• seversin sevmezsin, ben sevmem mesela. gelgelelim insan sevdigi birisi kotu is cikarsa bile begenmeye meyilli sevmedigine onyargili. bu onyargimi neredesin firuze'de kirdigi icin nazarimda basarili.

    bugun biseler azma ihtiyacim ise bambaska. simdi bu adam nurgul yesilcay'dan ayrildigindan beri her muhabir adami gordugu yerde gaza getirmeye calisiyor nurgul hanim sunla goruldu, sunla opustu ne diyorsunuz gibisinden. bu adam yaslandi malum, muhtemelen bi daha nurgul yesilcay ayarinda hem basarili, hem guzel, hem nispeten akilli bi insanla birliktelik yasamayacak olmasina ragmen bi gun cikip bu kadinin arkasindan sallamadi. dedi ki biz ayrildik opusmusse ne olmus kavga etse sorun olurdu. dedi ki birlikte oldugu insan cok kaliteli birisi. ulan ileri gidip ataerkil duzende babadan olan kardes oz anneden olan uvey der gibisinden oglunuza kardes yapacakmisiniz dediler, dedi ki ben yaslandim annesi dusunurse oglumuzun bi kardesi olur.

    sonra bi baktik twitter'da ozellikle kadin kullanicilar bu adamin ne godoslugunu, ne kavatligini birakmislar. sonra ayni kadinlar mini etek giymek isteyip sevgilisinden izin alamayinca ozgurluk diye aglarlar. sen once ne istedigine karar ver sonra insanlara hakaret yagdir surtuk demek isterim ama sonra kadinlara hakaret etmis olurum di mi ? siktirin.

    gozumde cok yukarilara tirmanmis adamdir ozetle.
  • 97-98 gibi bir sene, yer bozcaada'nın merkezinde adını unuttuğum bir lokanta.. aslında tam olarak lokanta değil. şirin mi şirin, tatlı mı tatlı bir yer.. daha orası gibi çiğ börek yapan yer görmedim. neyse, yan masada adını umuttuğum bir müzisyenle* beraber cem özer oturuyor. biri daha var, tanımıyoruz. sokaktan bir grup genç geçiyor, cem özer'i görüyor ve ona doğru geliyorlar.

    "cem abi, biz bir resim çektirmek istiyorduk!"

    bunun üzerine cem özer yerinden kalkıyor.

    "tabii nasıl olsun?"

    gençlerden biri fotoğraf makinesini cem özer'e veriyor ve grupla beraber karşıdaki duvarın önüne gidiyor.

    "abi hepimizi al ama resme"

    cem özer, şaşkın şaşkın gençlerin resmini çekiyor ve makineyi geri veriyor. gençler teşekkür ediyor.

    bizim masadaki 8-9 kişi aynen yerlere iniyor, cem özer'in masası, gençler gidene kadar bekliyorlar. onlar gidince de, cem özer'le alay etmeye başlıyorlar.
  • 18 aralık tarihli hürriyet cumartesi ekindeki roportajinda, asagiya kopyalamayı bi gorev bildigim cümleleri ettiyse kendisi hakikaten, hayır ben ettigine eminim de yine de bi umut ettiyse diyim, kendisine hayatta basarilar diliyecegim insandir:

    peki bu duruda kendini çok baskı altında hissediyor musun?
    - hayır alıştım artık umursamıyorum. tabii ki sarhoş çıkacağım kimseye hesap vererek yaşamak zorunda değilim. ama bazı yerlerde pozitif ayrımcılık istiyorum. örneğin thy’de kontuara geldiğimiz sıra “cem bey kimliğinizi görebilir miyiz” demesin bana. beni tanıyorsan neden kimliğimi istiyorsun? beni tanımak zorunda değilsin, ama o zaman “beyefendi kimliğinizi gösterir misiniz?” dersin. havaalanında kontrolden geçerken donumuza kadar arama. daha hiçbir sanatçının uçak kaçırdığı görülmedi.

    daha hicbir sanatcinin ucak kacirdigi gorulmedi diye havaalaninda aranmak istememek? cünkü biz hepimiz mütemadiyen ucak kaciran insanlariz, bugune kadar kacirmadiysak da bi sonraki uçuşumuzda kesin kaciricaz bence, iste bu yüzden donumuza kadar aranıyoruz, baska bisey degil. 'cem bey kimliginizi gorebilir miyiz?' diyerek nezaket yapmis havaalani gorevlisini ayrica kınıyorum burdan, o ne bicim konusma?

    ne yazsam gg olacak o cok belli, der, sozlerime burada son veririm. daha ucak kacirilacak.
  • sylvester stallone'nin yok edici diye bir filmi vardı. önceden bir suç mu ne işlemiş o yüzden dipfrize atmışlardı bunu, götleri sıkışınca çözüyorlardı. cem özer böyle direk bir suç filan işlemese de dondurulması hiç fena olmamıştı hani, dünya barışı ve küresel dengeler göz önüne alındığında. ama ne olduysa oldu, ona hiç mi hiç ihtiyaç yokken, birileri düğmeye bastı ve laf lafı açıyor tekrar başladı. kötü espriler yapıldı, iyisi de gelir belki dedik. fıkra anlatıldı, bir daha tekrarlanmaz herhalde diyip sineye çektik. ama işte süleyman demirel taklidi yapılınca ipler koptu. o dönemi kapadık abi biz. taklit güzel bişi diil. uzaya gidiliyor.
  • sovyetler yıkıldı, hülya avşar boşandı, kemal unakıtan şu ülkeye maliye bakanı oldu, liradan altı sıfır atıldı, saddam devrildi, bayram meral sendikacılığı bıraktı, ahmet hakan islamcılıktan istifa etti, metin diyadin futbolu bıraktı, seksende darbe oldu...

