• ortaokuldayken** bana şöhreti tattıran şarkı!

    yıl sonu gecesine hazırlanıyoruz. hem oynanacak tiyatroda başroldeyim, hem sesim mikrofona çok uygun diye gecenin sunucusuyum. arif susam bir, ben ikiyim o yıllarda. öyle bir popülarite hali. gece için şarkı yarışmaları yapılmış, her dalda birinciler belli olmuş ve onlar da provalara geliyorlar bizimle. herkes büyük salonun bir köşesinde işinin gereğini yapıyor, çılgınlar gibi hazırlanıyoruz. yarışmada belalım'ı söyleyerek birinci olan kız provada. orkestrayla beraber şarkıyı çalışıyorlar. orkestra dediğim de bildiğin org. hani onlar çıstak çıstak her telden çalıyor ya, ondan orkestra dedim ben, aklın karışmasın. fakat o da ne? kız şarkıyı söyleyemiyor! yarışmada sezen'i kıskandıran kız saçmalıyor! ben de motive etmeye çalışıyorum; sakin ol, bak şöyle söyle diye. o ara orgu çalan adam "sen söylesene şu şarkıyı bi" diyor bana, saf saf şakıyorum ben de. ve adam diyor ki "tamam. gecede şarkıyı sen söyleyeceksin." kız için çok üzülüyorum. gerçekten hem üzülüyor hem de mahcup oluyorum. niyetim asla bu değil çünkü. ama şöhret işte baldan tatlı. hele de rejisörün evine uğramadan.

    eve gelip anneme söylediğimde yüzündeki ifadeyi anlatabilmeyi çok isterdim. ha annemin "allahım rezil olucaz cem-i cümleye" paniği ha da farda kalmış tavşan paniği. "noolur bi kere söyle de duyayım" dedikçe "bunlar boş hayaller bebeyim, sen kızını sahnede göreceksin" tribi atıyorum anneme.

    ve o gece geliyor...

    sunuyorum,
    oynuyorum,
    söylüyorum...

    allahım izninle geliyorum.

    sahneye çıktığımda şarkıyı söylemek için, annemle göz göze geliyoruz. limonla muz arası bi tonu var suratının ve rezil olmamak için okuduğu dualar suratıma çarpıyor. başlıyorum ben;

    uçurum uçurum gözlerine baktığım sensin...
    ( ya anne bak hele bi gözlerime!)

    prangalarca boynuma taktığım sensin...
    ( hani söyleyemezdim?)

    dağ gölleri gibi gibi hasret çektiğim...
    ( arıya bile dememişler uçamazsın diye, ayıp senin yaptığın)

    her gece uyku diye yattığım sensin...
    (allah allaaah!!)

    ilk nakarat bittiğinde tüm salon ayakta alkışlamaya başlıyor. çılgınlar gibi, sahnede sezen varmış gibi, sanki bülent ersoy ablanız kurban olsun size demiş gibi. şaka gibi! ondan sonrası cümbüş zaten. okul programı olmasa, salak bir öğrenci olmasam o gece kim indirebilirdi ki sahneden? kralı gelse alamazdı mikrofonu elimden, o kıvama gelmiştim çünkü.

    bu entry beni nerelere sürükledi şimdi... hadi günah çıkaralım:

    - bu şarkıyla birinci olan kız... inan sen çok güzel söylüyordun, ben isteyerek yapmadım. ama itiraf edeyim severek yaptım.

    - şöhret beni hiç değiştirmedi.
  • belalım gibi arabesk bir laf ancak bu kadar güzel şarkıda böyle bir anlama bürünebilirdi. sözleri` : muhtemelen vardı ama yazar uçmuş`

    uçurum uçurum gözlerine baktığım sensin
    prangalarca boynuma taktığım sensin
    dağ gölleri gibi, gibi hasret çektiğim
    her gece uyku diye yattığım sensin

    yanarım, yanarım tutuşur
    yanarım kavurur ateşim
    seni de beni de belalım
    yanarım, yanarım tutuşur
    yanarım kavurur ateşim
    seni de beni de belalım, ah belalım

    gün değmemiş ormanlarda yittiğim sensin
    ömrüme ömür diye kattığım sensin
    deli deli boranlarda aç denizlerde
    teninin tuzunu canım tattığım sensin

    yanarım, yanarım tutuşur
    yanarım kavurur ateşim
    seni de beni de belalım
    yanarım, yanarım tutuşur
    yanarım kavurur ateşim
    seni de beni de belalım, ah belalım

    damga damga göğsüme vurduğum sensin
    öfke dolu şehirlerde bulduğum sensin
    yer nerede, gök nerede, ben neredeyim
    diye diye sınırlara geldiğim sensin.

    yanarım, yanarım tutuşur
    yanarım kavurur ateşim
    seni de beni de belalım, ah belalım
  • 89 yılında bana pranga kelimesini öğreten şarkıdır.
    boyna takılan prangaların anlamını öğrenmem ise çok sezen aksu şarkısı aldı.
    ayrıca onun yorumu böyle, şunun yorumu şöyle şeklindeki entryileri gerzekçe buluyorum. belalım sezen aksu'dur nokta
  • sezen aksu, zülfü livaneli, onno tunç, attila özdemiroğlu ve erkan oğur'un bir araya geldiği mucizevi şarkıdır. ve elbette kimselerin çaldığına benzemeyen güzelim klarneti ve kemanıyla mustafa süder, gitarıyla erdem sökmen, davuluyla cezmi başeğmez.

    ama bir de pek bilinmeyen turhan yükseler düzenlemesi vardır, bağlamalı senfoni orkestralı.. o ilk sade halinin yerini tutamasa da.
  • yorumculuğunun olgunluk döneminin başında diyebileceğimiz bir zaman diliminde müslüm gürses de seslendirmiş şarkıyı. böyle mükemmel sözler baba'nın dudaklarından çıkıyorsa eğer yorum yapmaya ne gerek, dinletir, hüzünlendirir, ağlatır.
  • "uçurum uçurum gözlerine baktığım sensin."
  • yer nerede, gök nerede, ben neredeyim
    diye diye sınırlara geldiğim sensin

    dizeleri ile beni bitiren efsane şarkı.özellikle ilk dizeyi duyunca allah allah diyip gaza gelmiştim.sonra devamı olan 2. dizeyi duyunca yuh artık demiştim.olay orda bitmiştir.
    insan karamsar bi hava içinde kendini kaybettiği zaman ayrı bi güzel oluyor.
  • geceleri dinlenmemesi gereken şarkıdır. yakar, kavurur, tutuşturur.
  • "teninin tuzunu canım tattığım sensin"
  • şarkının anlam kazanması için gerçekten sevilen ve ulaşılamayan bir insana aşık olunması gerekir.normalde güzel denilen bu sezen aksu şarkısı o zaman insan için gerçek bir anlam taşır.insanı berbat hallere sokabilir.
hesabın var mı? giriş yap