• --- spoiler ---
    --- spoiler --- s06 ep09

    temperance brennan sonunda seeley booth'a şans vermemekle hata yaptığını itiraf etti. ve benim kalbimden de bir parça gitti.

    temperance brennan: he offered himself to her, but she never gave him a chance. that was her regret. i've got the signal booth. i don't wanna have any regrets. (kendini ona sundu, ama o hiçbir zaman şans vermedi. bu onun pişmanlığıydı. ben sinyali aldım booth. hiçbir pişmanlığım olsun istemiyorum)
    seeley booth: i'm with someone.. bones. and hannah... she's not a consolation prize. i love her. you know, the last thing i want to do is hurt you but those are the facts. (biriyle beraberim bones. ve hannah bi teselli ödülü değil. onu seviyorum. biliyorsun, yapmak isteyeceğim son şey seni incitmek olur ama bunlar gerçekler.)
    temperance brennan: i understand. i missed my chance. my whole world upside down... i can adjust. (anlıyorum... şansımı kaçırdım. tüm dünyamın altı üstüne geldi... alışabilirim.)
    seeley booth: i did. (ben alıştım.)
    temperance brennan: yes, you did. (evet, alıştın.)
    ...
    temperance brennan: three days... three days for the world to turn right side up again. (üç gün... dünyanın yeniden doğru tarafa dönmesi için üç gün.)

    ve evet, insan her şeye alışır da... alışmalı mı?

    --- spoiler ---
    --- spoiler ---
  • ilk 2 bölümü fena olmayan dizi. ama hala david boreanaz a (bkz: angel) bir insan olarak alışamadım, yemek falan yemesi tuhafıma gidiyo nedense.
  • bir uyarlama o olarak ne kadar başarılı bilemesem de dizi olarak çok çok başarılı.

    karakterlerine, müthiş temposuna, case/özel hayat/heyecan/komedi ayarının müthiş tutturulmasına, eğlenceli caselerine hastasıyım. artı dizinin etik sorgulamaları cidden çok başarılı. televizyona yapılan işlerin genelde alttan alta da olsa didaktik sevimsiz bir tarafı oluyor (bkz: private practice). bones ise ahlaki bi konuyu neredeyse hiç rahatsız etmeden işleyebiliyor.

    --- spoiler ---
    --- spoiler ---
    --- spoiler --- (sezon 5 bölüm 10a kadar spoiler içerebilitesi var.)

    temperance brennan (bkz: emily deschanel) : dizinin ana karakteri. dizideki favori karakterim olmasa da çok sevdiğimi belirtmeliyim. bi kere sırf kadın başkarakter diye kendini -duygusal olarak- yerden yere vurmamasına hastayım. [dizinin ana karakteri olup da kim mi duygusal olarak kendini yerden veriyor? meselaa... grey's anatomy 'den meredith grey, buffy the vampire slayer'dan buffy summers, true blood'dan sookie stackhouse, dexter'dan rita bennet, ally mcbeal'dan ally mcbeal'ın kendisi, lost'tan kate austen , heroes'tan claire bennet...vs... you get the idea. brennan gibi duygularından çok mantığı ve iradesiyle haraket eden erkek başkarakter düşündüğümde aklıma yüzlercesi gelirken kadın olarak fringe'den olivia dunham ya da battlestar galactica'dan laura roslin gibi bi kaç örnek geliyor. brennan bu yüzden bu kadar değerli.]
    düşünce stilini, ahlaki yapısını falan çok beğenmekle birlikte... wiki de kendisine mary sue yazmışlar, katılmamak elde değil. yani cidden biraz abartı bi karakter.

    seeley booth (bkz: david boreanaz) : normalde maçoluğu ve ortalama amerikan tavrı çok rahatsız edici olabilecekken brennan'ın yanına koyunca izlemesi baya keyifli bir karakter haline geliyor.

