• bu konuyla ilgili columbia üniversitesi uygulamalı istatistik bölüm başkanı olan andrew gelman'ın blog'unda çok ilginç bulduğum bir post'a denk geldim. yolunu kaybedip buralara gelen ve ingilizcesini anlamakta sorun yaşayabilecek okurlar için bir çevirisinin de burada bulunmasını istedim. maksadım anlaşılır hale getirmek olduğu için kaba google translate çevirisine biraz çeki düzen vermekle yetineceğim. bu kalibrede eleştirilere türk bilim camiası içinde ben pek rastlamıyorum.

    --- gelman'ın blog post'u ---

    raghu parthasarathy şöyle yazmış:

    "genellikle bilimsel modeller tarafından uğradığım hayal kırıklığının tam tersi nedenlerle covid-19 pandemik modelleri tarafından hayal kırıklığına uğradım. modellerle ilgili normal sorun aşırı karmaşıklık olmasına rağmen, covid-19 modelleri çok basit görünüyorlar. daha faydalı şeyler yapmak yerine, bunu buraya yazdım."

    parthasarathy postunda şöyle diyor:

    "belki de gördüğümüz modeller ihtiyacımız olan modeller değildir. . . . hangi modelleri kastediyorum? bir fizikçi olarak bunu söylemek beni üzüyor, ama ayrıntılı olanlar. hastalık yayılımları için çeşitli modelleme yaklaşımlarını hayal edebiliriz. şunlar vardır: (1) basit diferansiyel denklem tabanlı modeller, örneğin sir modelleri -ç.n. iki değişkene bağlı en basit temel pandemi modeli-. bunlar zarif ve ilginçtir, genel anlamda enfekte popülasyonların yükselişini ve düşüşünü sadece birkaç parametrenin bir fonksiyonu olarak tanımlar. (2) ağ bağlantısı içeren modeller. (3) içinde bulunduğumuz dünyanın gerçekçi bağlantı ağlarını içeren modeller. neden? çünkü ağ önemlidir! yukarıda (2) 'nin genel yaklaşımı bize zaten geometrinin, bulaşıcı yayılmanın varlığı için değil, özellikleri için önemli olduğunu söylüyor. bana fizikteki perkolasyon teorisine benzer görünüyor - bir kristal kafes yapısındaki boşlukların bir diğerine evrilmeden önce rastgele yüzde kaçını işgal etmem gerektiğini soruyor. bu yüzde, hepsi için mevcut olmasına rağmen, farklı kristal kafes yapılarında çok değişir.

    daha da önemlisi, devam eden bir salgını analiz etmekteki amacımız, genel olarak salgınları değil, özel olarak bu salgını anlamaktır. . . . aynı temel modeli, eğri uydurma egzersizi olarak bile olsa, her örneğe uygulamak çok az fayda sağlar, çünkü genelin etken parametrelerini uydurabilsek bile, bölgelerin eğrileri çok farklı olabilir.

    bir olasılık bu karmaşık modellerin üretiliyor, ancak yeterince duyurulmuyor olmaları. buna inanmak istiyorum, ama şüpheliyim. . . . bir diğer olasılık da, şimdilerde herkesin yapıyor göründüğü gibi bu basit modelleri üretmenin çok daha kolay olmasıdır . . .

    bir yerlerde, manhattan projesi gibi, gerçekçi pandemik modeller oluşturmak için demografik, ulaşım ve şehir planlama verilerinin zorlu detaylarıyla boğuşan, inzivaya çekilmiş bir grup bilim adamı olduğuna inanmak istiyorum. . ."

    -gelman'ın raghu'ya cevabı- cevabım:

    bu daha karmaşık modellerin mantıklı olduklarını düşünüyorum ve bunların gerçekleşme şekli, insanların bunları daha basit modeller üstüne bina etmesidir. daha bugün birisiyle bireye indirgenmiş sosyal bilimin kusurları hakkında konuşuyordum ve aynı şeyi kısmen, korkunç saçma “vaka ölüm oranı” vb. değerlerin sanki orada oturup keşfedilmeyi bekleyen platonik sayılarmışcasına haklarında konuşulmasında görüyoruz -ç.n. gelman bunların durumdan duruma, bölgeden bölgeye, zamandan zamana değişkenlik gösterebilecek dinamik değişkenler olmalarını vurguluyor-.

