• bakınız, jungiyen psikologların öncülerinden olan jolande jacobi ne diyor:

    "tümüyle akılcı düşüncelerine dayanan, ruhsal yaşamlarının belirtilerini görmezden gelen kimselerde sıklıkla bâtıl inançlara doğru açıklanamaz bir eğilim bulunur. kehanetler, fallar, dinler, büyücüler, dolandırıcı şarlatanlar tarafından kolaylıkla kandırılırlar."

    ne diyor: "tümüyle aklına dayananlarda", "sıklıkla", "bâtıl inançlara doğru", "açıklanamaz" bir eğilim bulunur. "kandırılırlar."
    jolande hanımın burada bahsettiği dinler, ekseninden kaymış dinler bu arada, belirteyim. hani bizde de sıklıkla görülen hocaya gidip muska yazdıran, türbelerde kıbleye sırtını dönüp sandukaya karşı dua eden müslüman gibi, ya da nazar değmesin diye kulağını çekip sert bir yüzeye vuran müslüman gibi, yahut patates cipsini şaraba batırıp yiyen hıristiyan gibi... genişletebiliriz: evrencilerden, enerjicilerden, yaşam koçlarından medet uman tüm rasyoneller gibi... gerçi bu tip hareketleri agnostiklerde, bombastiklerde, liberallerde, federallerde, yahut moda tabirle sekülerlerde de görüyorum ya ayrı. tüm bu zümrelerin böylesi ortak noktaları olmasına rağmen anlaşamamaları ilginç bu arada. aman canım benimkisi mizah, alınmayınız.

    çevremiz, yaşadığımız dünya bu âlâ tespitin sayısız misaliyle dolu. ben psikolojinin babası sayılan üstat freud'dan bir örnek vereyim. akılcıların şahı freud'un bâtıl inançları meşhurmuş, hatta yahudi inancına göre uğurlu bir günde ölmek için doktoruna talimat vermiş ve bu şekilde göçmüş. freud dediğimiz, ciddi tanrıtanımaz, daha doğrusu aklını tanrı bellemiş bir doktor. fakat akıbette uğurlu günde ölmeye çalışmalar filan çok düşündürücü...

    "hak geldi, bâtıl yok oldu. zaten bâtıl yok olmaya mahkûmdur." isrâ, 81. ne güzel ayet değil mi?
    işbu ayetin tefsirini bir de jolande jacobi'den okumak ayrı güzel.

    hak dediği gerçek. gerçeğin olmadığı yeri bâtıl bürüyormüş ve bu katastrofik ortamda akıl kendini asıyormuş, demek ki. aklını kılavuz bellemiş kişi için aklın kendini asması, hem de kendi ipiyle asması çok ürkütücü, yazması bile... allah muhafaza.
  • sünnet sonrası, parça [fazlalık], camii avlusuna bırakılırsa o çocuk dindar olur... [ıssıza atılırsa nihilist, halkın içine bırakılırsa anarşist, kızartılıp yenirse ateist olur mu acep?]
  • "gece tırnak kesilmez, parçaları birleşir de boğazımızı keserler" derdi annem. bir akşam "anne şeytan tırnağı kalkmış onu alcam sadece" diye itiraz edince gece vakti oğlunun ağzından "şeytan" kelimesi çıkan her anne gibi oklavayla girişti sırtıma. bir ramazan günüydü ve annem gözleme yapıyordu.

    "gece ıslık çalınmaz, şeytan duyar gelir de evimizden ayrılmaz" derdi annem. ağzıma dolanan "dönence" şarkısını ıslıkladığım bir akşam "oğlum sus toplıycan başımıza 3 harflileri" uyarısında bulununca "anne şeytan 6 harfli" demiştim. "al sana 6 harfli" diyerek yine oklavayla girişmişti. bir bahar temizliği akşamıydı ve annem yün çırpıyordu.

