• elçi'nin aksine elçilikte değil büyükelçilikte çalışan, ve ingilizce tam ismi ambassador extraordinary and plenipotentiary olan, göreve başlar başlamaz kabul eden ülkenin devlet başkanına kendi ülkesinin devlet başkanı tarafından yazılmış itimatnameyi sunup, böylece 'bakınız, benim her lafım ülkem adına kabul edilebilir' diyen, iki devlet arasındaki ilk teması gerçekleştirmekle görevli kişi. büyükelçiler nadiren hesap kitap işleri ile uğraşır, asli görevleri alt personellerinin sunduğu bilgiler ve kendi deneyimlerini harmanlayarak ikili ilişkileri yürütmektir. pek çok medeni devlette olduğu gibi türkiyede de büyükelçiler herhangi bir koşul istenmeksizin cumhurbaşkanı tarafından atanabilse de, dışişleri bakanlığında ömür çürütmemiş olanları neredeyse hiç yoktur. büyükelçilik ünvanının iktidar yaltakçılarına peşkeş çekilmesi ancak muz cumhuriyetlerine özgüdür, ancak mevcut iktidar (bkz: akp) bu yazılmamış kanunu çiğneyip, yandaşlarına bu mevkiiyi peşkeş çekebilmek için çalışmalara başlamıştır. dış politika nosyonu ve (her ne kadar halka saçma da gelse) protokol bilgisinden nasibini almamış insanların bu göreve atanması sadece gönderildikleri kabul eden ülke ile değil, o ülkede temas edeceği diğer tüm büyükelçilerin ülkeleri ile gereksiz sürtüşmelere ve soğukluğa yol açacaktır.
  • dünyanın en önemli ve şerefli mesleklerinden biridir. çünkü bir memleketi o memleketin tek karşılığı olarak ve direkt başka memleketlere tanıtma şansına sahipsinizdir. o ülkenin imajısınızdır.
  • bir büyükelçinin sözlerine göre zengin olmadan zengin hayatı yaşayan insanlardır.

    t.c. x üllkesi büyükelçisinin çocuğu bu ülkenin kralıyla aynı okula gitmektedir. haliyle kral'ın çocuğu babam bana şunu aldı, yok efendim bir de bunu aldı diye okulda hava atar. bizim büyükelçi'nin çocuğu da babasına koşup baba bende bunları istiyorum deyince babası da "oğlum biz zengin hayatı yaşıyoruz ama aslında zengin değiliz" der.

    tabi ki bu demek değildir ki maaşları düşüktür, zam yapılsın. sadece devletin kendilerine tanıdığı imkanları gösteren bir örnek olarak algılanabilir. yıllarca evlerinden ailelerinden uzak kaldılarını düşünürsek, dışişleri mensuplarının aldıkları maaş aslında yüksek değildir, yıpranma payları ile orantılıdır.
  • kariyer basamaklarini tirmanirken kisinin buyukelci olmasi laf arasinda gecmemisse, bu konudaki fikirleri sorulmamissa, terfi ederken diger personelden farkli bir ilgi gormuyorsa, dis islerinin kritik insanlari belli araliklarla durduk yere kendisiyle gorusmeler yapmiyorsa, bazi ulkeler icin torpil durumu da soz konusu degilse, o kisinin buyukelci olmasi neredeyse imkansizdir. buyukelciler genellikle yillar oncesinden goze carpmis ve farkinda olsa da olmasa da bu unvani alacagi yila kadar dis isleri tarafindan yatirim yapilmis kisilerdir.

    buyukelcinin yoklugunda, gecici yetkili maslahatguzar veya bir baska kidemli misyon gorevlisi olur. buyukelci ve yoklugunda yerine geceebilecek kisiler ayni tarihlerde seyahat yapmaz, izin kullanmaz, rotasyon yapilmaz. (burada maslahatguzar yerine baskonsolos yazmistim, uyari sonucu degistirdim. varsayilan vekil olarak maslahatguzar uygundur. baskonsolosun vekaleti mumkundur fakat istisnadir)

    finansal olarak en guzel pozisyonlardan birisidir. cogunlukla diger misyonerlere gore en fazla yan haklara sahip olurlar. maas durumlari devlete gore degiskenlik gosterir, mutsuz etmesi imkansa yakindir. ozellikle birlesmis milletler'de gorevlendirilenler, gundeme bagli olarak astronomik odemeler alabilirler.

