• olaya "robortlu mobortlu" şeklinde yaklaşacakların kesinlikle izlememesi gereken dizidir.

    (bkz: so say we all)

    debe editi: yalnız değilsin ey suser. (bkz: #52678748)
  • kobol tanrıları aşkına bir kişi de çıkıp mitolojisini yazmamış. karışık bir olay örgüsüne sahip böylesi bir dizinin mitolojisini yazmaya kalkışmak ve en önemlisi de bunu doğru dürüst toparlayabilmek epeyce zordur. belki de insanlar bu yüzden çekinip, yazmak istememiş olabilirler. ama ne olursa olsun, battlestar galactica destanı yazılmalı ve anlatılmalı diye düşünüyorum.

    bu mitolojisi denemesine başlamadan önce, diziyi izlememiş olanlara ciddi bir uyarıda bulunmak şart. çünkü yazının devamı ağır spoiler içermektedir. yanlışlıkla da olsa, ufacık bir satırını okumanız bile geri dönüşü olmayan bilgiler edinmenizle sonuçlanabilir. bu da izleme zevkinizi berbat edecektir. kısacası izlemeyenler lütfen bu entry'den uzak dursunlar.

    --- spoiler ---

    herkesin dikkat ettiğini sandığım üzere dizinin hemen hemen tamamında sık sık vurgulanan bir cümleyle karşılaşıyoruz: "all this has happened before and will happen again" türkçesi şu: tüm bunlar daha önce oldu ve tekrar olacak. bu söz bize bir döngünün varlığından söz ediyor. bu döngü, sürekli kendini tekrarlayan bir özelliğe sahip. belli başlı bir olaylar silsilesi, tekrar ve tekrar yaşanıp duruyor. peki nedir bu döngü? teknoloji sahibi bir uygarlık yapay zekayı yaratır. yapay zeka gelişir, efendilerine isyan eder ve bir yıkım yaşanır. biz bu döngünün ilk kez nerede ve ne zaman yaşandığını bilmiyoruz. dizi bize kobol'dan sonrasını anlatmakla yetiniyor. yani kobol'dan önce de bu döngü yaşanmış olabilir; ama bunu bilemiyoruz. o zaman bu yazı, dizinin kobol'la başlayan ve insanların içinde yaşadığımız dünyayı bulmasıyla sonuçlanan mitolojisini anlatacaktır. haydi başlayalım...

    -- kobol yaşamı ve kobol'dan kaçış --

    insanlık uygarlığı kobol'da başlıyor ve gelişiyor. kobol insanlığı zamanla bilimde ve teknolojide oldukça ileri gidiyor. döngünün de öngördüğü üzere bu gelişme ilk yapay zekanın yaratılmasına kadar ulaşıyor. insanlar ilk başta cylonlar'ın ilk formu olan centurionlar'ı, sonra da insansı cylonlar'ı yaratıyor. buradaki cylonlar, öldüklerinde bilinçlerinin yeni bir bedene aktarılması teknolojisine bile sahipler. ama işler bir yerden sonra karışmaya başlıyor. çünkü centurionlar efendilerine yani insanlığa başkaldırıyor. bu başkaldırı insanlara ve insansı cylonlar'a karşı bir soykırıma dönüşmekte gecikmiyor. durumun vahameti ilerleyince insanlar ve insansı cylonlar kobol gezegeninden kaçıyorlar. insanlık, 12 kabile halinde 12 koloni kurup yaşamlarına bu şekilde devam ediyor. 13. kabile yani insansı cylonlar ise, earth denilen bir gezegene doğru yola koyuluyorlar. bu da insanlığın dizi boyunca aradığı 13. koloninin, tamamen cylonlar'dan oluştuğu anlamına geliyor. bu noktadan sonra 12 koloni ile 13. cylon kabilesinin hikayesini ayrı ayrı anlatmakta fayda var.

    -- 12 koloni ve insanlık --

    kobol felaketinden kurtulmayı başaran insanlar 12 koloni diye anılan 12 farklı gezegene yerleşip, hayatlarına bu gezegenlerde devam etmeye başlıyorlar. zekanın kaçınılmaz bir sonucu olarak günden güne gelişmeye devam ediyorlar. her ne kadar kobol'daki bilim ve teknolojilerinin pek çoğunu kaybetmiş olsalar da kısa sürede gelişmişlik basamaklarını tırmanmaktan geri durmuyorlar. aradan binlerce yıl geçiyor. kobol felaketi onlar için gerçeklikten ziyade artık bir efsaneye dönüşüyor. 12 koloni, gelişme süreçlerinin bir yerinde tıpkı kobol'daki ataları gibi yapay zekayı yaratıyor. amaç, bu makineleri savaş ve gündelik alanlarda kullanmak. centurionlar tekrar imal ediliyor. ama centurionlar tekrar gelişip tekrar isyan ediyorlar. tarih tekerrür edercesine 12 koloni ve centurionlar arasında ilk cylon savaşı olarak anılan süreç de başlamış oluyor.

    -- earth ve insansı cylonlar --

    kobol'dan ayrılan insansı cylonlar "earth" adlı bir gezegene ulaşıp buraya yerleşiyorlar ve gezegen üzerinde gelişmiş bir medeniyet kuruyorlar. kobol'da üreme yeteneğine sahip olmayan insansı cylonlar, earth üzerinde gelişerek bu yeteneği de kazanıyorlar. artık üreyebildikleri için de diriliş teknolojisine (bilincin başka bedene indirilmesi) gereksinimleri kalmıyor. bu da söz konusu teknolojinin zamanla unutulmasıyla sonuçlanıyor. ama lanet olası döngü tekrar devreye giriyor ve bizim insansı cylonlar centurionlar'ı yaratıyorlar. amaç her zamanki gibi yine aynı. işin ilginç yanı ise sonuç da aynı oluyor. zira centurion gelişiyor, isyan ediyor. centurionlar ile insansı cylonlar arasında bir savaş başlıyor.

    -- son beşli ve yolculukları --

    centurionlar'ın gazabından kurtulamayacaklarını ve sonsuza dek yok olacaklarını düşünen beş insansı cylon bilimcisi, geçmişte sahip oldukları ama üreme yeteneği kazanılınca unutulan diriliş teknolojisini tekrar yaratabilmek için amansız bir çalışmanın içine giriyorlar. bir süre sonra da bu konuda gelişme kaydediyorlar. centurionlar, nükleer bombalarla earth gezegenini harabeye döndürüyorlar. gezegende yaşayan insansı cylonlar tamamen yok oluyor. bizim beş bilimci de ölüyorlar ama, inşa etmeyi başarıp yörüngeye yerleştirdikleri diriliş gemisi'nde uyanıyorlar. earth'deki insansı cylonlar'dan geriye kalan bu 5 kişi, 12 kabileyi, centurionlar'ı tekrar üretmemeleri konusunda uyarmak için yola koyuluyorlar. atalarının earth'e gelirken katettikleri yolda bıraktıkları izleri takip ederek, 12 koloni'yi arıyorlar. sıçrama teknolojisine sahip olmadıkları için yolculukları tam 2 bin yıl sürüyor.

    12 koloniyi bulduklarında çok geç kaldıklarını fark ediyorlar. çünkü ilk cylon savaşı çoktan başlamıştır bile. buradan sonra anlatılan iki hikaye artık birleşiyor.

    -- 12 koloni ve ilk cylon savaşı, son beşli'nin savaşa müdahalesi --

    durumun daha da kötüleşeceğini anlayan son beşli, savaşı durdurmak için 12 koloni centurionlar'ı ile irtibata geçmeye karar veriyorlar. son beşli'nin lideri ellen tigh, centurionlar'a insanlarla ateşkes yapmaları karşılığında insansı cylon üretme ve diriliş teknolojisini öğretmeyi vaat ediyor. bunun üzerine centurionlar savaşı durdurma kararı alıyorlar. insanlar ile centurionlar arasında 40 yıl sürecek bir sözde barış dönemi başlıyor. bu dönemde insanlar, cylonlardan hiç haber alamıyorlar ancak centurionlar son beşli'nin yardımıyla büyük gelişme katediyorlar. şunu da unutmamak lazım ki, son beşli gelmeden önce de centurionlar insansı cylon yapmaya çalışıyorlardı ancak başarılı olamamışlardı. yine de çalışmaları sonucu hybrid'leri üretmeyi başarmışlardı.

    -- insansı cylon modellerinin yaratılması --

    son beşli'nin yol göstermesiyle centurionlar "number one"ı yani cavil'i üretiyorlar ve ona john ismini veriyorlar. kendisi çok çakal bir şahıs olur bu arada. john (cavil)'un ardından 7 cylon modeli daha üretiliyor. ellen, saul, galen, samuel ve tory, ürettikleri 8 insansı cylon modeliyle çok yakınlaşıyorlar. özellikle liderleri ellen, 7 numara olan daniel'a aşırı düşkün oluyor. ilk çocuk john, son beşlinin diğer modellere, özellikle de daniel'a ilgisini kıskanıyor. 7 numara modelini tamamen yok ediyor. insansı modeller, centurionları köleleştirip, özgür düşünce ve iradeyi ellerinden alıyorlar, onları hizmetçi ve savaşçıları yapıyorlar.

    -- hafızaları silinen son beşli'nin 12 koloniye yerleştirilmesi --

    kendi yaratıcılarının tutumlarından ve fazla hümanist tavırlarından rahatsızlık duyan cavil kendi planını devreye sokma kararı alıyor. cavil, son beşli'nin bilinçlerini yaşlanabilen yeni bedenlerine "indiriyor", ama hafızalarını manipüle ederek geçmişlerini hatırlamalarını engelliyor. hepsini farklı zamanlarda farklı yerlerde, sahte hafızalarla (kendilerini doğma büyüme 12 koloni halkından insanlar sanacak şekilde) insanların arasına bırakıyor. amacı, son beşli'ye hayatlarının dersini vermek. çünkü insanların arasında yaşayıp onların ne denli acınası varlıklar olduğunu anlamalarını istiyor. son beşli ölerek tekrar cylonlar'ın diriliş gemilerinde uyanıp, hafızalarını geri kazanınca, insanların aslında kötü olduğunu, yaşamayı haketmediklerini anlayacaklarını varsayıyor. cavil, diğer modellerin hafızasından son beşli'yi siliyor. son beşli'yle ilgili bütün kayıt ve kanıtları yokediyor. ancak kaderin bir cilvesi, son beşli'den hiçbiri cylonların büyük insan soykırımında ölmüyor, hepsi bir şekilde battlestar galactica'ya gelmeyi başarıyor.

    -- 2. cylon savaşı --

    7 insansı cylon modeli, zamanla çeşitli kimliklerle insanların arasına sızıyorlar. bilim adamı baltar, farkında olmadan cylon planına alet oluyor. koloninin tüm savunma sistemlerini felç eden cylonlar insan medeniyetine topyekün saldırıya girişiyor. filo savaş gemileri tek tek etkisiz hale getiriliyor. ama müzeye dönüştürülmesi planlanan ve ilk cylon savaşından kalma yaşlı battlestar galactica bu süreçten ekilenmiyor. nedeniyse, galactica'nın komutanı adama'nın 40 yıl önceki saylon savaşlarından kalan bir alışkanlık ile geminin savunma sistemindeki bilgisayarları bir network altında toplamayıp sadece istasyon bazında çalıştırmasıdır. işte bu nedenle saylonlar 12 koloniye saldırırken diğer tüm gemilerin network sistemini çökertmiş; ama bunu network sistemi ile çalışmayan galactica'ya yapamamışlardır. ayrıca bu saldırıdan batllestar pegasus adlı savaş gemisi de kurtulmayı başarır. bu iki geminin yolları ileride kesişecektir. kısaca, battlestar galactica'nın koruduğu ufak bir filodaki yaklaşık 50 bin insan hariç, tüm insanlık neredeyse soykırıma uğruyor. 12 koloni işgal ediliyor.

    -- hayatta kalan insanların destansı yolculuğu ve peşlerindeki cylon tehdidi --

    5 yıl boyunca uzayın derinliklerinde insanlarla cylonlar büyük bir yarışa giriyorlar. iki ırk da earth'ü arıyorlar. insanlar, aynı zamanda üstün cylon güçlerine karşı hayatta kalmaya çalışıyorlar. bu süreçte insanlığın başlangıç noktası olan kobol'u, alg gezegeni'ni ve umutlar tapınağı'nı buluyorlar. başka bir gezegende yeni caprica şehrini kuruyorlar, ancak orası da cylonlar tarafından işgal ediliyor. son beşli'den biri olan ellen tigh da burada ölüyor. cylonlar bu süreçte iç savaşa düşüyorlar. 2, 3, 6 ve 8 numaralı modeller, cavil ve ona sadık olan 4 ve 5 numaralı modellerden ayrılıyorlar. ayrılıkçılar centurionlar'ın iradesini elinden alan parçaları söküp onları özgürleştiriyorlar. ayrılıkçı takımla insanlar zamanla ittifak kurup, cavil'e karşı mücadele veriyorlar.

    new caprica'da ölen ellen, cavil'in diriliş gemisinde diriliyor. cavil onu gizliyor. ayrılıkçı cylonlarla insanlar son diriliş gemisini de yok ederek tüm cylonları insanlar gibi sonlu varlıklar haline getiriyor. bu süreçte kendilerini insan sanan son beşli'nin 4 üyesi, cylon olduğunu fark ediyorlar

    insanlar ve ayrılıkçı cylonlar, 13. koloninin yerleştiği earth dedikleri gezegeni buluyorlar. tamamen harap olmuş, radyoaktiviteyle yaşanmaz hale gelmiş earth hayalkırıklığı yaratıyor. bu arada son beşli, earth'e ayak basınca yavaş yavaş geçmişlerini hatırlamaya başlıyorlar. yaşanabilir bir gezegen aramak için earth'ü terk ediyorlar. ayrılıkçı cylonlar insanların arasına kabul ediliyor. 12'ler meclisi'nde onlara da temsil hakkı veriliyor. bu sefer insanlar arasında iç savaş çıkıyor. felix gaeta ve tom zarek, cylon'ları aralarında kabul etmeyerek galactica'nın kontrolünü ele geçiriyorlar. ama isyan bastırılıyor.

    -- son büyük savaş --

    cylonlar'ın diriliş teknolojisinden yoksun kalması sonucu cavil, ilk insan cylon çocuğu olan hera'yı bir planla ele geçiriyor. amacı hera üzerinde inceleme yaparak cylonlar'ın nasıl üreyebileceğini keşfetmek. fakat kendilerini hera'yı kurtarmaya ve cevil'i yok etmeye adayan bir grup insan, yaşlı battlestar galactica ile birlikte cavil ve güçlerine savaş açıyor. hera kurtarılıyor, cavil mağlup ediliyor. bu sırada eski karısını öldürdüğünü anlayan gallen, tory'yi öldürüyor. son beşli'nin sayısı dörde iniyor. samuel'in de kendini boş filo gemileri ile güneşe sürmesiyle bu sayı üçe düşecektir. savaş esnasında starbuck'ın, hera'nın resminden ilham alarak girdiği sıçrama kodları, insanlığı ve cylonlar'ı şu an hepimizin üzerinde yaşadığı dünya'ya ulaştırıyor.

    -- dünya --

    dünyaya gelen ve güzellikleri karşısında büyülenen insan ve insansı cylonlar bu gezegende yeni bir hayata başlamaya karar veriyorlar. başkan roslin burada ölüyor. herkes gruplar halinde gezegenin değişik noktalarına yerleşiyorlar. gezegenin henüz ilkel olan yerli insanlarının da tıpkı 12 koloni insanlarına benzediği görülüyor.

    -- 150 bin yıl sonra --

    insan ve insansı cylonlar'ın dünyaya ulaşmasından 150 bin yıl sonra insanların tekrar geliştiğini fark ediyoruz. büyük şehirler kurulmuş ve robot teknolojisi gelişmeye başlamıştır. ayrıca bu zamanda yapılan bir keşif sonucu tüm insanlığın tek bir kadının soyundan geldiği anlaşılıyor. bu kadının 150 bin yıl önce dünyaya gelen yarı insan yarı cylon hera olduğu vurgulanıyor. bu da dünya üzerindeki tüm insanlığın yarı cylon olduğu anlamına geliyor. şimdi merak edilen şey, döngünün burada da yaşanıp yaşanmayacağıdır.

    -- çeşitli şeyler --

    insanlar eski yunanlılar'ın dinine benzeyen çok tanrılı bir inanç sistemine sahipken, cylonlar tek tanrıya inanmaktadır.
    starbuck'ın tam olarak ne olduğu açıklanmamıştır. melez olma ihtimali var. (daniel)
    baltar ve number six'in gördüğü ve melek oldukları varsayılan vizyonların durumu belirsizdir.
    kehanet yeteneğine sahip cylon ve melezlerin bu özelliklerine nasıl sahip oldukları bilinmemektedir.
    dünyaya ulaşıldığında serbest bırakılan ve cylon gemisini alıp giden centurionlar endişe yaratmaktadır.

    aklıma gelenler bunlardan ibaret.

    --- spoiler ---

    not: yukarıda eksik ya da yanlış bilgiler olduğunu fark edenler benimle iletişime geçebilirler.

    so say we all...
  • gelmiş geçmiş en iyi dizidir. lost'un senaristleri de yarrağımı yalasın.
  • (#106491454) saçmalığına cevaben; battlestar galactica gemisi zaten müze gibi birşey olmak üzere bir kutlamaya hazırlanırken ve tarihi eser gibi eskiyi anmak için gezi düzenlenip emekli edilmek üzereyken yapılan saldırı sonucu hali hazırda uzayda şans eseri hayatta kalan tek büyük savaş gemisi oluveriyor.

    kusura bakma ama izlediğin ilk bölümde bu durumun izahı çok net yapılıyor. hikaye gayet açık anlatılıyor, ilk 9 bölümde ise entrde bahsettiğin her cümlenin cevabı onlarca kez veriliyor, bahsettiklerin safsata.

    ilerleyen bölümlerde de neden tüm sistemlerin analog olduğunu ve bu sayede gelecek diğer saldırılardan kurtulduğunu göreceksin. insanlığın kurtulma sebebi bu analog olmada gizli.

    bence götünle izlemişsin, sen zaten izleme ulan ayı demek istiyorum, yazık. ayrıca bsg bilimkurgu dizisi diye sınıflandırılamaz, sen çok yanlış gelmişsin. diziyi, hiç iddia etmediği ve hiç olmadığı şeyler üzerinden eleştirmek eleştiri değildir.

    debe editleri : (başlıkta biriken eski yazılarımı burada bir araya getirdim)

    edit 1:

    yoğun ve sık aralıklarla çeşit çeşit duygu patlamaları yaşatarak gözlerden yaş getirten dizidir. (ağlamak falan değil anladınız siz onu, hayatta yaşamayı sevdiğim en güzel haldir.)

    bu diziyi birine tavsiye etmek için özetlemeye çalıştığım zaman kırpmadan anlatmaya başlıyorum ve sonunda pes edip "sen iyisi mi aç izle" diyorum.

    hayatımda hiç bu kadar dolu dolu geçen ve ardı ardına insana duygu patlamaları yaşatarak gözlerinden yaş getirten bir şey izlemedim. yüzüklerin efendisi üçlemesindeki iki kule'de bu hal diğer bölümlere kıyasla daha sık yaşanıyordu. tabi bir çok film ve dizide de belirli anlar var yine. ama bu dizi sürekli olarak bu etkiyi yapıyor bana, tüyler diken diken heyecan içinde binbir duygu arasında ayağa kalkıp oturarak falan büyük bir keyif.

    tekrar izlemeye başlayacağım. yani beşinci defa.

    5. defa da izledim, olm çok güzel lannnn! so say we all

    edit 2:

    bu dizinin bir 4. sezon 11. bölümü vardır ki (sometimes a great notion - bazen derin bir his), bugüne kadar izlediğim her şeyin ötesinde ve farklı duyguları bir arada yaşatma rekoru kırmıştır. ömrüm boyunca 5. defa izlerken heyecandan yaşaran gözler eşliğinde kendimi buraya attım sözlük.

    bu güzelliğe ilk kez yayınlandığı andan itibaren şahit olmaktan dolayı çok mutluyum.

    edit: bu diziyi beğenenlere yine amazon primevideo'da yayınlanan the expanse dizisini şiddetle öneririm, bence öyle olmasa da kimileri için çok daha iyi bir yapım.

    edit 3:

    genelleme yaparak konuşmayı sevmem ve tercihlere saygı duyarım ama bu diziyi sevmeyen, izleyemeyen, izleyipte en iyi ilk üç ya da en iyi dizidir demeyen,diyemeyen her kim varsa; benim gözümde eksiktir.

    bu dizi insanların kapasitesini, vizyonunu, açık görüşlülüğünü, muhakeme yeteneğini, dünya görüşünü, sanatsal duyarlılığını, teknik ve sosyal kapasitesini, farkındalığını, zeka seviyesini, becerilerini, vicdan seviyesini, ahlaki tercihlerini, kaypaklık ve mertlik durumunu anlamak ve ölçmek için kesinlikle mükemmel bir araçtır.
  • hem sons of anarchy hastası hem de bsg hastası bir insan olarak rahatlıkla iddia edebilirim ki bu karşılaştırması baştan yanlış olan dizileri yine de karşılaştıracak olursak battlestar bizim motorcu çocukları donunda sallayıp geri bırakır.

    ufkunuzu açar bu dizi.

    (bkz: so say we all)
  • insanlar star trek ve bsg hakkında konuşurken "o güzel eski dizilerde sjw yoktu, o yüzden çok iyiydi" diyorlar ve bu çok komik, düşününce.

    ancak yapımları kendi zamanına göre değerlendirmeleri gerektiğinin farkında değiller. ronald d moore'un bsg'si, ilk çıktığı zaman, özellikle starbuck gibi çok sevilen ve orijinalinde erkek olan bir karakteri kadın olarak reitere ettiği için ve hatta kadın bir başkan karakteri(orijinalinde yine erkektir) olduğu için "feminist propagandası" olarak lanse edilmişti.

    sen şimdi baktığında starbuck'ı olduğu gibi, kendi problemleri olan harika gerçekçi bir karakter olarak görüyorsun, ama 15 yıl önce böyle düşünmeyen, katee sackhoff'un karakterini "erkeklerden rol çalan dyke" olarak gören insan sayısı fazlaydı.

    15-20 yıl önce lügatımızda sjw yoktu ama "feminist propagandası" vardı. ve bak, işe yaramış, çünkü muazzam ve güçlü bir kadın başrol karakteri senin dikkatini çekmiyor, zaten olması gereken de o diyorsun. çünkü harika işlenmiş.

