• adanın yerlisi bir arkadaşınız olarak, bazı sorulara cevap ve bazı konularda da tavsiyeler vermek isterim.

    yoğun iş gününün, kalabalık istanbulun, gürültünün - patırdının ardından sevgiliniz veya arkadaşlarınız ile büyükadaya haftasonu gezisi yapmaya karar verdiniz, çok da iyi yaptınız; şimdi size aşağıda eğer gelmeden önce okursanız sorun yaşamamanızı sağlayacak birkaç madde yazacağım.

    - adaya geldiniz ve haliyle bisiklet kiralamak istediniz, hemen elektrikli bisiklet kiralama derdine düşmeyin. elektrikli bisikletlerin kiralanması yasak. illegal olarak bulması mümkün (saatlik 250 liradan siz günübirlikçilere saplamayı pek sever esnafımız) ama, eğer bisiklet üstünde yıllar geçirmediyseniz zorlamayın. ada haftasonları çok kalabalık ve bir kaza yapmanız muhtemel. ayrıca kaza yaparsanız bürokratik tüm konularda ilgili bulamazsınız. her zaman kask talep edin. kaska hayatınızda sadece 1 defa ihtiyaç duyarsınız bunu unutmayın.

    - zaten bisiklete binmeyi düzgün bilmeyen insanlar tarafından gayet yıpratılmış bir bisiklet kiraladınız. hemen kendinizi adayı çevreleyen tur yollarına vermeyin. hem araç trafiği, hem yaya trafiği hem de yokuşlarla cebelleşeceksiniz. önce ara sokaklarda antrenman yapın. google maps'den baktıgınızda tur yolları kısa gözükebilir ama çok dik yokuşları ve bir noktadan sonra su-wc gibi temel ihtiyaçlarınız giremenin zor olduğunu da hesaba katmanız gerekiyor.

    - bakın burası çok önemli: bisikletin vitesi yokuşta çıkarken değiştirilmez. vitesi her zaman yokuşa çıkmadan ayarlamanız lazım. yokuş çıkarken cart curt vites değiştiriyorsunuz sonra zinciriniz atıyor, akşama doğru elleri yüzleri yağdan simsiyah olmuş insanlar geziyor ortalıkta.

    -atan zinciri takmak için çok uğraşmanıza gerek yok. eğer zincir ön aynadan attıysa, yine siz bisikletin üstündeyken ön vitesi değiştirmeniz zinciri çok büyük ihtimal çarklara yerleştirecektir.

    -yokuşlardan inerken her zaman fren kontrollü inin. çok gördük "benim" diyen bisikletçilerin takla attığını. sebebi de çok basit. ada yokuşlarında asfalt sıcaktan dalgalanıyor. giderken görmüyorsunuz ama birden bire lastikleriniz yerden kesilebiliyor. hastanemiz özellikle "kadıyoran" ve "nizam" yokuşlarında takla atan insanlarla doluyor. ayrıca adalı çocuklar yollarda oynuyor, ada hala misket, seksek, saklambaç gibi birçok oyunun çocuklar tarafından oynandığı sokaklara sahip. ayı gibi dalıyorsunuz sokağa anneannenizin ebesiyle tanıştırtıyorsunuz sonra.

    -adada ekonomik alışveriş yapabileceğiniz bim, a101, migros, carrefour ve namlı var. bunlardaki fiyatlar anakarayla aynı o yüzden 5lt'lik pet suyunuzu, karpuzunuzu yanınızda taşımanıza gerek yok (bundan 20 sene önce haklıydınız). çok komik gözüküyorsunuz.