    jack hodgins (bkz: t.j. thyne) : kendisinin göğüs kaslarını, romantizmini ve zenginliğini geçip [eee tek eşli olabileceğim bi alternatif evrende en azından:] "aha ideal koca adayım" diye bakmayı kesmeyi başarırsam bile hodgins süper bi tip. paranoyaklığı, dünyada en tırstığım şey olan böceklere sevgi sözcüklerinin creepyliği, birine (angie) seni seviyorum diyemediği için binlerce dolarlık parfüm alacak kadar utangaç oluşu... çok ilgi çekici!

    angela montenegro (bkz: michaela conlin) : diyaloglarına hasta olduğum libido manyağı süper karakter. hani supernatural'dan dean wincester ile karşılaşsa müthiş olurdu. (bkz: dean winchester/@aphrael)
    hodgin's ile ayrıldıkları için angie'yi suçluyor ve hala kızıyor olabilirim... (ya evet diziyi/kurguyu kişiselleştiriyorum ne var ya alla allaaa) ama çok eğlenceli tip.

    zack addy (bkz: eric millegan) : itiraf etmeliyim ki en baştan beri favori karakterim zack'di. o yüzden diziden ayrılışı hem de kendini yakıp akıl hastanesine giderek ayrılışı çok feci koydu. o geek, sakar, clueless halini öylesine özledim ki... adamın içinde bulunduğu her diyalog nimetti yahu. bak yine sinirlendim.

    camille saroyan (bkz: tamara taylor) : sırf diğer karakterler abuk bir şey yaptığında/dediğinde yüzünde oluşan ifade için bile hasta olduğum, kız kardeşiyle ilişkisi bi tuhaf karakter. açıkçası en az bi bölüm daha o çılgınlığı görmek istiyorum.

    lance sweets (bkz: john francis delay) : sürekli dalga geçilen, puppy bakışlı geek psikolog. şu anki favori karakterim. bi bu, bi de gordon gordon terapistim olsun çok isterdim.

    ***

    diyalogları çok sevdiğimi söylemiş miydim? (ee... çeviri yeteneklerimin sınırlılığı için pardon.)

    zach addy : what's with goodman and hodgins? (goodman ve hodgins'in neyi var?)
    angela montenegro : they're guys. they should just lay them out on the table and measure (erkekler. en iyisi masaya çıkarıp ölçmeleri.)
    zach addy : lay what on the table and measure? (neyi masaya çıkarıp ölçmeleri?)

    ***

    sezon 2 bölüm 9
    seelay booth : god does not make mistakes. (tanrı hata yapmaz.)
    angela montenegro : mm... i don't know. putting testicles on the outside didn't seem like such a good idea. (mm... bilemiyorum. testisleri dışarı koymak o kadar da iyi bi fikir gibi gelmedi.)

    ***

    sezon 2 bölüm 15
    angela: don't use your brain so much sweetie, you have other organs that can give you far more pleasure. (beynini o kadar çok kullanma tatlım, sana çok daha fazla zevk verebilecek başka organların var.)

    [bunu post-it olarak duvarıma yapıştırmak istiyorum ama insanlara nasıl açıklayacağımı bilemiyorum. "merhaba, bu benim hayat mottom. ama maalesef pek başarılı değilim."]

    ***

    sezon 3 bölüm 6
    zach addy : he told me once that having a high iq was no excuse not to bath. (bi keresine yüksek bi iq sahibi olmanın banyo yapmamak için bi özür olmadığını söylemişti.)

    [banyo yapmamak için neredeyse özür yok zackaroni.]

    ***

    sezon 3 bölüm 11
    zach addy : the idea that one person can be all things to another person, satisfy every need, or even more than one is sentimental and mawkish. (bi insanın bir diğeri için her şey olabileceği, her ihtiyacı karşılayabileceği, ve hatta birden fazlası fikri duygusalca ve çocukça.)

    [bi açık ilişki, polyamory vs savunucusu olarak (bkz: açık ilişki/@aphrael) tamamen katılıyorum.]

