• --- spoiler ---

    steve'in uyuduğu dönem boyunca kaçırdığı şeyleri not aldığı defterini gördüğümüz sahnenin her ülke için farklı versiyonun olduğunu öğrendiğim film.

    rusya
    amerika
    ingiltere *
    güney kore
    fransa
    italya
    meksika
    ispanya
    avustralya

    türkiye versiyonu var mı bilmiyorum.
    --- spoiler ---
  • gün itibariyle izlemiş bulunduğum, marvel sinema evreninin şimdilik son halkası.

    bundan sonrası ağır spoyler.

    --- spoiler ---

    filmle direkt alakası olmayan, captain america karakterine dair ufak bir girizgah ile başlayacağım. çizgi-roman kültürüyle alakası olmayıp direkt filmle ilgili yorum okumak isteyenler bu kısmı atlayabilir.

    captain america

    bir çizgi-roman hayranı ve sıkı bir marvel takipçisi olarak sıklıkla belirttiğim üzere, captain america çok fazla haz ettiğim ve ilgimi çeken bir karakter değil. gerçekçilikten uzak iyimserliği, doğrucu davutluğu, salaklık sınırlarında seyreden iyi niyeti (ki thor the dark world filminde loki cap'in bu zaaflarıyla sağlam taşak geçmiştir), ve hepsinden öte salt amerikan propagandası yapmak amacıyla yaratılmış bir karakter olduğu gerçeği (elbette diğer ana akım amerikan çizgi-roman karakterleri de aşağı yukarı böyledir, fakat amerika bayrağı desenli kıyafete bürünüp hitler'e tekme tokat dalan bir adam cap dediğimiz) ile baştan sona itici bir karakterdir benim için. 40'lı yıllarda bahsi geçen amaçla yaratılmış olup, ikinci dünya savaşı ve takip eden dönemde popüler olmuş, savaşın bitmesiyle birlikte kendisine olan ilginin azalması sonucu 50'li yılları büyük oranda pas geçmiş, 1964'te ise yeni başlamış the avengers serisine dördüncü sayıdan dahil olup takım kaptanlığını ele geçirerek bu şekilde düşe kalka günümüze gelmiştir. aradan geçen yıllarda marvel'ın böyle ucuz propaganda amaçlı karakterlerin artık para etmediğini görmesiyle de büyük oranda değişim yaşamış, sırf bahsi geçen nedenlerden kendisine antipati duyan kesimi de kazanma amaçlı bir strateji güdülmüştür. bunun başta civil war hikayesi olmak üzere birçok örneği/neticesi vardır güncel marvel çizgi-roman evreninde. nihayet günümüze geldiğimizde ise görüyoruz ki cap eski cap değil, marvel ucuz milliyetçiliği bir kenara atmış kazanacağı paraya ve itibarına bakıyor, en basit uçan kaçan süper kahramanlı çizgi-roman hikayeleri dahi daha bir derin ve okuyucuyu düşündüren bir hale gelmiş. marvel sinema evreni de bu gelişmelerden nasibini almış olacak ki, pek sevmediğim ilk filmi ve avengers filmindeki ezik hallerinin üstüne (ifademi mazur görün) harikulade bir captain america filmi ile karşımıza çıkmışlar bu sefer.

    girizgah pek ufak olmadı korkarım. neyse, hala buradaysanız film üzerinden devam edelim.

    captain america the winter soldier

    marvel phase 2 filmleri ilk açıklandığında, dürüst olmam gerekirse aralarında beni en az heyecanlandıranı captain america'nın devam filmi olmuştu. "eh işte" denebilecek bir ilk filmden ve final sekansları haricinde taşakoğlanı görevi gördüğü the avengers'tan sonra çok bir beklentim yoktu, çizgi-romanlardaki gibi sırf devamlılık adına takip edecek idim. fakat akabinde filmin adının açıklanması, konunun ana hatlarıyla belli olması ve fragmanı derken baya baya heyecanlandırdı film beni. winter soldier ulan! ismindeki romantik havayı, çizgi-roman evrenindeki yerini falan geçtim, umduğum ve tahmin ettiğim şekilde işlenir ise marvel'ın şimdiye kadar yaptığı en iyi iş olabileceğini düşündüm. neticede en iyisi olamadı belki (tamamen kişisel görüş), fakat kesinlikle şimdiye kadarki en iyi marvel filmlerinden, ve dahi en iyi çizgi-roman uyarlamalarından biridir bu film benim gözümde.

    peki neydi bu filmi bu kadar iyi yapan?

