• kıbrıs şehitlerinde bir hediyelik eşya dükkanıdır aynı zamanda.
  • amerikalı yazar arthur miller'ın ünlü oyunudur, özgün adı the crucible. dönemin politikasını usta bir gözle eleştiren ve o zamanlar mccarty amerikasındaki komünist avını 16.yy daki cadı avına benzeten, pek çok kez sorgulanan ve pekle çok kez sinemaya uyarlanan film versiyonları mevcuttur.
  • kanyonlarda bulunan, ufak su birikintisi gorunumlu ancak metrelerce dibe gidebilen ve derinlestikce de daralan magara/kanyon gezenlerin dikkat etmesi gereken suyla dolu delik.
  • eskiden büyükparmakkapı da olan, taşındıktan sonra hiç gitmediğim, belki de şimdi kapanmış olan restoranımsı, cafemsi.
    eski yerinde iken gitmeye doyum olmazdı. gündüz er vakitlerde kimse yoksa sahibi olan ablayla mutfakta oturup hoşbeş edebilirdiniz.
    mozaik pasta ve sosyete mantısı fiks menümüz haline gelmişti.
    (bkz: nostalji)
    (bkz: hey gidi gençlik)
  • karmakarisik durumlar icin kullanilan deyim. dedikodunun gırla oldugu durumlarda mesela.
  • 12 ekim 2022 tarihinde prömiyeri yapılan, yiğit sertdemir rejisiyle istanbul büyükşehir belediyesi şehir tiyatroları'nda sergilenen arthur miller oyunu.

    cadı oyunu'nun sadece adını biliyordum. ne oyunun kendisini ne de filmini izlemiştim. metnini de okumamıştım. o yüzden dün akşam gazhane'de izlediğim oyun, bu açıdan benim için bir ilkti.

    oyun klasik olarak sahnelenmiş. ne sade ne karmakarışık ama fonksiyonel bir dekor, gerçekten etkileyici müzikler, size dönemde yaşıyormuş hissini veren kostümler, genelde iyi oyunculuklar ve harika bir reji.

    aslında oyun, 1950'li yılların komünist avının* analojisi olarak 1692'de salem'de geçen gerçek bir olayı (kısmen kurgulanmış şekilde) ele alıyor. (yazım tarihi 1952) "bunun bizimle ne alakası var?" diyebilirsiniz, tam da bu noktada oyun broşüründe yiğit sertdemir'in yazısını okumanızı öneririm. oyuna 2022 türkiye'sinden bakıldığında bize ne ifade ediyor, daha iyi anlayabiliyorsunuz. bu anlamda güncele dokunmayı başarabilen oyun daha değerli hale geliyor.

    toplamda 2 saat 45 dakika süren oyunun ilk perdesi (yaklaşık 1 saat 15 dakika) önce peder parris'in sonra da proctor'ların evinde, ikinci perdenin (yaklaşık 1,5 saat) çoğunluğu ise mahkemede geçiyor.

    oyunun kadrosu 19 kişilik. genç oyuncular da var oldukça yaşlı oyuncular da. herkes rolünün hakkını verse de bazı isimlerin performansı diğerlerine kıyasla bir tık daha göze batıyor. john proctor, elizabeth proctor, rahip parris, rahip john hale, mary warren ve vali danforth rollerinde sırasıyla burak davutoğlu, berna adıgüzel, ozan gözel, onur demircan, selen nur sarıyar ve eraslan sağlam bu anlamda öne çıkan isimler.

    bütün bunlar bir araya gelince, uzun bir oyun olmasına rağmen asla sıkmayan, zamanın nasıl geçtiğini anlamadığınız, şehir tiyatroları'ndan görmeye pek alışık olmadığınız tarzda iyi bir oyun izliyorsunuz.

    edit 1: jedilost'un uyarısıyla oyundaki olayın hayali olmadığını öğrendim. gerçek bir olaydan yola çıkılmış ve kısmen kurgulanarak (partially fictionalized) yazılmış. kendisine uyarısı ve bilgilendirmesi için teşekkür ederim.