    ***

    sezon 4 bölüm 6
    bones'un melankolik asistanı (fisher): life is always the cause of the death (ölümün sebebi her zaman hayattır.)

    ***

    vee cam'in brennan konusunda booth'a verdiği müthiş tavsiye...

    sezon 5 bölüm 1
    camille: be sure about your feelings. because if you crack that shell and change your mind, she(brennan)'ll die of loneliness before she'll ever trust anyone ever again. (duygularından emin ol. çünkü o kabuğu kırarsan ve karar değiştirirsen bi daha birine güvenene kadar yalnızlıktan ölecek.)

    --- spoiler ---
    --- spoiler ---
    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    nasıl kıydınız mr. nigel-murray'e ey senaristler? broadsky'nin eli kırılsın ki kırılmış da

    --- spoiler ---
  • diziyi çok sevmeme rağmen bones'un asistanlarından wick'e alışmam mümkün olmuyor, olamıyor. bi insan ancak bu kadar sinir bozucu olabilir. küçük model bi brennan gibi gösterilmeye çalışılmış ama brennan'nın tavırları onu anladıkça ne kadar sevimli gelmeye başlıyorsa bu kızın ki o kadar itici gelmeye başlıyor.
    bir de sweets'i buna layık görmüşler ya daha da bişey demiyorum...
    bence tam karakteriyle uyumlu bi son yazılsın ve daha iyi olduğunu düşündüğü bi iş için terketsin herkesi gitsin, yapsın bunu, çıksın güzelim diziden, lütfen.
  • hakkında şöyle bir travia bilgisi verilebilecek dizi

    brennan ın doktora öğrencisi/yardımcısı zack'i oynayan arkadaş -eric millegan- brennan yani emily deschanel den 2, hodgins yani t.j.thyne'dan 1 ,angela yani michaela conlin den da 4 yaş büyükmüş efendim.
  • csi türevi dizilerden sıkılan biri olarak ön yargıyla yaklaştığım fakat kısa sürede bağımlısı olduğum dizi. konusu kısaca deha bir adli tıp antropoloğu olan temperance "bones" brennan* ve jeffersonian enstitüsündeki ekibinin fbi ajanı seeley booth'a* cinayetleri çözmek konusunda yardımcı olması üzerine kurulu. izlemeye başlamamın tek sebebi ise david boreanaz'dı, sırf onun hatrına izleyeceğimi düşünmüştüm ama harika bir diziyle karşılaştım. zaten booth'un daha ilk bölümün başındaki mulder & scully espirisi beni diziye bağladı. gerçekten de ikili arasında benzer tarzda bir işbirliği var, cinayetler booth'un yaratıcı zekası ile bones'un (booth'un brennan'a hitap şekli) rasyonel zekasının bir araya gelmesiyle çözülüyor. dizinin büyük bir bölümü laboratuar ortamında geçse de hiç sıkmıyor, kendini izletiyor. bir oturuşta yedi bölüme kadar gidilebilir. başarılı olmasında bir etken de gerçekçilik açısından rahatsızlık yaratmaması. tabii ki ben bu konunun uzmanı değilim ama bulguların akla yatacak şekilde bilimsel temellere oturtulması ve bunu yaparken izleyicinin kafasını karıştırmaması son derece önemli bu tarz bir dizi için. fazlasıyla teknik terimle karşılaşıyoruz fakat bir süre sonra alışıyoruz bones'un bu üslubuna.