    öncelikle, filme dair okuduğum diğer bir çok yorumda da belirtildiği üzere, başarılı bir politik gerilim olmasının bunda yadsınamaz payı var. özellikle filmin gelişme kısmında izleyici de cap ile birlikte bir anda kime veya neye güveneceğini bilemez hale geliyor, ard arda gelen darbeler ile beyin amcıklaması geçiriyor. jason bourne ve modern james bond serilerini aratmayan, yine de çizgi-roman tadından ödün vermeyen ve önceden planlandığı aşikar olan bir ajanlık hikayesi seriliyor gözlerimizin önüne. bu kadar afallamamızın öncelikli nedeni, cap'in de bir noktada belirttiği üzere işlerin eskisi gibi "ahanda düşman haydin yok edelim" tarzında bir asker mantığıyla değil, yaşadığımız döneme uygun bir şekilde iyi ile kötünün iç içe geçtiği ve kimin hangi tarafta yer aldığının bilinmediği derin bir strateji ile yürütülmüş olması şüphesiz. filmi izleyen türkiye vatandaşları olarak shield/hydra muhabbetlerinden şu meşhur paralel devlet tadını layıkıyla almışızdır diye düşünüyorum. film devam ederken hydra'nın başı olarak fethullah hoca çıksa şaşırmayacak bir noktadaydım açıkcası. kurban olduğum yaradan o hidra yılanının evlerine ateş soksun, ocaklarını yıksın.

    bir diğer sebep, filmdeki sessiz ve derinden ilerleyen karakter gelişmi. bunu thor the dark world filminde chris hemsworth için de söylemiştim, şimdi chris evans için de aynı ifadeyi kullanmayı uygun buluyorum, kendisi bu filmle birlikte captain america olmuştur. finaldeki (yine de anlaşılabilir ölçüde) iyimserliğin doruklarında dolaşan saf halleri dışında, senaryo ve karakter tasarımı olarak düşünüldüğünde cap'in zaferiyle sonuçlanmıştır bu film. ikinci dünya savaşı'nda nazilerle dövüş ederken birden kendini zırhlı metal adamlar, yeşil devler ve uzaylı tanrılar içerisinde bulan steve'in henüz bu filmin başlarındayken bile geldiği nokta, barındırdığı oyunculuk ile birlikte takdire şayan. yeni yeni anlamaya başladığı ve kendisine başka kimsenin hayal dahi edemeyeceği kadar karışık gelen bir ortamda, özellikle sonlara doğru tamamiyle insiyatif alması ve olayların seyrini değiştirmesi, yer aldığı diğer iki filmde olmadığı kadar başarılı işlenmiş ve karakterine saygı duymamızı sağlayan mevzular. in de inelim, gir de girelim cap!

    filmde dair bir başka başarılı husus ise şüphesiz ki yan karakterler.

    nick fury, the avengers dahil ilk defa bir filmde bu kadar ağırlıklı bir role sahip. her ne kadar giriş-gelişme süreçlerinde yüreğimizi ağzımıza getirse de dönüşü muhteşem olmuş, ortalığın amına koymuştur. saygımız sonsuz.

    black widow bacımız ise iron man 2 ile girizgahı yaptığından beri en etkin rolünde fevkalade başarılı (ve güzel). nihayet bilekliklerini de kullandı bu filmde. dövüş sekansları da her zaman olduğu gibi muazzamdı, bir noktada winter soldier'ı dahi indireceğini düşündüm. cap ile de aralarında bir elektriklenme oldu gibi ama bir neticeye bağlanmadı, ki bu da filmi takdir etmek bir başka sebeptir nezdimde. ana kadın ve erkek karakterler arasında hikayeye etki etmeyecek minimum seviyede bir etkileşim olduğu ve bunun bir yere bağlanmadığı son marvel filmi iron man idi. bu klişeyi tekrar kırabilmiş olmaları güzel. tabii natasha'nın gönlünde yatan aslan kuvvetle muhtemel bir başkası, ama oraya geleceğiz.

