• cnn'in edindiği bilgilere göre ;

    kaşıkcı ilk ziyaretinde istediği evrağı vermiyorlar ve 1 hafta sonra gelmesi isteniyor. bu sırada bütün plan yapılıyor ve kaşıkcı konsolosluğa girer girmez üzerine çullanıyorlar. kaşıkcı'yı bir odaya sokuyorlar ve kesim işlemine başlanmadan önce kesimi yapacak kişi odadakilere "ben kulaklık takıp müzik dinleyeceğim, siz de öyle yapın" diyor ve adamı canlı canlı kesmeye başlıyor. kaşıkcı canlı canlı kesilirken çığlıkları bütün konsolosluğu inletmiş. olay daha önceden planlandığı için de çalışan türk konsolosluk görevlileri evlerine gönderilmiş ve sonraki günlerde, konsoloslukta yaşananları aralarında konuşmasınlar diye üzerlerine dinleme ve görüntü cihazları takılmış.

    daha fazla yazamayacağım tansiyonum düştü.
  • öldürülmüş olan türk kökenli suudi gazeteci. konsoloslukta kanıt bulundu haberinden sonra türk polisi yine cnn'e konuşmuş ve kaşıkçı'nın öldürüldükten sonra parçalara ayrıldığını söylemiş. hatta bu işlemi gerçekleştiren bedevinin ismi de bazı kaynaklarda dolaşıyordu ama teyitli olmadığı için buraya yazmıyorum.

    sürecin başından beri bizimkiler türk medyasına açıklama yapmadı. ilk gün reuters, daha sonra cnn gibi uluslararası basın kuruluşlarına bilgi verdiler. amaç hem dünya kamuoyunu büyük haber ajansları üzerinden bilgilendirmek hem de suudilerin yediği boku unutturmayarak, konuya dair her gün sarsıcı bir bilgi paylaşmak.

    dikkat ediyorum da ilk günden beri, türk kaynaklarının yabancı basına verdiği bilgilerin şok edici dozajı sürekli yükseliyor. öldürülmüş olabilir, konsolosluğa 15 kişilik tim geldi, kaşıkçı konsolosluktan çıkmadı, içerde öldürüldü, öldürüldükten sonra ceseti parçalara ayrıldı gibi bilgiler, periyodik aralıklar ile yabancı basına verildi. böylelikle olay hep gündemde kaldı. türkiye işin üzerine gittikçe, suudiler de yedikleri boku kabul etmeye başladılar. aha bu akşam da, öldürüldükten sonra testere ile parçalandı bilgisi geçilmiş. şimdi suudiler, saçma sapan bir ölüm raporu hazırladılarsa, eşek gibi değiştirmek zorunda kalacaklar.

    yemin ederim bizimkilerin süreci yönetim tarzına hem şaşırdım hem de hayran kaldım. helal olsun. sürecin sonunda bizimkilerden cinayetin ses ve video kaydını da bekliyorum.
  • isminin yazılışıyla ilgili karışıklığa bir açıklık getireyim. eğer bir kelime, sizin kullandığınız alfabeden farklı bir alfabeyle yazılıyorsa, siz onu kendi dilinizde yazarken direkt olarak okunduğu gibi yazarsınız. örneğin çaykovski, örneğin şangay. bu ingilizcede de böyledir. başka dillerde de. örneğin rusçada da türkçe bir kelime kiril alfabesiyle yazılırken okunduğu, kulağa geldiği gibi yazılır.

    arapça harflerle yazılı olan o isim seslendirilince ingilizcede başka harflere ve vurguya türkçede başka bir şekle karşılık geliyor.

    bununla beraber aslında türkçe, bu tür kelimeleri genellikle ingilizcedeki veya fransızcadaki yazılışından ithal etmekte, hiç kasmamakta. veya abuk subuk istisnai örnekler olmakta. örneğin truva. kelimenin seslendirilişi “troya” şeklinde. latin harfleriyle ingilizce yazılışı troia. fransızların bu troia kelimesini telefuzu “trua” şeklinde. sonra biz de fransızlardan duyduğumuz şekilde truva yazıyoruz.

    karşıkçı olayında türkçe açısından bambaşka bir farklılık var. adamın dedesi türk, kayserili. soyadı türkçe harflerle kaşıkçı. bu adamın soyadı esas arapçaya türkçeden duyulduğu gibi aktarılıyor. sonradan ingilizce konuşanlar tarafından türkçe latin harfleriyle yazılmış hali değil, arapça yazılmış hali ve onun seslendirmesi kullanılıyor. çünkü adamın pasaportunda arapça yazıyor. adam türk değil zaten. dedesi türkmüş. onlar arapçasını kullanıyorlar zaten ama bizim kaşıkçı olan kelimeyi, amerikalılar kashooggi şeklinde duyuyor diye kaşucci diye yazmamız andavallık olurdu heralde. ikinci troya vakası olurdu.