    bir aktör ya da aktris bir rolle özdeşleştikten sonra onu başka rollerde görmeye alışmak zor olabilir. david boreanaz bunu aşmakta olağanüstü bir başarı göstermiş, bir dakika bile angel'ı anımsamadım, gördüğüm tek şey seeley booth oldu. angel'ın yeri her zaman için ayrı olacak ama boreanaz bu role çok iyi uyum sağlamış. zaten onun dizi dışı sahnelerini ve çekimlerini izleyenler "tall, dark and brooding" angel karakterinin aksine ne kadar hareketli, renkli ve sıcak bir kişiliği olduğunu biliyorlardır, booth ile kendini bulmuş bir anlamda. ayrıca bu dizi sayesinde vasat sinema filmleriyle düşüşe geçen kariyerini tekrar zirveye çıkardı. her ne kadar efsane olsalar da kabul etmek lazım hala eski btvs oyuncusu ve ats yıldızı david boreanaz olarak anılmak büyük bir artı değil artık, bu diziler biteli yıllar oldu. bones yıldızı david boreanaz olarak hem yeni dönem hem de buffyverse dışı kitlelere ulaşması memnuniyet verici.

    emily deschanel'i ilk defa bu diziyle izledim (gerçi daha önce spider-man 2'de görmüş olmalıyım, orada ufak bir rolde yer almış), daha iyi bir temperance brennan bulunamazdı herhalde. soğuk ve aşırı bilimsel yapısına rağmen kendini sevdiren bir karakter bones. booth'un örneklediği ve bones'un her zamanki gibi "i don't know what that means" şeklinde yanıtladığı üzere kendisi bu açıdan bir vulcanlıyı andırmakta. deschanel rolünün altından başarıyla kalkıyor ve ayrıca david boreanaz ile aralarında müthiş bir kimya var. zaten bones karakterini her geçen bölümde daha fazla sevmeye başlıyorum.

    dizi fazla abartmadan ve ana konuya zarar vermeden bizi karakterlerin iç dünyalarına da götürüyor. iki karakter de yaptıkları işte kendilerine ilham kaynağı olan trajik ya da en azından onlara rahatsızlık veren geçmişlere sahip. bones 15 yaşındayken ailesinin kaybolması sebebiyle adli tıp antropoloğu olur, bir gün onları bulabileceği umudunu taşımaktadır. booth ise orduda sniper olarak görev yaptığı dönemde aldığı canları telafi etmeye çalışmaktadır. diğer karakterler geride bırakılmıyor bu arada. zack, angela ve hodgins karakterlerinin her biri kişilikleri ve üstlendikleri görevlerle diziyi tamamlıyorlar. kısacası izleme şansı olanlara şiddetle tavsiye edeceğim bir dizidir bones.
  • --- spoiler ---

    jeffersonian'da homer simpson röntgeninin gözüktüğü 5. sezon 7. bölümde homer simpson'ı seslendiren dan castellaneta da polis rolünde yer almaktadır.

    --- spoiler ---
  • 5. sezon finaliyle beni hayal kırıklığına uğratan dizidir.

    --- spoiler ---
    bütün bir sezon boyunca brennan-booth ilişkisi üzerine çalıştıktan sonra insan sezon finalinde ikiliye dair bir gelişme, birliktelik üzerine bir adım, en azından brennan'dan da booth'a karşı bir karşılık gelecek diye bekliyor. ama tam tersine sezon finalinde booth'u yeniden orduya, brennan'ı da endonezya'ya gönderip, ikisini de birbirinde 1 yıl boyunca uzaklaştırınca, beklentilerin tam tersi bir sezon finali büyük hayal kırıklığı yaratıyor.
    --- spoiler ---

    sezon finalinin en güzel kısmı da şudur sanırım.

    --- spoiler ---
    daisy'nin de endonezya'ya gitmesi ve sweets'in onunla gitmek yerine kalmayı tercih etmesi ve dolayısıyla bu sebepten dolayı sonunda(!) ayrılmaları, sweets bana kalmış gibi sevindirdi beni.
    --- spoiler ---
  • çözülen davalardan ziyade insan ilişkilerinin pek güzel anlatıldığı dizi. stephen fry'ın da bu diziye vaktiyle birkaç bölümlüğüne konuk oyuncu (seeley booth'un zorunlu olarak gördüğü shrink karakteri) olarak katılmışlığı vardır. dizideki başlıca karakterlerin hemen hemen her biri özel hayatımızda olmasını isteyeceğimiz türdendir.
hesabın var mı? giriş yap