    -adalar ilçesi, belediyecilik anlamında çok yetersiz; sebebi belediye bütçelerini nüfusuna göre alıyor fakat haftasonları ve tatillerde nüfusunun 10larca katı insana misafirlik ediyor. hava sıcak, hepimiz yoruluyoruz ve bir kaldırıma oturup suyumuzun, yiyeceğimizin keyfini çıkarmak istiyoruz hepiniz haklısınız. fakat lütfen ama lütfen çöpünüzü çöp kutularına atın. arkanızdan temizleyen yok, kimsee temizlemezse haftalarda orada kalıyor, halk olarak herkes elinde süpürge kendi kapısının önünü temizliyor. (kıymetli büyüklerinizi anarak)

    -adada her yaşayan zengin değildir. hatta adada yaşayanların büyük çoğunluğu zengin değildir. sizden tek farkıları, daha sakin bir hayatı seçmiş olmalarıdır. adadaki yaz kış kiralar da, marketler de, okullar da anakarayla yakın fiyatlardadır. bu sakin hayat karşılığında ada insanı bazı lükslerden feragat etmiştir (toplu ulaşım, sağlık hizmetleri, elektronik vb. bazı niş ürünler). o sebeple lütfen ada sokaklarında sakin olun. bağırıp çağırıp ayılıklar yapmayın. bisiklet kiraladınız patinaj çekmeyin, ön tekerinizi kaldırıp poponuzda dildo var gibi anırmayın.

    -çok denk geldiğim bir durum; bazılarınız rezevrasyon yapmadan otelleri geziyor. boş oda bulmanız adalarda çok çok küçük ihtimal. her zaman rezervasyonunuz gelmeden yapın. hatta planlama yapmayı seven biriyseniz sahildeki restaurantlar, aya yorgi, eskibağ teras gibi görülmesi gereken her yere de rezervasyonlu gidin.

    -ayağınızı vapurdan adaya bastığınız anda ilka ypamanız gerek şey dönüş istanbul kartınızı doldurmak olsun. özellikle 17:00 - 20:00 arasındaki zaman diliminde dolum makinesi kuyruğu beklemek istemezsiniz.

    -iskeleye indiğiniz an sizi "tarihi" yazan dondurmacılar lokmacılar karşılayacak. bunların hiçbiri tarihi değil (üzgünüm esnaf karşim). dondurma yiyecekseniz roma veya sarıyer dondurmacısı (hemen iskele meydanı çıkışındaki), illa kendime saplatacağım rakı içeceğim diyorsanız milto, alibaba, façyo ve o hattaki restaurantlar, yemeği ekonomik ve sulu esnaf şekli olsun derseniz, konak ve köşem restaurantlar (çarşı çıkışı) tavsiye edebiliyorum.

    edit: yokuş inerken vites değiştirebilirsiniz ama bunu mümkünse gidona bakmadan yapınız.
  • bugün oradaydım. 66 yaşındaki süleyman amcamla birlikte. süleyman amca sedat abimin babası olur. akıl hocamın babası.

    ıstanbula en son 40 yıl önce gelmiş. bu sabah benden önce kalktı. ıstanbulu şöyle bir gezeyim deyip çıkmış evden. o çıkınca da annem yanıma geldi. "gidip yetiş istersen. seversin böyle gezileri." dedi. hemen kalkıp hazırlandım. otobüs durağına varmadan yetiştim. "büyükada'ya gidiyorum. orada benim bir yerim vardı. askerdeyken hafta sonları oraya yüzerdim. taşın üzerine uzanır nişanlımı düşünürdüm" dedi.

    girdik yola. yolculuk boyunca hiç konuşmadım. hep onu dinledim. kabataş'ta bir de çay içtik vapur gelinceye kadar.

    o yıllarda hayat ne güzelmiş. ne kadar güvene dayanırmış her şey. askerdeki en yaygın hikayeyi anlattı bana. meğer nişanlı olan askerleri o şekilde korkuturlarmış. tezkeresini alan bir asker apartopar memleketine gitmiş. nişanlısının yanına vardığında kucağında bebek görmüş. korkudan yanına gidememiş ve eve dönüp annesine sormuş. meğer evlenmiş kız. bu çocuk da kahrından kendini vurmuş. bu hikayeyi anlatıp korkuturlarmış askerleri. benim zavallı süleyman amcam da büyükada'da ki taşının üzerine uzanıp dua edermiş. döndüğümde onu çocuksuz bulayım diye.

    o yıllarda duygularımız ne kadar pahalıymış değil mi? ne kadar mahkummüşüz güvene, sevgiye, sadakate...

    böyle insanlarla gezmek, onları dinlemek biz stajer insanlar için bulunmaz fırsattır. başka türlü zamanın gücünü bu kadar net göremeyiz.

    tariflerine göre yürüdük. aradık ve o yüzdüğü yeri bulduk. gözleri doldu tabi süleyman amcamın. ağlamaya başladı. ben de ağladım amına koyim! girdik denize. yüzdük, güldük, daldık, çıktık. sonra taşın üzerine uzandık. 40 yıl aradan sonra orada da bir güzel uyuduk. şimdi de yanımda uyuyor. yatağımı ona verdim bu gece.

    bu geziyi neden bu şekilde yazdım bilmiyorum. tecrübeye neden bu kadar açım onu da bilmiyorum. ama süleyman amcam hasta. ıki gün sonra rize'ye gidecek ve bu ağlayarak gezdiği yerleri bir daha hiç göremeyecek. bunu biliyorum. sanki mevcut hatıralarım bana yetmezmiş gibi. hatıralarımın acısı bana yetmezmiş gibi bir de bunları ekledim not defterime.

    artık hafızamdan hiç çıkmayacak bir savarona gemisi, heybeliada'da ki meşhur hikaye ve büyükada'da ki o taşım var.

    öldüğünde bu yazıyı okuyup ağlayacağım süleyman amcam.

    şimdilik iyi uykular.
  • iskelede vapurdan indikten sonra direk yukari cikip sag taraftan devam ederseniz karsiniza kocaman "iskender doner salonu crespo" gibilerinden bisi yazan, ayni zamanda ayvalik tostuda yapan, guzel ahsap masalara, diger restaurant' larda oldugu gibi yoldan gelen gecenlere "buyrun efendim" diyen garsonlara sahip bir yer var... fiyat menusunun en altinda " hesaba %10 bahsis eklenir" ibaresi vardir ve siz istesenizde istemesenizde bu parayi odersiniz. ustelik ayni zamanda garsonlari hic utanmadan menuye bakip hesap yaparak size fazladan 16milyon hesap cikartir ve bir yanlislik oldugunu soylediginiz zamanda "ne alakasi var menuye bakmadiniz mi" diyerek sizi azarlar. siz israr edip menuyu ona gosterip " menude ayvalik tostunun fiyatinin olmadigini soyleyip" ayni yere ait, konuyla alakasi olmayan bir baska garsondan ayvalik tostunun fiyatinin 4milyon oldugunu ogrendiginizde "yok yok o yanlis biliyor" diyecek kadar da kustahdir. herseye ragmen 12milyon gelmesi gereken* hesabi 18milyon cikartirlar. nicin oldugunu sordugunuzda ise "patates tavaniz dubleydi" derler... sizin israrla "ama ben duble soylemedim ki sadece bir patates tava istedim" demeniz hic bir fayda saglamaz... guzel bir pazar gununu kendinize fazla zehir etmemek icin hesabi oder ve "bu heriflerin ne kadar rezil olduklarini en azindan sozluge aktarayim da en azindan sozlugu okuyup gidenler bu hayvanlara para kazandirmasin" dersiniz.

