buried

• --- spoiler ---
  bu film ile ilgili söylenebilecek tek şey varsa o da paul'un yerine kendinizi koyun ve farkedin ki siz de siklenmeyeceksiniz. zonguldak'ta göçük altında kalan işçiler gibi, norveç'te manyağın elinden 90 dakika kaçmaya çalışan gençler gibi, ırak'ta rehin alınan gazeteciler gibi. farkedeceksiniz ki sizin hayatınız amına koduğumun dolarından, eurosundan ya da lirasından daha değerli değil.
  işte bunu anlattığı için şahane film.
  
  --- spoiler ---
• --- spoiler ---
  
  film hakkında yönetmenin şöyle bir beyanı var:
  
  "tek bir kural koyduk, asla toprak üstüne çıkmayacaktık."
  
  gerçekten de filmin tılsımı hep toprak altında kalmakta bence. yeryüzünü bir an bile görsek büyü bozulabilirdi.
  
  --- spoiler ---
• sinirleri bozan bir film. zamanın nasıl geçtiğini bile anlamadım. şu sahne aklımda kalmış;
  
  --- spoiler ---
  paul telefonu çaldırıyor ve iki üç çalmadan sonra bir ses çıkıyor; "merhaba ben dona, buyrun..." gibi bir şey söylüyor. paul hemen anlatmaya başlıyor durumunu. saniyeler içinde 4-5 cümle kuruyor. fakat dona'nın sesi tekrar yükseliyor ve "şaka şaka şu an telesekreterdesin.." diyerek gülmeye başlıyor. mazlum paul bu sefer aynı cümleleri telesekretere daha yavaş bir şekilde söylüyor.
  
  --- spoiler ---
  
  not: filmin devamı mark white ile gelsin isterim.
• alfred hitchcock un buna benzer, kisa bir tv filmi vardi.
  
  ben yine de bi spoiler koyayim.
  
  --- spoiler ---
  cok zengin kocasini oldurmekten hapisaneye dusen sosyete kadini, alt sinif, cahil kadinlarin arasinda cinnet gecirir, bunu hapisanenin revirine alirlar, kadin revirde birinin tabutunu gorur, gardiyanin kanina girerek bir sonraki tabutun icine onu sokmasini ister, akabinde gardiyan gelip onu mezari kazip onu cikartacaktir gece, gardiyan on gun sonra gomulecek biri olacagini soyler, plani yaparlar, o gun gelir, kadin geceyi revirde gecirir, bu esna da orada bulunan tabutun icine girer, icinde olu biri vardir zaten, sonra tabut hapisaneden cikar, gomulur, kadin tabutun icinde cakmagini cikarir yaktiginda olenin gardiyan oldugunu goruruz, kadinda ciglik kiyamet oyle hatirliyorum.
  bu arada cok oldu seyredeli yanlis hatirladigim noktalar olabilir. ama sonunu gayet iyi hatirliyorum, daha dun gibi, cok urkunctu yahu.
  
  --- spoiler ---
• yatarken izlemeyi tavsiye etmediğim film. benim gibi yarım saat sonra uykuya dalmaya meyilli bir tipseniz kendinizi o tabutun içinde bulabilirsiniz.adamın yarım saatte çektiğini ben sabaha kadar çektim mallığıma.
• aynı senaryoyu ben de 20 yıl önce yazmıştım. hatta adamda cep telefonu değil sabit hatlı telefon vardı. onun dışında neredeyse aynı...
• spoiler olup olmadığı konusunda emin olamadım, ne olur ne olmaz
  
  --- spoiler ---
  
  sonu bitmesi gerektiği gibi biten filmlerdendir. bu yüzden de bence gayet gerçekçi bir filmdir.
  
  --- spoiler ---
• düşük bütçe olayının bokunu çıkarmış bir film. tamam sinema tarihi daha önce de tek mekanda geçen film örnekleri gördü ama, bu kadar küçük ve klostrofobik değildi o mekanların hiçbiri. hatta bir tabuttan 'mekan' diye bahsetmek bile saçma bana göre. resmen göt kadar yerde geçiyor işte film.
  
  ama bu göt kadar yerde ve sadece tek bir oyuncuyla gerilim yaratmak ve bunu 90 dakikaya yaymak kolay bir iş değil. bu konuda yönetmen de, başroldeki ryan reynolds da çok başarılı. gerçi adama başrol dedik de, ondan başka rol yok filmde anasını satayım. en iyi yardımcı oyuncu ödülü vereyim desen veremezsin filme, yılana mı verecen?
  
  yılan demişken;
  
  --- spoiler ---
  
  yılan, adamın pantalonuna ne ara girdi anlamadım ama, onun da işin içine girmesiyle tam fear factor'a döndü ortalık. zaten o kadar küçük bir alanda gerilim yaratmak için, telefonun dışında da şeyler ihtiyacınız olacaktır, normal. adamlar da yılanı kullanmışlar. ama yılan başından beri orda mıymış, yoksa tabutun kenarındaki delikten sinsice girip, adamın içine mi girmiş orasını anlamadım.
  
  adamın yılanı görünce hemen mataraya sarılmasıyla; 'ulan su içene yılan bile dokunmaz olayını amerikalılar da biliyormuş demek, vay anasını' diye düşündüm ama, adamın niyeti başkaymış. gerçi, ateş yılanları etkilemiyor pek diye biliyorum ben, akrep falan olsa olurdu da^*, zaten yılan da kaçtı gitti sonra.
  
  --- spoiler ---
• bir oyuncu, bir tabut, bir zippo cakmak, biraz kum, üzeri not yazılı bir kagıt parcası, bir fener, bir cep telefonu, bir yılan (cıngıraklıydı sanırım), iki ışıldak, iki kalem, bir matara, telefon acınca cevaplayacak 3 yada 5 insan. hemen hemen bukadar malzemeyle cekilen, bizim sinemamıza para olmadan olmuyor büyük bütceler olması lazım diye atıp tutanlara örnek olarak gösterilecek muhtesem bir film.
• öncelikle yönetmen ve senariste emeğe saygı, +rep diyorum, çünkü tabut gibi bir alanda ve tek oyuncuyla da gayet iyi bir film çekilebileceğini göstermiştir. tek çekincem tabutun içinde kısılı kalan kişinin dehşeti, klostrofobi vs. üzerinden giden, adam gibi bir olay kurgusuna sahip olmayan psikolojik-gerilim türü bir filmle karşılaşmaktı, ama ilk 15 dakikadan sonra zaten böyle bir film olmadığı gayet belli oluyor.
  
  --- spoiler ---
  çok fazla bilgisayar oyunu oynamış bir kişi olarak filmi izleyince insanın aklına graphic adventure'lar ve 'escape' adındaki flash oyunu serisi geliyor. senarist bu oyunlardan biraz oynadıktan sonra yazmaya başlasaymış daha ilginç bir olay senaryo ortaya çıkabilirmiş gibi geldi bana.
  
  aynı şekilde, sonu da daha ilginç olabilirdi. yani madem seyirciyi ters köşeye yatıracak şekilde bitirmeyi kafaya koymuşun, "tüh yanlış adamı bulmuşsuz" yerine biraz daha kafa patlatıp seyircinin kafasını iyice sikecek bir bitiş yapılabilirdi. belki de bu aralar fazla 'twist' bitişli film izledim, ondan böyle düşünüyorum.
  --- spoiler ---
  
  not: evet, filmde tek oyuncu var, bütün film tabutta geçiyor. yani klostrofobisi olan gitmesin. bir filme gitmeden önce açın imdb'yi neymiş diye bakın.
  
  not 2: mümkünse mal ergenlerin doldurmadığı bir seansa gidin. başlıkta benden önce yazanların da belirttiği gibi sessiz sahneler çoğunlukta. "höee bütün film tabutta mı geçiyo yaaa" diye mızmızlanan gerzekler bu sahnelerin içine edebilir.