    falcon olmasını istediğim her şeydi. hemen hemen. böyle dolu bir filmde çok fazla şans bulamayacağını biliyordum, fakat geçmişi ve falcon kostümünü alışı biraz daha derin işlense memnun kalırdım. yine de özellikle sonlara doğru çılgın atmasıyla sevdirdi kendini, orospu çocuğu rumlow'u da indirebilseydi keşke. the avengers age of ultron'da tekrar görebiliriz umuyorum, gerçi bu filmin son sahnesine bakarsak yer almaması tuhaf olur gibi.

    maria hill nefes alsın yeter. cobie smulders the avengers filmindeki rolüne göre burada daha ağırlıklı olarak yer alsa da, yine de karakter kalabalığının arasında kaybolmuş. finalde stark industries'e iş görüşmesine gittiği sahnede gülümsetti, neyse ki yakın zamanda agents of s.h.i.e.l.d. dizisinde tekrar göreceğimizi biliyoruz.

    ve robert redford'ı bir marvel filminde görmek! kısa (ama ağır) rolünde oldukça iyiydi robert abimiz. o yaşa geldiğimde ben de öyle görünmek isiyorum lan. hail hydra!

    teknik konulara gelirsek, imdb sayfasında okuduğum üzere yönetmen russo biraderler cgi kullanımı ve özel efektleri minimumda tutarak daha gerçekçi bir hava yaratmaya çalışmışlar ve büyük ölçüde de başarılı olmuşlar. cgi manyağı olduğumuz iron man three ve thor the dark world filmlerinden sonra ilaç gibi geldi. ama o dövüş sekansları yok mu, sanırım marvel filmlerinde gördüklerim içerisinde en başarılı olanlarıydı (evet, the avengers dahil). özellikle filmin giriş kısmında korsanların kaçırdığı gemide olan sahneler ile cap ve winter soldier'ın birebir daldıkları kısımlar muhteşemdi. müziklere ayrı bir parantez açmak lazım, x-men first class soundtrack ile dikkatimi çekmiş henry jackman bir başka mükemmel işe daha imza atmış. filmin her anında, özellikle cap vs. winter soldier sekanslarında belli etti kalitesini.

    vee winter soldier. allah'ına kurban olam ben senin, o ne güzel bir karakterdir sebastian stan! kafamda kurduğum her şeyi ve fazlasını buldum, tek şikayetim beklediğimden çok daha az görünmüş olması. batman için joker ne ise, captain america için o olmuş bucky bu filmde. gizemli, kaotik, karizmatik. kıpırdaması imkansız bir objeye son sürat ilerleyen durdurulması imkansız bir güç. bu kadar az yer almasına rağmen filme ismini vermesine şaşırmamak lazım gelir, zira varlığı dost bildiklerinin düşman olduğu ve shield ile hydra'nın birbirine karıştığı bu film için başlı başına bir metafordur. kalkanı her tuttuğu sahnede yüreğim hop etti. ancak her şeyin ötesinde filmin sonunda yaşamasına izin verildiği için müteşekkirim sanırım, öyle kolay harcamadılar ve bir noktada geri dönecek winter soldier.

    filme dair bir diğer güzellik ise, artık marvel yapımlarında görmeye alıştığımız irili ufaklı göndermelerdi.

    * az evvel orospu çocuğu olarak andığım hydra askeri brock rumlow, çizgi-romanlardaki crossbones karakterinin bizzat kendisidir. bu filmde falcon'a yar olmadı ve hayatta kaldı, bir dahaki sefere artık.

    * hydra'nın hedef aldığı potansiyel tehlike ihtiva eden kişiler arasında geçen stephen strange ismi tanıdık geldi mi? gelsin. marvel phase 3 yavrım.

    (bkz: doctor strange)

    * yine hydra'nın hedef aldığı kişiler arasında tony stark'ın yer aldığını fark ettin mi? ben de edemedim, çok hızlı geçti sahne. lakin ekranda beliren logolu şekilli eski stark tower yeni avengers kulesi'ni fark etmemek ayıp olurdu biraz.

    * filmde cap'in komşusu, potansiyel yavuklusu ve sonradan öğrendiğimiz üzere bir shield ajanını canlandıran sharon carter/ agent 13, yine bu filmde flashback sekanslarında ve yaşlılığıyla gördüğümüz, ilk filmde cap'in sevdiceği ajan peggy carter'ın yeğeni olmakta. ileride steve ile aralarında bir mevzu olmaz umarım, tuhaf kaçar biraz.

