• yazarken kasmamak, koyvermek, aklina estigi gibi dokturmek. aklina estigi gibi derken oyle yanlis anlamayin. yani sanki boyle ruzgara kapilmis bir yaprak gibi yazmak. sanki yani sarhosmussun da ne yaptigini bilmiyormussun gibi... kalem, klavye ruhunu ele gecirmis gibi. ruh demisken, ruhlardan korkanininiz var midir? vardir herhalde. ne de olsa olulerin etrafta dolasmasi hos bi sey diil. mesela ben cocukken, bir gun evimize ruh geldi sanmistim, cok korkmustum. bu arada o ev dedigim de boyle 2 oda bir salon, besiktasta, hani besiktasta carsi var ya. pasaj falan var. pasajda ps2 satiliyo hani. yeni oyunlar da paso gelir oraya. hatta bir keresinde cm cikmadan 15 gun once her yeri ilanlarla donatmislardi da cok heyecanlanmistik. allam heyecan demisken heyecana kaptirdim, yazdikca yazdim. nereden nereye degil mi ya. efendim, bilinc akisi mi dediniz?
  • takdir edilesi ama çözmesi, anlaması, yorumlaması zor bir yazım tekniğidir. tipik bir örnek olarak virginia woolf gösterilebilir. zira anlattıklarının çoğunda gerçekle hayal, geçmişle şimdiki zaman, kendi iç hesaplaşmaları ve gerçek hayatındaki diyaloglar içiçedir. bu türdeki eserlerin yazarlarına neden aklına geleni öyle su gibi yazıyorsun diye sorulmaz, saygısızlık olur. bu eserleri böylece kabüllenmek gerekir.
  • oğuz atay bu teknikle okuyucusunu yumruklar, zedeler, travmaya sürükler ve daha birçok şey. sonunda da kendine hayran bırakır.
  • bir roman anlatım tekniğidir.kahramanın kafasından geçenler düzensiz bir şekilde, zıplamalarla, çağrışımlarla yönlenir.ordan oraya atlar.
  • bilincin ulaştığı apaçıklık derecesi öyle bir dereceye ulaşabilir ki adeta bahar gününün berrak göğü altında sakince duran göl yüzeyine dönüşür ve güneş ışınlarını, renk renk mavilikteki bulutları, yeşilin her renginden ağaçları..yani yüzeyine yansıyan ne varsa onu yansıtır hale gelir. dünyanın tüm opakliklarini yansitabilecek kadar berrak bir yüzeydir bilinç akışı tekniğine imkan veren. bilinçli bir tarz seçimi de değildir bence bu. teknik olarak bilinç akışı edebiyat bölümlerinin bir kategorizasyonudur. bir yazar o berraklığa ulaştığında zorunlu bir mod halini çoktan almıştır bile bilinç akışı.

    hristiyan teolojisinde claritas olarak adlandırılan bu ruh hali mucizevi etkilere gebedir. bilinci akmadığında baş ağrıları çekiyordu güzel virginia. joyce için bilincini beyaz kağıtlara akıtmak dışında bir yol yoktu delirmemek için.

    dünya çok ağır. akan bir bilinç en hafif şey. bu ikisi arasındaki karşıtlık başdöndürücü, baş agritici. bir an bile akmışsa ve sahibine o hissi yaşatmissa bilinç, kişinin yapabileceği yegane şey o anın yinelenmesi için sabırla beklemesidir. çünkü onunla eşdeğer bir duygu daha yoktur.
  • en basit tanımıyla, düşüncelerin arka arkaya birbirini izlemesidir. bilinç akışı karakterin düşünme eylemini olduğu gibi aktarmaya çalışan bir edebi tekniktir. yazarın bundan amacı karakterini tüm çıplaklığıyla okuruna göstermektir. fakat benim düşünceme göre yazarlar okura karakterlerinin an içerisindeki ruh halini vermek için bunu yapmaktadırlar. karakterin an içerisindeki ruh hali daima “şimdiki an + geleceğe ve geçmişe atıflarla” akar. (ben de burada gerard genette'nin "modernist roman geçmişe ve geleceğe atıflarla ilerler" tezine atıfta bulunuyorum.) böylece yazar bireyin dış dünyadan anlık kopuşları sırasında geçmişine ve geleceğe yaptığı yolculukları vermiş olur. kahramanın anlık geçmişe dönüşlerinden onun geçmiş yaşantısındaki kişiliğinin gelişmesinde önemli roller oynayan olayları öğreniriz. anlık geleceğe gidişlerle de kahramanının ilgi ve beklentilerini öğreniriz. sözgelimi anayurt oteli'nde, zebercet’in an içerisinde birden çocukken kürt muhittin’in kendiyle dalga geçmesini hatırlayıp sonradan hemen gecikmeli ankara treniyle gelecek kadınla yapacağı konuşmaları zihninden geçirmesi bu anlattığım duruma güzel bir örnektir. bütün modernist romanlarda bu anlık geçişler genellikle serbest çağrışımlarla birlikte olur. yine aynı romandan örnek vermek gerekirse: zebercet meyhanede içerken gözü duvardaki fatih sultan mehmet tablosuna takılır; tam bu sırada yazar bize zebercet'in zihnini açar ve biz zebercet'in bir geriye dönüşle askerdeki fatihli'yi hatırlamasını okuruz. sonrasında da yazar zebercet'i tekrar romanın şimdiki zamanına döndürür. böylece biz serbest bir çağrışımla zebercet'in bilinç akışını okumuş oluruz.
  • daniel chavarria kitaplarinda da rastlanan tekniktir, ayrica kitap cevirmenlerini ruh hastasi etmek icin birebirdir.
  • bitişik yazıldığı zaman "ç" ile ilgili bir ulama durumu söz konusu olduğundan "bilin çakışı" diye söylenip beyin fırtınası gibi şeyleri çağrıştıran yazı tekniği. severiz kendisini.
  • edebiyatta kullanılan çok hoş bir tekniktir. en ünlü örneği şüphesiz ses ve öfkede geçer. fahrenheit 451 bu tekniğin kullanıldığı aklıma gelen bir diğer kitaptır. kitaptaki karakterlerin aklından geçenlerin bire bir bize aktarılması olayıdır. zihnimizde cümleler kurmadığımız için bu tekniği anlamak biraz zordur. bilincimizi bir konu üzerinde odaklayamadığımız için bir oraya bir buraya atlayan konular şeklindedir yazılar.
  • bazı nadide suserlarımızın sandığı gibi aklına geleni olduğu gibi yazmak değildir. (belki otomatik yazın diyebiliriz ona). bir karakterin belli bir anda aklından geçenleri yazıya dökmeye çalışmaktır. düşünceyi yazıya dökmeye çalışmaktır. düşünmeden yazmak değildir.
hesabın var mı? giriş yap