    edit 2: oyunla ilgili iki rahatsızlığım vardı, onları eklemeyi unutmuşum. bunlardan ilki, repliklerin yer yer duyulmaması, anlaşılmamasıydı. çok önemli değildi benim için ama başkaları için önemli olabilir/hale dönüşebilir. ikinci ve bence en önemli sorun, tahminen sabahattin eyüboğlu ve vedat günyol çevirisinden kaynaklanan "god" çevirisi olarak çoğu yerde "tanrı" yerine "allah" kullanımıydı. o kadar çok kullanıldı ki, "acaba mevcut iktidarın bir baskısı mı lan bu?" diye sordurttu. öyle ki, bir yerde rahip hale "allahıma şükürler olsun" deyince, seyirci de artık bastı kahkahayı.
  • ibb şehir tiyatrolarında sergilenen oyun.

    vermek istedikleri tüm duyguları vermişler, bana öyle geldi. sıkılmadan, uzun nitelendirilen bir oyunu, sonunu merak ederek izledim.

    şehir tiyatroları'nda da uzun zaman sonra iyi bir oyuna denk geldiğim için sevindim. imkanı olanlara tavsiye edebileceğim bir oyun.
  • arthur miller’ın mccarthy dönemi amerikasındaki komünist avını, 16. yüzyıldaki gerçek olaylardan yola çıkıp salem cadı mahkemeleri üzerinden ele alarak nalına mıhına gittiği kült oyun. uzun yıllar önce cüneyt gökçer yönetiminde istanbul devlet tiyatrosunda sergilenen cadı kazanı, bu sezon tarihinde ilk kez ibb şehir tiyatrolarında yiğit sertdemir yönetiminde sahneleniyor. iki perde ve ara dahil iki saat 45 dakika süren oyun, son yıllarda sahnelerimizde yer alan en başarılı yorumlardan biri olmuş.

    oyun çetrefilli konusuyla izleyiciyinin yakasına yapışıyor. iktidarın kimin elinde ne hale gelebileceğini öyle nefis örnekliyor ki yazıldığı günden engizisyona, oradan da bugüne rahatlıkla uzanabiliyor. “mağdur” olacakken kurban edene dönüşenler. herkesin baştan sona yalan olduğunu bildiği mahkemeler. bize dokunana kadar sessiz kalmalar. karanlığın içinde yol arayanlar. ayaklanmalar. listeler. onlar. bizler... can sıkıcı derecede tanıdık. tabi bu oyunun yazım gücü kadar dünyanın yerinde saymasından da kaynaklanıyor. ya da john proctor’ın nefis tiradındaki gibi “insanları cehaletten kurtaracak olanların gevşemesi yüzünden, benim gibilerin gevşemesi yüzünden, sizin gibilerin, yalana bile bile gerçek diyen kara vicdanlı insanların yüzünden yanacağız, hep birlikte yanacağız!”

    hem konu hem de sahneleniş olarak ağır bir oyun olmasına karşın izleyiciyi adeta yerine çiviliyor. oyunun akıcılığı bir an bile kırılmıyor. ne bir kopma ne bir sarkma olmaksızın gerim gerim geriyor. öyle ki sahneye atlayıp “susanları” silkeleyerek konuşturmak, susmayanları da ilelebet susturmak istiyorsunuz, sustukça sıra gelecek adayları olarak.

    oyunun disiplinli yönetiminin yanında dekor, ışık yönetimi, kostümler ve müzik de çok başarılı. oyunculuklar genel olarak uyumlu ve akıcı. artı olarak eraslan sağlam (vali danforth) rolüne çok yakışmış. teknik açıdan da üst kalite bir durum var ortada. yiğit sertdemir yönetiminde bir araya gelip bu kadar dört başı mamur bir iş çıkartan tüm ekibin emeklerine sağlık.
  • uzun zamandir bu kadar iyi bir oyun izlememiştim. hele şehir tiyatrolarındaki kırmızı donlu hamlet faciasından sonra. metne sadık kalınarak harika bir iş çıkarmış (bkz: yiğit sertdemir)
    belki
    --- spoiler ---

    oyundan sonra kimsenin yüzü gülmüyordu, çünkü adalet oyun bile olsa, kurgu bile olsa herkese lazım.
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap