• katıksız bir savaş filmidir efendim. sahneler en üst düzeyde çekilmiş zerre masraftan kaçınılmamıştır. bir müddet sonra izleyici kendini o sokaklarda sanabilir.

    lakin kocaman bir eksik noktaya sahiptir;

    muhammed farah aidid adlı çete reisinin newyork'un zenci mahallesinden toplanmış tipli oyunculardan kurulu bandanalı falan komuta kademesinin, süzme afro-amerikan klişelerini seyircinin gözüne sokarak sonra somali'li diye yutturulmaya çalışılması bi siktirin gidin dedirtmiştir. herifler bildiğin etli butlu bronx serserisidir. basket topu atsan smaçsız dönmezler.
  • şu filmin yorumlarına dahi bakınca cahil olmanın ne zor iş olduğunu bir kez daha açıklayan film.

    bilindiği üzere solcusu, sağcsı, dincisi, türkü kürtü, türkiye’de yaşayanların takriben %95’i amerikan ordusu düşmanıdır. ancak bunu bilen ve saygı duyan birisi olmama rağmen şu filmin geçtiği olaya ilişkin böylesine abuk yorumlar gerçekten insanın umudunu kırıyor geleceğe dair.

    1990-1991 yıllarında kuveyt’i sebesiz ve haksız yere hukuksuzca işgal eden irak’ı (biz de tüm dünya ile beraber dalıyorduk ancak bugünlerde nasıl bir tedrisattan geçtikleri ortaya çıkan yıldızlı insanların çekinceleri ile yapamadık) dize getiren abd ve birleşmiş milletler, 1992’de somali’de yaşanan iç savaşın yarattığı açlığa müdahale için somali’ye asker çıkardı.

    belki unutanlarınız vardır, türk ordusu da bu operasyona katıldı hatta 3 kez saldırıya uğradı ancak zaiyat vermedi. (hep merak etmişimdir askerlerimiz orada somali’lerce öldürülseydi bizim insanımızın şimdiki tepkisi ne olurdu bu filme).

    abd bir süre ortamı izledikten sonra asıl sorunun ilk başlarda müttefik belledikleri savaş lordlarının babası sayılan aidid olduğuna karar verdi ve ona cephe alınca işler karıştı. tüm bu olayları gene geçiyoruz.

    şimdi sonuca gelirsek, bu çatışma sonucunda kaybedilen askerler yüzünden abd bir süre bu tür olaylarla ilgilenmemeye askerini tehlikeye sokmamaya karar verdi. peki ne oldu sonucunda:

    - 1994 ruanda soykırımına kimse müdahale etmedi.
    - bosna savaşına bu karardan vazgeçilene kadar kimse müdahale etmedi.
    - somaliye halen kimse müdahale etmiyor, bizim başbakanımız hariç

    birde yazmışlar neden ordaydı amerikan askerleri diye. ya kardeşim aç oku ne diye ordaydı kim naapsın siktiğimin somalisini. adam senin gibi turkcell'e mesaj atıp 5 lirayı kimse yok mu derneğine bağışlamıyor somali için. yardım edecekse ordusunuda gönderiyor, adam gibi dağıılsın malzemeler, itin kopuğun eline geçmesin, kimse kimseyi öldürmesin diye, sen hala neden ordaydı diyorsun. ayrıca sende ordaydın, zırhlı tugayın oradaydı.

    http://t3.gstatic.com/…5g6fikl38oglm-2falkon08rbsyi

    http://i106.photobucket.com/…kish army/tsk_zma3.jpg

    umarım amerikan ordusuna muhtaç kalmazssınız. 2. dünya savaşındaki fransızlar, ingilizler, hollandalılar, ruslar, çinliler, belçikalılar ve diğerleri gibi..
  • dünyayı türkiye gibi zanneden bazı arkadaşların propaganda filmi olarak damgaladığı film. propaganda filmi arayan michael bay yapımı pearl harbor ve dünya savaşı sırasındaki john wayne filmlerine bakabilirler.