    * gelelim herkesin aklındaki soruya. hawkeye nerede amk? filmin bir yerinde bahsi geçen "afganistan'daki görevli ajan" olma ihtimali yüksek, fakat hawkeye aslen kalbimizde. natasha'nın gönlünde başka aslan yatıyor demiştik. şahin mi demeliydik yoksa?

    * filmdeki hidracı kel pezevenk agent sitwell'ı bir yerden gözünüz ısırmıyorsa, agents of s.h.i.e.l.d. izlemiyorsunuz demektir. dizinin captain america the winter soldier bağlantılı bölümü taze yayınlandı, filmin hemen akabinde açıp izlediğiniz takdirde ihya olmanız kuvvetle muhtemeldir. diziyle film arasındaki ilişkiye dair detaylı bilgi için, (bkz: agents of s.h.i.e.l.d./#41946606)

    * son olarak, bir marvel klasiği olarak (o muhteşem) kapanış jeneriğinin sonuna kondurulan sahne ile quicksilver ve scarlet witch ile tanışmış olduk. bir de tecrübeli hidracı baron wolfgang von strucker ile. şu an için çok önemli değil ama aklımızın bir köşesinde dursun, the avengers age of ultron için önemli olacak.

    aboov çok uzattık, toparlayalım.

    shield'ın ortadan kalkması ile marvel sinema evrenini bir çok soru bekliyor. fury ne yapacak? avengers bir daha nasıl toplanacak? agents of shield dizisi nasıl devam edecek? tüm bunlarla birlikte aslen phase 2 finalini yapıp sonraki avengers filmine bağlanacağını düşündüğümüz guardians of the galaxy filmi ve ilk avengers filminde gördüğümüz thanos karakterinin üçüncü avengers filminde yer alacağını öğrenmemizle, the avengers age of ultron'un uzaylı mevzularından kısmen uzak bir film olacağını söylemek şu aşamada mümkündür. ben şahsen shield üzerine yoğunlaşmış bir avengers filmi bekliyorum bundan sonra. çünkü her şey değişti bu filmle, inanılması zor belki ama, dünyanın ve dahi evrenin kaderinin belirlendiği the avengers ve thor the dark world filmlerinden dahi daha fazla etkisi olacak bu filmin marvel sinema evrenine.

    captain america the winter soldier ise şu an imdb top 250 listesinde 8,3 puanla 181.sırada. abartılı bir puan olduğunu düşünüyorum, fakat yakın dönem marvel filmlerinin en iyisi olan bu film kesinlikle övgüyü hak ediyor. the avengers ve iron man filmlerinin ardından üçüncü sıraya kondurum listemde. kim derdi ki bir captain america filmi bu kadar iyi olacak diye? taşşağına kurban winter soldier!

    sırada guardians of the galaxy var, ondan sonra gelsin avengers!

    --- spoiler ---
  • scarlett johansson'un ''bye bye bikini'' dediği sahne yüzünden yas ilan edilesi film.
  • bir the avengers değil elbette ama bazı açılardan güzel film. güzel film diyorum çünkü filmi bu tür filmlerle hiç alakası olmayan, zeki demirkubuz, nuri bilge ceylan filmleri ekseninde film zevki olan tiyatrocu bir arkadaşımla seyrettim ve onun bile yorumu "fena değil," oldu. ben çok sıkılır diye bekliyordum açıkçası.

    --- spoiler ---

    dünya'da özellikle internetin ve sosyal medyanın alıp yürümesiyle, her tarafa, götümüzün dibine bile yerleşen kameralarla başlayan "1984" akımının etkisiyle şekillenen bir film olmuş.

    person of interest dizisi, watch_dogs ve assassin's creed oyunları filan derken, özellikle batı kültüründe iyiden iyiye ortaya konulan "güvenlik > özgürlük" tavizleri vatansever captain america'yi bile birleşik devletler'e sadakatini sorgulama noktasına getiriyor. helicarrierları gördükten sonra "bu özgürlük değil," diyen bir adam. her ne kadar steve rogers bu duyguyu bize tam olarak hissettiremese de (neredeyse hiç konuşmadan filmi tamamlayan sebastian stan ise tam aksine muhteşemdi.) captain america bile sadakatini sorgulamaya başladıysa, siz düşünün artık gerisini, diyen bir film vardı ortada.

    kaos = özgürlük / düzen = güvenlik düşüncesiyle 20 milyon insan öldürüp 7 milyar insanın güvenliğini sağlayabiliriz kafasıyla hareket eden hydra'nın, adeta bir tapınakçılar gibi bütün devlete yerleştiğini görmek assassin's creed severlerin hoşuna gidecek bir ayrıntı.