    bir dünya karışık gereksiz bilgi köşesinden bugünlük bu kadar. esen kalınız.
  • üst edit: bir süredir cemal kaşıkçı olayına ilişkin derli toplu bir yazı yazmak istiyordum. olayın ortaya çıktığı ilk günlerde fikirlerimi genel hatlarıyla aşağıda ifade etmiştim. ancak son yaşanan gelişmeler, bende, olayı daha detaylı yazma ihtiyacı yarattı.

    kaşıkçı olayı belki macaristan veliaht prensi franz ferdinand cinayeti/suikasti gibi yeni bir dünya savaşına yol açmayacak, ama uzun yıllar etkisi hissedilecek bir takım sonuçlar doğuracağını söylemek mümkün. üstelik bu olayda sözü edilen ya da masaya oturan tarafların inatçı ve dediğim dedik anlayışları, süreci çok daha kırılgan ve içinden çıkılmaz hale getiriyor. masanın bir tarafında abd’nin haşarı başkanı trump’ın, diğer tarafında monarşinin şımarık suudi prens salman’ın olduğu bir masada sonuçların nereye gidebileceğini kestirmek zor. üstelik bu masada oturan veya oturmak isteyen rusya, ingiltere, fransa, almanya, israil ve türkiye gibi unsurların da olduğunu göz önüne alındığında süreç çok daha karmaşık bir hale geliyor.

    türkiye-suudi arabistan çekişmesi
    ne yazık ki bu olayın doğrudan taraflarından birisi de ülkemiz. çünkü olay ülkemiz toprakları üzerinden cereyan etmiş ve ülkemizin yabancı diplomatlar için güvenilir bir yer olduğu algısını çok ciddi şekilde sarsmıştır. bu nedenle sürecin bizim tarafımızdan çok daha incelikli ve ustaca ele alınması çok önemli. fakat son 10 yıldır “yeni osmanlı” hayali ile ortadoğu’da son derece yanlış hamleler içerisine girmiş olan recep tayyip erdoğan’ın bizi temsilen masada olacak olması, bu sürecin bu kadar ustaca ele alınıp alınmayacağına dair akıllarda soru işaretleri yaratıyor. zira “yeni osmanlı” hayalinin temel adımlarından birisini bugün ortaduğu ve yakın afrika ülkeleri üzerinden güçlü bir etkiye ve liderliğe sahip olmak oluşturuyor. işte burada suuidiler ile “yeni osmanlı” hayalleri olan erdoğan karşı karşıya geliyor. zira şu an için suudi arabistan; sahip olduğu para ve petrol kaynağı ve bunun bir sonucu olarak arkasına aldığı abd ve israil’in de destekleriyle, arap coğrafyası üzerinde önemli bir etkiye sahip ve bunu erdoğan ile paylaşmaya hiç de hevesli değil.

    türkiye ile suudi arabistan arasındaki bu “çatışma”nın bir tezahürü de “ılımlı islam” -ki bunun suudi arabistan’daki yansıması olarak müslüman kardeşler ya da nam-ı diğer ihvan- ile vahhabi matlakiyetçilik çatışmasıdır. erdoğan ve onun temsil ettiği anlayış, mısır’daki abd destekli renkli darbe sürecinde de gördüğümüz üzere, müslüman kardeşler (ihvan) çizgisidir. bu da iki ülke arasındaki bir diğer ayrışma fay hattı olarak duruyor.

    dahası son yıllarda türkiye ile suudi arabistan arasında açıkça cereyan eden bir siyasal ve ekonomik çatışma mevcut. hepiniz hatırlayacaksınız; suudiler katar ile ilişkilerini kestiklerinde, bu para ve petrol zengini ülkeyi suudilere karşı desteklemek için türkiye askeri birlik göndermişti. erdoğan böylece hem o dönemde yaşanan ekonomik dar boğazın etkisini hafifletmek için ihtiyaç duyduğu sıcak paraya kavuşmuştu ve hem de bu hareketiyle arap coğrafyasında suudilere karşı güç gösterisi yaparak etkisini arttırmıştı. elbette suudilerin düşmanlığını da beslemişti. ki suudiler de erdoğan’ın bu hamlesini karşılıksız bırakmamış, türkiye sınırında konuşlu kürt güçlerine 100 milyon dolayında para desteğinde ve silah desteğinde bulunmuştu.

