir ton yol tepmeniz gerekiyor. oldukça yorucu. özellikle küçük çocuklu ailelere birincil tavsiyem büyük tekerli , taş yollarda rahat gidecek bir bebek arabasını yanlarından eksik etmemeleri.

    restoran ve kafelerdeki fiyatlar fahiş değil. nehir kenarında bir restoranda ana yemek ve bir bardak içeceği rahatlıkla 200 kron'a (günümüz kuru ile 30 tl ) kapatmanız mümkün. her türlü yiyecek var. vejetaryen restoran dahi var. veganlar için bir yer göremedim. ama nereye giderseniz gidin sıkış tepiş , üst üste yeyip içeceksiniz.

    market alışverişinizi akşam 19:00'a kadar yapmanız lazım. kale civarında bir adet koop bulunuyor, küçük ama aradığınız pek çok şeyi bulabilirsiniz. 19:00 dan sonra ise eski şehrin meydanına yakın bir iki tane trafika bulunmakta. sigara , su, içecek, bisküvi vs. temin edilebilir. kimisinde meyve de bulunabiliyor. hediyelik alışverişi içinse bolca kehribar mağazası, bohemia kristalleri mağazası, provence tarzı ürünler satan bazı mağazalar, askeri ürünler satan bir dükkan, antikacılar, deri ürünleri satan birkaç mağaza ve en ilginçlerinden birisi eski reklam afişlerinin reprodüksiyonlarını satan bir mağaza bulunmakta. ara sokaklara girdiğinizde ise irili ufaklı pek çok sanat galerisi var. fiyatlar değişken.

    eğer bir günde kıç kadar yeri gezemem veya ben şehri gece de görmek istiyorum bir gece uyuyacağım diyorsanız geceliği 800 krondan başlayan , 7000-8000 krona kadar giden konaklama imkanı mevcut. çok lüks birkaç otel dışında konaklama berbat ötesi. bu noktada safranbolu'ya çok benziyor. orijinalliği koruyalım derken rutubet kokan, eski püskü ama kesinlikle zevksiz mobilyalarla yataklarla donatılmış , pansiyon diye açsanız iflas edecek işletme mevcut. geceliği 1300 kron ile 3000 kron ( 200 tl ile 450 tl arası) 4 farklı konaklama tesisinde bulundum hepsi birbirinden beterdi. ama ne olursa olsun tesisin dolacağını bildikleri için pek de sallamıyorlar misafiri. kendi aracınız ya da kiralık bir araçla gidecekseniz park yeri çok büyük problem. konaklama seçerken bunu da göz önünde bulundurmakta fayda var çünkü aracınızı park ettiğiniz yerden otelinize çok uzun ve konforsuz bir yürüyüş yapmak zorunda kalabilirsiniz. bence konaklamak istediğiniz tesise park için yardımcı oluyorlar mı sorun. belediyeden özel izinleri var bazılarının, araçla içeri kadar gidip tesis yakınlarına park edebilirsiniz. yoksa bizim zabıtaya benzeyen miestska polisleri cayır cayır ceza yazıyorlar.

    tavsiye olarak: bir gün yeterli, 09:00 'da orda olursanız büyük kalabalık akın etmeden gezmeye başlayabilirsiniz, tur araçları 10:00 gibi damlamaya başlıyorlar. kaleyi mutlaka görün, eski bira fabrikasının bahçesini de. sakin nehirde botla gezinti de mümkün, sokaklarda acenteler var bunun için. sabah gezmeye başladıysanız gözünüze kestirdiğiniz bir restoranda öğle yemeği için rezervasyon yaptırın, girdim oturdum yedim işleri biraz zor, sıra beklersiniz. iyi tatiller.
  • bence gidilecekse kesinlikle sonbaharda gidilmesi gereken yer. kaleye çıkan ormandan itibaren sonbaharın her rengi buraya çok yakışmış. bir masalın içindeymişçesine etkileyici, huzur verici, doğal, sıcacık vs. vs.

    şahsen burada yaşayıp burada yaşlanmak istiyorum...
  • şirince'yi beğenenler, buraya bayılır. mutlaka gidilmesi gereken yerlerden. harika! hele prag'a gidip de buraya uğramadan dönenler çok yazık ederler...
  • dunya tek bir ulke olsaydı huzur evleri kesinlikle bu kasaba ve civarına inşa edilmeli derdim. vltava nehrinin omega harfi çizerek geçtiği kasaba, özellıkle sonbaharın o ağaçları yeşilin sarının ve kırmızının birbiriyle müthiş bir ahenk içinde donattigi zamanlarda görülmeli.
  • masal kitaplarından fırlamış gibi büyüleyici bir yer. çok fazla turist olmasına rağmen fiyatlar genel olarak uygundur.
  • prag'a giderken uğramıştık buraya, tamamen beklentisiz gittim ve aşık oldum. hayatımda gördüğüm en güzel, en sıcak şehirlerden. şehir dediğime bakmayın, ortaçağ kasabası gibi. daracık sokaklar, harika binalar, arnavut kaldırımlar. ben mimari hastası bir insan olduğum için her sokağını gezdim, her binasını tek tek inceledim. farklı bir ruhu var buranın. nehir kenarındaki restaurant ve cafelerde oturup bira içmek balık yemek de çok keyifli. prag'a gidecekseniz, bu güzelliği de görmeden geçmeyin bence.
  • prag içeren gezilerde bulunan kasaba, “ben burdan hiç gitmesem şurada otursam kalsam” hissi veriyor. bu “dokuyu bozmadan yüzyıllar geçirme” azmi nedir cidden. tek olumsuz detay yok.
    kasabadan kemere yürüyüp tepeye tırmandığınızda bütün manzaraya hakim oluyorsunuz. sivri, kırmızı çatıları, küçük tefek dükkanları, üstü yeşil altı mavi olan bu şahaneye, manzara fotoğrafı çekenler için hazine denebilir.
  • kesinlikle gidilip görülmesi gereken masal şehri.
    nehrin üzerindeki köprüden kalenin görüntüsü bana a wizard of earthsea‘de ged’in ders aldığı kuleyi anımsatmıştır.
  • manzarayı izlerken canlı kartpostalın içinde olduğunuzu hissettiren kasaba. iki seçeneğimiz vardı ya buraya ya (bkz: karlovy vary)’ye gidecektik burayı seçtik. iyi ki de gitmişiz. renkler o kadar dolu o kadar canlıydı ki izlemeye doyamamıştık. good old days…
hesabın var mı? giriş yap