    uzerindeki sorumluluktan dolayi buyukelcilerin dikkat etmesi gereken cok detay vardir. onlar konuya gore degiskenlik gosterse de, bireysel cekinceleri her zaman yetkinlik/performans degerlendirmesi yapan, unvaninda "reporter" gecen kisilerdir.

    standard misyonerler arasindaki en ust duzey diplomatik personel olan buyukelcilerin neredeyse limitsiz haklarla donatilmasi soz konusudur. bu genis yetkilerin disinda da asilmamasi gereken bir takim kirmizi cizgiler vardir. buyukelcinin yetkisinin/gucunun yetmeyecegi veya yapmamasi gereken veya dikkat etmesi gereken, sonucunda persona non grata ilan edilmeye kadar olaylarin yasanmasi mumkun olan konular genel olarak soyledir;

    1. gorev yaptigi ulkede kendi ulkelerinin askeri faaliyetlerini yurutemezler. boyle bir ihtiyac soz konusuysa, ulkesinden "konu ile ilgili ozel gorevli" birisi (genellikle savunma atesesi benzeri bir unvani olan, ordu/istihbarat mensubudur) gelir, gorevi de soz konusu faaliyetlerle sinirlanir, ve istisnalar disinda gecici gorevdir. buyukelci bu konuda o kisiye "pasif olarak" 100% destek verir. onun ihtiyaclarina uygun altyapi hazirlar, soz konusu ulkedeki ilgili yetkililerle gorusur. burada "gelen gorevli buyukelciden ustun" dusuncesi olmaz. buyukelci de asker de ayni plani uygulamaktadir, gorus ayriligi olmaz. fakat son soz, genellikle buyukelciye ait olmaz. (bunu en kusursuz uygulayanlar birlesik devletler ve ingiliz dis isleridir)

    2. casusluk faaliyetlerine karisamazlar. bunu ilgili birimler, kurallara uygun yapmak zorundadir.

    3. kafasina gore suc isleyemez. diplomatik dokunulmazlik kavrami "cani ne isterse yapabilir, kimse karisamaz." ile esdeger degildir. ciddi bir suc soz konusu oldugunda, gorev yaptiklari ulkede "bu buyukelciyi degistirin." uyarisi gozlemlenebilir. yargilanmamasi mumkun olsa bile iliskileri zora sokabilir, kisisel olarak da kendi diplomatik hayati/kariyeri yerle bir olabilir. oyle senaryolara yol acabilir ki, olayin icindeki devlet/birey herkes "o dokunulmazlik olmasaydi da, bunlari yasamasaydik." diyebilir.

    4. dokunulmazlik ile baglantili olarak, dokunulmazlik kavrami dis misyonlar icin gecerlidir. bir ulkenin buyukelcisi, bir baska ulkedeki gorevi sirasinda bir suca karisabilir ve yargi bagisikligindan dolayi yargilanmasi mumkun olmayabilir, tercih edilmeyebilir. fakat kendi ulkesi, ayni suctan dolayi buyukelciyi yargilayabilir. bu yargilanma tamamen ic dengelerle ve ic hukukla ilgilidir. dis iliskilerdeki yansimasi, sucun islendigi ulkeye "bu kisiyi, dokunulmazliktan dolayi yargilamadiniz (ve/veya biz yargilanmasina musade etmedik) fakat biz yargiliyoruz." benzeri bir jest olabilir.

    5. is misyonlarindan bagimsiz, kendi kisisel cikarlari icin para kazanmamalidirlar. kisisel cikarlar icin yurutulecek faaliyetle diplomatik dokunulmazlik arasinda etik olarak catismalar yasanacagi icin uygun degildir. yapabilecekleri butun ticari girisimler, kendi devletleri ile gorev yaptiklari devlet arasinda, devletler seviyesinde olmalidir. duruma gore baska devletlerin de katilacagi konsorsiyumlar da mumkundur, kendi devletlerinin varligi zorunluluktur. (ev satin alarak kira geliri elde etmeleri mumkundur. bunu finansal ihtiyaclari oldugu icin veya yatirim amacli yapmazlar. neredeyse tesadufen gerceklesir, sorun degildir.)

    6. gorev yaptiklari ulkede iltica onayi veremezler. ornegin bir ingiliz vatandasi, ingiltere'deki japon buyukelciligi'ne gidip "ben iltica etmek istiyorum, beni alin, koruyun." benzer bir basvuruda bulunuyorsa buyukelci bunu tek basina onaylayacak gucte degildir. kendi ulkesindeki dis islerinden (hukumetten, devlet baskanindan) onay almak zorundadir. bunun sebebi kisaca uluslararasi yasalari cigneme ihtimalinin minimalize edilmesidir. buyukelci hizli veya duygusal karar vererek hata yapabilir ve ulkesini zor durumda birakabilir. kendi ulkesine bildirdiginde ise konu daha ciddi degerlendirilir ve bir krize yol acacaksa da ulkenin dis temsilcisinin degil, ulkenin karar vermesi uygundur. (belli kurallarla yururlukte olan bir iltica programi mevcutsa prosedurlere buyukelcilikte baslanabilir. bu durumda zaten buyukelcinin bireysel inisiyatifi/karari degildir.)

    7. bireylere vize muafiyeti saglayamazlar. "ben izin veriyorum, bu kisi bizim ulkeye vizesiz girebilir." diyemezler. fakat birisinin vize icin gerekli olan evraklari eksikse bu durumun gozden kacmasi, normalde daha uzun surecek prosedurun cabuk sonlanmasi gibi bazi "mucizevi" durumlarda rol oynayabilirler.

    8. dis politikayi belirleyemezler. buyukelci, karar veren degil, karar uygulayan kisidir. kendi devleti ne derse, o dogrultuda adim atmak mecburiyetindedir. bununla birlikte, gorev yaptiklari ulkedeki misyon sefi olduklarindan dolayi tecrubeleri ve gozlemleri cok degerli olur (olmasi beklenir), haliyle buyukelciler dis politikayi etkileyebilecek, yonlendirebilecek kisilerdir. siklikla goruslerine basvurulur, bir cesit danismanlik gorevleri vardir.

    9. gorev yaptiklari ulkede, gorev yaptiklari (yasadiklari) sehirden baska sehire giderken bildirim yapmalari gerekmektedir. hatta pek cok durumda "izin" alinir. ev sahibi ulke, buyukelcilerin guvenligini en iyi sekilde saglayabilmek icin bu tur seyahatleri bilmeli ve onaylamalidir.

    10. usttekine benzer sekilde, herhangi bir guvenlik riski olan gerilim durumlarinda buyukelcilerin "istedigimi yaparim" seklindeki hareket alani olmaz. once kendi ulkesinden talimat almalidir. teorik olarak ozgur ve dokunulmaz olsalar bile, guvenliklerinden sorumlu olan ev sahibi ulkenin ilgili gorevlilerinin tavsiye ve direktiflerine uygunsuz hareket etmemeleri beklenir. cogu durumda kendi ulkelerinden gelecek direktifler ve rotalar da, ev sahibi ulkenin tavsiyelerinden bagimsiz olmaz. ev sahibi ulkenin kolaylik ve oncelik gostermesi gerekir.

    11. propaganda yapamazlar. kendi ulkelerinin tanitimi, bir baska ifadeyle reklami, propaganda degildir.

    12. gorev yaptiklari ulkelerin ic siyasetine yorum yapamazlar. askeri olaylar da buna dahildir. (kendi ulkelerinin resmi aciklamalari buyukelci tarafindan sozlu veya yazili duyurulabilir, bireysel degildir)

    13. tek baslarina ise alim yapamazlar. security clearance, yani guvenlik kontrolu prosedurleri vardir. ise alinacak kisinin gorevine bagli olarak icerigi degismekle birlikte istisna durumlar disinda bildirimler ve onaylar olmadan ise alim gerceklestiremezler.

    14. buyukelcilerin vergi muafiyetleri bulunur. sadece misyon gorevi ile limitlidir. kisisel amaclarla hareket edildiginde vergi muafiyeti olmaz. bunun istismar edilmemesi adina istisna durumlar haric buyukelciler soru isareti olusturacak finansal detaylari (ornegin misyondan bagimsiz ev almak) hayatlarina sokmaktan kacinirlar.

    15. buyukelcilik veya bir baska diplomatik binanin dis gorunusunu degistirmeye yetkileri yoktur. sacma ornek fakat, "burasi zaten bizim ulke topragi sayiliyor, binanin ustune bir kat daha yapalim." denemez. 5-6 tane trafik kamerasinin gorus alaninda oldugu icin "buyukelcilik binasinin uzerine gunes paneli yapilmasi" talebinin aylarca evrak isleri icinde surunmesi mumkundur.

    baslangicta yazdigim gibi, buyukelciler bir cesit tanrisal yetkilerle donatilmis goruntusu verdikleri icin "her seyi yapar." dusuncesine karsit seyleri belirtmeye calistim. aslinda bunlar genel olarak butun diplomatlar icin ortaktir.
    cogu yazilidir, bir kismi da pratik/teamul kategorisindedir. istisnalar, esnek (esnetilen) kisimlar olabilir. ozellikle pratik kisminda, bir ulkede gorev yapan mozambik ile birlesik devletler buyukelcileri, hatta birlesik devletler'in farkli iki ulkedeki buyukelcileri arasinda, yazili kurallara alenen ters hareket edilmesi dahil olmak uzere, ciddi esnemeler mumkundur.
  • ülkesi yararına başka bir ülkede yalan söylemeye gönderilen dürüst insana büyükelçi denir.
  • eski türkiye'de büyükelçi olabilmek için teamüller vardı. her ne kadar istisnai memurluk olsa da çok ekstrem bir durum olmadıkça, dışişleri bakanlığı bünyesinde meslek memuru olan kişiler kariyer basamaklarını tırmanarak büyükelçi olurlardı.

    yeni türkiye'de ise her kurumda olduğu gibi dışişleri bakanlığının da tüm kurum içi teamülleri hiçe sayıldı ve şu an hükümete yakın olmanız halinde diplomasi bilip bilmemenize bakmadan büyükelçi olabilmektesiniz.

    (bkz: şaban dişli'nin lahey büyükelçisi olması)

    bu durum büyükelçiler arasında hem korku hem de rahatsızlığı beraberinde getirmektedir. koltuk korkusunu enselerinde hisseden sefirlerimiz insiyatif almak şöyle dursun "aman bana bir şey olmasın" mentalitesiyle etliye sütlüye karışmamaktadırlar.

    nerede eski diplomatlar..

    tanım: hükümete yakın olmanız halinde kolaylıkla elde edebileceğiniz, içi boşaltılmış ünvan.
  • büyükelçi olunmaz, büyükelçi oldurulur
  • bulundugu ulkede vatandasi oldugu ulkenin devlet baskanini temsil eden kisi. soyleki, almanya buyukelcisi turkiyede almanya cumhurbaskanini temsil eder. yani alman basbakani turkiyeyi ziyaret ettiginde almanya basbakani protokolde kendi ulkesinin memuru olan buyukelciden sonra durur. tabi bu sadece kagit uzerinde bir protokol uygulamasi.
  • (bkz: behiç erkin)
    elimde bir kitap. "büyükelçi" (goa yayınları).

    istiklal harbi kahramanlarından behiç erkin’in kitabı. yakın tarihimizde hiç bilinmeyen bir olay belgelerle anlatılıyor. kitabı erkin’in torunu emir kıvırcık türk ve yabancı devlet arşivlerinden, dedesinin günlük notlarından hazırlamış.

    yıl 1939 ve sonrası. ikinci dünya savaşı devam ediyor. türkiye’nin paris büyükelçisi behiç erkin görevinin başında, türk vatandaşı olan ve olmayan yahudileri nazi soykırımından kurtarmak için olmayacak işler yapıyor ve binlerce insanın canını kurtarıyor. fransa’yı işgal eden hitler’e ve nazi işbirlikçisi fransız yönetimine karşı çıkıyor ve bütün dünyaya insanlık dersi veriyor.

    fransa’da yaşayan ve soykırım kurbanı olacak 20 bin’e yakın yahudiye türk vatandaşlığı belgesi verip canlarını kurtarıyor.

    bu öyküyü biz hiç bilmiyoruz ve ilk kez bu kitaptan öğreniyoruz. belki dünyada bilenlerin sayısı bile çok az.

    kitap, behiç erkin’in tarihsel yaşamının sadece bir kesitini oluşturuyor. aslında devlet bu olaya sahip çıkıp arkasında dursa ve filmi yapılsa... bütün dünyaya türkiye’nin dört dörtlük propagandası yapılsa...

    * * *

    şimdi size behiç erkin’le ilgili bazı çarpıcı gerçekleri açıklayacağım. bu ismi çoğunuz bilmiyorsunuz. erkin (l876-l96l) kahraman bir asker. istiklal harbi’nde demiryolları genel müdürü. ordumuza asker, silah, cephane, gıda sevkinde, yaralıların cephe gerisine taşınmasında tüm demiryollarını yönetiyor. atatürk’ün sağ kollarından biri, istiklal madalyası sahibi. soyadını atatürk veriyor. atatürk döneminde daha sonra milletvekili ve bayındırlık bakanı oluyor. sonra uzun yıllar budapeşte, daha sonra da paris büyükelçisi olarak görev yapıyor.

