• yatakta edilen dua.
  • annem gözyaşları için ekmek kırıntısı gibi değerlidir derdi.

    üstüne basıp geçenlerin çarpılışını görmek için bekliyorum seni....
  • beddua en az dua kadar gerçektir ve beddua içten* edildiğinde evrenin güç dengesini değiştirebilecek kadar yoğun ve akışkan bir şeydir ki tüm dinlerce dua teşvik edilirken ,duanın kardeşi beddua menedilir "içten"*/"güçlü" ellerde kötüye kullanılmasın diye.oysa insanlar bilmezler mi ki dua da ancak zıttıyla vardır.yin yang gibi.
    içinden geçirdiğini evren değil eline; istediği anda avucunun içine bırakan şanslı bir insan olarak, hak edene "ah" ettiğimde gayet hedefi tutturduğumu gözlemlediğim ve artık bundan korkmamayı öğrendiğim ; kısaca bir nevi kozmik sopadır benim için beddua, şaşmaz bir adalet terazisinin yang kefesine ağır basıp yin'e ivme veren cinsten.
  • işgüzar savcıların girişimleri ve buna ilişkin gazete haberleri yüzünden adam akıllı bilgilendirme yapma gereği duydum:

    yargıtay hukukk genel kurulu e:2001/9-1066 k:2001/1095 t:05.12.2001

    "işyerinde şef olarak çalışan ve işyeri ortaklarından güldenin adak olarak işyerinde kestirdiği kurbanın ciğerini aşçı olan davacıdan pişirmesini istediği işyeri sekreteri hülya hanımın ciğerde kist olduğunu söylemesi üzerine bir tanığın ifadesine göre "yiyen ölür mü" başka bir tanığın ifadesine göre ise "yiyen ölsün kanser olsun inşallah" dediği bu nedenle hizmet akdinin işveren tarafından feshedildiği anlaşılmıştır. davacının görevi dışında olan bir işin yaptırılmasına sinirlenerek bu sözleri sarfettiği, alınan sözlerin sataşma, doğruluk ve bağlılığa uymayan iş kanununun 17/ii. maddesinde sayılan hallerden olmadığı kabul edilmelidir. zira fesih en ağır ceza olup 6 yıldan fazla işyerinde çalışan bir işçinin hakaret niteliğinde olmayan fevren söylenmiş kötü temenni niteliğindeki sözlerinin daha hafif bir ceza ile tecziyesi gerekirdi. bu sonuç işçiyi koruma ilkesinin de bir gereğidir. bu nedenlerle ihbar ve kıdem tazminatı isteklerinin kabulü gerekirken reddi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir." "hukuk genel kurulu'nca da benimsenen özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır."

    yargıtay ceza genel kurulu e: 2001/9-132 k: 2001/155 t: 03.07.2001

    "hala çıkıp toplumun karşısına konuşabiliyorsan, hala o insanlarda seni alkışlayabiliyorsa bizim diyeceğimiz bir şey yok, seni de cumhurbaşkanı seçerlerse o parlamentonun allah belasını versin ne diyeyim." şeklindeki sözleri sarfetmiştir. sarfedilen "allah belasını versin" sözleri tanrısal ceza dileme, beddua anlamında olup, tahkir ve tezyif içerdiğinden sözedilemez.

    bu itibarla parlamentonun tüzel kişiliğini tahkir ve tezyif suçu unsurları itibariyle oluşmadığından yargıtay c.başsavcılığının bu suça yönelik itirazının reddine karar verilmelidir.

