• içinde istasyonları taşıyan küçük şehir...
  • icine ayrilik sigan tek sey*.
  • dedemin insanları filminden bir sahne ve bu sahnede yapılan bavul tasviri...

    ne de güzel anlatır benim de bavulları neden sevmediğimi. üzerine söyleyecek bir kelime daha bırakmaz bana, sadece paylaşmak düşer.

    --- spoiler ---

    peruzat bir tablo çizmiş, filmin çocuk karakteri ozan'a tabloyu anlatıyor. tablo çok sade ama temennilerini yüklediği metaforlarla bir o kadar da şatafatlı.
    bir tablo; beklenen adam, her gün gözlenen yoldan geliyor. sonunda.
    bavulunu geride bırakmış. ellerinde sadece çiçekler var.

    çocuk soruyor: bavulu neden bırakmış?
    peruzat: çünkü bavulları sevmiyorum. geri gidişleri hatırlatıyor.
    çocuk: o zaman bavula ihtiyacı olmayacak, kalmaya geliyor. temelli.
    peruzat: temelli,ne güzel bir kelime...temelli.

    --- spoiler ---
  • turgut uyar faciasından sonra kapatıp gitsinler bence. hatta giderken beraberlerinde benzeri diğer ölü sevici edebiyat dergilerini de alıversinler.

    hamiş: umut sarıkaya'nın yanılmıyorsam naber'in 5. sayısında mevzubahis dergilere verdiği ayar da efsanedir. "ölse de kapağa koysak/yazısını yazsak/posterini versek" dergileri sizi...
  • “insanın en melankolik eşyasıdır bavulu; içine acılarını tıkıştırıp koşar adım uzaklaşır."

    h. hesse
  • yeni bir bavul alınacaksa kesinlikle ve kesinlikle 4 tekerli olanlardan alınmalıdır. taşınması sadece 2 köşesinde teker olanlara göre o kadar rahattır ki (o kadar olur).
  • hiç bir zaman bir anne'nin hiç kastırmadan doldurabildiği kadar dolduramadığım araç. yeri geldi üstünde tepindim, yeri geldi knapsack problemi çözdüm, yeri geldi katladim, yeri geldi kaotik çalıştım ama olmuyor arkadaş. annem sen ne koyarsan en az 1.5 katı diyor sanki. ben giderken tepiyorum zıplıyorum zor kapanıyor olmadı yanıma çanta alıyorum. dönüşte ek eşyalar yemekler olmasına rağmen sadece bir tane gayet düzgün toparlanmış bir bavul ile dönüyorum.
    anne olmanın yanında getirdiği default skillerden biri heralde bavul yerleştirmek.
  • kapağında, isminin altında edebiyat-sokak yazıyor. ekim 2015 ilk sayısı. 5 lira.

    (bkz: uğur yücel)
    (bkz: ercan kesal)
    (bkz: nejat işler)
    (bkz: sarı celal)
    (bkz: barış ince)
    (bkz: meltem yılmaz)
    (bkz: erk acarer)
    (bkz: alev karaduman)
    (bkz: ali lidar)
    (bkz: fulsen türker)
    (bkz: alper gencer)
    (bkz: ilhami algör)
    (bkz: ayşen aksakal)
    (bkz: küçük iskender)
    (bkz: ahmet büke)
    (bkz: hakan demir)
    (bkz: zavallı metin)
    (bkz: murat meriç)
    (bkz: ali mendillioğlu)
    (bkz: esra tanrıbilir)
    (bkz: ferat emen)
    (bkz: kaan ince)
    (bkz: önder abay)

    bergen'in resmi var kapağında. onu görünce aldım hemen. daha okumadım.
  • kendisini tamamen sağcı olarak edebiyata atacak kadar "sağ edebiyatçı, yazabilen sağ sanatçı" olmadığından sol görüşü içermesi kaçınılmazdır.
    gerçi bu insanların sol görüşünü çıkarması şuradan geliyor;
    "bu dergi insanlarla ilgili bir takım hakları savunucu yazılar içeriyor bu yüzden sol görüşlü."
    sol görüşlü falan değil esasında, bildiğin diğer dergilerle birlikte beyaz türkün tam karşılığı olan bir dergi.
    ben günümüz edebiyat dergilerinde, günümüz popüler insanların yazı karalamasını, başından geçen bir olayı anlatmasını ne edebiyat olarak görüyorum ne de değerli bir yazı olarak görüyorum. bavul dergisinin bu sayısını, verdikleri oğuz atay posteri için aldım. oğuz atay ile ilgili yazının akabinde ise burcu bakdur denen kadının yazısı var. şimdi neresinden tutucaksın nereye vurucaksın bu dergiyi.
    zaten diğer dergiler edebiyatçılığı bırakmış çaydan çorbadan para kazanmaya başlamışlardı çoktandır, bavul da sanırım ticarete atılma basamaklarından birini dergi çıkarmak olarak görüyor. ha bu arada bavul dergisi çantası satıyorlardı unuttum.
    bir de en nefret ettiğim şey her beş yazının dördünde istanbul semtlerinin sabah saatleri, yokuşları, günbatımı, üzerine yağan yağmuru ile ilgili edebiyat yapmaları. tamam ulan güzel istanbul sokakları, şişhanesi, karaköyü. sonuç olarak son sözüm şu ki; burcu bakdur'a verilen değer birazcık gerçek edebiyat aşıklarına verilse devrim yaşayacağız da nerde bunlarda o ileri görüşlülük.
  • edebiyat dergisi olarak pazarlanan ancak türkiye’de solun ve ilericiliğin sanatsal birikimini popüler kültür ve piyasacılık ile çürütme işlevi gören dergilerden biri.

    derginin şubat sayısının kapağında ikinci yeni şairi olarak bilinen turgut uyar’ın illüstrasyonu ve altında ona ait olduğu iddia edilen bir şiire ait dizeler bulunuyor. dizeler şu şekilde: “herkesin bir gideni vardır. içinden bir türlü uğurlayamadığı.”

    ancak turgut uyar’ın şiirlerine dair kısa bir araştırma yaptığınızda bu dizelere rastlamanız mümkün değil. uyar’ın tüm şiirlerinin yer aldığı “büyük saat” adlı kitapta bu dizeler yer almıyor. bununla birlikte gerek uyar’ın şiirlerini bilenler ve çeşitli şairler iki dizenin turgut uyar’ın olmadığını ve hatta üslubu ile çakışmadığını ifade ediyorlar.

    bavul dergisi ülkemizde yayınlanan ve muadilleri de olan bir dergi. basit bir hata olarak görülemeyecek bu durum ise bu tür dergilerin ne amaçla ve nasıl bir mantıkla çıkarıldığını gözler önüne seriyor. türkiye’nin geçmiş sanatsal birikimini çürütmek, popüler kültürün insanların hayatında daha fazla yer etmesi, ülkemizde bugüne kadar oluşmuş sol ve ilerici birikime postmodern bir sos katarak bunların piyasanın kolları arasına terk edilmesi akla ilk gelenler olarak ifade edilebilir. aynı zamanda bu dergi yeri geldiğinde orhan veli, cemal süreyya ve nâzım hikmet gibi başka sanatçıları da piyasanın kollarına atmaktan çekinmeyen bir tarzın sürdürücülüğünü yapıyor.
hesabın var mı? giriş yap