    "gece aynaya bakılmaz, cemalin yamulur da bir daha kimseler bakamaz" derdi annem. baby face niteliğindeki yüzümde adeta mayın görevi gören sivilcelerimi patlatmaya giriştiğim bir akşam "oğlum bakma şu aynaya, o yüzden geçmiyo o zıkkımlar" deyince "ondan değil anne ya bilmediğin şeyler var" demiştim. "cünup mu geziyon kör olmayasıca" ile başladığı taarruzunu malum yerime vurduğu oklava darbesiyle sonlandırmıştı. bir bayram öncesiydi ve balkonda halı dövüyordu.

    sonra annem yaşlandı. yemek, temizlik yapamaz, bana vuramaz oldu. aktif oklava hayatı son bulunca eskinin oklavası yeninin bastonu oldu. zamanla her şeyi değişti annemin. batıl inançları hariç.

    "gece para sayılmaz, bereketi olmaz" dedi annem ilk maaşımı aldığım akşam. seneler evvel "kazandığın ilk parayla annene bir yüzük ol tamam mı oğlum, hiç alyansımız olmadı bizim babanla, gerçi düğünümüz bile olmadı ya neyse" demişti.

    ilk maaşım hesabıma cumartesi akşamı yatmıştı. kuyumcular pazar günü kapalı olduğu için atm'den maaşımı çekip eve geldim. önce pazartesi günü alacağım yüzüğün parasını ayırdım, sonra ne kadar kaldı diye saymaya devam edecekken annemin yukardaki sözünü duyunca durdum ve paraları cüzdana koydum. "anne gece para saymak niye bereketsizlik getirsin ya, bankalar gece kapalı diye mi uydurmuşlar bunu, finansal mantıkla dini değerleri karıştırma benim güzel annem" deyince sadece gülümsedi. hasta yatağında kolunu kıpırdatacak hali bile kalmamıştı. bir cumartesi akşamıydı ve annemin gördüğü son akşamdı.

    pazar öğle ezanını müteakip gömdük annemi. öylece, yüzüksüz, oklavasız ve batıl inançlarıyla...

    "gece ölünmez anne; ben uykudayken, bir şey yapamayacak durumdayken, seni kurtaramayacakken" diyorum şimdi. elimde annemin hiç sahip olamadığı alyans, sırtımda oklava izleri, zihnimde ise annemin hiçbir bilimselliği olmayan batıl inançları var. bir çarşamba sabahı ve yalnızım hiç olmadığım kadar.
  • batil inaçlari açikladigi düsünülen güvercinlerle yapilan bir deneyde, tamamen keyfi bir sekilde elektrik akimina maruz birakilan yada yiyecekle ödüllendirilen güvercinler bir süre sonra kendi kafalarina göre takla atmaya çirpinmaya ve garip hareketler yapmaya baslarlar aslinda tesadüfi sekilde gerçeklesen ödüllendirme ve cezalandirma tutarli olmadigindan her biri tekrarli-tutarli olarak bir hareketi yapmaya devam eder ödül ve cezanin bu hareketlerle bir ilgisinin olmamasina ragmen... bu deneyin insanlardaki batil inanç davranisini açikladigi, batıl inançların tutarsız ve kontrol edilemeyen bir dünyayla başetme mekanizması olarak var olduğu düşünülür.
  • birçoğu, insanlara efendi gibi bir şey söyleyince yaptırmanın, o şeyin zararlarını anlatmanın pek mümkün olmadığı zamanlarda insanları şeytanla, cehennemle, uğursuzlukla korkutmak suretiyle yapılması kötü veya zararlı olabilecek şeylerden vazgeçirme hareketidir.

    işte birkaç örnek:

    -ziyaret yerlerindeki ağaçları kesenler çarpılır. [ağaçları kesmeyin]
    -türbeden dışarıya bir şey, bir nesne götüren kişiler çarpılır. [hırsızlık yapmayın]
    -kurban kesilirken hayvan dilini dışarı çıkarırsa kurban sahibi o yıl içerisinde ölür. [acı çekiyor hayvan. acı çektirmeden kesin]
    -ayakkabı çıkarıldığında ters dönerse, ayakkabı sahibinin tez vakitte öleceği düşünülür. [ayakkabıları fırlatıp atmayın. düzenli olun, düzgünce koyun]
    -yatarken çorapları baş tarafa koymak iyi değildir, insan çabuk ölür. [bütün gün ayağınızda gezdirdiğiniz pis çoraplarınızı burnunuzun dibine koymayın. mümkünse uzağa koyun]
    -mezarlıktan ağaç kesilmez. ağaçta cin olduğuna inanılır. [ağaçları kesmeyin (daha önce de değinmiştik bu konuya)]
    -ateşe tükürmek, ateşe sövmek, ateşe tırnak atmak, su dökmek uğursuzluk getirir. [ateşle oynamayın. tehlikelidir]
    -ocağın üstünü boş bırakmak uğursuzluk getirir. [boş boş yanıyor. yazık. üstüne bir şey koyun da pişsin bu arada]
    -sacayağının birdenbire devrilmesi evin başına bir yıkım geleceğini gösterir. [dikkatli yürüyün. altında ateş yanan sac ayağına çarpmayın. sıcaktır, yanarsınız, yakarsınız]
    -tencerede su boşu boşuna kaynarsa düşmanlar çoğalır. [suyu boşu boşuna kaynatıp durmayın. biri çarpıp devirirse tehlikeli olabilir (bakınız bir önceki madde)]
    -ateşi söndürmek için su dökülmez, ateş toprakla örtülür. [su döküp ortalığı dumana boğmayın. toprakla örtün ki temizce dumansız kokusuz sönsün]
    -ateş çok önceden sönmüş olsa dahi külün yanında yatılmaz. külde cin ve şeytanın oynak yaptığına inanılır. [belki tam sönmemiştir. karbonmonoksit zehirlenmesine kurban gitmeyin]
    -tarlada zina yapılırsa bereket olmaz. [zina yapmayın]
    -nar tanelerini yere dökmek günahtır, nar cennet meyvesidir. [meyveleri yere döküp ziyan etmeyin. onu bulamayanlar da var]
    -diş düşürülünce o diş kimsenin göremeyeceği bir yere saklanmalı ya da gömülmelidir. [ki şeker de sanıp yemesinler elalemin dişini]
    -baş taranırken dökülen saçları dökmek doğru değildir, bunlar toplanır, ölünce o kişinin kabrine konur. çünkü bu saçlar kıyamet gününde tekrar bitecektir. [saçlarınızı tararken dökülen saçlarınızı ortalıkta bırakmayın, pislik yaratmayın]
    -akşam soğan yenen yere melekler gelmez. [yemişin soğanı yemişin soğanı. kimse gelmez lan bu kokudan. soğan yemişseniz niye kimse yanıma yaklaşmıyo demeyin]
    -gece ıslık çalmak günahtır. [yeter lan uyuycam ben fıy fıy fıy bi susmadın]
    -akşam kapının önü süpürülmez. [yeter dedim evladım uyuycam bi ses etme yaa. ıslık bitti şimdi de fırs fırs süpürge başladı]
    -çocuklar gece beş taş oynarsa düşman gelecek denir. [yatın uyuyun evladım bu saatte oyun mu olur]
    -ekmek kırıntılarını yere atmak, ayakla çiğnemek evin bereketini götürür. [dökmeden yiyin ekmeği. kırıntılarını da yere atıp çiğnemeyin. kuşlara verin onlar da beslensin]
    -bir kişinin üzerinde dikiş dikilirse o kişinin kısmeti bağlanır. [iğne batar adamın orasına burasına. mümkünse üstünüzden çıkarıp dikin, sonra iğneyi götüme batırdın diye kavga etmeyin]
    -duvar dibinde uyumak iyi değildir, insan çarpılır. [buz gibi duvara götünü verip uyursan cırcır olursun]
    -evin içerisi temiz olmazsa oraya melekler değil şeytanlar gelir. böylece o evde mutluluk değil geçimsizlik olur. [evinizi bok götürmesin. temizleyin. ne bu yaa]
