• warner bros. yöneticileri bu filmden sonra tim burton'ı yönetmenlik koltuğundan alıp sözde yapımcı koltuğuna oturtmuşlar, seriyi de daha kolay söz geçirebilecekleri joel schumacher'a vermişlerdi. sebep olarak burton'ın karanlık tarzı yüzünden çocukların filme gidememeleri ve ürün satışının beklenenin altında kalması gösterilmişti. oysa sebep biraz daha politik olabilir.

    tim burton'ın filmlerinde batman karakteri daha vahşi. tam bir vigilante. polisle işbirliği yapmıyor, çizgi romanda mühim bir karakter olan komiser james gordon ile ilişkisi hiç anlatılmıyor mesela. tam olarak devlet düşmanı olmasa da müttefik de sayılmaz. kendi yasalarını uyguluyor. ilk filmde joker'i, ikinci filmde penguin'i öldürüyor. tabi arada harcadığı yığınla çete üyesi var bir de.

    bu kanunsuz intikamcı seyirci için uygun bir örnek değil tabi. tim burton gittikten sonra karakter de bambaşka biri oluyor. michael keaton'ın batman'i kendi iç dünyasında yaşayan, katıldığı partilerde fazla göze batmayan ve sessizce ortamı gözlemleyen biri. val kilmer ve george clooney'nin batman'i ise tam bir zengin playboy. partilerin odak noktası. hatta bağış toplama gecelerine kostümüyle katılıp şaklabanlık bile yapıyor. artık polisle arası da iyi. sadece rozeti eksik.

    tim burton'ın filmlerinde bizlere çürümüş bir sistem gösteriliyor. ilk filmde mafya ve polis bağlantısı önemli bir ayrıntı. jack napier karakteri bir polise rüşvet verdiğinde gotham'ın batman'e de neden ihtiyaç duyduğunu anlıyoruz. sokaklarda tedirginlik içinde yürüyen masum aileleri kim kurtaracak? rüşvetçi, şişko polis mi? hayır, karanlıktan doğan kahraman, yani batman gelecek yardıma. bakın ilk filmde joker'in çetesindeki adamların kıyafetleri bile polis memurlarınınkine benzer. yani demek istenen şu; bu kokuşmuş ve bozuk sistemde polis de mafya da aynı şey.

    ikinci filmde daha da tehlikeli noktalara değiniliyor. filmin gerçek kötü adamı max shreck isimli manyak bir iş adamı. penguin ve catwoman yalnızca batman'in farklı yüzleri. penguin, id; catwoman, ego; batman ise super ego.

    penguin karakteri zengin ailesi tarafından garip görünüşü sebebiyle terk edilip bir nehre bırakılıyor. selina kyle zalim patronu tarafından binadan atılıp öldürülüyor. bu iki karakter hep vahşi kapitalizmin ve ataerkil düzenin yarattığı iblisler. işte max shreck'in bedeninde zuhur eden kötülüğün temsil ettiği şey ise amerika'nın ta kendisi. ilk filmde mafya ve polis arasındaki tehlikeli bağlantı gösterilmişti. ikinci filmde yapılan göndermelerle de amerika'nın kontrolünün zengin suçlularda olduğu anlatılıyor.

    bu tehlikeli alt metinlerden sonra doğal olarak warner bros. tim burton'ı gönderiyor ve serinin yeni kötüleri kafayı sıyırmış bilimadamları oluyor hep. batman forever'da bruce wayne'ı kıskanan çılgın bilimadamı edward nygma, batman & robin'de eşinin donmasından sonra delirip bütün dünyayı dondurmaya çalışan victor fries ve doğayı katledenlere sinirlenip insanlardan intikam almaya çalışan pamela ivy. bu üç karakter de amerika'da muhafazakar kesimin sevmediği tipleri temsil ediyor. nygma, kapitalizme başkaldıran hippileri; fries, küresel ısınmaya sorununa parmak basan bilimadamlarını; ivy, tabi ki, doğaya verilen zararı protesto eden aktivistler ve bilimadamlarını. bir de harvey dent karakteri vardır üçüncü filmde; o da demokrat bir savcıdır aslen, ama two-face karakteri özelinde onun gibilerin ne kadar tehlikeli oldukları vurgulanır.

    bütün bu değişiklikleri göz önüne aldığımızda, tim burton'ın gönderilme sebebinin, mcdonalds'ın film için çıkardığı oyuncakların fazla satmaması olmadığı açıktır.
  • filmden ilginç bir detay ise

    --- spoiler ---
    bruce wayne ve selina kyle maskeli baloya katılırlar. herkes maskelerle partiye gelirken ikisi normal kıyafetleriyle partiye katılmışlardır. ikisinin normal kıyafetleriyle partiye katılması aslında normal hallerinin onlar için birer maske olmasından ibarettir.
    --- spoiler ---
  • çekilmiş en iyi batman filmi... 2. film, 92 yapımı ve bi tim burton [tiym börtdn okunur] şaheseri. tam bir çizgi roman şöleni... mekanlar buz gibi, gotham soğuk, suç dolu, müzikler iç gıcıklayıcı, batman acımasız...

    filmin açılışındaki noel arefesindeki karmaşada batman'in ortaya çıkıp önüne gelene yaradana sığınıp girmesi sekansı asla gözlerimin önündne silinmez; batman ilk öpücüğünü bağışlar üstelik bu filmde, hipnoz olur...

    en iyi batman oyuncusu michael keaton'un son batman filmi, ayrıca penguen rolünde mütiş bi performansla danny de vito, catwoman rolünde hastasıyım michelle pfeiffer, buz gibi, psikopat, bi de christopher walken war, ulan delircem ya; şölen abi bu...

    penguenler tarafından büyütülen penguen, şehrin önde gelen patronlarından birinin, yasadışı işlerine yardım etmesi anlaşması karşılığında belediye başkanlığına aday gösterilir, güzel bi kampanyayla da başkan seçilir ama sonra kudurur, bi de o patronun sekreteri, camdan aşşa atılır ama kediler kendini yiyince catwoman olar, batman hepsini döwer... mükemmel bi film, şaheser abi.
  • the bat, the cat, the penguin. batman returns en sevdiğim filmdir. en sevdiğim batman filmi demiyorum, izlediğim tüm filmler arasında en sevdiğim filmdir. yalnız burdan izlediğim en iyi filmdir anlamı çıkmasın. sadece "en sevdiğim film"'dir (3 oldu bu laf)

    batman serisinden bu filmle sadece batman ve batman begins yarışabilir ancak batman returns ikisini de açık ara geçer benim gözümde. ilk batman jack nicholson'ın aşmış performansıyla iyi bir film olmasına karşın fazla 80s kokuyordu ve batman & joker harici ilgi çekecek başka karakter yoktu. ayrıca herkes kabul edecektir, prince eşliğinde dans edip halka para saçan jack nicholson fikri çok yanlıştı. begins ise muhteşem kadrosu bir yana berbat aksiyon sahneleri ve senaryosu ile kaybediyor. tamam returns'deki senaryo da gayet zayıf ama returns senaryoyu dert eden bir film değil. çünkü returns, ancak "realizm mantık düzeyi 0" şeklinde izlenince gerçek değeri anlaşılabilen, oyunculuk, kara mizah, görsellik, aksiyon ve drama üzerine kurulu bir filmdir. begins ise 2000li yıllarda geçen, çok gerçekçi olmaya çalışan, gotham city'yi herhangi bir metropol gibi tasvir eden, teknolojinin, janjanlı oyuncakların dibine vuran, karakterlere hiç önem vermeyen ama bu tavrıyla batman ruhundan çok uzaklaşan bir film.

    batman returns'ün her karesi yağlı boya tablo yapılıp duvara asılabilecek kadar muhteşmdir. michael keaton, michelle pfeiffer, danny de vito ve chris walken gibi usta oyuncular rollerinde devleşirler. pfeiffer, bakımsız güzelliğiyle, catsuit içindeki seksapeliyle ve psikopat halleriyle yıllar boyunca unutulmayacak bir femme fatale portresi çizmiştir. de vito, grotesk mahlukat the penguin(oswald cobblepot)'i ağır makyaj altında harika oynamıştır. penguen karakteri o dönemde çocukları korkutmuş, büyükleri tiksindirmiş ise bence çok başarılıdır. walken emsalsiz oyunculuk tarzı ile üçkağıtçı, yüzsüz, dalavereci belediye başkanı (hmm bir yerden tanıdık geldi) max shreck rolü ile filmin esas baş kötüsüdür. keaton ilk filmden deneyimli olduğundan hem batman'i hem bruce wayne'i kusursuz ve çok inandırıcı oynar, hatta oynamaz yaşar.

    pfeiffer ve keaton'ın karşılıklı oynadıkları aşk (bruce wayne/selina kyle) ve nefret (batman/catwoman) sahneleri bu tür filmlerde dramanın önemini ve nasıl yapılacağını anlatan ders niteliğindedir. batman'in noel arefesinde palyaço çetesini dayak manyağı yaptığı sahneler parmakla gösterilecek "gerçek" aksiyon sahnelerindendir. bu ciddi ve karanlık filmdeki kara mizahın başka herhangi bir filmde eşi benzeri yoktur. batman returns komik veya gülünç olmaya asla çalışmaz, mizahı da zaten güldürmez, sadece suratta bir evil grin bırakır. sadece adı süperkahraman filmidir çünkü filmde kimsenin süper gücü falan yoktur, kimse süper değildir (catwoman'ın 9 canlı olması hariç). aynı gotham city gibi tüm karakterler, kasvetli, karanlık ve depresiftir. filmde sadece 1 adet çok kısa gündüz sahnesi vardır. sürekli gecedir. film boyunca hem gotham'a hem de karakterlerin içine kar yağar.

    bu kadar filmi öven laf yazdım ama asıl övülecek olan, tim burton'ın yaratıcılığının zirvesindeki, sorunlu beynidir. çünkü bu film tam bir tim burton filmidir ve en iyisidir. normal bir yönetmenin böyle özel bir film çekmesi düşünülemez. tıpkı bir burton filminde müzikleri danny elfman'dan başkasının yapmasının düşünülemeyeceği gibi. çizgi romanda sadece kısa boylu ve şişman bir aristokrat olan penguen'i, doğuştan deforme olmuş yalnız ve duygusuz bir canavara dönüştürmek de burton'ın fikridir.

    daha yazacak çok şey olmasına rağmen lafı burda kestiğim ve en sevdiğim filmdir (4).
  • tam yirmi yıl önce bugün amerika'da gösterime giren, çocukları korkutup, ebeveynleri paniğe sürükleyen, eleştirmenleri şok eden, alman dışavurumcu sinemayı on yıllar önce gömüldüğü mezarından çıkartıp bir süper kahraman anlatısına iğne iplikle diken, "öteki"yi, "ucube"yi, "yalnız"ı sarıp sarmalayan, dünyanın en tutkulu, en vurdulu kırdılı, en trajik aşk hikayesini anlatan, kasvetli, melankolik, zifiri karanlık batman filmi.

    iyi ki doğdun!
  • ilk film kadar beğenmemiş olsam da - zamanına göre tabi - görsel efektleri, michael keaton'ı, batmobile'i, oynadığı karakter bağlamında bi' jack nicholson jokeri kadar heyecan vermese de oyunculuk dersi veren penguin danny devito'suyla takdiri hakeden bir yapımdır.