    edit: adini da ogrenmis durumdayim krepso cafe adresi: 23 nisan cad no29 b.ada
  • istanbul'a gelen görgüsüz, pis, ahlaksız, gerizekalı arapların mekanı.
    günde 2 kere sabah akşam kendileriyle kavga etmekten usandım.
    deli gibi dondurma kuyruğu vardır, insanlar sırada bekler ama arap beklemez, sürü halinde gezdiklerinden hep arap haklıdır. içtiği soda şişesini (bak şişe diyorum) yolun kenarına fırlatma hakkını arap bulur. kedi köpek tekmelemek, üstüne basmak, her türlü nesneyi fırlatmak arap için doğaldır. faytoncuların beyinsizliği yüzünden bir faytona 4 yetişkin 3 çocuk binmek arap için sorun değildir. senin bahçene girip oturup çöplerini yerde bırakıp, köşeye gidip ağaç altına işemek arap için normaldir.
    "hassiktir abartıyorsun sende" diyorsunuz değil mi? altını değiştirdiği bebeğin bezini faytondan fırlattı bunlar bir tanesi. büyükada'nın ve muhtemelen diğer ada'ların da anasını siktiler.
    belediye hiçbir şey yapmıyor, yakındır esnafın ayağa kalkması. her gün kavga ediliyor geneli para pazarlığından, rahatsızlıklarından. benim gördüğüm tanıdığım bir çok esnaf dükkanına dahi sokmuyor artık. şu yaz bitsin artık yoksa ada'da çok enteresan şeyler olacak.
    birazdan ofisten çıkıp geçiçem adaya, bakalım bugün beni hangi orospu çocukluğu bekliyor.
    fayton apayrı bir konu. kaldırılması kaldırılmamasından daha büyük zarar verecek.
  • bütün çocukluğumun geçtiği, özgürlüğü tattığım, gecenin karanlığını hissettiğim, bir kızın teninin güzelliğine ilk defa şahit olduğum eskiden cennet şimdi ise ne olduğunu bilmediğim yer...

    o kadar güzeldi ki çocukken.. her sokağını avucum gibi bilip; sabahtan bisikletle çıkıp, havuza gitmek oradan iskeleye inmek ve bir kaç arkadaşa rastlamak. şimdilerde hayalini kurup, iç geçiriyorum.

    hele o sokaklardaki ağaçlar, atların boklarının kokusu, sokakta 10 kişiden 5'ine selam vermek.. ada diyince aklıma gelen şeylerden sadece bir kaçı.

    yani anlatacağım ve anlatamadığım o kadar şey var ki ada için.

    ayrıca bir çocuğa sorumluluk ve özgür olma duygusunu sonuna kadar veren bir yerdi. çünkü koskoca adada bir başına olabiliyordun. sokaklar, evler, faytonlar ve sen.. ufacık bir çocuk.. tek başına.. ada buydu işte. ufacık bir insan; tek başına koskoca adada dolaşabiliyordu. oraya buraya heryere tek başına gidebilme özgürlüğü.

    daha anlatacak o kadar şey var ki. yani şöyle söyleyeyim; şu an orhan gencebay çalsa, bir de rakı olsa. özlemimden hüngür hüngür ağlayabilirim. yaparım.

    özledim ulan! özledim!
  • cennet provası.
  • türkiye'nin aynası. bu muhteşem coğrafyayı bizim kafamızda ki insanların nasıl cehenneme çevirdiğimizi görmemiz açısından bir defa olsun gidilmesi gereken yer.
    aklınıza gelebilecek her yerde yedim, içtim gezdim. londra, paris, miami, venezuela, helsinki, monte carlo ve adını bile hatırlamadığım onlarca şehir.
    yıllarca gece hayatında çalıştım. dünyanın en lüks cruze gemilerinde bulundum. las vegas da ağzım açık gezdim.
    restaurantım vardı 55.000 euro kira ödedim. sanırım 16 yaşımdan beri eğlence ve gece hayatının içerisindeyim. kimi zaman müşteri, kimi zaman da çalışan olarak. ben böyle rezil böyle adi, böyle karaktersiz esnaf anlayışını bir bu ülkede bir de araplarda gördüm.
    yazıktır, günahtır.
    tırı vırı tuvalet kadar odası olan bir odanın geceliği 250 tl. üç meze (beyaz peynir, barbunya plaki, midye dolma. 50'lik rakı, şalgam. /ana yemek yok)canlı müzik falan da yok. 195 tl., daha bitmedi! bir tavuk dürüm, kaşarlı tost ve iki ayran 33 tl.
    ayıptır, yazıktır günahtır. bu hırsızlıktan da öte kahpeliktir. bir bardak çay 10 tl.
    16 yaşımda komi olarak işe başladsığımda ustalarımız bize "misafir velinimettir" diye öğretti. bu ödediğim para beni öldürmez elbet. sadece utandım ben bu insanlar adına.
    biz neden bu kadar aç gözlüyüz? ulan sorsan gavur. elin gavuru ekmeğin gramajindan çalmaz. biz en kutsalımız ekmeğin bile hırsızlığını yapıyoruz.
    bu son olsun!
    her zaman uzak durdum ben burger king, mc donalt's, starbucks vs. den. bu son olsun! en son gülhane parkında siktiri boktan bir cafe de bir bardak çay 10 tl'ydi.
    sıçmışım küçük esnafa. batsın ulan hepsi!
  • adalıların da güzel vakit geçirebilmesi için gitmemeniz gereken yerlerden biri. yere çöp atacaksan, sokağa tüküreceksen, donla yüzeceksen gelme arkadaşım. hayır hadi evin önünde piknik yapıyorsun anladım neden camı tıklayıp abi fazla domates var mı diyorsun. ben kartal'da senin evinin önünde piknik yapıyor, atletle uzanıyor muyum.
  • dün yani cumartesi günü yüzme amaciyla üç erkek büyük adaya gittik. gitmez olaydık.

    erken vardığımız için önce bir turlayalım dedik. adim atılacak yer kalmamış. her taraf arap turist. bir bankamatik bulup para cekelim plajda lazım olur diyerek işletmecilere sordum. üç kişiye. hepsi kürt. yüzüme bile bakmıyor. hebahuba diyip yüzünü öteki tarafa çeviriyor. arz talep dengesi arap turistler yüzünden o kadar bozulmuş ki ve işletmecilerin kalitesizliğinden kendi ülkemde mülteciymişim gibi hissettim. bankamatik bulamadık bari mısır yiyelim şurada dedik. yine başka bir kürt işletmeci hemen iskelenin yanındaki, dükkanındaki masaların %90’ı boş olmasına rağmen bizi dükkanında oturtmadı. mısırları satıp kovaladı.

    yıldık aq plajına girelim dedik. yine kürt plaj işletmecileri damsız almıyoruz dedi. bunu demek için de yüzümüze bakmayıp bizi gişesinin önünde bekletti. rezillik baştan aşağı.

    allah belasını versin dedik döndük. adalar vapuruna (bostancı) bindik. içeride nerdeyse otuz suriyeli çocuk, sanki böyle bir ilkokul gezisindeymiş gibi bağırış çağırış. bitmiyor çile.

    kısa kesip net bir şekilde söyleyebilirim. bir ejderham olsa gözümü kırpmadan büyük adaya gider baştan aşağı yakardım.
  • kalabalıklığını, arap adası olmasını, atletli apaçi mekanı olmasını geçtim, istanbul'da 3.85 liraya denize girilip, ormanda malak gibi yatıp, bisikletle terör estirebileceğiniz başka neresi var ki?
    hadi bunları geçtim, insanoğlunun yaptığı hiçbir şey beni şaşırtmıyor artık. başımıza gelecek her şey müstahaktır ama ev hayvanlarınızın ne günahı var lan orospu çocukları.
    sevgilisine gösteriş yapar yavru köpek alır o orospu getirip ada'ya bırakır 3 ay sonra. ibnenin evladı yavru kedi alır sokaktan ev kedisi yapar 6 ay sonra büyüyünce getirip ada'ya bırakır eve dönmesin diye.
    siz ne orospu çocuğu ne karaktersiz, ne onursuz insanlarsınız be. bu pazar maksimum 4 aylık golden retriever gördüm sakin olur diye eminönü motorlarının orada son saniyeye kadar yanında tuttuğu hayvanı bıraktı, arkasından oyuncağını fırlattı ki hayvan kendisini denize atmasın diye. yazın bir şekilde karınlarını doyuruyorlar da kışın birbirlerini yiyor o hayvanlar. ben mecbur değilim sabah işe giderken bacağı kopmuş, kıçı başı ısırılmış koparılmış ev hayvanı görmeye.
    o orospu çocukluğunu yapandan bunları okuyup tepki vermesini de beklemiyorum ya neyse.
hesabın var mı? giriş yap