    sanığın yine aynı toplantıda ve aynı koşullarda; dönemin cumhurbaşkanına yönelik, "ne diyeyim öyle toplum gel, bir eline pengirşeh şapkayı alıp fötr şapkayı milli manevi değerlere bağlı bilmem ne falan bir gel o şapkayı alıp kafana nasıl geçiriyoruz" sözlerinin cumhurbaşkanına gıyabında hakaret suçunu oluşturduğuna ilişkin ikinci itiraz nedenine gelince;" ... "bu açıklamalar ışığında sanığın cumhurbaşkanına yönelik olarak söylediği, "bir gel o şapkanı alıp kafana nasıl geçiriyoruz" sözü konuşmanın bütünlüğü nazara alındığında; cumhurbaşkanının şeref ve haysiyetini incitici nitelikte olmayıp, tekrar seçilmesinin uygun olmayacağını vurgulamak için kullanılmıştır. kaldı ki belli kamusal görevlere aday olanların, tüm yönleriyle değerlendirilmesi, eleştirilmesi demokratik toplum düzeninin gereklerindendir, hatta böyle bir eleştiri ve değerlendirme de kamu yararı bulunmaktadır."

    yargıtay ceza genel kurulu e: 1978/2-11 k: 1978/56 t: 20.2.1978

    hakaret suçu ( hukuk mahkemesinde ücreti vekaletin ödenmesi talebiyle açılan davada davacı avukata topal diye hitap eden sanık )

    topal kelimesinin hakaret niteliğinde bulunmasi ( hukuk mahkemesinde davalının duruşma sırasında sakat davacıya hitaben söylediği )

    özet : hukuk mahkemesinde davalı olan sanığın, davacının yalan yere yemin edebileceğini söyledikten sonra "bir ayağı sakat, öteki de sakat olur, inşallah çeker..." demesi ve "topal" diye seslenmesi halinde beddua sınırı aşılmış ve hakaret suçu oluşmuştur.

    "sanığın, hukuk mahkemesinde davalı sıfatiyle davacıyı kastederek sarfettiği ileri sürülen ve kabul edilen "bir bacağı sakat, inşallah sağlam bacağı da sakat olur, çeker" sözlerinin beddua niteliğinde olup şeref ve haysiyeti ihlal kastını taşımadığı cihetle suç unsurlarının oluşmadığı düşünülmeyerek sanığın hükümlülüğüne karar verilmesi, yasaya aykırıdır... ) biçimindeki gerekçesiyle bozmuş, mahkeme ise, sanığın davalı sıfatiyle yargılandığı hukuk mahkemesinin aleni duruşmasında, müdahil avukat kaya'ya sarfettiği sözlerin, müdahil davacının vakar ve haysiyetini ihlal edici nitelikte bulunduğunu ve sanığın bozma ilamında açıklanan sözlerin dışında bir ayağı sakat olan müdahile ayrıca topal dediğinin şahit ali'nin duruşmanın 8.5.1975 günlü oturumdaki şahadetinden anlaşıldığı ve bu sözün açıkça hakaret teşkil ettiğini ileri sürerek eski hükümde direnmiştir.

    anlayacağınız, bu davada beddua yüzünden değil, bir bacağı sakat kişiye topal denmesi yüzünden hüküm kurulmuştur.

    gördüğünüz üzere, bir kişiye beddua etmek tek başına tazminat veya ceza sebebi olacak nitelikte değildir ama ana avrat dümdüz gittiğiniz bir konuşmanın bir yerinde bela da okuyorsanız biliniz ki bedduanız yüzünden değil, muhtemelen diğer sözler yüzünden hakaret edildiğine hükmedilir.
  • bize hep geri döner diye öğretilen ama sizi temin ederim ki geri dönmeyen şey. şimdi ister inanın ister inanmayın ama bir güç var kesinlikle. belki siz karma dersiniz veya sadece olasılıkların rastgele olarak gerçekleşmesidir yaşananlar, sizinle ilgisi bile yoktur olanların, bilemiyorum. ama canınız çok yandığında, hakkınız yendiğinde, alın terinizden çalındığında, istismar edildiğinizde intikamınız alınıyor bir şekilde. ya da olasılıklar öyle şekillerde vuku buluyor ki siz intikamınız alınmış gibi hissediyorsunuz. güzel, çok güzel oluyor.
  • en insafsız olanı şudur misal;

    "yatağındaki ile yüreğindeki bir olmasın..."
  • tuttuğuna inandığım dua çeşididir.

