• lensin odak uzaklığı, en açık diyaframa bölündüğünde çıkan sayı ne kadar büyükse, bokeh kalitesi de o kadar iyi olacaktır.

    50mm odak uzaklığı ve f1.8 diyafram değerine sahip bir lens için 50/1,8 = 27,7

    50mm f1.4 için 50/1,4 = 35,7
    85mm f1.8 için 85/1,8 = 47,2

    bu durumda 85 mm f1.8'deki bokeh kalitesi diğerlerinden daha iyi olacaktır

    sensör boyutunun da bokeh üstünde direkt etkisi var :

    85 mm f1.8'i full frame bir kamerada kullanırsak
    85/1,8/1 = 47,2

    aynı lensi crop faktörü bulunan bir kamerada kullanırsak aps-c* gibi
    85/1,8/1,6 = 29,5

    sonuç olarak daha büyük sensör daha iyi bokeh kalitesi demektir.

    diğer bir etken konuya olan uzaklıktır.
    fotoğrafını çekeceğimiz obje bizden 90 cm uzaktaysa (ff sensörlü bir kamera ile çektiğimizi varsayalım.)

    85/1,8/0,9 = 52,4

    eğer konuya olan uzaklık 2 metreyse

    85/1,8/2 = 23,6

    bu durumda obje bize ne kadar yakınsa daha sığ bir alan derinliği ile beraber bokeh kalitesini artırır.
    lensin minimum netleme mesafesinin düşük olması bokeh için bir avantajdır.

    eğer bokeh kalitesi önemliyse, uzun odak uzaklığına sahip (85mm, 135mm, 600mm gibi),
    geniş diyaframlı ( f1.4, f1.8, 2.8 gibi) ve minimum netleme mesafesi kısa olan bir lens tercih edilmelidir.

    diyaframdaki bıçak sayısı da oluşan bokeh'nin şeklini belirleyen bir unsurdur.
    daha düzgün yuvarlak şekilli bokeh için diyaframdaki bıçak sayısı belirleyicidir.
    beş bıçaklı bir diyafram, beşgen şekiller oluştururken
    8-10 bıçaklı diyaframa sahip lensler daha akıcı arka planda blend olabilen daha yuvarlak bokehler oluşturur.

    http://www.zeiss.com/…h_en/$file/cln35_bokeh_en.pdf
  • astigmatı olanlar için her gün gördüğü görüntü.
  • japonca kokenli, ingilizcelilestirilmis kelime. fotografta net olmayan bolgelerin (bkz: alan derinligi) gortu sekliyle alakali. eger iyi bir lensiniz varsa net olmayan bir nokta fotografta tam yuvarlak cikar, eger lensiniz biraz kotuyse net olmayan nokta ici bos yuvarlak gibi gorunur, bu istenmeyen bir ozelliktir. ingilizcede kullanimi "the bokeh is great in your photo" gibidir.
  • amerikalıların avrupa yaşam tarzı fetişinin hipster bakış açısından yansıtıldığı film. yolculuk sırasında ya da başka bir şeylerle meşgulken vs izlenir başka türlü bayar. izlanda'nın muhteşemliği de bir yere kadar yani.

    --- spoiler ---

    filmde hatunun ölüm sebebi bana göre tamamen fitaminsiz elemanın suçu. belli ki kız depresyonda hayatının amacını kaybetmiş. ilk andan itibaren kız intihar edeceğini hareketleriyle söylüyordu zaten. şimdi film böyle izlenmez biliyorum ama dayanamayacağım. eleman baktı mevzu boka sarıyor survival modunu açacaktı. kardeşim git bulabildiğin kadar rüzgar enerjisi tribünleri falan bul, onlarla büyük soğutmalı depolara enerji ver, tonlarca taze sebze meyveyi içine stokla zaten iki kişi için bir kaç sene yeterli olur. günlük süt yumurta için de bir kaç hayvan, bir de bahçe tamam işte hayatta kalmayı garantiledin umutlar yeşerdi hatun mutlu hem de boş boş oyalanıp felsefi konularla kafayı yemediniz ve yeni duruma uyum sağlamış oldunuz. sonra bir kaç tane çocuk da patlattın mı kafalar iyice yerine gelir. bir yandan da havaalanından ufak bir uçak bulup onunla ilgili her şeyi öğrenip vs yakıt da bokca var zaten 3-5 seneye uçak hakkında gerekli şeyleri öğrenip amerika'ya geri dönebilirlerdi. hatun da kitabına kavuşur içi rahatlar hem elemanın da kafa rahat olur mis gibi. gerçi çoluk çocuk derken kızın eve geri dönme takıntısı da geri plana düşebilirdi ama hiç olmazsa herkes için ilk dönemlerde bir heves, bir yaşama amacı olurdu o yolculuk işte. kısacası kontrolü ele alıp hatunu düştüğü boşluktan kurtarmalıydı. hiçbir şey yapamasa kızın amaç arayışına köstek değil destek olmalıydı ama eleman market arabasıyla kafasını patlatıp dökük makinesiyle uyuşuk uyuşuk fotoğraf çekme derdine düşmekten bunları hiç düşünmedi bile.