    şimdi bu konuda çok acı bir türkiye gerçeğini size ileteceğim.

    albay rütbesiyle emekli olan behiç bey ömrü boyunca günlük not tutuyor. 900 defterden oluşan bu notlar günümüze kadar yayınlanmadı. niçin?

    behiç bey bunları ölümünden üç yıl önce, l958’de türk tarih kurumu’na verdi. bir tek koşulu vardı: "bu anılar ben öldükten bir yıl sonra yayınlanacak." ayrıca anıların yayınlanma masrafı için aynı kuruma o günün parasıyla 10 bin lira bağış yaptı.

    aradan çok uzun yıllar geçti. torunu emir kıvırcık dedesinin anılarını bulmak ve ne olduğunu sormak için türk tarih kurumu’na gitti. anılar ortada yoktu! uzun uzun arandı, fare pisliği ile dolu, toz toprak içerisinde kalmış çuvallar bile açıldı, rutubetli arşivlere bakıldı fakat bulunamadı.

    sonunda emekli olmuş bazı uzmanlar devreye girdi ve anılar türk tarih kurumu yayınevinin bodrum katında, bir demir dolabın arkasında bulundu!

    yakın geçmişi her açıdan yaşayan, en önemli olayların içinde bire bir yer alan, osmanlı’dan cumhuriyet’e nice olayların tanığı olan behiç erkin’in tarihimize ışık tutan anıları böylece gün yüzüne çıkmış oldu.

    torunu bunların bir kopyasını almayı başardı. üç cilt olarak bana da getirdi. okumaya başladım.

    muhteşem. dört dörtlük. mutlaka okunması gerekir. yakın tarihi bilmek isteyen herkes bu anıları okumalı. yeter ki kitap yapılsın.

    * * *

    türk tarih kurumu, kendisine bundan 49 yıl önce teslim edilen tarihi anıları yayınlamıyor. (sadece ortalık karışsın diye latife hanım’ın defterlerini yayınlamak istediler, olmadı!) ya ne yapıyor?

    turşusunu kuruyor!

    işin acı yanı, o anılar-belgeler tozlu raflarda, mahzenlerde tutuluyor. bazılarının yerini bile hiç kimse bilmiyor. emir kıvırcık’ın bana anlattıkları utanç vericiydi.

    bu kurum’un görevi kendisine teslim edilen bilgi ve belgeleri yayınlamak değil mi?

    torunu emir kıvırcık olmasaydı, dedesinin anılarına sahip çıkmasaydı, yıllar boyu peşine düşmeseydi, onları en olmayacak yerlerden mucize sonucu cımbızla bulup çıkarmasaydı, behiç erkin’in yakın tarihimizin çok önemli olaylarını kapsayan anılarını belki de fareler yiyip bitirmiş olacaktı.

    "hatırat" adını taşıyan bu muhteşem anıları okumaya başladım. goa yayınevi bunları kitap yapacakmış. en kısa zamanda yapılmasını diliyorum.

    elindeki altın değerinde bilgi, belge ve anıların turşusunu kuran, bizleri yakın tarihimizi öğrenmekten yoksun bırakan ve işlevini epeyce yitirmiş olan türk tarih kurumu’nu kınıyorum. daha ciddi olmaya davet ediyorum.
    emin çölaşan

    http://www.hurriyet.com.tr/…azarlar/5962888.asp?m=1
  • tum idealist buyukelcileri az sonra yapacagim tanimin di$inda tutarak ve kendilerinden $imdiden af dileyerek soyluyorum ki:

    benim icin buyukelci; haftada bir sececegi ve mazeret belirtmeyecegi davetlerde boy gosteren, ye$il plakali makam aracinda gorev yerini ke$iften hic geri durmayan ve odasina koyacagi cohiba purolari ve talisker viskileri ile ziyaretcilerini agirlayacak; ancak i$lerini adet oldugu uzere ate$eler vasitasiyla yapacak ve ziyaretcileri gercekten ve sadece ziyaretci olacak $ahistir..

    bu buyukelci 40 ya$ini devirmemi$se benim icin dunyanin en her $ey insanidir..
hesabın var mı? giriş yap