    "sjw" yani bu bağlamda inclusivity ya da kapsayıcılık, tek başına iyi veya kötü değildir. iyi yahut kötü işlenebilir. iyi işlenirse severiz, bakınız bsg veya star trek strange new worlds. kötü işlenirse sevmeyiz, bakınız star trek discovery.
  • gaeta'ya nefret beslenmesini anlamiyorum. adam vatanini seviyor, milletini seviyor. bu saylon denen irk bizim milletimizi caprica'da arkadan vurmadi mi? millet-i sadika diye bildigimiz, islerimizi yaptirmak icin urettigimiz, varligimizi emanet ettigimiz saylonlarin bize odedigi vicdani borc bu mudur? simdi bu adamlara tekrar guvenen adama vatan haini degildir de nedir?

    bugun ftl icin isbirligi, yarin tazminat oburgun toprak bu isler boyle yurur. saylonlarin dort t planini bilmeyen var mi? her jump'da bizlerden biraz daha goturecekler, once onlarin teknolojisine muhtac kalacagiz, en sonunda o teknolojiyi geri aldiklarinda elimizde hicbir sey kalmayacak.

    esas caprica'da onlar bize soykirim yapmadi mi? once onlar saldirdi, insanlarin devaminda yaptigi the hub'i yokedip soylarinin gelecegini bitirmek orantili tepki degildir de nedir? haketmediler mi soyleyin? bu metal panelleri sehit kanlariyla sulanmis galactica'yi da saylonlara mi verelim istediginiz bu mu?

    adama baris maris diyerek halkimin milletimin uzay gemilerini elin saylonuna peskes cekmektedir. onceden baris yapmaya kalktik da ne oldu? intihar bombacilarini onlar yollamadi mi? saylonlari niye yasatalim?

    saul tigh olmesin deniyor. saul tigh kasinmadi mi olmek icin? acik acik saylonlugunu itiraf edip insanlari gerginlige surukleyen o degil miydi? saylon oldugunu bilse bile itiraf edip gerginlik yaratmak zorunda degildi insan gibi yasiyordu insan gibi yasamaya devam edebilirdi. pasa pasa saylon olduktan sonra cekip kendi halkinin yanina defolup gitmesi gerekmez miydi? ne hakki var biz insanlarin arasinda rahatsizlik cikarmaya? benim gozumde saul tigh'i olduren de oldurmek icin olen de sereflidir. ben onu olduren kisiyle colonial bayragi onunde resim cekinmekten gurur duyarim.

    hepiniz insanliginizdan cikmissiniz, insan icin neyin iyi neyin kotu oldugunu anlamaktan acizsiniz. gaeta gibi bir kahraman hakkinda sarfettiginiz hakaretlerin ne oldugunun farkinda degilsiniz.

    galactica insanlarindir. ya sev ya terk et!
  • dizinin finalini kotu bulan olmus, bunu butce sorunlarina baglayan olmus, ancak bu arkadaslar herhalde diziyi gosterimi sirasinda degil son yillarda izleyen arkadaslar olmali. cunku dizinin gosterimi sirasinda izleyenler bilir ve daha once de bu baslik altinda yazilmistir ki amerikan yazarlar loncasi* 2007 kasimindan 2008 subatina kadar greve gitmisti. bu grevin vurdugu dizilerden biri de buydu. hatta 4'uncu sezon 10'uncu bolumdeki nukleer kirima ugramis dunya grev cikacagi bilindigi icin diziye yedek final olarak dusunulerek cekilmistir. bu on bolum nisan 2008-haziran 2008 arasinda yayinlanmis, sonra da planlanan 22 bolumluk sezonun yerine grev sonrasi alelacele tamamlanan 10 bolum daha cekilip ocak 2009-mart 2009 arasinda yayinlanarak dizi acele bir final yapmistir.

    (bkz: 2008 hollywood grevi)
    wikipedia

    bu grevden battlestar galactica'dan daha cok etkilenen bir dizi varsa o da lost'tur. grev sirasinda yayin yapilamadigi icin kaybedilen seyirciler nedeniyle erken final yapma geregi duymus, finali "bruce willis oluymus" modunda yapip yedi sulalelerine kufretmemizi saglamislardir.
  • bir dizi düşünün .dizide gördüğünüz çoğu şey kasvetten ibaret.her bölümde uzayın iç karartan sonsuzluğu ile karşılaşıyorsunuz,uzayı yaratan ürkütücü karanlık madde dizinin bölümlerini renklendiriyor.her bölümde hurda yığınlarına dönmüş grimsi gemileri görüyorsunuz,yarı karanlık bir kumanda odası;loş ışıkla aydıntılmış subayların makamları;boktan koğuşlar; içkiden başka zevkleri olmayan pilotlar için iki üç masa atılmış bir gazino... askerlerin üniformaları bile gri...insanın içini açan ne bir yeşil rengi;ne bir mavi;ne bir pembe, bu renkler dizimizde yok :(

