• çocukken gece yatmadan önce ettiğim dualara "allaam bu gece noolur kendi kendime yanmayayım, pencereden alev topları girmesin ve kapıyı açtığımda siyah giyen takım elbiseli adamlarla karşılaşmayayım" ibarelerini eklememe sebep olan dergi. ayrıca ablamın da uzun saatlerini balkonda uzaylıların gelmesini bekleyerek geçirmesine yol açmıştır. merak edenler için söyleyeyim, ablam hâlâ bütün iyiniyetiyle uzaylıları beklemeye devam etmektedir.
  • aciklanamayan olaylari irdelemek amaciyla ciktigi goruntusu veren ama sansasyon yaratip cocuklari korkutmaktan baska bisiy yapmayan dergi. 80li yillarda yayinlanmisti ama bi keresinde daha eski yillarda ayni adla gene yayinlandigini kesfetmistim. clementine seyretmekle benzer bi his yasatirdi bana. hem korkar hem de okumadan duramazdim. o kadar cok korktugumu hatirlarim ki, bi gece kendi kendine yanan insanlar konusu yuzunden uyuyamamistim. ondan sonra bigun kendime yasakladim ve bi daha kapagini acmamak suretiyle huzura kavustum. hatirlayabildigim konular sunlardi: tutankamon ve laneti, kendi kendine yanan insanlar, tabii ki ufolar, loch ness canavari, peru'daki yer sekilleri, ataturkle ilgili bilimum bisiyler, kayip kita "mu"...
  • kendi kendine yanan insanlardan filan bahseden dehşet bir dergiydi.
    bir defasında zener kartları vermişti beraberinde, ki; yıllar sonra geçenlerde bi adam d&r'da "sizde zener kartları var mı?" diye sorunca adama boş gözlerle bakan tezgahtardan farklı olarak ben o kartların ne demek olduğunu biliyordum ama bu bilgi ne benim ne o adamın ne de tezgahtarın hiç bir işine yaramazdı, elimdeki kitabı karıştırmaya devam ettim, içimden adama "hehe freak" dedim...
  • bundan 7-8 sene önce yayın hayatına başlamış olan ancak çok uzun ömürlü kalamamış, yine de oldukça fazla sayısıyla okuyucuya değişik konularda bilgi aşılamış parapsikoloji dergisi. içinde nostradamus’un kehanetlerinden, mumya lanetlerine kadar her şeyi bulabilmeniz mümkündü. hele ki o zamanlar bir de 13-14 yaşlarındaysanız çok ilgi çekici ve eğlenceli bulabilirdiniz bu mevzuları. velakin, bir de kampanyası vardı ki kupon falan biriktirenlere ruhların sesi kasetiyle beraber saç kurutma makinesi veriyordu ki aramızda büyük makara konusu olmuştu.
  • vakti zamaninda garip ve dogaüstü olayları inceleyen dergi. ataturk ve 19 mucizesi ilk burada yayinlanmistir.
  • yaklasik on sen once paranormal olaylar yok efendim evrende yalniz miyiz, astral seyahat gibi antin kuntin mevzulari anlatan dergiydi
    akranlarim playboy, penthouse gibi dergileri okurken ben mal gibi gider bu dergiyi alirdim. isimde ofsayt zaten 'bilinmeyen' lan madem bilmiyon neyi yaziyon bi dolu tiri viri, antik kuntin sey bos yere sabi sübyani aklini kariştiran dergi.
  • ne pis dergiydi be. abuk subuk okuyup okuyup kendimi tutardım. hatta bir ara evde yalnızken okuyup camda yaratık bile görmüştüm. (hayalgücüm sağolsun). kendi kendine yanan adamlara fena kaptırmıştım bir ara. arkadaşla açar açar okurduk. neyse ki sonradan ergenlik ağır bastı da bunları bırakıp başka tür dergiler okumaya başladık. (okunacak yerleri de vardı.)
  • onca sabi subyanı korkuya sürükleyen bir yayındı bu. sayesinde senelerce ha tutuştum ha tutuşacam diye dehşet içinde yaşadım. ama asıl dehşet verici şey, koca adam olan babamın bu yayına meydan larus muamelesi yaparak fasikül fasikül biriktirmesi ve sonrasında pırıl pırıl ciltleterek baş köşeye koymasıydı bence.
  • oysa ne kadar özgündü değil mi şöyle bir dokunup gitmek sana yaslanan temaslara?

    dedi insan, ve o belirsizliğe şükretti; güzel olan buydu.
  • ortaokuldayken her sayısını heyecanla beklediğim, bugünkü kafamla düşününce de son derece dandik olduğunu düşündüğüm dergi. (bkz: swh)

    sözkonusu derginin her yeni sayısının basımını beklerdim ama ne bekleme! bir törenle okurdum bu dergiyi adeta. öyle kimseye vermek yok! orada burada okuyup sayfalarını kıvırmak falan da yok! alınca eve kadar sabırsızlıkla bekler, odama koşup çalışma masama kurulup her sayfasını dakikalarca heyecanla, yeni basılmış sayfalarını koklaya koklaya (bkz: oha), hayli tırsarak, başa dönüp dönüp okurdum. her yeni bilgide kalbim yerinden çıkacak gibi olurdu, koşup babama anlatırdım öğrendiklerimi, salak salak sorular sorar, mantıklı izahları ile cevapladığında ise şüphe ile yaklaşırdım. koskoca dergi asparagas haber yapar mıydı canım? babam çok bilimsel yaklaşıyor olmalıydı. bu yüzden o ay boyunca okuduklarımı babamın açıklamalarını dikkate almaksızın sağa sola satarak bir sonraki ayın dergisini beklerdim dört gözle.

    kutsal bir varlık gibi okuduğum, hiçbir sayısını kaçırmadığım (ki şehir dışında olduğum yaz tatillerinde telefonla babama o ayın dergisini sipariş eder, heyecanla babamın dergi(ler) ile yazlığa gelişini beklerdim) öyle satılmayan bir dergiymiş ki demek ki babam bir haziran ya da temmuz ayında heyecanla beklediğim sayıyı bulmak için mahallemizdeki tüm büfeleri dolaşmış, ardından da arabaya atlayıp çevre bakkal ve büfeleri dolaşmış. ve bulamadığını üzülerek telefonda söylemişti. sanıyorum o ayı takip eden birkaç ay içinde dergi artık yayınlanmamaya başlamıştı ve ben uzunca bir süre karalar bağlamıştım.

    son olarak dergiye dair en net hatırladığım ve neredeyse altıma işeten, güya yaşanmış en büyük korku hikayesi; "kendi kendine alev topuna dönen insanlar"dı. uzunca bir süre ya durup dururken yanarsam diye kıçımla kotum/pijamam arasına sokuşturulmuş ağızına kadar su dolu matarayla gezdim yahu! durup dururken olmasa da yaramazlığımdan gerçekten yandım o ayrı. mataram da yoktu o dönem üstelik!

    hayatta her güzel şeyin mutlak bir sonu olduğu gibi o kadar yıl gözüm gibi sakladığım, bulmak ve okumak için bunca emek akıttığımız bu dergileri içim acıyarak üniversite bittiğinde atmak zorunda kalmıştım:(.

    bugünkülerle kıyasladığımda salak seviyesinde naif çocuklar olduğumuzu düşünüyorum. ya da ben hakikaten gerizekalıydım bilmiyorum. ama bildiğim bir şey var ki gerçekten biz büyüdük ve kirlendi dünya...
hesabın var mı? giriş yap