    amerikan askerleri para karşılığı gönüllü olarak askerlik yapmaktadırlar. adamın işi bu. amerika'da askerlik vatan borcu değildir. askere yazılan adam para kazanmak için yazılmaktadır. vatan kurtarmak için değil. askere yazılınca da davul zurnayla uğurlanmazlar. askere gidince de önce emirlere itaat etmeyi, sonra o emirleri uygulamak için gerekli yöntem ve bilgileri öğrenirler. yani filmde bolca görülen ortalama asker ne kimseyi kurtarmaya ne de demokrasi götürmek üzere orada bulunmaktadır. ha gaza gelip böyle düşünen elbette vardır. josh harnett'in oynadığı kişilik buna yakın mesela, düşünen jarhead. diğerleri para kazanmak için emirlere uyan adamlar. "senin işin john, tabi kabul edersen (sıkıysa etme) somali'ye gidip bizim yap dediğimizi yapmak, vur dediğimizi vurmak, vurma dediğimizi vurmamak". bu kadar. bu açıdan bakınca işe adamlara emir geliyor, "şuraya gideceksin, şu adamı alıp geleceksin". emir bu. nedeni yok. marş marş!

    film de bunu anlatıyor zaten. aldıkları emirleri uygulamak üzere kendileri için cehennem olacak bir alana dalıp, götü kaptırmaktan son anda kurtulan askerleri. askerler dedik. bunlar eğitim sırasında kışlada kalıyorlar. aylarca aynı yerde uyuyup, aynı yemeği yiyorlar. aynı sıkıntılarla boğuşuyorlar. sen 6 ay, kısa dönem yaptığın kofti askerlikte tanıdığın insanlara bile "tertibim, devrem, kardeşim" diyorsun. bu adamlar ateş hattına girip, birbirlerinin eline emanet ediyorlar hayatlarını. birbirlerini düşman diye tanımladıkları adamların arasında bırakmayacak kadar samimiyetleri olsun artık bir zahmet. film bundan ibaret.

    we were soldiers ile birlikte bu film olay yerinde bulunan askerlerin başlarından geçeni anlatır. her ikisi de savaş filmidir. neden orada olduklarını anlatmaz. neden orada oldukları başka filmlerin konusu. sapla sapan karışmasın.
  • izlediğim en geniş kadrolu film. arkadan geçen figüranın bile başrol oynadığı en az 2 film var amk.
  • sozlukte 1993'u hatirlamaya yasi yetmeyen arkadaslar oldugunu dusunerek hatirlatmak isterim ki, somali olayi amerikan ordusunun girdigi en rezil durumlardan biridir. filmde de kisaca gorulen, helikopterden cikarilan cesetlerin mogadishu sokaklarinda yerlerde suruklenmesi, dunya basininda bir hayli yer almisti zamaninda. filmin en sonundaki yazilardan da anlasilabildigi kadariyla, ana fikir "heyoo yasasin amerikalilar"dan ziyade "somali'de de fena sicmistik"tir. filmde fazla kan revan bulunmasi ise, ridley scott abimizin gladyatorde de yapmis oldugu "aha, madem kan revanli savas filmi gormeye geldiniz, alin size kan, alin revan" durumu olup, seyirciyi rahatsiz etmesi gayet dogaldir, etmelidir de zaten. bu amerika tartismalari arasinda ilginc bir detay ise, aslinda scott biraderlerin ingiliz olmasidir, ki ingiliz ingiliz adamlarin neden top gun, g i jane gibi filmler cektikleri burada irdelenemeyecek kadar derin bir konudur, tez yazilir ustune. yazilacaktir. yazilmaktadir.
  • silah sesinin nerdeyse hiç kesilmediği, büyük yönetmen ridley scott'ın*** daha önce gladiator'de görüp takdir ettiğimiz göğüs göğüse çarpışma sahnelerindeki ustalığını bir kez daha konuşturduğu uzun zamandır izlediğim en iyi savaş filmi ve evet tam bir erkek filmi.aslında kullanılan müzikler,aradaki zaman ve teknoloji farkını gözardı ettiğinizde çarpışma sahneleri ve savaşçıların ruh hallerinin aktarımı konularında gladiator'le ciddi benzerlikler içeriyor film.
    elbette benzerleri gibi bu filmde de amerikan milliyetçiliğine dair mesajlar görmek mümkün ancak mesela bir pearl harbour'daki gibi kör gözüne parmak bir şekilde yapay kahramanlarla aptalca bir amerikan milliyetçiliği empoze etme çabası görülmediğinden dolayı filmin bu tarafı pek göze batmıyor iyi de ediyor zira bir "bütün amerikalılar senin gibiyse vay bu almanların haline"* muhabbeti daha kaldırmazdı bu narin bünye.amerika'nın somali'deki mücadelesinin anlamı filmin başında narrator tarafından formal bilgilerle sonundaysa bir amerikan askeri tarafından(adı neydi o adamın?) kişisel gerekçelerle açıklanmışken bu mücadelenin anlamsızlığının da filmin ortalarında(esir alınan pilotla yapılan kısa sohbet esnasında) bir somalili milis tarafından (hernekadar eşit derecede vurgulanmasa da) reddedilemeyecek bir biçimde açıklanmış olması yönetmenin ve yapımcının filmin başarısı için şu sıralar pek rantıbl bir gelir kaynağı olan amerikan milliyetçiliğine sırtlarını dayamamış olduklarını göstemesi bakımından yeterli örneklerdir sanıyorum.
    son olarak filmin biterken bu tarz hikayesi gerçek hayattan alınan filmlerde adet olan "yüzbaşı bilmemne şimdi çim suluyor yarbay bimemkim emekli oldu marmarise yerleşti resim yapıyor somali bi sikim olamadı ama yine de parası tl'den daha değerli" gibi yazıların çok hoş bir müzik eşliğinde aktığı bölümde ayağa kalkıp haldır huldur sinemedan çıkmaya gayret eden eşşek sıpalarına da bir çift lafım var ama bu dallamalar için ayrı bir başlık açmak daha hayırlı olacaktır sanıyorum.buyrunuz (bkz: film tam bitmeden sinemadan çıkmaya çalışan mallar)(açılmışı var diyenler bir adet aramaya inanmak eşliğinde uygun başlığa bkz verirler artık.zira aradım bulamadım bulduramadım ben)
  • bütün film boyunca somalililerin bakış açısı bir kez gösterildiği halde (ki oda aidid'ti ne isterdi ne yapardı bilmem) en sonda yazan cümleyle ridley scott'a hasta olduğum film.
    bu olaylar sırasında 19 amerikan askeri ve 1000 somalili sivil öldü. yazısı her şeyi gayet iyi açıklıyor. çünkü civil direnişçi zırt pırt gibi ayak yapılmadan açık seçik 100 eğitimli asker gitti 1000 sivili kesti demiş resmen hayatımda böyle laf sokma görmedim gördüysemde yalanlarım.
  • tam bir başarısızlığın söz konusu olduğu gerçek olay. bu şerefsizleri kurtarmaya gidenin bir türk komutan olduğu söylenmez ve pek bilinmez aslında. yıllar sonra bu şerefsizlerin kandaşı türk askerlerinin başına çuval geçirecektir oysaki. komutanımız görevini yapmış ve bu şerefsizleri kendisine emir verilen yere teslim etmiştir.
  • somali'li liderlerin devamli amerikalilara kol gibi laf soktugu film.

    somalili elemanlar bie amerikan askerini rehin alir.
    söyle bir diyalog geçer.

    somali amca: now you and me will negotiate about this situation
    yankee: i dont have right to negotiate
    somali: hmm.. you have right to kill people but dont have right to negotiate.

    (bkz: al sana karakan)
  • propaganda yapmışlar bıdı bıdı geyiklerini bir yana bırakın; aslan gibi, boru gibi çiçek gibi savaş filmidir. savaşa dair çok film izlemiş bir insan için filmdeki propaganda ve klişe miktarı mutad seviyenin epey bi altındadır, o kadarcık da tiksiniyorsanız bi gidip çay koyun için, film izlemeyin.

    her neyse... filmin hiç aksamayan bir hikayesi var, sürekleyicilik, görkem, sarsıcılık... herşey mevcut. filmin sonunda, görüntü olarak güvenli bölgeye çekilen asker modunu vermeye çalışan ama az önce olan olaylar ve yaşanan dehşet karşısında canını zor kurtarmış bir halde şehirden koşarak kaçan askerlerin yüz ifadesini ve duygu dünyasını birebir yaşar hissedersiniz, film size o duyguyu geçirir, farkında olmadan tırnaklarınızı koltuklara geçirmişsinizdir, istemsiz bir ananıskym bu neydi lan dersiniz.

    ama işte garip bir filmdir, mainstreamdir aslında ama herkes sevmez, kimisi çok sıkılır, kimisi de hasta olur. adam gibi film zevki olan kaç kişiye seyrettirdim, pek çoğu "sıkıldım, iyi değildi" filan dedi ki anlamak mümkün değil.
hesabın var mı? giriş yap