    insan bazen diyor ki ya nolcakta beddua edeceğim ne gerek var böyle salakça şeylere, sonra hayatına birisi giriyor...
    ben hayatımda ilk kez beddua ediyorum sözlük, hem de o kadar içten o kadar haklı bir sebebe ediyorum ki.

    hiç kiimsenin, birisinin hayatına giripte olan düzeni mahvedip onu öylece bırakıp sürekli olucağına dair ölümüne yeminler edip iyice içine işleyip ikna edip sonra siktir olup giderek var olan düzenini bozmaya hakkı yok.

    ben sana gideceksin galiba öyle hissediyorum dediğim zaman, sen bana gelip ne sen bensiz olabilirsin ne ben sensiz bundan sonra bitti diyerek ota boka üstelik sevdiğin halde gitmeye hakkın yok. eğer sen siktir olup gidiceksen gelip bana yeminler etme vaatlerde bulunma.

    kimse gelip o yüreğini güzelce doldurup seni mutlu edip sana sonuna kadar gidicez deyip bi anda gidemez! yapamaz abi olmaz bu bunun adı yok ya yok, bu ne orospuluk ne karaktersizlik başka bişey.

    nasıl oluyo bu ya nasıl, biri açıklasın bana ya. desin ki insanlar böyle bi anda değişebiliyo insanın doğası bu insan orospu çocuğu güvenme mert !

    benim bugüne kadar kimseye zararım olmadı ne günah işledim de böyle bi orospu çocuğu bana denk geldi anlamadım büyük konuşma derler ya ha ben işte o boku yedim bunları tek tek hakkettim.

    işte beddua bu, içinden gelince içinden edince tutuyor eğer sen haklıysan tutuyor. ve ben bugün buraya yazıyorum yatıp kalkıp beddua ediyorum ha üzülüyo muyum hayır 3 ay önce olsa it gibi üzülürdüm sağolsun o kendinden yava yavaş soğuttu beni.

    zamanı gelecek ben bu mesajı düzenleyeceğim sözlük, o ettiğim bedduanın sonucunu yazacağım gururla o günü bekliyorum.

    yıllar sonra gelen edit: arkadaşlar 8 yıl önce yazdığım entry, üstünden sular seller değil okyanuslar geçti ama ara ara rutin olarak yoğun bir şekilde "sonuç ne oldu, tuttu mu? düzenlememişsin" tarzı mesajlar gelmesinden dolayı açıklama yapmak şart oldu.

    bu entry'den birkaç ay sonra o burnundan kıl aldırmayan "ben haksız olsam bile mesaj atmam, özür diletirim yeaaa" tarzı konuşan kız pişmanlığını dile getiren bir mesaj attı, onun o mesajı atabilmesi için harbiden bayağı zor durumda olması lazım yoksa atması imkansız.
    yani ben hemen tersleyip olayı kapattım da dediğim gibi ara ara mesaj gelmese şu yazdığım entry'i bile unutacağım o kadar koptum mevzudan.

    zaten sonrasında ne beddua, ne bir dini inancım kaldı. yani yapanın yanına kâr kalıyor bu dünyada. o yüzden kimseyi kendinizden fazla önemsemeyin, sizi üzecek insana çok değer verip de kendinizi yıpratmayın. yıprandığınız ve üzüldüğünüzle kalırsınız.
  • bazen gerçekten de kötü duadır.

    "ona kötü bir şey olsun istedim.
    bana aşık olsun istedim."*
  • yargıtay ceza genel kurulu'na göre, " 'allah belasını versin' sözleri tanrısal ceza dileme, beddua anlamında olup, tahkir ve tezyif içerdiğinden sözedilemez."
  • her ne kadar savcılar işin içine başbakan karışınca göstermelik bir süreç işletiyorlarsa da, bu sürecin sonu takipsizlik veya daha işgüzar savcılar söz konusuysa beraattir.

    http://www.milliyet.com.tr/…edince...&kategoriid=12

    ilgili haberin içinde de bir önceki vakayla ilgili sanığın beraat ettiğini okuyabilirsiniz.
hesabın var mı? giriş yap