    --- spoiler ---
  • sabahın 5'i, yazık değil mi, günah değil mi bana? böyle antin kuntin filmleri (yok olmadı, kamera çekimlerini) spoiler almadan izleme hastalığımın bedelini ödedim geceyarısı.

    ey boke, ocağına ateş düşe ey kısa filmlik senaryoyu iki saat bana iteleyen zalım boke!

    oysa, elin oğlu ıssızlıktaki erif-gacı konseptini ne güzel kurguluyordu. lokum gibi. (bkz: passengers)

    tamam, izlanda güzel, izlanda hoş, hatun sarışın meraklısı çıkar, gym'e gidiyormuş, gayzerlerden sıcak su çıkıyor, cıbıldak bir kaplıca sekansı iyi gider falan. iki saat boyunca kör libido gıdıklanmaya çalışılmış. iki saat, günah be abim! çek bir kısa film, festivallerde ödül manyağı yapsınlar. kafa ütülemenin ne alemi var!
  • belgesel filmler kategorisinden reykjavik hatrına 7/10 veriyorum, senaryo da aslında herkesin hayali olan bir konuyu ele alıyor. tabi sinema filmi olsa ikinci yarıda çıktım denilebilecek bir film ama ilk yarı muhteşem güzel ve romantik.

    not: türk olmadıkları için yürümeyen ilişkiyi kurtarma yöntemini bilmiyorlar gariplerim. çocuk yapmanız gerekiyordu gençler, en az 3 tane. o değil de, çırılçıplak yüzme, boş süpermarket ve mağaza yağmalama fantazisi cidden güzel, film beni oradan yakaladı eheh.
  • imdb'deki 4.9 puanı hak eden film. 4.5'luk kısmı da izlanda görüntülerinden geliyor olsa gerek.
  • fotoğraftaki net alanın dışında kalan bölgelerdeki bulanıklığın estetik kalitesi olarak tanımlanabilir. daha ziyade bulanık alanlarda yer alan ışık kaynaklarının yarattığı ışık halkalarının estetik kalitesi ile ilişkilendirilse de aslında sadece bu ışık halkaları ile sınırlı değildir.
  • temasıyla umutlandırıp sonra senaryosuyla her şeyi kaldırıp, çöpe attıran film. tavsiyem hiç bulaşmamanız yönündedir.
  • imdb'de 5 gibi asiri dusuk bir puani hic hak etmeyen bir film bence, bundan cok cok cok daha kotu filmler 6 kusurlerde, el insaf.

    herkesin dedigini tekrarlamak da olsa evet, goruntuler asiri guzel, izlanda asiri guzel, zaten listemin en ustundeydi, yerini iyice saglamlastirdi. ayrica muzikler de cok guzel bence, o hos cok daha muhtesem olabilirmis.

    oyunculuk eh, karakterlerin ikisi de sempatik degiller, empati kuramiyorsunuz pek, sonu kesinlikle tahmin edilebilir, ancak zaman kaybi demem. filmleri sonlarinin performansiyla degerlendirenler asla sevmez bu filmi, ama bir deneyim olarak bakinca bence hic fena degildi.

    yalniz su turk filmlerindeki kliseyi kullanmislar ya, ona yanarim.

    --- spoiler ---

    yuzme bilen bir insana nasil suda intihar ettiriyorlar, bu kadar sacma sey olmaz, anlamak mumkun degil, nitekim adam edemedi, ne yani depresyonda olunca kendini tutup yuzeye cikmiyor musun, git allahaskina.
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap