• öldüğünde dracula filminde giydiği kostüm ve pelerinle gömülmüştür.
  • 1920 yılında berlin’de karl may’in şeytana tapanlar romanının sinema uyarlaması için onu keşfeden kişi muhsin ertuğrul‘dur.
    macar oyuncu bu başrolden kazandığı para ile amerika’ya doğru yol alır ve drakula olur.
  • dracula filmlerinin vazgeçilmez figürü.boris carlof ile bu konuda büyük bir rekabeti varmış.tim burton ed wood filminde adına bir saygı duruşu yapmış sanki.
  • onu efsane yapan repliklerinden en meşuru şu şekildedir. ''ev? benim bir evim yok. avlandım...aşağılandım...bir hayvan gibi yaşadım. benim evim bu orman! ama dünyaya onun efendisi olabileceğimi göstereceğim. kendi yarattığım mükemmel insan ırkı sayesinde; atomik süper insan ırkı ,dünyayı fethedeceğim."
  • bela lugosi, siyah beyaz korku kuşağının, bir devre imza atmış klasik korku filmlerinin kültleşmiş aktörlerindendir. dracula karakterine hayat vermiş ve ikonik pelerinli, macar* aksanlı ingilizceyle konuşan kont dracula figürünü zihinlere nakşetmiş bir oyuncudur.

    asıl adı béla ferenc dezso blaskó'dur. erdel yani transilvanya macarlarındandır. o filmlerden, kitaplardan aşinası olduğumuz meşhur transilvanya'nın yakınlarında, lugoj* şehrinde 1882'de doğmuştur, soyadını da sonradan buradan alır. doğduğu tarihte burası avusturya-macaristan
    imparatorluğu'na bağlıdır, 1920'de trianon antlaşmasıyla romanya'ya bırakılan yerlerdendir. gençlik yıllarından itibaren tiyatroyla uğraşıyor, sinemayla ilgileniyor ki o dönem sessiz filmler var malum, macar filmlerinde figüranlık yaptığı biliniyor.

    birinci dünya savaşı'nda avusturya-macaristan ordusunda görev yapıyor. siyaseten kuruluşunda yer aldığı sendikadan dolayı, tam da macaristan sovyet cumhuriyeti'nin (1919'da) yıkılmasından sonraki devrede filmlerde oynaması yasaklanıyor. almanya'ya iltica durumu oluyor, burada bazı filmlerde oynuyor. sunay akın, "hayal kahramanları" kitabında anlatır kendine has o güzel ifadeleriyle, muhsin ertuğrul'un "benden sonra tufan olmasın" adlı otobiyografisinden aktarır: lugosi, almanya'dayken muhsin ertuğrul'la tanışmış. tiyatroyla tanıyoruz üstadı ama muhsin ertuğrul'un sinema çalışmaları da var, 1920'lerde almanya'da ilk sinema filmi çekimlerini gerçekleştiriyor. (meraklısı için tafsilatı: bahsi geçen kitaplardan yahut internette öteki sinema sitesinde "bela lugosi türk filminde oynadı" adlı 2008 tarihli yazıdan okunabilir ki, bu bahsettiğim yazı da meşhur sinema dergisi "geceyarısı sineması"nın 2002 sonbaharında 15. sayısında yayınlanan -muhtemelen kaya özkaracalar'ın yazdığı- yazıya atıfta bulunmaktadır)

    bela lugosi, almanya'da fazla durmuyor, amerika birleşik devletleri'ne göç ediyor. bir süre işçilik yapıyor, sonra da new york'ta macar göçmenlerin kurduğu bir tiyatroda çalışmaya başlıyor. 1920'lerin sonuna geldiğimizde, bram stoker'ın dracula romanının biraz değiştirilmiş haliyle bir tiyatro versiyonunda rol alıyor. hamilton deane ve john l. balderston'ın 1924 tarihli dracula oyunundan uyarlanmıştır film. bu metin, bram stoker'ın 1897 tarihli dracula romanının tiyatroda oynanabilecek bir uyarlamasıdır. bela lugosi, macar aksanlı ingilizce konuşması ve o karakteristik çehresi ile, bu ilk dracula performansıyla göz doldurur. 1930'da universal pictures bu oyunun haklarını satın alır filmleştirmek üzere. oyuncu seçmelerinden galibiyetle çıkan lugosi burada kont dracula'yı canlandırıyor ve 1931'deki bu siyah beyaz dracula uyarlamasıyla ikonik dracula figürü haline geliyor. dracula denilince en alakasız insanın bile aklına pelerin giyen, doğu avrupa'da bir şatoda yaşayan, aksanlı ingilizce konuşan vampir tipinde, stoker'ın kalemi kadar lugosi'nin performasının da etkisi vardır.

    tarihin cilvesi, o kadar başarılı bulunuyor ki aynı stüdyonun frankenstein uyarlaması için de canavar rolü teklif ediliyor. fakat lugosi ağır makyajlı olduğu ve sürekli hırladığı için bu rolü reddedince, bugün hepimizin tanıdığı bir diğer ikonik korku figürü, meşhur frankenstein canavarına hayat veren boris karloff rolü alıyor.

    bela lugosi başka korku filmlerinde de oynuyor. hatta bir frankenstein canavarı performansı da oluyor, 1943 yılında frankenstein meets the wolf man filminde. ömrünün sonlarına doğru az bilinen daha düşük bütçeli filmlerde oynuyor ki tim burton'ın ed wood filminde martin landau'nun muhteşem performansından hatırlanacaktır. 1956'da öldüğünde, ailesinin isteği üzerine dracula kostümüyle, o meşhur peleriniyle birlikte defnedilir.
  • "home. i have no home. hunted, despised, living like an animal. the jungle is my home. but i will show the world that i can be its master! i will perfect my own race of people. a race of atomic supermen which will conquer the world!"

    bride of the monster'da yer alan ve tim burton'ın da ed wood'da canlandırdığı bu repliğin olduğu sahne belki de lugosi'nin kariyerinin doruk noktasıdır. bunda, 1919 yılında anavatanı olan macaristan'dan kaçmak zorunda kalmış olmasının da etkisi vardır.

    lugos'lu bela, bir bauhaus şarkısında da defalarca söylendiği üz're, ölmüştür, yukarıdaki repliği söyledikten bir yıl sonra.
  • oldukten sonra bile ed wood lugosi nin dublorunu kullanarak filmlerinde o oynuyormu$ gibi ismini kullanmi$tir..oynadigi son film olan bride of the monster da artik uyusturucudan mahvolmu$ bir lugosi goruruz..b movie lerin yetenekli aktoru.
    (bkz: aglamak istemek)
  • frankensteinda karloffun rolü ilk önce bela lugosiye teklif edilmiş ama lugosi karakterin hiç konuşmayıp sadece hırıltılar çıkardığını ve çok makyajlı olduğunu öne sürerek karizmam dağılır demiş ve reddetmiş.
    karloffla çekilen film o kadar başarılı olunca kıskandı mı bilinmez
  • tanidigimiz en haysiyetli oyunculardan ve en sehvetli junkie'lerden biri. her ne kadar sehvet ve junkie kelimeleri yanyana geldiginde igreti dursa da.
  • (bkz: white zombie)
hesabın var mı? giriş yap