    öte yandan bütün bunlar net özeleştirileri de beraberinde getiriyor. güvenlik bahanesiyle insanları dinlemek ve niyet okuyarak onları potansiyel bir suçlu olarak görmeye başlamak, 11 eylül paranoyasından beslenen kontrol çılgınlığını iyiden iyiye hissettiriyor.

    önümüzdeki dönemde person of interest ve azınlık raporu tadında hayatlar yaşamayacağımız garantisini kim verebilir ki?

    bu arada söylemeden geçemeyeceğim, filmin en güzel yanı zola'nın gösterdiği arşiv görüntüleriydi. castro'dan girdiler, kuzey kore'den çıktılar. bunları gösterirken de zola'nın ağzından savaşları nasıl desteklediklerini, bununla nasıl beslendiklerini anlattılar.

    sanki biz aslında yediğimiz bokun da farkındayız, der gibiydiler.

    bu savaşları kim kazanırsa kazansın, kaybedenler hep halklar olacak. orası net.

    --- spoiler ---
  • bizdeki durumlara çok benziyor. shield ergenekon, hydra cemaat.
  • çizgi romanları az çok takip etmiş insanları izlerken zevke boğabilecek film.

    --- çizgi romanlı spoiler ---

    bu filmin en büyük artısı, falcon gibi, sharon carter gibi, namı değer agent 13 olur kendisi, crossbones gibi captain america çizgi romanlarının en önemli karakterlerini barındırmasıdır. sharon carter, ki kendisi cap ile aşk yaşayacaktır, çizgi romandaki en önemli karakterdir bana kalırsa ve direkt ikinci filmden bucky'nin dönmesi ve filmin adında bile yer alması bana kalırsa steve'i hakikaten öldüreceklerinin belirtisidir. ne mi oluyor derseniz de belirteyim, cap, crossbones'un düzenlediği suikast sonucunda, dr. faustus tarafından kontrol edilen sharon carter tarafından öldürülüyor. her ne kadar ileride hala yaşadığı ortaya çıksa da, bu olayın sonucunda, tony stark s.h.i.e.l.d.'ın başına geçiyor, bucky de yeni captain america oluyor ve sharon carter, falcon ve tabii ki black widow ile birlikte oluşturdukları yeni takımla red skull'ı indirmek üzere yola çıkıyorlar.

    şimdi sanırsam ilerleyen filmlerde bizim izleyeceğimiz hikaye de bu olacak ve umarım avengers'ın yeni filminde de civil war'a doğru yola çıkılır. şimdilik agents of s.h.i.e.l.d. izlemeye devam.

    --- çizgi romanlı spoiler ---
  • --- spoiler ---

    -nick fury'nin jipinin saldırıya uğradığı sahne, sürekli konuşan bilgisayar sesi dışında harikaydı. o nasıl jipmiş arkadaş üzerini taradılar ettiler bana mısın demedi.

    -ayrıca ca'nın nick fury öldükten sonra shield'a gitmesi ve oradan kaçışı, gemiyi düşürdüğü sahne mükemmeldi.

    -çizgi romanlarda öyle mi bilmiyorum ama black widow'un ca'ya yakınlaşmaya çalışması beni şaşırttı.

    -shield bildiğin bitti gibi bir şey. sen washington dc'nin altına üs kur, devasa gemiler inşa et, onları yukarı çıkar ve utanmadan bir de hydra'nın içine sindiğini bir an olsun bile fark etme.

    -hydra demişken, hadi tamam ca falan anlamayabilir de, yaşlı kurt nick fury nasıl farkına varmaz? ilginç.

    -filmdeki aksiyon çok iyiydi. sanırım the avengers kadar iyiydi.

