hesabın var mı? giriş yap

  • acı bir ölümle ölmüş çoban içeren video.

    ancak çoban en yapmaması gereken şeyi yapmış ve her seferinde başını yukarı kaldırmıştır.

    benim uzaktan bir akrabam da çok güçlü bir koçun saldırısına uğramış ancak ondan kurtulmuştu. ben de o anlattığı zaman öğrenmiştim, koç saldırısından kaçma şansı yoksa yapılacak en iyi iş dümdüz yere yatıp başı korumakmış. çünkü koç başını yere çok yaklaştıramaz, eğebildiği kadar eğip vursa da ayakta olduğu kadar güçlü vuramazmış. bu da kaçmak ya da bir şekilde kurtulmak için şans tanırmış.

    videoda da aynı durumu görüyoruz. adam yerdeyken koç saldırsa da ya kafaya vuramıyor ya da sağlam vuramıyor ama ne zaman doğrulsa doğrudan başına vuruyor.

  • bu yurtdisindaki insanlar hakkinda yurticindeki herkesin bu kadar bilgi sahibi olmasi goz yasartici. valla bravo.

    oncelikle, oy vermek icin randevu alma gerekliligi ve bunun getirdigi zorluklari [bu yuzden egitim duzeyinin cok daha yuksek oldugu abd gibi ulkelerde yasayan turk vatandaslarinin oy verme orani, almanya gibi ulkelerde yasayan ve egitim seviyesi cok dusun turk vatandaslarinin oy verme oranindan daha yuksek zira randevu alma islemi bu insanlar icin pek de kolay bir is degil] vesaire bir yana koyalim.

    yurtdisinda oy verme islemi, turkiye'deki gibi herkesin yasadigi sehirde yapilmiyor. turkiye cumhuriyeti temsilciliklerine gideceksiniz. bu da ornegin abd'nin bati yakasindaki eyaletlerde (washington'dan, alaska'ya, colorado'dan hawaii'ye kadar) yasayan herkesin los angeles'a gitmesi demek.

    kafanizda canlanmamis olabilir, bahsettigim mesafeler soyle.

    - hawaii'den los angeles ~4000km.
    - alaska'dan los angeles ~4000km
    - denver-colorado'dan los angeles ~1400km

    simdi bu mesafeleri istanbul'a uygulayalim

    - istanbul'dan madrid 2800km
    - istanbul'dan berlin 1750km
    - istanbul'dan londra 2500km

    umarim mesafelerin buyuklugu hakkinda bir fikir vermistir. avrupa ozelinde, zaten gurbetci adam bu kadar yol tepecegine gider turkiye'de oy verir (sinir kapisinda)

    sahsen ben los angeles'a nispeten cok daha yakin olan san francisco'da yasiyorum. kalktim oy kullanmaya gittim. oncelikle haftasonu san francisco'da bulunmak zorunda oldugum icin mecburen bir is gunu izin almak zorunda kaldim. ayni sekilde yine hemen donmek zorunda oldugum icin araba ile degil, ucakla gittim. bunun oteliydi, araba kiralamasiydi, yeme icmesiydi $1000 civarinda para harcamam gerekti. ıki kisi icin $1500 diye dusunun. ben gittim bu parayi harcadim ve oyumu verdim. ama herkesten bekleyemem.

    bu baska ulkelerde ayni hesaplamalara yol acmiyor olabilir, her ulkenin karakteristigi farkli lakin hangi ulke olursa olsun, kalkip belki de mahallenizde oy kullanmak gibi bir is olmadiginin farkinda varmalisiniz.

  • herkesin hayatinda en az bir kere karsilastigi insan tipidir. genelde 40 yas uzeri teyzeler ve amcalardan olusan bir kitledir ayni zamanda. ben de sirf koridorda oturmamak icin bir sonraki seferi bekleyenlerden birisi olarak oldukca nefret ederim bu tiplerden ve her seferinde hicbir kriteri umursamadan yaparim uyarimi, araya muavini sokarsaniz daha da cesaretlenir bunlar, yapmayin, direkt kendiniz dalin olaya ki etrafina yandas toplayamasin. bi teyzeye demistim, pencere kenari benim yerim gecebilir miyim, diye de, ugrastirma gizim beni otur orda iste, demisti ben de bakislarimla oraya gecmek istedigimi belli etmistim de 9 saatlik yol boyunca osurmustu. bazen cok da zorlamamak lazim sanki. ne cikacagi belli olmuyor.

  • benim. sanırım 7-8 yıldır aktif olarak kredi kartı kullanıyorum, borcumun tamamını ödemediğim bir ay bile olmadı. umarım böyle de devam eder. sloganımız şu, olmayan paranı harcama. bu kadar basit.

