• duşta söylemdiği vakit hayatın anlamını sorgulattıran, "you're the kind of girl..." kısmında fondaki sesin içinize işleyip endişeye düşürdüğü,çocuksu gibi görünen ama zamanla farklı yükler taşıdığına inandığım pink floyd eseri... art arda 12 kere dinlenilidiği vakit birinin sizin üzerinizde control+alt+del tuşları aradığına kanaat getirirsiniz.
  • turkcesi:
    bir bisikletim var. istersen binebilirsin ona.
    bir sepeti var, ve çalan bir zili
    ve onu guzel gosterecek her$eyi
    sana verirdim onu mumkun olsaydi, ama ben de odunç aldim.
    sen tam bana gore bir kizsin.
    sana her $eyi, her $eyi verebilirim eger bir$eyler istersen.
    bir bisikletim var. matrak bir$ey.
    onu açik. kirmizi ve siyah.
    aylardir bende o.
    eger guzel oldugunu du$unursen, o zaman sanirim bana da oyle gelir.
    sen tam bana gore bir kizsin.
    sana her $eyi, her $eyi verebilirim eger bir$eyler istersen.
    bir fare biliyorum yuvasi olmayan.
    nedendir bilmiyorum. ona gerald adini taktim.
    oldukça ya$landi, ama iyi bir fare.
    sen tam bana gore bir kizsin.
    sana her $eyi, her $eyi verebilirim eger bir$eyler istersen.
    bir suru zencefilli çorek adamim var.
    biri burda, biri $urda, bir suru zencefilli.
    birkaç tane al istersen. tabakta duruyorlar.
    sen tam bana gore bir kizsin.
    sana her $eyi verebilirim eger bir$eyler istersen.
    bir oda biliyorum ezgilerle dolu.
    bazilari uyanik, bazilari $angirtili. çogu saat tiktagi
    haydi diger odaya gidip çali$tiralim onlari.
  • eski türkçe'de kadın demektir.
  • ortasındaki senfonimsi çalar saat sesleriyle dikkat çeken, çocuk şiiri ve deliliğin bir karışımı..
  • sozler:

    i've got a bike. you can ride it if you like.
    it's got a basket, a bell that rings and
    things to make it look good.
    i'd give it to you if i could, but i borrowed it.

    you're the kind of girl that fits in with my world.
    i'll give you anything, ev'rything if you want things.

    i've got a cloak. it's a bit of a joke.
    there's a tear up the front. it's red and black.
    i've had it for months.
    if you think it could look good, then i guess it should.

    you're the kind of girl that fits in with my world.
    i'll give you anything, ev'rything if you want things.

    i know a mouse, and he hasn't got a house.
    i don't know why. i call him gerald.
    he's getting rather old, but he's a good mouse.

    you're the kind of girl that fits in with my world.
    i'll give you anything, ev'rything if you want things.

    i've got a clan of gingerbread men.
    here a man, there a man, lots of gingerbread men.
    take a couple if you wish. they're on the dish.

    you're the kind of girl that fits in with my world.
    i'll give you anything, ev'rything if you want things.

    i know a room full of musical tunes.
    some rhyme, some ching. most of them are clockwork.
    let's go into the other room and make them work.
  • eski dilde prenses anlamına gelen ad
  • syd barret'in sonradan sevgilisi olacak jenny spires için yazdığı şarkıdır. sanki hiç susmayan çalar saat sesleriyle bana pazar akşam üstlerini hatırlatan ardından unutturan abuk güzellik. kesin olan tek şey şudur bir şeylere anlam vermek niyedir ki.

    (bkz: black cat someting i can't explain)
  • eski bulgar türkçesinde, bey kızı anlamına gelir.
    (bkz: süyüm bike)
  • syd barett cok kafa ayni zamanda ne kadar zeki bir insan oldugunu belli eden bir şarki. ilk dinlediginizde ne bu cocuk sarkisi gibi falan diye dusunursunuz fakat sozler arasinda uyumu ve muzigin o surekli degisen tini sarkiyi donguyu almanizin an meselesi oldugunu isaret eder. sarkinin sonunda o urkutucu bolum biraz olsun size bernard hermann'in muzigini animsatir sahsen ben bunu fark ettim.
  • biraz da korkunç bir şarkıdır; çaresizlik, fedakarlık ve delilik gibi kavramların bu kadar neşeli bir şekilde kulağınıza gelmesi sizi tuhaf bir şekilde ürpertebilir.
hesabın var mı? giriş yap