• 1774 - 1840 yılları arasında yaşamış olan alman ressam.

    bilhassa tarihleri verdim ki, baştan bir çağrışım yapabilsin.

    evet, ne çağrıştırdı bizlere? elbet ki romantik dönemi.

    friedrich'i de diğer her türlü sanatçı gibi kendi dönemi içerisinden bağımsız düşünmek pek de olanaklı değil. fakat friedrich, dönemdaşları arasında öyle farklı bir yerde duruyor ki, bazen kendisini yaşadığı dönem içerisinde ele alabilmek güçleşiyor. ve belki de bu nedenlerden ötürü friedrich kendi döneminde fazlası ile tutunamamış, fazla subjektif ve alegorik bulunmuş, anlaşılması güç bir ressam olarak nitelendirilmiştir. ve yoksulluk içerisinde hayatı sonlanmıştır.

    friedrich, gün yüzüne çıkmak için ise ancak 20.yy'ı bekleyecekti.

    beckett, godot'yu beklerken adlı eseri için ilham kaynağının man and woman contemplating the moon olduğunu söyleyecek, çığlık tablosu ile tanıdığımız munch kendisinden etkilenerek the lonely ones'ı oluşturacaktı.

    romantik dönemin daha çok şiirsel alanda aktif olduğunu biliyoruz ama resmi geri planda tutmak ne kadar doğru bir yaklaşım? sanat ne amaç uğruna gerçekleştiriliyor olursa olsun, türleri ile kendi içinde bir bütün, resim de bunun bir parçası. ayrıca bir resmin de bir şiir gibi okunabilme özelliğine sahip olduğu düşünüldüğünde, bu bütünlüklü yapıyı kavramak daha da kolaylaşıyor.

    peki friedrich'i çağdaşları ile ayıran neydi?

    endüstri devrimi'nin yavaş yavaş belirmeye başladığı, akabinde ise "güç" mevzusunun karşıtlıklar içerisinde ele alındığı bir döneme denk geliyor ressamın hayatı. insanoğlu ile varlıksal gücün karşı karşıya geldiği, bir güç sorunsalı, bir güç sorusunun akıllara yer ettiği bir dönem. mekanikleşme ile insan zihni ve yaratıcı gücünün, tanrısal güç ile karşı karşıya kaldığı bir dönem kısaca. peki bu tanrısal güç aynı zamanda da yeni insanlık hali, bilimsel, mekanikleşmiş ve endüstrileşen bir toplumda nasıl temsil edilebilirdi? bir kısım bunu şiir ile başarmıştı, işte bu noktada da friedrich bunu resim ile yapacaktı.

    "önümde duranı, gördüğümü değil; içimde olanı resmediyorum" demişti friedrich.

    bu nedenle katı, yenilmez, dik bir endüstri toplumu görüntüsü yerine; doğa ile karşı karşıya kalmış, doğanın herhangi bir parçası olan insanı resmetmeyi tercih etmişti kendisi. insanın yerinin sarsılmaz değil, geçici ve basit bir oluşumdan ibaret olduğunu göstermek istemişti. bu nedenle resimlerinde ilk beliren özelliğin muallaklık olduğunu anlamak pek de güç değil.

    friedrich'in tablolarının en göze çarpan özelliği ise karakterlerini arkadan resmediyor oluşuydu. bir yüz, bir kimliğin pek de önem kazanmadığı bu resimlerde, kişi "herhangi" biri olarak kalırken bir yandan da "herkes" olabiliyor. bu nedenle tabloları klasikleşmiş ve geleneksel uygulamaların ötesine gidiyor, "manzara" herhangi bir görüntü olmaktan çıkıp, 20.yy'ın ana temalarından biri haline gelen bireyin konumu, bireyin içselliğini yansıtan bir öge haline dönüşüyor.

    bu nedenle friedrich için bir manzara ressamı demek onu basite indirgemekten başka bir şey olmayacaktır.

    aynı dönemlerde shelley'nin frankenstein'ı yazdığını da göz önüne alırsak, sanırım bu insan gücü ile ilahi gücün kapışması sorunu edebiyatta da yavaş yavaş belirmeye başlamış diyebiliriz.

    frankenstein olmasa da, shelley'nin bir başka eserinin kapağı için friedrich'in bir eserinin seçilmiş olması ince bir ayrıntı olmuş.

    *

    wanderer above the sea of fog
    abbey among oak trees
    monk by the sea
  • aydınlanma döneminin rasyonalizmine ve klasisizmine karşı bir tepkinin oluşmasına neden olan romantizm'in teşekkül etmesinde, j.j. rousseau, immanuel kant, johann gottlieb fichte, friedrich wilhelm joseph schelling gibi düşünürlerin felsefe; lord byron, william wordsworth, victor hugo, edmund burke gibi yazar ve şairlerin ise edebiyat alanındaki çalışmalarının yanı sıra avrupa tarihinin akışını değiştiren siyasal, toplumsal ve ekonomik devrimler de önemli bir rol oynamıştır.

    romantizm yaklaşık yüz yıl boyunca (1800-1880) ingilitere, almanya ve fransa olmak üzere tüm avrupa'da erkli bir akım olmuştur. romantizm'in ihtiva ettiği düşünceleri ifade etmenin, neoklasik nosyonlardan daha zor olduğunu, benzer temel ilke ve düşüncelerin farklılık gösterdiği bu akımda, sanat artık nesnel ve konvansiyonel ölçütlerin yönlendirdiği toplumsal bir etkinlik olmaktan çıkıp kendi standartlarını tekvin eden bir ifade etkinliği olarak anlam kazanmıştır.

    realizm'de olduğu gibi romantik dönemde büyük bir iptila ile hayranlık duyduğum sanatçı, şüphesiz ki, alman sanatçı caspar david friedrich'dir. sanat yaşamı boyunca tanrısalı, tinseli ve transandantal olanı hıristiyan ikonografyasının geleneksel konularından yararlanmadan uhrevi ve atmosferik manzara çalışmalarıyla tasvir etmiştir. kendisi, eserlerinde hıristiyan dinini kilisenin tüm doğmacılığından arındırarak tanrı ile kişisel bir ilişkiye; keza kişisel bir din duygusuna indirgemiştir. eserlerindeki manzaralarda kişisel hislerini ifade etme arayışında olmuş; biçm ve dengeden çok duygulara ve onların dışavurumuna odaklanmıştır. renk, drama ve sezgiyi kuvvetli ve keskin bir biçimde harmanlayarak umumiyetle güçlü görsellerle çarpıcı, cesur ve karanlık eserler tekvin etmiştir.

    eserlerinde ayışığı, sonbahar, kış, alacakaranlık ve sis gibi dünyevi unsurlar kullanarak muayyen yöreler ve manzaralar tasvir etmiştir. çoğunlukla kahverengi, gri ve siyah tonlarında oldukça ağırbaşlı ve mat renklerle girift edilmiş bir palet kullanarak doğayı sıradışı bir hale getirmiştir. caspar david friedrich için doğa, tanrısal ruhun bir yansımasıdır. bundan ötürü, eserlerinde doğanın bu özelliğini, dış dünyadan aldığı en olağan görünümlere transandantal bir anlam yükleyerek ifade etmiştir. batı sanatında yitirilmiş bir inanç çağını ve aynı zamanda yeryüzündeki yaşamın boşluğunu ve yok oluşunu simgeleyen gotik yapılar, özellikle gotik manastır kalıntıları kendisinin fevkalade sanatında muazzam bir rol oynar.

