• bugunlerde aklima sikca gelen bir satira sahip kitap sizlerle de paylasayim tam olsun*:
    " barisi koruyan hep bizim silahlarimiz, tehdit eden ise baskalarininkidir. "
  • başucu kitaplarındandır. okudukça daha önce hiç aklınıza gelmemiş düşüncelere gark olursunuz. vizyon değiştiricidir.

    tanım bittiğine göre bir anektod aktarayım. türkiye'de satanist diye cadı avının yaşandığı günler... sabah evden çıkıyorum baktım kitap odamda kalmış. annemden rica ettim kitabı getirdi. gelirken de adını gördü hemen telaş yaptı. yaşanan diyalog:

    annem: oğlum bu ne cehenneme övgü satanist misin nesin?
    ben: yok be anne n'alakası var!
    babam (salondan bağırıyor): allaha inanmıyor eşşolu şeytana mı inanacak?!
  • bir gunduz vassaf kitabi. totaliter, baskici ve kollektivist fikir ve sistemlere marifetli gondermeler yapan denemelerden olusur. ask, olum, evlilik vs gibi evrensel konulari cok farkli yonlerden degerlendirir bu denemeler.

    uzerinde dusunulmesi gerektigini hissettigimiz ama tembellikten ya da bilimum baska sebeplerden bunu yapmadigimiz konular uzerinde sayfalarca akil yurutmeler var bu kitapta. anlatimi da cok yetkin bu arada.
  • 200. sayfasında devam etmeme kararı aldığım kitap. hakkaten sonuna baudelaire'i koyması iyi olmuş çünkü söyledikleri (her ele aldığı konunun totaliterliğinden başlayıp) doğru olmalarının dışında, gerçekleştirmesi ütopik maddeler. topluma, bireyin kendini var edememesine yapılan göndermeler de her ne kadar yerinde olsa da, toplumun "totaliter" gidişatına "dur" diyebilcek gücü ben göremiyorum etrafımda. belirttiği maddelere karşı duramaz insan, ne kadar toplumdan ayrık olmayı başarsa bile, bu sefer "ayrık" olma kriterlerine uyar bulur kendini.
    kısacası, dediklerinin doğru ve düşündürücü olmasına bişi dememekle birlikte, yapıcı bi yanları olmadığını düşünüyorum.
  • girişindeki söz üzerine bir kitap yazılır:

    "asıl açıklanması gereken,neden aç insanın çaldığı ya da sömürülen adamın grev yaptığı değil; neden aç insanların çoğunun çalmadığı ve sömürülenlerin çoğunun greve gitmediğidir."
  • bir kuzey amerikalının bir alışveriş merkezinde bir saat içinde yaptığı seçim sayısının, bir asyalı köylünün ömrü boyunca yaptığı seçim sayısından çok daha fazla olduğunu ve aslında bizlerin hayatta seçtiği şeylerin çoğununda bir alışveriş merkezinde satın aldıklarımızdan ibaret olduğunu bizlere farkettiren kitap. *

    seçmeli ders adı altında okutulması gereken edebi eser. vassaf büyük adam.
  • kitabın sonuna koyulan "sarhoş olun" adlı baudelaire in düzyazı şiirinden yola çıkarsak, kitapta soylenenlerin gerçekten yapilabilmesi için tek çarenin insanın her zaman sarho$ olması sanırım...
  • bir kere tam, sonra da rastgele paragraflarını defalarca okuduğum bir kitap. cözüm getirmiyor diye eleştirilen kitap.
    cözümün bu yaşadığımız sistem olmadığına eminim sadece. bunu bilmek bile bir adım.