    “manhattan projesi” varsayımına gelince: hayır, bunun olmadığından eminim. daha ziyade, “kanserle savaş” modelini izliyoruz, hepsi ilgi çekmek ve fon almak için birbiriyle yarışan çok sayıda araştırma grubu. benim bu postu yazdığım zaman zarfında, çeşitli tıbbi araştırmacıların telefonda milyon dolarlık bağışlar aldıklarını tahmin ediyorum…

    raghu’nun yanıtı:

    "covid-19'un çok öncesinden beri, esas olarak birçok küçük araştırma grubundan oluşan mevcut akademik bilim yapımızın çok kusurlu olduğunu düşünüyordum - eğer soruların yanıtlarını gerçekten önemsemek yerine, sadece insanları meşgul tutmakla ilgileniyorsanız yaratacağınız şey budur. bu bir abartı, elbette - yeni ve olağandışı yönler keşfetmek için bazı küçük, rastgele gruplara (benim gibi!) ihtiyaç vardır - ama bence daha az sayıda, büyük, daha fazla bilim adamı içeren, daha stabil ve daha az yayın yapan gruplar da bir gelişme olacaktır. - ç.n. raghu burada, benim şu entrimde el yordamıyla değindiğim bir sorunu içeriden ve çok daha doğru bir biçimde tarif ediyor.- bu yöntem manhattan projesinde işe yaradı. ayrıca her ne kadar söylemesi benim için acı verici olsa da yüksek enerjili parçacık fiziğinde de işe yarıyor. bir cern projesindeki dişlilerden biri olarak çok mutsuz olurdum ve projenin sorularını bilimsel olarak çok sıkıcı buluyorum, ancak sordukları soruları gerçekten cevaplamakta inkar edilemez derecede başarılılar."

    - gelman- bu konudaki diğer düşüncelerim:

    burada ne söylemek gerektiğinden emin değilim. bir yandan özgürlüğümü seviyorum. üniversite profesörü ve istatistik danışmanı olmak, tahmin ettiğim kadarıyla tam zamanlı bir devlet çalışanı olmaktan çok daha eğlenceli ve kazançlı. öte yandan, devlet tam da bu konuda tam zamanlı çalışmaları için birkaç bin kişiyi bir araya getirirse, muhtemelen mevcut ultra-dağınık sistemden daha fazla ilerleme kaydedebiliriz. üçüncü bir açıdan, devlet gerçekten bir uzmanlar kurulu toplasa, kimi alacağını kim bilebilir? belki bir grup politik olarak bağlantılı yetersiz bilim insanı seçerler. evet, 2. dünya savaşı'ndaki manhattan projesi başarılıydı, ancak (a) bu sadece bir projeydi ve (b) o zamanlar fizik dünyası oldukça küçüktü, bu yüzden belki de en yetkin insanları bulmaları daha kolaydı. ayrıca, şimdi olduğu gibi bulunması kolay, kazançlı ve rahat devlet dışı seçenekler yoktu. fakat bu kısmen devletin tercihi. doğrudan bir grup bizim gibi bilim adamını işe almak yerine, nsf, nih, vb. - türkiyede tübitak'ın yaptığı gibi akademik araştırmaları fonlayan programlar- aracılığıyla kaynak sağlamayı tercih ediyorlar.

    belki bugün bir manhattan projesi veya eşdeğeri bir “katedral” inşa edilemez. ancak “çarşıda” da işler karışık -ç.n. gelman katedral-çarşı karşıtlığıyla, bilimin kutsal keşif amaçlarıyla, amiyane, gündelik çıkara odaklı uygulamalarını karşılaştırıyor- , özellikle de haber medyasının ve sosyal medyanın herhangi bir günde ortaya çıkan küçücük bilgilere dayanarak sansasyonlar yaratması bir sorun. bu sansasyonlar hakkında söylenebileceğin bence en iyisi, alternatifinin ne olduğunun da belli olmaması. haber medyasının büyük sorunları var, ama new england medical journal ya da lancet ya da pnas'ın da -ç.n. en prestijli bilimsel yayınlar- bekçimiz olmalarını istemem. (üzgünüm, lancet ve pnas, ama andrew wakefield, himmicanes ve diğerlerini unutamayacağız. -ç.n. bilim dünyasında gerçekleşmiş çeşitli rezaletler.- kötü niyetli değilsiniz; ama diğer insan kurumları gibi sadece kusurlusunuz.)

    bütün bunları söylemekle beraber, şu anda elimizdekinin bu çarşı olduğu göz önüne alındığında, onu en iyi şekilde nasıl kullanacağımızı düşünmeliyiz. silolarda veri saklamak bir sorun gibi görünüyor, araştırma verilerini yayınlamadan araştırma sonuçları yayınlamak da bir sorun gibi görünüyor. - sorunları listelemek kolay, gelen bilgilere gelişine tepki vermek ve meseleleri birçok farklı yönden ele almaya çalışmak dışında (burada olduğu gibi) ne yapmamız gerektiğine karar vermek o kadar kolay değil.