    sanatçının yapıtlarında en hayranlık duyduğum çalışmalarından biri olan "meşe ormanında manastır" (abtei im eichwald) isimli eserinde karlı bir kış akşamında manastır kalıntısına doğru ilerleyen keşişlerin oluşturduğu bir cenaze alayı yer alır. resim, önplandaki mezar taşları, çıplak meşe ağaçları ve manastır kalıntısı ile, geride bir sis tabakasının gizlediği belirsiz bir alandan oluşmaktadır. silüet şeklinde verilen manastırın kapısından geçen cenaze alayı, adeta bilinmeyen bir evrene geçerek sisler içinde kaybolmaktadır. başka bir deyimle adeta yaşamdan ölüme doğru giden bir intiba vermektedir. gerçekdışı izlenimi veren ışıklı alan ile ölümü hatırlatan gölgeli ve karanlık bölge arasındaki güçlü karşıtlık, caspar david friedrich'in sıradışı tekniği ve yeteneğiyle yaratıldığı kanaatindeyim. kış mevsiminin mutehayyil atmosferinin resmedildiği eserde çıplak ve yalnız ağaçlar, mezar taşları, manastır kalıntısı, tabut gibi tüm figüratif öğelerin yaşamın geçiciliğini ve ölümünü simgelediği bu tablo alman şair karl theodor körner'in deyimiyle tam bir "ölüler manzarasıdır." evrenin büyüklüğü karşısında adeta ufalmış insan figürlerine bakınca bu doğa düşlemiyle özdeşleşmemek gayirmümkün. ağır hastasıyız.
  • andrey tarkovski ve nuri bilge ceylan'ın esin kaynaklarındandır.
  • erkek kardesinin buz pateni yaparken bogulmasinin en dramatik tarafi önce buza düsenin caspar david olmasidir. kücük kardesinin onu kurtarmak icin yardim ederken suya girip, onu cikarip kendisini cikartamamasi ve gözleri önünde bogulmasi ölümüne kadar ressami etkilemistir. nasyonal sosyalistler tarafindan eserleri cokca propaganda icin kullanilmistir, oysa kendisi döneminin siradan bir melankolik vatanseveriydi. mezari dresden'da bulunmaktadir, mezarina gidilip, ruhuna el fatiha okunmuslugu vardir.
  • owl in the embrasure of a gothic window: görsel
  • the revenant filmindeki rüya sahnesinde tanıyanların izlerini görebileceği ressam.

    görsel

    görsel

    meteor kayarken de tarkovsky göle düşüyor.
  • kuzey isimli eserinde gotunden uydurmak suretiyle cizdigi buzdaglarinin (bkz: gotunden sallamamanin en guzel ornegi) gercege epey yakin olmasi, sasirticidir.sonralari hudson ekolunden bir genc "o daglar oyle cizilmez boyle cizilir, hitler mukemmeliyetcisi seni" diyerek, isi gucu birakip kutuplara gitmis, gormus cizmistir.
    (bkz: ismi bende sakli)
  • gencken kardeşinin buzda bogulması uzerine
    dogayı hem dost hemde dusman olarak gormuş
    ve dogayı derinlemesine cozumlemeden cok peysajı doga ustuleştirmeye calışmış.
    ilerleyen yaşlarda oda kafayı yemiş ve boktan şekilde olmuş(muş)
  • favori ressamlarımdan. nam-ı diğer dertli caspar. bir nevi almanya'nın erzurumlu emrah'ı.
  • başlı başına, berlin'e gitme sebebi. berlin'de alte nationalgalerie'de resimleri görülmelidir. tüm galeriden ve hatta berlin'in kendinden ismini sayıklayarak ayrılacağınız ve söz gelimi 10 yıl sonra yine o resimlerini capcanlı, hafızanızda bulacağınız kadar iyi ressamdır.

    https://sr.gallerix.ru/…2869518/_mus/1817135990.jpg

    https://pbs.twimg.com/media/dneoot0xcaa1b0_.jpg

    http://media.blouinartinfo.com/…l_xl_d60eeefd3a.jpg

    edit: imla.
hesabın var mı? giriş yap