    burada brunson olayını da anmadan geçmemek lazım. malum, erdoğan’ın suudilere karşı kaşıkçı olayında elini güçlendirebilmek için abd desteğine ihtiyacı vardı. bunu sağlamak adına da brunson’un bırakılması iyi bir “jest” olacaktı. zaten abd tarafından bu konuya ilişkin yapılan baskılara dayanmak da güçleşmişti.

    kaşıkçı olayı
    kaşıkçı olayının bizzat veya tek başına suudi veliaht prens muhammed bin salman tarafından organize edildiğini söylemek benim için zor. zira daha önce de yazmıştım, eski bir suudi istihbarat ajanı olması yüksek ihtimal olan kaşıkçı’nın abd için de çalışan yani ikili bir ajan olduğunu düşünmek için bolca veri var elimizde. abd’nin afganistan’da suudilerin desteği ile ürettikleri el kaide lideri ile görüşmesi, bin ladin’in ölümünün ardından üzüntülerini ifade etmesi, suudi arabistan adına uluslararası siyasal toplantılara temsilci olarak gönderilmesi, türkiye ile suudi arabistan’ın suriye’de cihatçılar eliyle yürüttükleri savaşta koordinasyon işini yürütmesi vb bir dizi veri bunu işaret etmektedir. hal böyle olunca, evrak işlemleri için öncelikle abd’deki suudi konsolosluğuna giden kaşıkçı’nın buradan türkiye’deki/istanbul’daki konsolosluğa yönlendirilmesinden abd istihbaratının haberinin olmadığını söylemek çok zor. burada şu soruyu sormak lazım: eğer abd istihbaratırın haberi var idiyse, neden buna izin verildi? sanırım bu soruyla birlikte şu soruyu da cevaplamak lazım: suudi arabistan’ın abd’deki konsolosluğu neden kaşıkçı’yı öldürmek ya da tutuklamak için istanul’daki konsolosluğa gönderdi?

    işte tam bu noktada ben bu sürecin abd’nin ustaca bir taktik, istihbari hamlesi olduğu kanısındayım. abd; kaşıkçı’nın istanbul’a gelmesine yeşil ışık yaktı, böylece onu koruyamama sorumluluğunu üzerinden atmış, kendi ülkesinde böyle bir olayın gelişmesinin yaratacağı güven yitiminin önüne geçmiş oluyordu. kaşıkçı tam da bu nedenle, yani abd’ye güvendiği içi istanbul’daki konsolosluğa gitmekte bir beis görmemişti. abd ise kaşıkçı üzerinden suudi arabistan’a yeni taleplerini kabul ettirme ve bölgede yeni bir düzenlemenin ön adımlarını atma amacı güdüyordu.

    dünya üzerindeki hemen hiç bir istihbarat örgütünün böylesine acemice gerçekleştirdiği bir operasyon yoktur sanırım. infaz için geldiği söylenen tüm isimler açık, her şey gözler önünde gelişiyor, kaşıkçı'nın konsolosluğa girdiği gizlenmiyor (ki zaten gizlenmesi de mümkün değil), gelen uçaklar belli, gidiş dakikaları belli, kaldıkları oteller belli, hatta ses kayıtları mevcut (trump, brunson ile beyaz saray'daki görüşmesinde bunu açıklamıştı) vb tüm ayrıntılar ayan beyan ortada. elbette bazı kimseler, suudi arabistan istihbaratının acemi olması ile durumu açıklama kolaylığına girmek isteyebilir. ancak bakın; suudi arabistan istihbaratı son yıllarda avrupa ülkeleri de dahil bir dizi ülkeden prensler düzeyindeki suudileri kaçırdı ve kaybetti. bu operasyonların hiçbirisi resmi olarak tespit edilemedi, kaçırılanlar adeta buhar oldular ki yaşayıp yaşamadıkları ve nerede oldukları dahi bilinmiyor. bu olayın gelişme biçimi bile ciddi şüpheler uyandırmaktadır.

    tek abd hatalı algısı
    dünyanın hemen her ülkesinde olduğu gibi amerika’da da yek pare bir iktidardan söz etmemiz mümkün değil. trump dönemiyle birlikte bunun çok sık açık açık görüyoruz. hal böyle iken, suudi arabistan’a yönelik yaklaşımda da iki farklı yönelim olduğunu söylememiz mümkün.

