• pek çok eleştirmenin de aynı fikirde olduğu gibi oğuz atay "beyaz mantolu adam"da, toplumun standart kabul ettiği davranışları sergilemeyen ve özgürce, içinden geldiği gibi yaşayan insanın toplum tarafından gördüğü baskıyı anlatmıştır. hiç konuşmadığı için deli olmuştur, beyaz kadın mantosunu ısrarla isteyip aldığı için sapık olmuştur, vitrinde mankenlik yaparken satışları arttırmaya yaramıştır ama onun istediği sadece kendinde "yaşamak"tır. ne yazık ki beyaz mantolu adam çok fazla şey istemiştir. toplum elbette ki bu kendilerinden farklı "ucube"den kendini, düzenlerini korumak için kurtulmalıdır. bir şey yapmalarına gerek kalmaz (!) denizde kaybolur beyaz mantolu adam...
    öykünün sonunda gözyaşlarıma hakim olamadım. oğuz atay beni hep çok etkilese de sanki bu öyküsü son noktasıydı benim için. tasvirleriyle bir film izliyormuş gibi izledim, okudum öyküyü.
  • beyaz mantolu adamın batışı titanik kadar heybetli olmuştur gözümde. oğuz atay dilin kendine has gücünü çok iyi kullanmış, ve insanda bir beyaz manto eşyasından çok daha fazla iz bırakan bir adam yaratmıştır.
  • karakterinde edward scissorhands'le benzeşen pek çok nokta bulduğum oğuz atay kahramanı.

    --- spoiler ---

    ikisi de toplumun alıştığı sıradan tipler değillerdir, ikisi de toplumu eğlendirdikleri ve toplumun işine yaradıklarıı sürece kabul görür, hatta baştacı edilirler ve ikisi de topluma tehdit olarak algılanmaya başlandıklarında acımasızca dışlanırlar, sonunda ikisi de geri dönmemecesine kaçarlar. halbuki en başta davrandıklarından farklı davranmamışlardır, ikiyüzlülük etmemişlerdir. ikiyüzlü olanlar diğer insanlardır.

    --- spoiler ---
  • beyaz mantolu adam' ı okuduktan sonra uzun süre hiçbir şey yazmamaya karar vermiştim, hatta hiç yazmamaya... böyle bir öykü vardı, yazılmıştı ve ben asla yazamayacaktım onu. öyleyse ne anlamı vardı ki yazmanın!!
  • oğuz atay'ın korkuyu beklerken adlı kitabının ilk öyküsü.

    yerleşik değerlere sırtını çevirmiş öyle ki kendini sessizliğe vurmuş bir adam.
    isyanı suskunlukta ve reddetmekte bulan beyaz mantolu adam
    bir adam susarak ancak bu kadar kendini ifade edebilir.kaygısızca...
  • ilk üç cümlesiyle beni vurmuş olan oğuz atay hikayesi. belkide en güzeli.

    "kalabalık bir topluluk içindeydi. başarısızdı. parası yoktu."
  • cami avlusu ile denize yürüyüp kaybolduğu zaman arasında başına gelenler ve başından geçenler aslında koskoca ömrümüzde yaşadıklarımızın bir özeti gibidir.

    avuç açıp az sonra hamallık yapması, üzerinden geçinilmesine müsaade etmesi, daha önce hiç sahip olmadığı güzel bir şeye sahip olma hevesinde o şeyin doğru veya yanlış olmasının öneminin olmaması ve sonunda kendi ayaklarıyla gittiği bir ölüm.

    peşinden gittiği halde uzaklaşmasına engel olamayan gencin de dediği gibi '' amma da hikaye'' ha.
  • bunu seven bunları da sevdi ya da tam tersi.

    (bkz: l'etranger)
    (bkz: aylak adam)
    (bkz: anayurt oteli)
  • sıradan birinin sıradışı toplumsal linci...
  • sadece varolan, konuşmayan, tepki vermeyen, düşüncesi yansıtılmayan bir karakter.
    hikayenin bu noktada bana hissettirdiği de sadece varolan bir insanın, toplum tarafından nasıl hedef olduğu, toplumun onun üzerinde kendi duygularını nasıl tatmin ettiği ve toplumun sadece bir kütle olarak ona karşı göstermiş olduğu istemezlik, hazmedemezlik, tahammülsüzlük tepkisidir. hikayenin sonunda ise düşüncesini bilmediğimiz meczup gibi tasvir edilen karakterimizin intiharını dinlemekteyiz.
    öyle ki biraz düşünüldüğü zaman, toplumun genel davranış bozukluklarının hedef alındığı ve iğnelendiği düşünülebilir. çünkü, muhtemel olarak hikayenin anlatıldığı kısa süre içerisinde karakterin yaşadıkları, kimseye karşı bir fiili olmayan karakterin intiharı için tetikleyici unsurlar barındırmaktadır. beyaz mantolu adam'ın düşüncelerini tahmin edebilmek ise kimi insanlar için pek de zor değildir.
    özetle, yine oğuz atay'dan topluma karşı bir eleştirinin hikayesidir.
hesabın var mı? giriş yap