• parker fly ların aslında sentetik tonlara sahip gitarlar olduğunu da keşfetmiş sözlük yazarı.
    (bkz: fender stratocaster)
  • hüznün en derin noktasında ansızın gözlerinin içi gülen ve gözlerinin içinini güldüren.
  • satın almak için 1970 lerden bir stratocaster arayan blues dinleyicisi-çalgıcısı.
  • nedir bu müzik? (derin gezer, clapton - king müziği için dergide yazı yazmış)

    ilk "delicesine aşık olduğum kadın" beni, o sevimli balıkçı kasabasında terkedip, birlikte kaldığımız pansiyondan ayrılarak 1 km. uzaktaki kampinge yerleştiğinde dünyam kararmıştı. akşamüstü, deniz kıyısında oturduğum bankın çevresi boş bira kutuları ile dolmuş, kulağımdaki walkman'de ise eric clapton'un "have you ever loved a woman" diye bağırışı ve benim kalkıp sallanarak o kampinge gidişim ve orada eski sevgilimi soruşum, kamping görevlilerinin beni o halde görerek haklı olarak polise telefon edişi, ve iki tane sevimli bekçinin eşliğinde tekrar geri dönüşüm, o gün hatırladığım son şeyler olmuştu.

    bu "blues" müziğinin başıma açtığı son bela olmayacaktı kuşkusuz. ancak mutlu günlerimde bende hafif bir melankoli ve serbestlik hissi yaratan bu müzik tarzı, gerçekten mutsuz olduğumda asıl tehlikeli yüzünü ilk defa o gün göstermişti bana. daha sonraları müslüm gürses konserinde kendini doğrayan insanları gördüğümde, türüne bakılmaksızın bazı müzik türlerinin "tehlikeli" olup olmadığına dair bir kuşku yerleşmişti içime.

    ve hala merak ederim bu eric clapton denen adam, yaşamımda bana faydalı mı oldu? yoksa zarar mı verdi diye? onun gibi gitar çalarak kurduğumuz gruplar, gecenin ikisine kadar yüksek volümle rahatsız ettiğimiz komşular, böbreklerimizin süzmekten bıkmadığı tonlarca bira, bir işe yaradı mı? yoksa bunlar külliyen zarar mı merak eder dururum.

    ben bunları düşünüp dururken, son günlerde eric beyfendi, yine yaptı yapacağını ve bir albüm çıkarttı. hem de kiminle dersiniz? b.b.king ile. bilenler bilir, böyle bir ikili, blues hayranlarının ceplerindeki son kuruşu vererek satın alacaklarına emin oldukları bu albümün kapağında, üstü açık son model bir amerikan arabasına binmişler, mutluluk içerisinde sırıtarak ilerliyorlar. önde eric, yüzünde bir yaramazlık öncesi insanın yüzüne yayılan o sırıtış, arkada da b.b.king, ondaki sırıtışın yorumunuda size bırakıyorum.

    işte bu adamlar geçen gece yine komşulara rezil olmamızı sağladılar. neredeyse 40 yaşına gelen bizler, iki kutu biradan sonra, müzik setinin sesini biraz daha açıp, bu ikilinin cd'sini de koyunca, dananın kuyruğu koptu. sanki haber almışçasına ne kadar eski tüfek varsa bizim eve doluştu, belki de biz telefon edip çağırdık tam hatırlamıyorum, gece bir grup kuruldu sanıyorum, prova yeri ayarlandı, basta, davulda, gitarda kimlerin çalacağı tespit edildi. yatağın altında kutusunda uslu uslu duran 1972 yapımı fender telecaster ortaya çıktı, ona yakışan fender princeton reverb lambalı eski anfinin kırmızı ışığı yandı ve komşular uzun süredir hasret kaldıkları bir gürültüye tekrar kavuşmuş oldular.

    bu cd sayesinde, eric clapton ve b.b. king'inde bizim eve girip, bizimle birlikte jam sesion'a katılmış olduğu o gece kaçta bitti hatırlamıyorum, ancak o gece bize anlayış gösteren ve tekrarlanış periodu giderek seyrekleşip senede bir'e inen bu tür bir gürültü ve bağırış çağırış seansına katlanan komşularıma buradan teşekkür ediyor ve çevreye verdiğimiz rahatsızlıktan ötürü özür diliyorum, beni gerçekten seviyor olmalılar.

    kafamdaki soru ise hala cevabını bulmuş değil. nedir bu müzik? iyi bir şey mi? yoksa "külliyen zarar" mı?

    edit: yazının başını okumadan bu adam da ne saçmalamış diyen beyinsizlere; bu yazı bir yerden alıntı, copy-paste den başka bişi değildir, en başta da yazdığı gibi derin gezer isimli birisinin yazısıdır. telaşa kapılmayınız,sakin olunuz.
  • dinlenmesi çalınmasından daha mı zevkli diye düşündüren müzik türü.
  • saplanti halinde dinlenilen, kendinden gecercesine calinan, "bir gun bir b3'um olacak" dusuncesine gark eden, calarken de dinlerken de libido artisina neden olan, nick'lere ilham kaynagi olan, ve akmerkez uzelli'de albumlerin country cd'leri ile bir arada durdugu muzik turu...
  • yagmurlu bir gunde yarali bir ruha iyi gelecek tek sey.
  • derken döndü ve baktı aşağıya.
    herkes oracıkta ağlıyordu..dayanamadı, elbette böyle olacağını biliyordu..ama yine de devam edemedi yoluna..halbuki ne güzellikler görüyordu..
    geri dönmek istediğini söyledi ve 'o' da ona bir şartla dedi."geri dönmeyeceksin"!
    kabul etti hiç düşünmeden, çünkü onları ağlarken ve üzgün görmek en kötü kabusuydu..
    aşağı döndü ve dikkatlerini çekmeye çalıştı, olmadı, kimse görmüyordu.
    derken aklına bir fikir geldi, "tek yolu" bu diye düşündü..
    bir tını başlattı..herkesin kulakları irkildi, daha önce duymadıkları bir tınıydı bu.
    ve etkilemeye başladı hepsini. yavaş yavaş keyiflenmeye eğlenmeye başladılar..
    ve üzüntüleri geçtikten sonra teşekkür için yapanı aradılar bulamadılar..bir süre sonra müzik oluşmaya başlamış ama çalan bulunamamıştı.
    ve o sadece çalıyordu, heryerde, bir odada, bir barda, özellikle hüzünbaz mekanlarda..
    herkes taklit ediyor bu müziği ama kimse tam çalamıyordu. ilk tınıyı kimse bulamıyordu..o gözyaşının yere düşüş sesini, kimse çıkaramıyordu..

    hala ne zaman bir damla gözyaşı düşse yere, o gelir, çalar biraz..ta ki mutlu olana kadar..ve hala ne zaman ağlasam, ben ağlamayayım diye ağlayışını görürüm.

    bu gözyaşı bağımlısı blues'dur. gözyaşınla beslenir, ta ki hiç kalmayana kadar..
  • telvinlere gelesice* gıcık adam.
hesabın var mı? giriş yap