    örneğin trump; ortadoğu politikasını suudilerle ilişkiler üzerine kurdu ve salman ile iyi ilişkilere sahip. bu nedene de salman’ın üzerine çılgınca gitmesini beklemek pek doğru olmayacaktır. ancak öte yandan abd’deki diğer etkin güçler trump’ı, suudi arabistan koşunda yönelim değişikliğine zorlamak istiyor. bu nedenle kaşıkçı olayını da etkin olarak kullanıyorlar. dikkat ederseniz trump’ın kaşıkçı olayına ilişkin açıklamaları da oldukça inişli çıkışlı. bir yandan suudilere silah satışını durdurmayacağını, suudilerin önemli bir ekonomik ortak olduğunu söylerken öte yandan “eğer kaşıkçı olayında anlatılanlar doğru ise, suudiler bunun karşılığını çok ciddi şekilde öderler” diyor. trump’ın iç siyaset ve uluslararası siyasetin beklentilerini de göz önünde bulundurarak bir çıkış yolu bulması gerekiyor.

    kaşıkçı’nın washington dc’de bolca dostu var. ana akım gazeteciler onu kendilerinden biri olarak görüyorlar. neo-liberaller kadar yeni-muhafazaarlar da rejim değişikliği ve arap baharı desteğinden ve suudi arabistan karşıtı çabalarından hoşlanmışlardı. abd kongresi’ndeki pek kişi, kaşıkçı’yı şahsen tanır. bu kesimler trump üzerinde ciddi bir baskı oluşturarak onu önümüzdeki seçimde zora sokma amacıyla hareket etmeyi çıkarlarına uygun görüyorlar. dahası böylece bir taşla birden fazla kuş vurarak suudi politikalarının da zemin taşlarını döşemiş olacaklar. bu doğrultuda adımlarını çoktan atmış durumdalar. örneğin riyad’da düzenlenen ve bölgenin davos’u olarak bilinen geleneksel foruma bu yıl birçok küresel firma katılmama kararı aldı.

    fakat bütün bu baskılara karşın trump’ın, suudi arabistan’ı ve salman’ı cezalandırması çok da basit değil. zira abd’nin ve israil’in ortadoğu politikalarının baş finansörü suudi arabistan. örneğin suriye işgalininin giderleri bu ülkenin akıttığı paralarla mümkün. yine iran ve rusya’nın petrol üzerinden -petrol fiyatları düşürülmek suretiyle- dizginlenmesinde de suudilerin büyük payı var. abd ekonomisinin büyümesinde, suudilerin akıttıkları paraların payı ise görmezden gelinecek gibi değil.

    böylesi bir kıskaçta olan trump’ın nasıl bir çözüm bulacağı henüz soru işareti. ancak kanımca, kısa vadede bu olayın salman’ın direktifleri dışında hareket eden unsurlar tarafından yapıldığı öne sürülecek. akp genel başkan danışmanı ve yazar yasin aktay’ın bir suudi kanalında; “suudi arabistan’ı suçlamak için erken. türkiye’de de bu tür cinayetler oldu ve bunları derin devlet yaptı” diyerek az evvel söylediğim çözümü işaret etmişti. zaten cnn gibi uluslararası kuruluşlar da dün benzer haberler geçerek, salman’ın cinayeti kabul edeceğini ancak bunun sorguda kazara olduğunu, bunun kendisinden bağımsız yapıldığını kabul edeceğini iddia ettiler. türkiye ile ortak komisyon kurulması, olayın haftalardır pazarlık konusu yapılarak aydınlatılmamasının ardında da bu hadise var.

    her ne şekilde olursa olsun, bu olaylar neticesinde suudiler abd başta olmak üzere bir dizi devlete ciddi ödemeler yapmak durumunda kalacaklardır. trump boşuna, “ey kral, bize ödeme yapmak zorundasın çünkü biz olmazsak o tahtta iki gün bile oturamazsın” demiyordu. elbette suudiler, olası bir yaptırıma karşı diş göstermekten uzak durmuyorlar. bu diş göstermenin ilk adımını, petrol fiyatlarını yükseltme tehdidi ile yaptılar. bunu rusya ile görüşmeler, iran ile yakınlaşma mesajları, petrol ticaretinde farklı bir para biriminin kullanılabileceğine yönelik imalar izledi. suudiler kolay bir lokma olmadıklarını bu tür hamlelerle göstermeye devam edecekler. ancak abd seçimlerini trump karşıtlarının kazanması halinde salman’a yolun sonunun görüneceğini söylemek mümkün. dahası trump üzerindeki ulusal ve uluslararası baskının artması halinde bu bizzat trump tarafından dahi yapılabilir. zira emperyalist ülkelerin uzun süreli dostlukları yoktur, uzun süreli çıkarları vardır.

