• "(la ville au) bord d'eaux", yani, "suyun kenarındaki (şehir)" anlamına gelir.
  • yakin zamanda gidip gezecegim sehir. donunce guncellerim bu entry'i; buralar bilgi dolacak.

    gidip gezdikten sonra edit: cok begendim ben bu sehri. orada bulundugum sure zarfinda hava sicakliginin 30-33 derece araliginda seyretmis olmasi nedeniyle sansliydim. geceleri oldukca hareketli olan bu sehirde, guzel giyinmis hanim kizlari ve beyefendileri gormek mumkun. insanlar beslenmelerine ve giyimlerine dikkat ediyorlar bariz. herkes fit ve bakimli.

    kesinlikle yapilmasi gerekenlere gelecek olursak:

    -garonne nehrinin kiyisinda oturup pont de pierre'e karsi birseyler icin. sarap, bira, limonata ne seviyorsaniz artik.
    -katedrali gezin; gercekten guzel. zaten unesco korumasi altinda yanlis hatirlamiyorsam
    -victoire meydani aksamlari cok hareketli, tavsiye edilir
    -alisverise merakliysaniz, upuzun bir alisveris sokagi var. es gecmeyin. la fayette de burada bulunuyor.
    -turizm ofisi tarafindan duzenlenen yarim ya da tam gunluk sarap tatma turuna katilin. bordeaux saraplari hakkinda bir suru sey ogreneceksiniz. (bkz: bordeaux şatolarında şarap içmek)
    -arcachon'a gidip yuzun derim.
    -palais de la bourse'u gece gorun, fotograf cekin.

    daha bir suru sey var yapilmasi gereken de bunlari yapin en azindan derim. sahsen orada uc tam gun gecirme firsatim oldu ve tam olarak yettigi soylenemez. ama hic yoktan iyidir. eger dorduncu gununuz varsa musee d'aquitaine'i gezebilirsiniz. benim gezme firsatim olmadi.
  • uçakta az daha ölecek olmam neticesinde acil iniş sonucunda kendimi bir hastanesinde bulduğum şehir. sağolsunlar hemşireler, doktorlar hepsi çok ilgiliydiler. insanların gayet kibar olduklarını gözlemleyip önyargılarımı yıktıkları yerdir.
  • şarap severler hazır bordeaux'ya gitmişken, bordeaux'yu gezerler. yanlış anlaşılmasın, herkes yazmış zaten bordeaux şarap dışında da çok ama çok güzel bir şehir... ama şarap seviyorsanız yapacak o kadar çok şey var ki, şehri gezmek için ekstra bir kaç gün ayırmanız gerekebilir.

    şarap severler için;

    her sene haziran'da düzenlenen bordeaux şarap festivali kaçırılmaması gereken bir etkinlik.

    şarap müzesi la cite du vin belki alanındaki en iyi müze.

    festival sırasında temel bilgileri verdikleri bir kaç saatlik kurslar da yakalayabileceğiniz cafa şarap okulu kurs olmasa da okulu sırf görmek bile çok güzel bir deneyim.

    şarapla yemek sunma sanatının en güzel örneklerinden biri için pierre gagnaire restaurant

    şarap üreticilerinden de bir kaç güzel örnek olarak les carmes haut brion, chateau latour, chateau haut-marbuzet sayılabilir.

    salut!
  • fransa'nin batisinda garonne nehri kiyisinda kurulmus sehir. restoranlarinin bircogu pahalidir ama yine de orta karar avrupa tipi burjuva lokantalarina da rastlamak gayet mumkundur. dunyaca unlu sato menseili saraplarin evsahibesidir bu sehir, ama sofra saraplari herhangi bir baska fransiz sehrinin sofra sarabindan daha kaliteli degildir.

    sehrin kendisi temiz ama marseille veya lyon'un aksine carpiciliktan yoksundur, gerci lyon gibi paris olma iddiasinda da degildir aslinda, province olmayi kabullenmistir coktan. her fransiz sehrine zannedersem zorla diktikleri guzel sanatlar muzesi burada epey esaslidir, bir de katedralin saat kulesine tirmanmak vakit oldurtur insana.
  • 17. yüzyılda köle ticaretinin de etkisiyle zenginleşmiş, şarap bağlarıyla adını dünyaya duyurmuş, kanımca fransızların en burjuva kenti.
  • fransa nın soğuk kuzey illerine tercih edilesi, kuzeyden güneye göç etme nedeni şehir. otobandan şehir merkezine doğru yol aldığınızda palmiye ağaçları karşılar sizi. mevsimlere kafa tutar ve ekim sonunda güneşiyle içinizi ısıtır. içine girilen, sizi şehir merkezine götürmekle görevli yollar üzerindeki tek katlı evler, fransa değilde ispanya izlenimi uyandırabilir. denizi andırmasada istanbul boğazını hafifte olsa yaşamanızı sağlayan garonne nehri üzerindeki pont de saint jean dan geçerken bordeaux yu selamlayabilirsiniz. ancak garonne nehri dibindeki toprak yüzünden kahverengi bir renge sahiptir ve bordeaux yu size sevdirmeyi bir görev edinen arkadaşlarınız sırf bu renk yüzünden sizi nehre gündüz değilde gece götürebilirler. metro hattına sahip olmaması şaşırtıcı olsada tram sistemi gerçekten bütün şehri sarmıştır. fransa nın küçük şehirlerine göre büyük, büyük şehirlerine göre küçük bir şehirdir. yani tam kararındadır. ne sıkar ne yorar. ispanya hayranı bir insan içinse ispanya ya yakınlığı ayrı bir sevgi unsuru olabilir. tüm şehri gezdikten sonra hotel de ville de bulunan ottoman restorant ta gurbette özlemi çekilen patlıcan kebabı yanında ayran kombinasyonunu yapıp, restorant sahibinin bir iki duble rakıdan sonra kafasının güzelleşmesiyle birlikte sazını kaptığı gibi türkülere başlamasıyla güzel bir şehir gezisinin üstüne cila yapabilirsiniz.

    (bkz: gezelim görelim)
  • ayrıca fransızca bordeaux yazılır bordo okunur, (bkz: dallama fransizlar), şarapları ve şatolarıyla ünlüdür...
  • bordeaux'lu olmak pek acayiptir. paris'li olunca parisien(ne) olurken, söz konusu şehir bordeaux olunca bordelais olup çıkıverirsiniz.
    misafirlerini iyi ağırlayan bir şehir olsa da bir süre sonra şarap içip ödek yemekten sıkılıyor insan.*.
    hurafe-zürafa olduğuna inansam da, hayatımda gerçekleştiğini hatırladığım tek dileğimi, gökkuşağının belirdiği anda*sahildeki çeşmeye para atarken dilemiştim. hayatta olacağına inanmayacağım nadir dileklerden olması da cabası.
    neymiş? toplanıp bordo'ya gidiyormuşuz. kime diyorum sayın travma.
  • saraplari icilirken adeta bir mentol ferahligiyla beraber eksimsi ama lokum gibi bir tad hissedilir.
hesabın var mı? giriş yap