    -kapı eşiğinde oturulmaz, insan fakir olur. [kapıya oturup gireni çıkanı engellemeyin]
    -kapı eşiğinde oturulmaz, insan bekar kalır. [kapıya oturup gireni çıkanı engellemeyin]
    -kapı eşiğinde oturulmaz, kapı eşiğinde şeytan bulunur. [kapıya oturup gireni çıkanı engellemeyin]
    -yağmur yağarken kapı eşiğinde oturmak günahtır. [otur ulan. otur da dayak ye en sonunda. yağmur yağsın, ıslan bi güzel hasta ol. laftan da anlamıyo. siieee kalk lan ordan kalk git sandalyeye otur]
    -kadının yolda erkeğin önünü kesmesi uğursuzluktur. [tuttuğunu siken bir adama denk gelirseniz yazık olur ey hanımlar]
    -bir kadın iki erkeğin arasından geçerse çocuğu olmaz. [tuttuğunu siken iki adama denk gelirseniz daha yazık olur ey hanımlar]
    -yarım çay içen kadın dul kalır. [tamamını için. tabağınızı bardağınızı yarım bırakmayın]
    -ava gidecek kişinin önünden kadın geçerse avlanamaz. bundan dolayı o kişi ava gitmekten vazgeçer. [tüfenk var adamın elinde bre kadın. arkasından geç. patlar matlar]
  • dişi ağrıyan kişi mezarlığa gider, bir mezar taşını ısırır ve adına bakmadan geri gelirse, diş ağrısı kesilir... [oha arkadaşım, mezar taşı ısırmak ?]
  • batıl kelime anlamı itibariyle (babam yazar olsa böyle başlardı kesin) hani böyle "yok olm, ne alakası var lan" diyeceğimiz ama içten içe de "canına yandımın x'i yüzünden oluyo hep." diyebildiğimiz şeylerdir. koskoca kelime şu kadarcık manayı da hatrımıza taşıyıversin diye düşünüp konuya giriyorum: abi benim bi yüzüğüm var, üstünde ismim yazıyor. hani seviyorum da, hediye bi yandan hoşuma gidiyor takması. sorun şu ki, ne zaman taksam günüm kötü geçiyor! abartmıyorum mutlaka kötü bi şey oluyor. bu sabah, o gümüş halkayı etine dolgun parmağıma ** geçirirken: "kızım kko, saçmalama, bununla bir ilgisi yok, günün çok güzel geçecek, hem bugün cuma, ulan cumayı karıştırmasak mı acaba?" dedim. çıktım evden. sen tut amir çağır, bağır çağır, bütün hırsını çıkar, haddini aş, karşılık ver, hışımla çık, sessizce ağla. (bkz: buyur burdan yak) belki farkında değil ama, bu, yüzüğüme tanıdığım son şanstı...
    formamı giyip maç izlediğimde tuttuğum takımın kaybettiğinden bahsetmiş miydim?
  • evlendikten sonra dergek gecesi erkek veya kadından hangisi diğerine daha önce tokat atarsa evde onun sözü dinlenir... [aynı anda vurun eşit olun arkadaş, ne biçim bi mücadeledir... ?]
  • genelde koku cok eskilere dayanan, bircok toplumun kulturunde ayni sekilde yer alip, neden yapildigi bilinmeyen veya dusunulmeyen kimi hareketlerin, davranislarin ya da dusuncelerin genel adidir batil inanclar. hatta bu batil inanclarin nasil basladigi da bilinmez cogu zaman. peki nedir bu garip davranislarin kaynagi?

    en bilinenlerden birkac ornek;

    (bkz: tahtaya vurmak/#7716066)
    (bkz: aynanin kirilmasi/#7716097)
    (bkz: merdiven altindan gecmek/#7716139)
    (bkz: 13/#7716236)
    (bkz: kara kedi/#7716329)
  • geçmişten gelinen ve cahillikle eşleştirilen bir inanış. körü körüne hepsinede inanılmazsa dikkate alınması gereken zamanla ve mantıla örtüştürüldüğünde çoğunun akıllıca bir nedenden ortaya çıktığı dikkatlerden kaçmamalı. geceleri ıslık çalındığında şeytanları çağırıyorsun deniyor, ilk etapta aptalca diyoruz. taki ıslığın yılanların dikkatini çektiğini öğrenene kadar. yaşanmışlıkların getirdiği bilgi birikimidir aslında batıllar.
hesabın var mı? giriş yap