    şimdiye kadar bilim camiasının davranışları hakkında konuşuyordum, ama aynı konular gündelik kararlar için de ortaya çıkıyor. bunu birkaç hafta önce yazdım: gerekli eylemler toplumsal düzeyde olmalarına rağmen, yıllardır her şeyi bireysel kararlar ekseninde düşünmek için sosyalleştik. kıyamete hazırlanmak bazıları için iyi bir fikir olabilir, ancak herkes için uygulanabilir olmayabilir.

    bu katedral / çarşı meselesine geri dönersek: bu sadece bir kestirme. bu sloganla ünlü makalede “çarşı” açık kaynaktı, ancak mevcut bilimsel “çarşı” veri paylaşımı ve veri gizlemenin bir karışımı.

    ideal olarak, hükümet tarafından organize edilecek ancak verileri, kodları ve ön bulguları geldiklerinde kamuya açıklayacak bazı veri ve iletişim uzmanlarını da içerecek, büyük bir proje ile her iki dünyanın en iyisini elde edebiliriz. katedral çarşıya, olduğu haliyle, destek vermiş olur.

    2. dünya savaşı'nda düşmanlarımız insandı ve bu yüzden manhattan projesi gizli tutuldu (sovyetlerin sızmasını engellemiş de değil de). şimdi düşmanımız bir virüs, bu yüzden sırlara gerek yok.

    --- gelman'ın blog post'u ---
  • bazen problemlere cozum, bazen cozumlere problem aramaktir.
  • bilimsel araştırmaya başlamadan önce konunun gerçekten araştırmaya değecek bir konu olmasına ve sonuçlarının kullanılabilir olmasında dikkat edilmelidir. mesela kaçkar dağlarındaki sümüklüböcek faunasının sosyoekonomik durumu veya bursa-mudanya yolundaki sıkmacıların kullandığı peynir yüzdelerinin karşılaştırılması gibi araştırmalar ilginç sonuçlar doğurabilecek olsa da herhengi birşeye katkısı olmayacaktır. yanlış araştırma alanlarının tespiti yüzünden heryıl dünyada milyarlarca dolar ve kalifiye iş gücü kaybı yaşanmaktadır.
  • arastirma sureci

    1. problemi tanima
    2. literatur tarama
    3. hipotezleri olusturma
    4. arastirma yontemi belirleme
    5. veri toplama ve veri analiz etme
    6. bulgulari yorumalama
    7. rapor etme'yi

    icerir.
  • doktorların yaptıkları tıbbi gelişmelerde önemli rol oynayan araştırma türü.

    doldurduk, sözlük yazarı hocalarımızın anketini doldurup bilime bir katkımız olsun bari. *
  • sistemli veri toplama ve analiz etme işidir. yeni bir teori/kuram geliştirmek veya sınamak için de yapılır. fen bilimlerinde teori, sosyal bilimlerde kuram ismi tercih edilir. bilimsel araştırmanın en can alıcı noktası; problemi iyi analiz etmek ve amaç/larınızı başlamadan ortaya koymaktır.
  • işin içinde biri olarak gördüğüm, tübitak verileriyle de desteklenen durum:
    akademisyenlerimizin çoğunun bilimsel araştırma ve bilimsel araştırma yöntemleri konusunda zayıf olduğu.
  • rüyada bunla uğraşmak doğru yolda gidildiğine işarettir.
  • bir bilimsel araştırma sonucu: eğer aynı zamanda aksırır*, hıçkırır* ve gaz çıkarırsanız*, patlarsınız.

    da bilader hiç mi işiniz gücünüz yok bunu mu araştırıyorsunuz? bu söylediğiniz bilgi gerçek hayatta kimin ne işine yarayacak? aynı anda aksırıp, hıçkırıp, gaz çıkatabilen bir insan patlasın zaten lan. araştırmadınız ama hadi diyelim ki araştırdınız, bunun yolu yöntemi nasıldı bana bunları açıklayın mnskym? hangi yöntemleri kullandınız, güvenilirliğini kaç kez test ettiniz? patlamaya gönüllü insanlar buldunuz da, adama önce hıçkırık tutturup burnuna karabiber döküp hapşurmasını tetiklerken bir taraftan karnına bastırıp osurmasınımı sağladınız naptınız *mına koyayım?

    siz nasıl insansınız, siz nasıl bilim adamısınız, psikopatmısınız nesiniz anlamadım ki. bence hepiniz eski gücüne kavuşmak isteyen klise ve papa'nın adamlarısınız. bilimin güvenilirliğini ayaklar altına alarak, insanları tekrar kliseye çekmek istiyorsunuz ama bu benim gözümden kaçmadı. gönül ister ki bilimde de klisede ki gibi aforoz sistemi olsun ve sizleri bir daha bilime geri dönmemek üzere aforoz etsinler ama olmaz işte bir kere biliminde böyle saçmalıklar yok..
  • yaparken göbeğimin çatladığı, nereden başladım diye kendime saydırdığım ancak bir dergide yayın olunca "iyi ki yapmışım, şimdi de şuna başlayayım" diye gaza geldiğim tutku, hastalık :)
    şu pandemi döneminde ise iyice zorlar oldu, minimum temas nedenli online anket çalışması yapıyorum, bilim sevdalısı yazar arkadaşlar; baş ağrınız varsa 2 dk nızı ayırıp bir destek atsanız şu yazar kardeşinize?
    https://docs.google.com/…avmetgpt4oqih053a/viewform
hesabın var mı? giriş yap