    -amma velakin "her şeyin son birkaç dakikaya sıkışması" türünde klişeler de vardı. yine de the avengers en üst seviyeyse, onun bir altı seviyeye layık bir filmdi.

    --- spoiler ---
  • heralde marvel filmleri dahilindeki en ciddi film bu, iron man 3 ile birlikte. captain america gibi eski tip bi kahramanı güncel bir konuya atmaları özellikle ilginç sonuç vermiş, güzel olmuş. günümüzün fazla karanlık, cynical kahraman triplerinin aksine idealist captain america mevzusunu seviyorum. etrafındaki dünya cynical ve kendi de farkında bunun, ona rağmen geri adım atmıyor o güzel. bruce banner hariç diğer marvel elemanlarına nazaran daha trajik bir durumu da var zaten, benim açımdan sempati duyması zor olmuyor. film de tamamen bunun üzerine gidiyor, yeni dünya düzeni tribi vs idealist kahraman. tabi seviye belli, çok uçmuyorum ama iyiydi gene de be. yani süper kahraman ıyyy diye beklemezsin etmezsin ama gayet eli yüzü düzgün bi film var elde.
  • kaptan amerika ismiyle ucuz, çok itici filan, hop hemen geçtim buraları. benden çok daha güzel değerlendiren var. o yüzden çizgiroman-film kıyaslamaları, ucuz milliyetçilik, yüzeysel iticilik mevzusunu geçip, sadece filmle ilgili yazmak istiyorum. çizgi romanla ilgili de pek birşey bilmiyorum, filmi film olarak değerlendirmek istedim ama.

    bi de hakkında muhabbet çeviresim var herkes burun kıvırıyo kaptan amerika diye. o yüzden muhabbetimi sana yapıcam sözlük.

    avengers'daki yeri için chris evans'ın kendisi de "ya tırt kaldım galiba biraz ehehe" filan demişti. doğru söylüyo yavrum, aksiyonlarda göreceli olarak biraz zavallı kalmıştı orda hulk, thor, ironman filan varken. ama karakteri kabul ettirmişlerdi orda ki bence büyük başarı. yani "amaan kaptan amerika ne be" filan diye avengers izlemeye giden ben, "aklıbaşında, düzgün herif" diye çıktımdı. bana sattı elindeki malzemeyi. captain america the first avenger'ı da zaten ondan sonra izlemeye tenezzül etmiştim. işte bunlar hep pazarlama.

    millet pek beğenmemiş ilk filmi. yani evet, anlıyorum niye açmadı. ama bence karakter olarak steve rogers'ın en üstüne gidilmeye değer, senaryoda uzunca üstüne sahne yazsan keyifle izlenir konuları, o minicik zayıf ama azimli halinden bi anda hayvan gibi güçlü hale gelmesi. daha sonrasında da bir anda kendini içinde bulduğu yeni yüzyıla adapte olmaya çalışması. serum'un adamı nasıl etkilediğini ilk filmde gördük, ben o yüzden ilk filmi yine beğenmiştim, yani o değişim, o katarsis, o "nası tek elle dövdü of" filan eğlenceliydi.

    şimdi ikinci filmde seteve rogers'ın biraz daha kendine güvenli, biraz daha ipleri eline almış halini görüyoruz. daha bir iki ayağı yere basıyor, daha bir ne yaptığını biliyor. o "nerdeyim ben, ne oldu, bi dakka" filan şaşkınlığını atmış. yalnızlığı ile daha barışık, kabullenip kendine bir yer bulmuş. bu tür karakter gelişimi görmek benim hoşuma gidiyor. özellikle de steve rogers için, değişik bir kontekst içinde bir karakter değişimi bu. yani kaç tane karakter var, çok güçsüzken aniden çok güçlü olan, ya da 1942'de ölüp 2012'de bir anda uyanan?

    evet süper kahraman klişe mlişe ama bence zaten orjinallik gereğinden fazla yüceltiliyor. ucuz milliyetçilik yapmadığı sürece, iyi yazılıp çekilen klişeleri de keyifle izliyor insan. ki marvel bence hep iyi yazıyor, iyi çekiyor. ne satar biliyor, ona göre iş yapıyor.

    --- spoiler ---
    filmde şahsen en merakla izlediğim sahneler kaptan'ın müzede kendisiyle ilgili sergiyi gezmesi, sonra peggy carter'ı ziyaret etmesiydi. mesela defterine not alırken defterde ne yazdığına da herkes merakla baktı, tek planlık minicik bir şey, ama işte insan böyle şeyleri görmekten zevk alıyor. o yüzden ülkeden ülkeye farklı yapmaya da üşenmemişler. sen olsan steve rogers'a kaçırdığı hangi popüler kültür öğesini ya da tarihi, politik olayı araştırmasını tavsiye edersin? tam üstüne ballandıra ballandıra bir ton muhabbet edilecek mevzu. ilginç konu yani.

    ya da peggy'le karşılaşsa ne konuşur, nasıl tepki verirler birbirlerine merak ediyorsun, filmde gösteriyor. belki o topa girmezler diye düşünmüştüm, o yüzden onu görünce baya şaşırdım. çünkü sırf o konudan bir bütün film çıkar. ama kısa zamanda da tatmin edici bir şekilde duyguyu anlatmayı başarmışlar yine. yalnız peggy'nin makyajı neydi be arkadaş? aynı oyuncuyu yaşlandırmaya çalışmışlarsa değmemiş, aynı oyuncu olduğu anlaşılmıyo. direk başka bir yaşlı oyuncu koysalarmış ya? niye öyle herhangi bi kadını alıp zorla yaşlandırmaya çalışmışlar gibi bi tipti o, onu anlamadım. diyalog tatmin ediciydi ama. önce sakince konuşup sonra bir anda olayın ağırlığını hissedip ağlamaya başlaması filan..

    sonra natasha'nın buna sürekli kız ayarlamaya çalışması meselesi. ya çünkü ana konu shield mield etrafında dönen bu tür insanı konular izleyiciyi baya tutuyor diye düşünüyorum. sonuçta genç, yakışıklı vs adam. kimlere kısmet olacak bu yaratık diye merak ediyorsun yani. (ki tahmin ediyorum ki o kişi sharon carter olacak eninde sonunda. bakalım. peggy'nin kızı değil bari, yeğeni. kızı diye işin içinden çıkmamışlar, bence sebebi abi deme lazım olurculuk. ama dediğim gibi, filmi baz alarak konuşuyorum. çizgi romanı bilmiyorum.)

    falcon'a çakma james rhodes muamelesi yaptım fragmanı izlerken, ama mesela bence onu da çok güzel kabul ettirdiler. nick fury'nin çok acayip becerikli filan olduğunu biliyorduk da görmemiştik. gördüğümüz de iyi oldu. o kadar kıstırıp balyozla, taramalılarla filan daldılar adama yine çıktı ya ordan. maşallah.

    bir de filmde black widow'la captain america neredeyse eşit ağırlıkta yer alıyordu. hikayedeki yeri, ekranda kalma süreleri filan. filmin adı "captain america and the black widow" filan olsa da olurmuş yani.

    şimdi yanal konuları elediğime göre, geleyim ana konuya.

    shield'ın içinde hydra'nın yıllardır parazit gibi büyümesi, hikaye sonunda da hydra'yla birlikte shield'ın da çokmesi marvel evreni içinde bence baya büyük mevzu. frenchise olarak da, agents of shield diye bir de dizin var. yani hakikaten büyük olay shield'ın çökmesi. bir sinema filmini hak ediyor, bir sinema filminde anca anlatılır derecede büyük konu. ama filmde yine de biraz aceleye geldi gibi geldi bana? yani zola'nın eski teknoloji bilgisayarlardan çıkması filan da ucuz geldi? filmin genel anlatımından biraz daha çizgiroman havalı bir olaydı bence o. tüm film o kadar da çizgiroman değildi ama o sahne baya bir çizgiromandı bence. hele de o zola görüntüsü, abartılı komik gibi aksanı filan..

    bir de hydra'nın shield'ın içinde büyümüş olma mevzusu çok büyük mevzu ya, öyle bir sahnede uzunca bi konuşmayla "yaptık bitti oldu. işte böyleyken böyle." filan diye anlatılıp bitmesi zayıf kaldı bence. ne bileyim, photoshoplu üzeri çizilmiş howard stark filan göstereceğine flashbacklerle filan gösterseydi daha mı iyi olurdu? bilemiyorum. ama işte filmin süresi meselesi. ya steve'in peggy'i ziyaretini, sam wilson'la yavaş yavaş gelişen arkadaşlığını, winter soldier'la muhabbetlerini, natasha'yla aksiyonunu göstereceksin ya da shield'a noolmuş onu anlatacaksın, yettiği kadar süreyi bölüştürmüşler. nitekim filmde çok fazla şey oluyor.

    son olarak bucky barnes'a geleyim. kimseler kusura bakmasın, ben bu karaktere çeviride birşeyler kaybetmiş diyeceğim. herhalde çizgiroman okuyanlarda ayrı bir yeri vardır. filmde o yeri pek yapamadılar bence. ilk film de buna dahil. yani yakın arkadaşı olduğunu gördük ama bi peggy'i, steve'i filan izleyiciye tanıtıp sevdirdiği kadar sevdirmedi ilk filmde. avengers'ta zaten esamesi yok ama o tamam. zaten o filmde işi de yok. ama bu filmde tek bir (1) flashback sahnesiyle yine winter soldier'ın bucky çıkmasına 'hassktrr!!!!' dedirtecek kadar izleyiciye ağırlığını hissettirmedi.

    süpriz değildi, çizgi romanı okuyan zaten biliyor, okumayan zaten heryerde görüyor. filmde de steve rogers "oh yoo, en yakın arkadaşımla karşı karşıya geldik, nayır nolamaz" filan diyor. ama hissettirmedi en yakın arkadaşının kendini öldürmeye çalışmasının ağırlığını. yani filmin adı winter soldier. filmin tek başına bütün konusu bile sadece steve ve bucky nin birbirleriyle savaşması ve steve'in iç çelişkisi, bucky'nin yavaş yavaş steve'i hatırlayıp çelişkiye düşmesi filan olabilirdi. bunlar bu filmde hep hızlı hızlı oldu, baya es geçildi bence. filmin adının winter soldier olmasına değmeyecek kadar kıyıda köşede kaldı.

    mesela bucky nasıl winter soldier olmuş tam anlamadık. natasha'yla olayları neydi, tam anlamadık. sonunda steve'le aralarındaki ilişki nereye vardı, onu da tam anlamadık. hatta şimdi aklıma geldi, steve'in annesinin cenazesi sonrasını gösteren bir flashback yerine bunların çocukluklarını gösteren bir flashback olsa daha güçlü bir etki yaratmaz mıydı? annesi öldü diye "bişeye ihtiyacın olursa beni ara" diyen arkadaş olmak yerine, çocukken koşup steve'e vuran bir büyüğün filan önüne atlayıp onun yerine dayak yediğini filan görseydik mesela? öyle birşeyler görseydik bence hem ilk filmde bucky'nin tümeni kaybolunca steve niye peşinden gitti koşarak, niye şimdi karşı karşıya gelmeleri çok çok kötü, daha derin, daha güzel hissederdik sanki. bucky niye steve'in hayatındaki herkesten daha önemli, niye onu sevmemiz gerekiyo, ben çizgi romanları okumamış bir insan olarak bilmiyorum. bana öyle hissettirmedi, havada kaldı.
    --- spoiler ---

    yalnız aksiyon sahneleri hakikaten on numaraydı. avengers'ta kaptan'ı böyle dövüşürken görmemiştik. süper kahramanlı filmi izlemeye bunlar için gidiyoruz hepimiz.
    http://i2.akilli.tv/…midthumbs/firat-43fa198a-c.jpg

    nihayet captain america "o da orda işte bişiler yapıyo" olmaktan çıkıp "oo çok pis dövcek şimdi" bi tip olabildi.
  • beklediğimden fersah fersah daha iyi bulduğum filmdir, oturup izleyeyim lan nihayetinde marvel çıkarmış, kaptan amerika da olsa izlenir dedim, elimde süt tabağımda kek derken baktım keke dokunmamışım süt de elimde kalmış, avengers ayarında bir film olmuş cidden.
    ama şunu söylemeden de geçemeyeceğim, winter soldier çok daha karizma ve vurucu bir karakter olmuş.
    bizim kaptan sönük kaldı yanında, avengers'a alsınlar bizim demir kollu oğlanı, kız da değilim ama efendi yerine piç karakter tercih ettim bak. cinsiyetle alakalı değil demek ki piç olmak rağbet görüyor.
hesabın var mı? giriş yap