    *******
    daha önce girmiş olduğum entry

    cumartesi annelerinin de çok büyük bir hata yaparak bulunmasını istedikleri bu kişi konusunda bazı bilgileri paylaşmak isterim:

    ya bu kişi, gazeteci denilen bu adam; suudi istihbaratının eski başkanı olan ve bir dönem suudilerin washington elçiliğini yapan turki faysal'ın danışmanıydı. ultra milyarder velid bin talal'a da çok yakın bir isimdi. eski krala da danışmanlık yapmıştı. ne gazeteciliğidir anlamıyorum. bilenler bilir, bir dönem vladimir putin de gazeteci sıfatıyla yabancı diplomatların rusya'daki gezilerini takip ederdi. suudi arabistan'ın kanlı çoğu icraatında bu zatın da etkisi ve katkısı vardır. bu kişi aynı zamanda ünlü sillah kaçakçısı adnan kaşıkçı'nın yeğenidir. adnan kaşıkçı'nınkız kardeşi samira kaşıkçı, prenses diana ile birlikte ölen dodi el fayed'in annesidir. bakın başka bir ilginç nokta: adnan kaşıkçı'nın yeğeni hasan kaşıkçı, reina'ya yönelik gerçekleşen işid saldırısından kıl payı kurtulan kişilerden... kaşıkçı aynı zamanda suriye'de cihatçı unsurlar üzerinden sürdürülen savaşta türkiye ile suudi arabistan arasındaki koordinasyonun akıl hocası ve oyuncusudur. yani durum göründüğünden daha karışık. o yüzden insanları tanımadan savunuculuğunu yapmak gibi hatalardan kaçınmak lazım.

    edit: bu adam zamanında ışid'in rakka'da suriye askerlerinin başlarını kesip görüntülerini yayımlamasını "askeri açıdan etkili bir taktik" olarak nitelemiş ve "örgüt ne yaptığını iyi biliyor" demişti.

    olayın en ilginç yanı; abd başkanı trump'ın "biz olmasak orada iki gün duramazsın kral. o yüzden bize ödeme yapmalısın" çıkışından kısa bir süre sonra olayın patlak vermesi. zira abd, bir süredir suudi arabistan ile ilişkilerini yeni bir rota koyma mesajları veriyordu. arabistan'da yaşanan veliahtlar arası savaş ve yaşanan gözaltılar da tamamen bununla ilgili.

    duruma gelince, bence bu zat şu an büyük ihtimalle hayatta ve hayatı bir pazarlığın sonucuna bağlı. bu pazarlığın sonucuna bağlı olarak ya hayatta kalacak ya da ölecek. ortalıkta dolaşan haberlerden çıkarttığım sonuç bu. yine son dönemlerde akp hükümeti ve ona yakın kalemşörlerin söylemlerinde meydana gelen yumuşama ve değişimden, bu pazarlıkta tarafa olan ya da taraf haline getirilen türkiye'nin elinin zayıfladığını ve hatta bir kaybetme durumu ile karşı karşıya olduğunu söylemek mümkün. peki türkiye'yi böyle bir pazarlığın içine ve böylesi bir diplomatik kırılgan olaya ortak eden, türkiye'de her türlü istihbarat örgütünün rahatça operasyon yapabileceği izlenimini yaratıp bombayı kucağımıza bırakan kim dersiniz? cevabı için şu bilgi yeterli olur sanırım: cemal kaşıkçı boşanma/evlenme evrakları için önce abd washington'daki suudi arabistan konsolosluğuna gidiyor, ancak buradan türkiye'deki konsolosluğa yönlendiriliyor. bütün bunların, kaşıkçıyı günlerdir haber yapan abd istihbaratından gizli geliştiğini söylemek mümkün mü? bence değil.
    bakın cemal kaşıkçı'nın ölümüne ilişkin abd'li senatör chris murhpy nasıl ilginç bir açıklama yapmış: "eğer iddialar doğruysa; suudiler bir abd vatandaşını konsolosluklarına soktular ve onu öldürdüler. bu, suudi arabistan ile ilişkilerimizin kopması demektir."
  • benim tahminim mit suudi konsolosluğunu dinliyordu. nasıl öldürüldü vs. herşeyi biliyoruz. ama işte ses kaydı diye çıkarmamız mümkün değil.

    o yüzden el atından dünyaca ünlü haber kanallarına bu ses kaydındaki bilgiler veriliyor, akıllıca bir strateji ile hergün azar azar detay vererek dünya gündemini belirliyoruz. akıllı telefonu vardı kaydetmiş herşeyi falan diye dinlediğimizi de gizliyoruz.

    bakın uzun zamandır radyoda tvde ilk haber. ben türkiye' nin intikamının çok acı olduğuna kanaat getirdim. bundan daha iyi tepki vermek mümkün değil. adamları yaptığına yapacaklarına pişman ettiler. kimse türkiye topraklarında böyle iğrenç şeyler yapamaz artık.

