• 3,5 yaşında bir kızım var.
    2 yaşına yaklaşırken, yaklaşık 18 aylıkken, bir sağlık sorunu olduğundan şüphelenmeye başlamıştık.

    günlerce, haftalarca içim içimi yedi.
    alanında yetkin, güvenebileceğimiz bir doktor aramaya başladım. gece gündüz şüphelendiğim hastalıkları araştırdım durdum uykusuz, sabahlara kadar. gün içinde ağlama nöbetleri geçiriyordum, "ya şuysa, ya buysa" diye. gerçekten teşhis konmuş gibi kahrolup karalar bağlıyordum.

    belirsizlik, kızımın nesi olduğunu bilmemek hasta etmeye başlamıştı beni.
    nihayet güvendiğimiz ve içimize sinen referansları olan bir hekim bulduk.
    1 günlük değerlendirmelerden sonra tanı kondu.
    tüm hayat kalitesini etkileyecek, belki de hepimiz gibi normal bir hayatı olmasını engelleyecek bir hastalıktı. belki hiçbir zaman okula gidemeyecekti, yaşıtları gibi güle oynaya büyüyemeyecekti belki. tüm bunlar olasılıklar içindeydi.
    ama içim rahatlamıştı!
    doktor karşımızda tanısını söylediğinde ağlamaya başlamıştım.
    "sizi üzdüm..." demişti, bilmiyordu ki rahatlama ve neredeyse mutluluk ağlamasıydı o. saçma gibi geliyor değil mi, bu berbat hastalığı duyduğumda mutluluktan ağlamam?

    halbuki tam hissettiğim şuydu:
    o belirsizlik içinde, müthiş keskin bir çaresizlik hissediyordum. çocuğuma nasıl yardım edeceğimi, onu nasıl mutlu edeceğimi, nasıl iyi hissettireceğimi bilmemekten gelen korkunç bir eli-kolu bağlı olma hissiydi içimi yakan. sanki karşımda yok oluyordu, ve ben hiçbir şey yapamıyordum, ne yapacağımı bilmiyordum.

    ama teşhis konur konmaz, tüm o çaresizlik bitti.
    artık karşımda göremediğim bir hayalet değil, kanlı canlı bir canavar vardı ve gözümle görüp dokunabiliyordum. dokunabiliyorsam, öldürebilirdim de.

    normalde anne-babaların duyduğunda haftalarca depresyona girdiği bu haberi aldıktan sonra, çevremin beklediği gibi kabuğuma gömülüp yas tutmadım. hatta kendimi bile şaşırtacak derecede motive ve kararlı, umutlu bir şekilde başladım tedavi sürecine.
    büyük ihtimalle o matem sürecini, teşhise kadarki süre içinde o günlerce yaşadığım ağlama nöbetlerinde zaten geçirip atlatmıştım.
    teşhisle gelen rahatlama ile, artık ne yapmam gerektiğini biliyordum.

    teşhisten bu yana tam 2 yıl geçti.
    minicik kızım, bu hastalığı tamamen yenecek olduğunun ilk sinyalini evvelsi gün verdi bize.
    bu 2 yıl boyunca motivasyonumu hiçbir şekilde kaybetmemiş oluşumun sebebini bilmiyorum. kendiliğinden oldu çünkü. gazetelerde falan okuduğumuz, "hayatını hasta çocuğuna adadı" haberlerindeki annelerin, insanüstü kahramanlar değil sadece "anne"olduklarını öğrendim. çünkü onlardan biriyim.
    bunu sen yapmıyorsun, hayat yaptırıyor. çocuğuna duyduğun sevgi yaptırıyor. kendiliğinden oluyor.

    "belirsizlik" denen şey, bir insanı içinden, ciğerinden kemiklerinden başlayarak kemirip un-ufak edebilir. edebiliyor...
    bazen en duymaktan korktuğun haber bile, belirsizlikten daha iyi gelebiliyor.
  • hem çook rahatsız hemde avantajlı bir hal.
    hiç bir şey başlamamıştır herşeyin olabilme şansı vardır.
    aynı zamanda ne olucağını bilememek sizi deli eder.
  • bir insana yapilacak en buyuk iskencelerden biri, onu belirsiz bir duruma sokup bekletmek sanirim. kafada milyonlarca soru isaretiyle debelenir durursun. hayatini netlikler uzerinden sekillendiren biri icin defarca olup dirilmektir. beyin durur, vucut fonksiyonlari aksar, konusamaz olur. katil durumun farkinda bile degildir oysa.
  • belirsizlik koyu, zifiri bir denizde akıntıya karşı yüzmeye çalışmak gibi. bilinmezliğin ürperten ihtişamı "belki" seçeneğinin albenisi ile birleşerek insanın ruhunu süresiz alıkoyuyor. gölgelerden korkuyorsun ama "muhtemel" saadetlere de özlem duyuyorsun. ne aradığını biliyorsun, ne umduğunu buluyorsun.
    deli bir sürüklenişin koynundasın.
    sen küçük, deniz büyük. kendi tufanını yaşıyorsun. çaban bezginliğine yenik düşüyor; aklın ister istemez "benden bu kadar!" diyor. sabrın çözüldüğü için hevesin canından beziyor, yorgun düşüyorsun. gözlerin bir kıyı arıyor. boşluktasın. duruyor, öylece duruyorsun.
    sonra başını kaldırıp etrafa baktığında; uzak ama çekici ihtimallerin gecenin karanlığında tıpkı birer yakamoz gibi parıldadığını görüyorsun. ve o parıltıların hatrına "ortam şahane!" diyerek yüzmeye devam ediyorsun.

    belirsizlik çetrefilli, berbat ama aşılabilir bir şey. hepimiz iyi yüzebiliriz yeter ki deniz izin versin..
  • "sana doğru iniyordum
    ve sen bana doğru yükseliyordun
    her akşam bizi yaklaştıran boşlukta
    o adını anmaya çekindiğimiz şeyin gölgesi
    ve ışığı vardı yolun üstünde."
    (andre verdet, "seçme şiirler"den)
  • belirsizlik yoktur.

    insanoglunun zeka ve bilgi seviyesinin yeterli olmamasi sonucu kendisi için hesaplanamaz derecede karisik olan olaylarin sonucunu tahmin edememesi belirsizlik kavramini dogurmustur.

    söz gelimi yarin ki hisse fiyatlari bizim için su anda belirsizdir çünkü hisse fiyatlari milyonlarca insanin alim-satim kararlari sonucu olusur ve bu insanlarin alim-satim kararlarini yine zilyon tane degisik haber tetikler. yani hisse fiyatlari milyonlarca degiskenden ibaret fonksiyondur. fakat eger biz bütün bu degiskenlerin degerlerinin her hangi bir an için sonsuz hassasiyette bilebilseydik ve sonsuz hassasiyette islem yapabilen bir hesap gücümüz olsaydi herhangi bir an için hisse fiyatlarini bilebilirdik.

    bu örnekten hareketle, örnek uzayi bütün evren olarak genisletirsek; evrenin herhangi bir anda durakladigini* düsünün, evrenin o anini ifade eden zilyon kere zilyon tane degiskeni ölçtügümüzü ve bütün bu degiskenler arasindaki yine zilyon tane fonksiyonu bildigimizi düsünün, iste o an evrende belirsizlik kalkmistir. yarin sözlükte açilacak basliklardan tutunda, trafik kazasinda ölecek insanlara kadar hersey hesaplanabilir. belki de allahin gelecegi bilmesi böyle bir hesap gücünün ifadesidir.

    aslinda buraya kadar pek etkileyici olmayan bu iddia, söyle yeni bir çikarimla ilginç bir hal aliyor.

    bütün herseyi siki siki kurallarla ifade edilen bir evren varsa, o zaman taa en basindan beri bugün olacaklar belliydi. yani biz insanlar evrenin geri kalani gibi vücudumuzun her hücresiyle taa evren kurulurken olusmus fizik kurallarina tabi oldugumuz için, aslinda farkinda olmadan sadece bize biçilen rolü oynuyoruz. hepimiz güya davranislarimizi seçerken özgürüz ama esasinda dogdugumuz ani birakin evren ilk olustugundan beri ne yapip ne yapmayacagimiz belli.

    peki bu durumda bizim seçimimiz olmayan bu davranislar için neden sorumlu tutuluyoruz ? iste orasi muamma. belki evrende sandigimiz gibi hersey tam belirli degil belki mikro bazdaki heisenberg belirsizligi makro bazda da geçerlidir. belki insanoglunun davranislarina sadece beyin degil newton fizik kurallarindan bagimsiz ruhani güçlerinde etkisi vardir. bilemiyoruz.

    iste tek bildigim yazimin basinda dedigim belirsizlik yoktur lafinin yalan oldugudur. gördügünüz gibi belirsizlik yoktur lafini bile ispat etmek için 3 paragraf yazinin sonucu belirsizlige dayaniyorsa belirsizlik vardir. doya doya yasayin belirsizligi. sanki herseyi bilseydiniz daha mi iyi olacakti yani ?
  • içinde kaybolunursa insanı çıldırtmaya muktedirdir. sonsuz bir ihtimaller evreninde boğulmamak, kafada sürekli gerçekleşmesi mümkün (olumlu veya olumsuz) senaryolar yazıp bu senaryoların içinde kaybolmamak için sanırım tek çare şimdiki zamana sığınmak. şimdiki andan medet ummak. bir çin atasözü var, arada belirsizlikten kafayı yiyecek hale geldiğimde kendi kendime tekrar etmeyi sevdiğim:

    "sen dakikalarla ilgilenirsen, yıllar kendi başlarının çaresine bakabilirler. "

    bir de, belirsizlikten dolayı stres altındaysanız mindfulness hakkında biraz bilgilenmek, meditasyon yapmaya çalışmak çok faydalı olabilir. amerika'nın pek çok seçkin üniversitesinde (ki bunlar öğrencilerinden hep yüksek performans bekleyen, rekabetin çok fazla olduğu, dolayısıyla da öğrencilerde depresyon ve panik bozukluk oranlarının yüksek olduğu üniversitelerdir) bedava mindfulness meditasyonu dersleri verilir. ben kendi okulumda beş haftalık bir kursa katılmıştım ve çok faydasını görmüştüm. ingilizce bilenler başlangıç için ucla'deki öğrenci sağlık merkezinin şu linklerine bakabilir:

    http://marc.ucla.edu/mindful-meditations

    "bilinç akışınız, içinde sayısız düşüncenin olduğu hızla akan bir ırmaktır. farkındalık meditasyonu ise, o ırmağa düşüp, akıntıya kapılıp paniğe gark olmak, mutsuz olmak, kötümserleşmek yerine ırmağın kıyısında sakince oturup, yargılamadan akan suyu izlemektir."
  • sipariş verdiğiniz yemekten, marketten aldığınız pakete, kapıcının çöpleri topladığı saate dek her anı standartlaştırılmış modern dünyada insanların karşılaştıklarında yoğun stres altında kaldıkları öngörülemeyen durum.

    yalnızlığın da bir sebebi belirsizliktir. çünkü ne ile karşılacağımızdan emin olduğumuz standart dünyada insan henüz tam anlamı ile standartlaştırılamamıştır. haliyle bir insanı tanımak risklidir ve belirsizlik içerir. belirsizlik ise sadece spor müsabakalarında yani sonucunu bilmediğin maçlarda güzeldir.

    yeni nesildeki dünyayı gezme hırsı da ironik bir gerçeği ortaya çıkarır. günümüzün en önemli cesaret göstergesi kimseye bağlı olmadan kaçabilmektir. bir insanın sorumluluğunu alabilmek ve karşılıklı bağımlılık oluşturmak ise günümüz insanı için uzak durulması gereken bir ortamdır. bu sebeple kimsenin giremediği yalnız dünyalarda arkadaşlar eğlenmek ve iyi fotoğraf vermek için gereklidir. sınırları bellidir.

    dünyayı geziyoruz ama yalnızız. gittiğimiz yerlerde alışık olduğumuz yemeklere sığınıyoruz. kendi başımıza çok güçlü olduğumuzu sanıyor, hayatın ilk rüzgarında yıkılıyoruz.
  • bir süre öncesine kadar epey kafa yorduğum, epey mesai harcadığım kavram.

    sonunda anladım ki bir şeyleri belirli kılmak diye bir şey yok. insanın olduğu yerde kesinlik diye bir şey yok çünkü. bir şeyleri belirli kılmaya çalışmak da büyük bir kibir aslında. dünyanın etrafımızda döndüğü yanılgısından başka bir şey değil. ama hayatımızın olumlu olumsuz manada alt üst olabilmesi tek bir değişkenin gücüne bağlı. ne kadar planlar yapıp umutla beklesek de yaşananlara şahit olmaktan başka bir şey gelmiyor elimizden. sadece sonuçlarını gördüğümüz hayatımızda tüm olasılıkları hesap edemeyeceğimize göre anları heba etmenin lüzumu ne?
    nietzsche bile "şüphe değil kesinliktir insanı deli eden" demişse vardır bir bildiği.

    gelsin hayat bildiği gibi, biz yaşamaya bakalım.
  • "neyi bitiriyoruz, neyi başlatıyoruz
    neyi bekliyoruz, bilmem ki"*
hesabın var mı? giriş yap