    bu gemilerde yaşayan insanlar var.gezegenleri yok edilmiş,annelerini;babalarını;sevdiklerini kaybetmiş ,anılarını,geçmişlerini yitirmiş insanlar.şimdi de bir adam düşünün.canından çok sevdiği kadının kalbini kırmış, üzmüş bir adam.birkaç hafta sonra sevdiği kadının gönlünü alıp,evlenmeyi düşünüyor ancak her şey için çok geç.o kadın cylonların attığı nükleer bombalar yüzünden öldü.bu adamın pişmanlığını ,mutsuzluğunu,umutsuzluğunu hissedin.filodaki herkes bu adam gibi. insanlar geçmişte kaldı,pişmanlıkları var,mutsuzlar,umutsuzlar.kimsenin yüzü gülmüyor.insanların psikolojik yıkıntı oldukları yetmezmiş gibi filoda kıtlık var,kaynak sıkıntısı yaşanıyor.cylonlar insanlığın son kırıntılarını yok etmek için ellerinden geleni yapıyorlar.her an gerçekleşebilecek bir cylon saldırı korkusu insanların suretlerine işlemiş ..

    dizide olumlu bir şey yok. kısaca dizimizin teması bu.var olmak için savaşan insanlar.
    insanın ruhunu sömüren,umutsuzluk veren bu tema sizi dizinin içine sokuyor.filonun bir üyesi oluyorsunuz.insanlığı kurtarmak için olaya müdahil oluyorsunuz.kiminiz viper pilotu,kiminiz raptor kopilotu,kiminiz de rütbeli oluyorsunuz. . uzayın derinliklerinde "william adama" önderliğinde var olduğu bilinmeyen,dünya adlı bir gezegeni arıyorsunuz . komutan “adama” yı tanıdıkça kendinize olan güveniniz geri geliyor ,umutsuzluğunuz azalıyor,”adama”nın komutası altında ölmek sizin için bir onur armağanı oluyor."adama"nın kazandığı minicik bir zafer,sizi etkisi altına alan depresif temayı bir nebze renklendiriyor;içinize az da olsa umut,mutluluk serpintisi saçılıyor.zaferin etkisi ile odanızın içinde istemsizce asker selamı veriyorsunuz.:).aksi durumda ise tema daha da bulanıklaşıyor,içiniz acıyor,gerçek anlamda üzülüyorsunuz.
    god bless you adama.

    temayı benimsedikçe dizi sizi daha fazla içine çekiyor.empati seviyeniz tavan yapıyor.olanları yukarıdan izlemek gerçek hayatta gösteremediğiniz sizi ortaya çıkıyor. intihar görevine giden askerlerin "onur" ve "şerefini" o an kalbinizde hissediyorsunuz.karakterler zafer kutlaması yaparken, başka bir komutan kalan insanlar arasında en fazla değer verdiği kişiyi kaybetmiş;sahneden "sefil" "postürü ezik büzük bir şekilde " çıkarken siz oturduğunuz yerden o komutanı fark ediyor ve üzülüyorsunuz. dışarıdan katı,duygusuz ,robot gibi gözüken "adama"nın aslında maske taktığını,duyguların kelimelerin gerçek anlamlarında saklı olduğunu görüyorsunuz."adama" seni gördüğüme sevindim evlat derken aslında "seni kaybedeceğimi düşünmüştüm,iyiki yaşıyorsun,bir daha seni üzmeyeceğim,seni kaybetmeyeceğim,hatalarımdan ders çıkardım" diyor ancak asker olduğu için protol alışkanlığını bozmuyor:( ama siz "adama"yı anladığınız için duygulanıyorsunuz.

    bu tür kırılma anlarında temayı destekleyen acıklı müzikler ortaya çıkıyor. karakterimiz ; sevdiği birini kaybetmiş,çaresiz,durumu düzeltmek için elinden gelen bir şey yok,tepki bile gösteremiyor işte o an acıklı melodi devreye giriyor,size dokunuyor ve yere yığılıyorsunuz:,resmen o kişinin hissiyatı,acizliği dizi tabiri ile size download ediliyor:( en kötüsü de cylonları anlamaya başlayınca;cylonların varoluşşsal krizlerini;insan olma isteklerini;kimlik arayışlarını hissetmek sonrasında bunların verdiği acıların size download edilmesi.gariban cylonlara beslediğiniz empatiye ek olarak bir de acıklı müzik eklenince,oklar size dönüyor ve kendinizi irdeliyorsunuz.bir baba oğul kucaklaşmasi, cylonlarin suretlerindeki insan olma arzusunun acı görüntüsü , kendi varoluşsal sorgulamaniz , kimliğinizi tanımlama isteğiniz acıklı melodiler sayesinde daha fazla farkedilir oluyorlar:(

    30’u aşkın yabancı dizi izlemişimdir.hiçbir dizi beni “bsg” kadar etkilememiştir,duygulandırmamıştır,ağlatmamıştır,bir şeyleri sorgulatmamıştır,bakış açımı geliştirmemiştir.dizinin bölümlerinin adları bile anlamlıdır,yukarıda bahsettiğim temayı yansıtır.bu aralar seriyi bir daha izliyorum.30 una yaklaşmanın verdiği olgunlukla diziden daha fazla anlam çıkarır oldum. eskiden sıkılıp,sardırdığım kayıtları şimdi üzülerek ve dikkatli bir şekilde izliyorum.herhalde azıcık hayat tecrübem "bsg"nin benim için değerini görmemi sağladı . bakalım bir 4 sene sonra beşinci kez izleyişimde neler hissedeceğim.”battlestar galactica” izlemediyseniz izlemeye başlayın.sonrasında bana teşekkür edeceksiniz.

    -
    all of this happened before and will happen again,so say we all
  • onlarca dizi izlemiş, bitirmiş, uzay bilim kurgularını aşırı seven bir izleyici olarak yukarıda eleştiri yazan arkadaşlara zerre katılmıyorum.

    öncelikle şurdan başlayalım dizi kesinlikle kurgu hatalarıyla dolu olan bir dizi filan değil. hatta bir çok detay o kadar ayrıntılı düşünülmüş ki ancak diziyi ikinci kez izlediğinizde bu detayları farkedebiliyorsunuz.

    örneğin karakterlerden birinin ikinci sezonda cylonlar ile çatışmaya girdiği bir sahne var ve bu karakter cylonlarla çatışırken duraksadığı bir an var, sonradan 3. ya da 4. sezonda ortaya çıkıyor ki bu karakterimiz aslında cylon ve siz bu diziyi bitirip ikinciye bu diziyi izlemediyseniz, o an bunun farkına bile varamıyorsunuz.

    ya da her şeyin başlangıcı ve cylonların üretimi, yapay zekanın en büyük sorunlarından bilinç kavramının bir makineye aktarılabilmesi ve bunun sebebinin işlendiği bir alt dizisi mevcut caprica isimli. bir yazılımcı olarak ve yukarıda dediğim gibi bilim kurgu seven bir insan olarak, bu konuyu bu diziden daha iyi işleyen, daha gerçekçi başka bir ne dizi izledim, ne film izledim nede bir kitap okudum ki okuduğum kitaplar arasında da oldukça bilim kurgu kitabı mevcut.

    yani bu ve bunun gibi onlarca iyi tasarlanmış, düşünülmüş bir yapım için mantıksız, tutarsız gibi yorumlar yapmak neyin kafası cidden anlayamıyorum, bunu da polemik yaratmak için demiyorum, ciddi anlamda anlam veremiyorum. hani bu yapım mantıksızlıklar içeriyor ise hangi dizi içermiyor?

    ek olarak ilk sezon gerçekten sıkıcı çünkü 4 sezon, 22 bölümden oluşan ve 88 bölümlük bir dizi, ve onlarca karakter için, dizinin atmosferinin işlendiği ve bu karakterleri tanıdığımız aynı zamanda bunu da çeşitli felsefik ikilemler ile işleyen bir dizinin giriş sezonu.

    karakterlerin karakterleri bu kadar çeşitliyken, her karakterin herkese hitap etmediği çok bariz. örneğin ben gaeta karakterinden ya da kara karakterinden aşırı sıkılırken, gaius karakterini aşırı seviyordum ve hikayesi bana çok ilgi çekici geliyordu. ama benim önerimle başlayıp izleyen üniversiteden arkadaşım gaeta karakterine hayrandı.

    ek olarak zaten on milyon defa yazılmış, bu dizi normal bir bilim kurgu yapımında çok daha fazla felsefe barındırıyor. insan ilişkileri barındırıyor. çok daha detaylı senoryalar barındırıyor.

    doğal olarak böyle bir yapım cidden kurgu açıdan zayıf olup, 4 sezon devam edebilme ihtimali var mı?

    doğal olarak, şu eleştiri altında saçmlaları itina ile reddetip, oturup bir şans verin. yani en azından gerçekten kaliteli, pazarlama harikası olmayan(onlarca yabancı dizi izliyorum diyen insanla konuştum ve şu diziyi izleyen o kadar az insan var ki) bir dizi için imdb puanı 8.7. yani cidden bu dizi kaliteli, başyapıt değil ise bu tanımlamalara uyan dizi hangisidir? perfection
hesabın var mı? giriş yap