    üstüne yarasa kostümü geçirip batmanim diye sağa sola uçan adamın filminde mantık arayıp, penguin'in ve catwoman'ın o karakterlere bürünmesindeki mantığı kavrayamadığı için filmi beğenmediğini beyan eden arkadaşlara da selam ediyorum buradan.

    evet ip var amına koyim.
  • christopher nolan'ın olayı gotham diplomasisine dayandırdığı, güzel makyajlı batman yorumu the dark knight'ı, ambalajına bakıp ağzı bir karış açık izleyen, her sike de "keşke nolan çeksee" diyen fanboyların, ironik bir şekilde "fanboylar alınmasın ama boktandır" diyerek saldırdığı, tam anlamıyla olması gerektiği gibi yazılmış, tasarlanmış ve çekilmiş şahane film. içi dışı batman'dir, ve karakterin vigilante kişiliğine/ "dedektifliğine" vurgu yapmayı atlaması onun "çizgi romana sadık kalmadığı" anlamına gelmez. nolan köprüleri atıp orijinleri bile değiştirerek batman içermeyen iyi bir gangster filmi yaparken (batman begins'e lafım yok), burton yirmi sene evvel eksik batman içeren iyi bir film yapmış, çok mu? setleri, renk paleti, ışık düzeni, tekniği, senaryosu, diyalogları, ve her şeyiyle "sinema"yı çizgi romanla sarmalayan, birini reddetmeye yanaşmayan duruşu ile yapılmış en iyi çizgi roman uyarlamalarından biridir gözümde batman returns. ambalaj olarak da gangster filmlerini/muhteşem performansları değil, altmışlardaki zıvanadan çıkmış diziyi ve bizzat çizgi romanları kullanır. zaten bu karakterin farklı varyasyonlarla çeşitli filmleri çekilmişken, karanlığı artırılmış bu görsel şahaneliğe dil uzatmak ise, nolan öl dese ölecek fanboylara yakışır. batman serisi için de, zamanın ötesine gitmek pahasına, bu gidişle daha iyisinin yapılacağını zannetmiyorum kendi adıma.

    bir gün gecikmeli olsa da ben de doğum gününü kutlarım. her şeye rağmen çok yaşa tim burton!
  • en güzel sahnelerinden birinde catwoman batman'e allah ne verdiyse vurmaya başlar, "nedir lan bu yaratık in midir cin midir?" diye afallayan batman en sonunda ufak bir karşılık vermeye kalkar. bunun üzerine catwoman hemen ağlamaklı, zavallı, dayak yemiş kadın pozuna bürünerek "ama bana nasıl vurursun, ben bir kadınım!" diye sitem eder. batman "naptım lan ben, durun bayan özür dilerim" modunda yaklaşmaya kalkar ve anında pençenin allahını yer. catwoman ın neden bu kadar muhteşem bir karakter olduğunu yalnızca bu sahne bile özetlemeye yeter. allah anne hathaway'in yardımcısı olsun artık ne diyelim, zaten halihazırda kediden daha çok kediye benzeyen dünyalar güzeli michele ablamızın yerine doldurmak öyle her yiğidin harcı değildir.
  • şu filmde batman'in batmobile ile karlı gotham sokaklarında dolaşıp penguen adamı izlediği sahnenin atmosferi hiçbir filmde yakalanamaz. ilk batman filminden daha farklı bir dünyaya sahip. bunda en büyük pay ilk filmin gişesine güvenen yapımcıların burton'ı daha serbest bırakmaları. evler binalar, gothamın tümü burton'ın maketten oyuncakları gibidir. danny elfman'ın müziği, michelle pfeiffer - danny de vito ortaklığı, michael keaton'ın şu sahnedeki düşünceli oturuşu sinyal yanınca ayağa kalkıp tek kaşını kaldırması... offf bayılıyorum bu filme. çocuğum olursa adını "batman returns" koyacağım o derece.
hesabın var mı? giriş yap