    ülkemin yöntemi ile uzun zamandır gurur duyamıyordum. değişik bir duyguymuş.
  • cemal kaşıkçı suudi-amerikan ilişkilerinin gerilmesinin sebebi değil, semptomudur aslında.

    nasıl mı?

    ruslar ve suudlar bir süredir adını opec+ olarak koydukları bir işbirliği içerisindeler. şurada biraz detay var konuya dair.
    https://www.forbes.com/…ong-live-opec/#a7a5ef22217a

    bu bahsedilen suud-rus işbirliği sonucunda 2015 yılında dibi gören petrol fiyatları ($28/varil) üç sene içerisinde tam üç kat arttı ($80-85/varil)! suudlar eskiden de opec üzerinden petrol fiyatlarıyla oynamaya çalışırlardı. ancak söz dinletemezlerdi. burda ruslar işin söz dinletme kısmında çok yardımcı(!) oldular ve petrol üreticisi ülkeler vanaları kıstı. petrol kendine geldi.

    tabi ki bundan dünyanın en büyük petrol ithalatçısı olan abd memnun olmadı. amerikalılar da cevap olarak petrol üretimlerini tarihi rekor seviyeye çektiler. piyasaya günlük yaklaşık 4-5m varil ekstra petrol sürmeye başladılar.* şurda detayları var.
    https://www.eia.gov/…utlooks/steo/report/us_oil.php

    yani arka planda dönen güzel bir petrol kapışması var. piyasalar sürekli çalkalanıyor.

    yine aynı zamanda saudi aramco'nun ipo meselesi var; yani borsaya açacaklar suudlar şirketi. 2018 yılı içerisinde new york ya da londra borsası arasında karar vereceklerdi ama beceremediler. hatta araya ruslar ve çinliler girip, ne yapacaksınız borsayı, gelin kaç paraysa biz verip alalım dediler. işler daha da karıştı. o da burda...
    https://www.reuters.com/…ctly-sources-iduskbn1cl1yj

    amerikalılar bu durumdan da hiç memnun olmadılar.

    her ne kadar iki ülke olarak çok yakınız pozları kesseler de ara ara şu başlıktaki gibi atışmalar da yaşandı: (#82014631)
    sonra yine mbs* kalkıp bizim amerika'yla dostluğumuz çok eskiye gider, kimse bozamaz falan dedi (bayram değil seyran değil eniştem beni niye öptü).

    günün sonunda, şimdi amerikalılar cemal kaşıkçı sayesinde suudları tam da paçalarından yakaladılar. çok fena yapacağız diyorlar halbuki ruslarla aralarına biraz mesafe koysalar yetecek. öte yandan suud devletinin el-arabiya kanalında bu haftasonu yine ilginç konuşmalar vardı. suud gazeteci turki aldakhil hem petrol piyasasını çökertiriz hem de ruslara us veririz diye yazdı. (democracy intensifies??)

    bu hafta trump twitter'dan saddam ya da kaddafi'ye gönderme yaparsa hiç şaşırmam.

    izleyelim.
  • büyük ihtimalle konsolosluk binasına girdikten sonra suudi güvenlik görevlileri tarafından etkisiz hale getirilidiğini, eğer öldürülmediyse, yakın zamanda diplomatik kargo yoluyla suudi arabistana gönderileceğini düşünüyorum. bu yöntemi otoriter ülkelerin zaman zaman yurtdışında yaşayan muhaliflere karşı uyguladığı biliniyor.

    1983 yılında nijerya'da yaşanan askeri darbenin ardından ülkeden kaçan eski bakanlardan umaru dikko londra'da kaçırılıp diplomatik kargoyla nijerya'ya gönderillmek istenmişti. adamın kaçırıldığını gören komşularının yaptığı ihbar üzerine şüphelenen ingilizler havalimanında kargoyu diplomatik teamüllere rağmen açmış ve uyuşturulmuş halde dikko'yu bulmuşlardı.

    londra'da bulunan ekvator büyükelçiliğinde sığınmacı olarak yaşayan julian assange'ı ekvator'a götürmek için de bu yöntemin kullanılması gündeme getirilmişti.

    suudilerin böylesine riskli bir eyleme girişip girişmeyeceğine emin değilim. konsoloslukta adamı öldürüp ortadan kaldırmayı da düşünmüş olabilirler.
  • bir türk yetkili(kimse artık) cnn'e yaptığı açıklamada, suudi timinin kaşıkçıyı canlı canlı keserken kaydedilmiş 3 dakikalık ses kayıt mevcut olduğunu, bu kaydı da sabah gazetesine verildiğini ama durumun akıbeti için gazete, yayınlamayı beklettiğini bildirmiş. amk bin selman'ı umarım kaddafi gibi bir sonla can verirsin. orospu çocuğu kılıklı piç. piçççççç.