    --- spoiler ---
    muhtemelen, çözüm bireyden geçiyor, sistemden değil. birey düzgün olursa her sistem iyidir. bireyler kötüyse, iyi sistem de yoktur.

    işte bu yüzden, herkesin bu kitabi okuyup yargılayabilecek düşünce noktasına gelip, okuyup, özeleştiride bulunarak, kendi çarpıklıklarını da kitaptan görebilmesi gerekiyor. kitapta yeterince belden aşağıya vuruyor. öyle şeyler o kadar güzel anlatılıyor ki, insan reddedemiyor: evet ben de bu düzenin içinde, ne kadar yanlışa karşı durduğumu, iyiyi seçtiğimi zannetsem de gerçekleri görmezden gelerek mutlu olmaya*, eldeki ile yetinmeye ve kendi birey duruşumdan korkarak topluluk duruşuna ve böylecede topluluk psikolojisi ile kötüyü yaparken daha az vicdan azabı duyma eğilimdeyim. zaten böyle yetiştiriliyor, programlanıyorum. zira en beğendiğim laflardan biri olan "bir insanın bildiğini zannettiği bir şeyi öğrenmesi imkansızdır*" 'ı kabul etmeden kitaptan bişey öğrenmek zor. kitapta etkilendiğim o kadar çok laf var ki, hangi birinden çarpıcı bir örnek olur diye bile karar veremiyorum. hangi birinde olmaz ki, bütünlüğünü bozmadan, sakin kafayla okunulması gereken kitap.
    --- spoiler ---

    kendimce, zaman zaman aklımın ucunda belirip uçup giden mini minnacık düşünceleri almış(bunları kocaman zannederdim halbuki, kitabı okumazdan önce, okuduktan sonra göt oldum kaldım tabi*), geliştirmiş, desteklemiş, özetlemiş ve sonucu 1 milyar ile çarpmış yazar burda. eğer ki siz de bu satırları okuyor, ekşi düşünceye sempati ile yaklaşıyor ya da zaten ekşi düşünce iseniz, beğenin veya beğenmeyin, bu kitap kumdan kalelerinizi yıkıp çakıl kulelerinizi ayakta bırakacatır.
  • bazı bölümleri fazla zorlama olsa da daha önce sorgulanması abesle iştigal kabul edileceğinden ya da aklımıza bile gelmediğinden sorgulamadığımız gündelik yaşamın değiştirilemez gerçeklerini, totaliter yaşamın kalelerini ifşa edip üzerine düşünmemizi sağlayan, dönüp dönüp okunabilecek başucu kitaplarından biri. zamanında bu kitaba getirilen en büyük eleştirilerden biri yeni bir şey söylemediği idi. ama zaten kitabın en başında vassaf, marcus tullius cicero'nun "işin saçma tarafı, en saçmasını bile filozofun birinin çoktan söylemiş olması" sözüne yer vererek bunu baştan kabul eder. doğrudur, aslında söyledikleri pek yeni şeyler değildir vassaf'ın ama bölük pörçük de olsa daha önce birileri tarafından dile getirilmiş düşüncelerin bir nevi kolajını yapar ve nihilizmin doruklarında gezinirek hepsini totalitarizme bağlar, ikna edici uslubu ile sorgulayıp, sorgulatır. okuduktan sonra tamamına katılınmasa da totalitarizmin baskınlığını, sınırlayıcılığını düşünmemek, vassaf'a hak vermemek elde değildir. evet çözüm getirmez vassaf, sadece soruları atar önümüze, "bu niye böyle, şöyle de olamaz mıydı" der, olamayacağını kendi de bilse de. ama bu bile yeni bi soluktur, yeni bir bakış açısıdır, en azından madalyonun öteki yüzünün çevrilemese de farkında olmaktır. cicero'nun sözünün altına da wilhelm reich'in bir cümlesini yerleştirir vassaf, ki o da kitabın ana fikrini bir cümlede özetler: "asıl açıklanması gereken, neden aç insanın çaldığı ya da sömürülen insanın grev yaptığı değil, neden aç insanların çoğunun çalmadığı ve sömürülenlerin çoğunun greve gitmediğidir".
  • hayattaki totalitarizmi eleştirirken totaliter bi tavır takınan kitap. ama bence bu ironi gündüz vassaf'ın değil de hayatın ironisi.
hesabın var mı? giriş yap