    tüm dünya değişti, çelik bile, ama bu adamın 'kararlı dengesizliği' değişmedi.

    hayır mı şer mi bilmem ama ateşteyim ben, ateşte...
  • studyoda soğuk rüzgarlar estiren, lafın lafı açamadığı dialoglar yaratma uzmanı.

    nilufer: (hayvanlara olan sevgisini anlatırken) ay ben çok severim fareleri, siz sevmez misiniz?
    cem ööö: ben zeytinyağlısını severim...
    ....
    ....
    (bkz: bi kalksana kumandayi bulamiyorum)
  • laf lafı açıyordan beri takip ettiğim, esprilerine her daim yarıldığım adam*.
  • yillarin eskitemedigi showman. hala aynı espriler.
  • dün gece izlediğim metin uca ile büyüklere masallar denen berbat programda bir kez daha şahit oldum ki akıllanmamış bu. nedir, metin uca neredesin firuze ekibini çağırmış, ekipten iki kişi hiç anlayamadığımız bir geyik çeviriyor. biri cem özer öteki de şişman bir oyuncu, (edit: uğur uludağ imiş) yan rollerden birinde. neyse efendim bunlar kendi aralarında bir beş dakika kadar eniştesi ölmüş yengeç taklidi yapar mısın yapmaz mısın gibi boş bir takoz muhabbeti çevirdikten sonra bir ara cem özer yine bağıra bağıra berbat bir espri yaptı. sonra o tılsımlı anı farkettim. beyimiz alkış bekliyordu. hani bazı sitcomlarda karakter espri yaptıktan sonra kahkaha efekti gelsin diye şöyle bir boş boş durur ya. aynısından yaptı bizim kocaoğlan. "ulan" dedim "hiç mi akıllanmadın?" hayır akıllanmamıştı. boş geçen yıllar ona hiçbir şey öğretmemişti. hödükçe espri anlayışının bu ülkede karşılığı olmadığını idrak edememişti. sanıyordu ki aslında iyi espri yapıyor ama bazı talihsizlikler onu bu noktaya düşürdü. üzüldüm. o alkış beklediği an, o duruş aslında komik değildi, dramatikti. anladım ki hiç anlamayacak ne olup bittiğini.
  • vaktiyle çok yönlü sanatçı olmak günümüzdeki kadar makbul ve kabul görür değilken, yada şöyle diyelim, etrafta, "her türlü sanatı icra üzerine icra ederim" kepazeliği ile sürülerce insan dolaşmıyorken, türünün ilk örneklerini veriyordu cem özer. zaten ilk özel televizyon yeni yayına girmiş, biz ise cesur ve güzeli bile ayılıp bayılarak izler haldeyken gafil avlanmıştık. etrafta hem tiyatro hem talkshow hem müzik yapacak, yada yaptığını idda edecek, üstelik bir de gündem oluşturacak başka insan mı yoktu?

    vallahi yoktu. daha gülben ergen yoktu mesela, iç çamaşırı sunuyordu belki bir yerlerde, daha seren serengil bile olmamıştı, okan büyük ihtimalle akademideydi, beyaz öğrenci sefaleti yaşıyor, cem ise lemanda takılıyordu hala. yoncimik şarkışarı dinliyorduk üzerinize afiyet, belki de güzel günlerdi, şimdi bir düşündüm de, zira süheyl behsat kardeşler de yoktu henüz. ve biz cem özerin talkshowunu izliyorduk. cem özerin esin maraşlıoğluna yaptığı şarkıları dinliyorduk (ben bizzat dinlemedim, dinleyen arkadaşlarım var) ve en fenası, ona gülüyorduk. ve o da bu çoşkuyla, sıçsam sanat olur anlayışına kaptırdı kendisini, zevcesi esin hanım, "ben tangamın ipini göstersem moda olur" demiyor muydu? derdi elbet, medyamızın malzemsi azdı, o malzeme ne yapsa mecburen olacaktı.

    sonra tabi, beriki kuşaklar yetişti son hızla, medya, son hızla herkesi bi tarafa tıkıştırdı, yüzleri eskitti, yetenekleri yücellti, yücelterek köreltti. türk özel televizyonculuğunun bu ilk cengaveri, körele körele çöktü, bir zamanlar kendisine fazla fazla pohpohlanmış şan şöhret, beyeni, fitil fitil geri çekildi. "aman öf cem özer, yine mi?" oldu adamcağız. oysa ne kötü bir oyuncuydu, ne de başarısız bir talkshowcu. nasıl doğru zamanda doğru yerde durduysa, doğru zamanda ordan aşağı itilmişti sadece. itilirken de, "hahah biz seni hiç sevmemiştik zaten" denmişti kendisine. sanki yeni kuşak çok daha yetenekli, çok daha sevimliydi.

    belki çok yönü sanatçı olmaya, daha o zaman mecbur kalmış, kaldırılmış olmasaydı, şimdi maymunluktan ziyade, hisli, içli, saygıdeğer bir yeri olacaktı hatıralarımızda ve gönlümüzde cemin. görmekten baymadığımız yüzünü özleyecek, hakkında "isabet olmuş regl kanı olduğu" demeyecektik. peki 90li yılların başında, kimi izleyecektik? hadi bakalım, kim dolduracaktı şimdi on bin maymunun hep bir ağızdan cıvıldaşarak, atışarak, sevişerek doldurduğu yeri?
hesabın var mı? giriş yap