    şerefsizin hafif tebessümlü suratı gözümün önüne geldikçe 7 sülalesine küfür edesim geliyor.
  • suudi arabistan tarafından öldürülmüş olan gazeteci.

    gerçi istihbaratla ilgili falan çok fazla bilgisi vardı. öldürülmüş olması tesadüf değil. bu elbette olacaktı. öldürülecekti. çünkü miadını doldurmuştu ve çok şey biliyordu. bu böyledir. artık sistemin bir parçası değilseniz ve sistem üstüne bir şeyler biliyorsanız sistem kendisini korumak için sizi yok edecektir. keza öyle de olmuş.

    ama neden türkiye?

    bence suudi arabistan'ın aklında olan şey şuydu: gazeteciyi bir şekilde yok etmeyi planladılar. yani öldürecekler, yok edecekler. sonra da "kayıp, vatandaşımız!" diye konuşacaklardı. keza ilk günler böyle oldu. gazete türkiye'yi suçlarken, suudi arabistan kendinden çok emin şekilde davranıp türkiye'yi suçlar pozisyona geçti. ne zaman ki türk polisi adamın konsolosluktan çıkmadığını fark etti, sonra söylemler değişti. "gerekirse konsolosluğu açarız!" demeye başladılar o suçlayıcı ifade sonrasında.

    zaten türkiye ile suudi arabistan arasında çok ciddi bir kriz vardı. suudi arabistan ypg'yi destekliyor, türkiye de suudi arabistan - katar krizinde katar'ın yanında saf tutmuş, ambargoyu delmiş, katar'ın dik durmasını sağlamıştı. suudlar istediklerini alamadılar. yani görünmeyen ciddi bir kriz vardı. suudi arabistan gazeteciyi türkiye'de yok ederek türkiye'yi rezil etmek istedi. yani gazeteci bir şekilde türkiye'de kaçırıldı, öldürüldü. tanınan birisi. türkiye'yi sıkıştıracaklardı. bir de papaz olayı var papazın davası yaklaşıyor bunlar olurken. çok önemli bir detay bu. bunları birbirinden bağımsız değerlendiremeyiz çünkü abd ile suudi arabistan baba oğul gibidir. hatta baba oğul örneği suudi arabistan için övgü kalır. sahip it ilişkisi vardır.

    fakat dediğim gibi plan tutmadı. adamın çıkmadığı anlaşıldı. elbette bunu düşünmüş olmaları gerek. bir şeyler ters gitti demek ki. şu an konsolosluk ablukaya alınmış. ceset de bulunmuş. iddialar bunlar. türk yetkililer birbiri ardına yabancı gazetelere demeçler vererek dünyayı ayağa kaldırdılar. güzel adımlar bunlar. suudların planları ellerinde patladı. 12 kişilik bir tim bile tespit edildi. polisimiz ve istihbaratımız çok iyi iş yaptı.

    şimdi iyi bir yönetim lazım. bütün ülkelerde propaganda yapıp yankı bulmasını sağlamak lazım. suudi arabistan elçilikleri potansiyel cinayet bölgesi sayılmalı/görülmeli. zaten bu olay netleştikten sonra türkiye bütün suudi arabistan elçiliklerini kapatacak, diplomatları sınır dışı edecektir. bu olaya ortak bulmak lazım. güçlü ülkeleri bir şekilde bu olaya çekersek, bir tanesi bizim yaptığımızı yapar elçilikleri kapatırsa domino taşı etkisiyle birçok ülke kapatacaktır. suudi arabistan yiyeceği darbeler ile saldırgan yaklaşamaz türkiye'ye. türkiye'nin önünde büyük fırsat var şimdi. belirleyici olabilir bu olay. suudi arabistan'a müdahale, ambargo olacak hali yok ama siyasi arenada rezil olabilir. ypg'ye silah veren, finanse eden ülkeyle aramızda kriz zaten vardı. şimdi bize karşı kurdukları tuzağı tersine çevirip kuyuya atma vakti bu vahhabi itlerini.

    edit: adamın öldüğü kesinleşti. nişanlısı twitter üzerinden açıklama yaptı. kudüs tv iran temsilcisi ramazan bursa'ya göre kaşıkçı'ya öldürülmeden önce işkence yapılmış. cesede ulaşılmış, ne yapıldığı detaylı açıklanır.

    edit2: suudi arabistan cemal kaşıkçı meselesi için uluslararası bir inceleme timinin kurulmasını istemiş. ayrıca suudi arabistan hükümetine yakın okaz gazetesi cemal kaşıkçı meselesinde türkiye'yi sorumlu tutmuş.
  • bütün dengeleri alt üst etmiş kişi.

    ölmesi bizim için kuşkusuz iyi oldu. artık bunu rahatça söyleyebiliyorum. çok büyük bir şey olmazsa işimize yaradı bu adamın canlı canlı biçilmesi.

    elimizde video var dendi, video yayınlanacak dendi sonra unutuldu. ses kaydı var dediler bu sefer, saatten ses kaydı alındığı söylendi. bu biraz daha mantıklıydı ve evet, ses kaydı varmış. çünkü ses kaydında olanları detaylarıyla paylaşabiliyorsak, ülkeye giren suikast timinden bir kişinin pasaportunu dünyaya afişe edebiliyorsak kesinlikle cinayet aydınlatılmıştır.

    elbette bu atağın 2 gün önce akşam saatlerinde konsolosluğun incelenmesinden sonra olması daha da önemli. artık kesinleşmiş. adamı 7 parçaya bölmüşler, canlıyken biçmeye başlamışlar. bunu yapanın ismi falan da belli. suudi emniyet müdürlüğü olay yeri inceleme başkanı salah muhammed a tubaigy. bir de müzik dinleyin muhabbeti yapmış, gazeteler böyle söylüyor. içeride çalışan türk personele izin verilmiş, suud personellerine de dinleme cihazı takılmış kimle konuşuyor görüşüyor anlatıyor mu anlatmıyor mu diye. cinayet de bizzat konsolosun gözünün önünde işlenmiş. çoğu gazete artık iddia olarak değil, direkt olan olay gibi yazıyor. yani özetle suudları bu adamı öldürdüler, fırsatı yakaladık, iyi değerlendirdik. suudları köşeye sıkıştırdık.

    abd, başta suudlara karşı bir tutum alacaktı ama devlet aklı üstün geldi. çünkü suudlar bölgedeki en önemli müttefikleri. eğer ters bir şey olursa büyük kaybederler. rusların yeniden yayılmaya başladığı şu günlerde buna cesaret edemezler. trump "biz onlara silah satmazsak kendimizi cezalandırırız. rusya ve çin'den alırlar." demişti. yani böyle bir durum var. abd bence keskin bir yaptırımdan kaçınır.

    ama her şeye rağmen hayatın sürprizi işte. adamı öldürmeye kalktılar başlarına bela aldılar. türkiye bir rahatladı, iran bir rahatladı, yemen'e elleri uzanmıyor şu an, katar müthiş keyiflidir. başlarına belayı sardık.

    bu olaya "araplar bizim ülkede adam öldürüyor, operasyon yapıyor" olarak bakmak da yanlış, baştan belirteyim. çünkü kaşıkçı'nın öldürüldüğü yer bir konsolosluk. yani böyle bir istihbarat gelse mit'e, mit kaynağına güvenmez bir daha. çünkü dünya üzerinde hiçbir aptal ülke yoktur ki kendi konsolosluğunda adam öldürsün. buna ihtimal verilmemesi, değerlendirilmemesi çok normal. hiçbir ülke buna cesaret edemez. abd, rusya bile. suudlar üstünü kapatacaklarına emin oldular sanırım o yüzden böyle bir aptallık yaptılar.

    bahçede bir kuyu olduğundan şüpheleniliyormuş şimdilik. adamı kesip biçtikten sonra ne yaptıkları da belli değil. gerçekten inanılmaz bir aptallık örneği. diyecek söz yok.

    sonraki günlerde bu olay tamamen açığa kavuşturulduğunda politik trafik hızlanacaktır, hamleler yapılacaktır. o zaman politik değerlendirme daha iyi yapılır.

    ama şu an için adamı 7 parçaya bölüp, konsolosun gözünün önünde parçalamışlar. bu kesin. zaten konsolos da ülkeden kaçtı. dün akşam konutunda aramaya da izin verilmemiş. büyük ihtimal oraya da girilir.

    olay aydınlatıldığında nasıl bir şey çıkacak ortaya merak ediyorum ama türk istihbaratı ve polisi çok büyük bir iş başardı, tebrikler. elleriniz dert görmesin.
hesabın var mı? giriş yap