  • essex üniversitesi ile cambridge üniversitesi tarafından ortak yapılan ve proceedings of the national academy of sciences dergisinde yayınlanan bir çalışmanın vardığı sonuçtur.

    bu sonuca göre eğer siz dış görünüşü toplum tarafından çekici bulunan bir bilim insanıysanız insanlar size diğer bilim insanlarına göre daha çok ilgi duyuyor ancak aynı insanlar sizin herhangi bir konuda ciddi bir araştırma yapamayacağınızı düşünüyor.

    yapılan deneyde araştırmacılar 3700 katılımcıya abd sınırları içerisinde çalışan 1000 fizikçi ve genetikçinin fotoğraflarını gösterip "sence bu kişi ne kadar çekici, sence bu kişi ne kadar uyumlu, sence bu kişi ne kadar sosyal, sence bu kişi ne kadar iyi bilim insanı" gibi sorular soruyorlar.

    katılımcılara bu sorular sorularak yapılmak istenen şey gösterilen kişilerin katılımcıların zihinlerinde nasıl bir figür oluşturduğunu ve bu figürün gösterilen kişilerin bilim insanı olup olamayacakları izlenimi vermesiyle ilgisini bulmak. bunun için de verilen cevapları toplayıp karşılaştırıyorlar.

    çalışmanın sonucunda ise insanların çoğunluğu görünüşlerine bakarak edindikleri izlenimlerle çekici, sosyal ve uyumlu buldukları insanları iyi bilim insanı olarak görmediğini; çirkin, asosyal ve uyumsuz buldukları insanları ise iyi bilim insanları olarak gördüğünü keşfediyorlar.

    yani özetle insanlar aslında çekici denebilecek dış görünüşe sahip bilim insanlarına ilgi duyuyorlar ancak zihinlerinde görseldeki gibi bir bilim insanı tiplemesi olduğu için bu kişileri zihinlerindeki bilim insanı konseptiyle eşleştiremiyor ve dolayısıyla o kişilerin gerçekten de önemli bilimsel araştırmalar yapabileceklerine pek inanmıyorlar.

    böylelikle bazen çekici olmamanın bazı konularda işe yarar bir şey olabileceği, bazen de "sende bilim insanı tipi var" cümlesinin aslında pek hoş bir cümle olmayabileceği sonucuna varıyoruz.

    kaynak: forbes

  • insanın default hali olması gerekirken nasıl mantıksız falan addediliyor şaşırıp duruyorum. esas mantıksız olan dünyanın çoğunun binlerce yıldır bulutların üzerinde sihirli bir adamın var olduğuna inanması. enteresan adamlar vesselam neyse ki sayıları yavaş yavaş da olsa azalıyor.

  • ayağının dibindeki harvard medical school'un konferansına gitmeyen emily'den iyi bir doktor olmasını beklemek hatadır, buna karşın harran üniversitesinde okuyup harvard üniversitesinin düzenlediği konferansı internet üzerinden takip eden emine çok daha iyi bir doktor olacaktır. buna karşın emily, emine'nin 10 katı fazla maaşla çok daha rahat bir meslek hayatı geçirirken, emine yeri geldiğinde darp edilip yeri geldiğinde hakarete maruz kalarak, yeri geldiğinde ülkenin başbakanı tarafından hor görülerek bir hayat sürecektir. buna da şükür gerçi dedemi öldürdün diyen birinin bıçak darbeleriyle ölebilirdi de.

  • sevgili dostlar,

    şöyle bir etrafıma baktığım zaman ciddi bir yanlış anlaşılma meselesi yüzünden hayatı hem kendilerine hem de etraflarındaki insanlara cehenneme çeviren oldukça yüklü sayıda insan görüyorum.

    bu yanlış anlaşılma kibirli olmayı kendine güvenli olma sanma meselesidir.

    içi havayla dolmuş market poşetleri gibi salına salına burunları havada gezen milyonlarca insandan biri olmamanız için buraya bir kaç tavsiye bırakmak isterim çünkü sizde kendine güven sandığınız kibrin pençesinde yaşam süren ve başı dertten kurtulmayan bir market poşeti olabilirsiniz. ya da böyle bir tanıdığınız vardır. ama hocam ben poşet olarak gezmek istiyorum diyorsan sen bilirsin tabi.

    yol 1

    hatanı kabul etmeyi öğren.

    kibirli insanları anlamanın en kolay yolu bunların asla hatalarını kabul etmemeleridir. çünkü kafalarındaki sahte kral ve kraliçe imajlarıyla hata yapma kavramını bağdaştıramazlar. insan doğası gereği bolca hata yapar çünkü hata yapmadan öğrenemez. ben hiç hata yapmıyorum diyenler ya ölüdür ya da yalancıdır. bu sebeple bir hata veya yanlış yaptığın zaman güzelce kabullen ve bundan bir şeyler öğrenmeye çalış.

    yol 2

    sürekli savunma halinde olma.

    kibirli insanların en büyük korkusu başka insanların gözünde küçük düşmek ve eleştirilmektir. çünkü bu gariplerimin o kadar kırılgan bir kişilikleri vardır ki gözünde çapak var deseniz onlar için mahşer kopmuş ve hayatları sonsuza kadar lanetlenmiş anlamına gelir. bu sebeple her durumda ve her şartta sürekli savunma halindedirler. bunu yapma. bunun yerine sana yapılan eleştiriyi gerçekten dinle ve farklı bir bakış açısı olarak algıla. her eleştiriden bir şeyler öğrenebilirsin. tabi eleştiri derken hakaret veya laf sokmaktan bahsetmiyorum ancak gidip arabanı birinin garaj çıkışına park ettiysen ve sana da bu konuda bir uyarı geldiyse kendini savunmak yerine uyarıyı kabullenmek insan olmanın gereğidir.

    yol 3

    alevlenmeden önce sakince düşünmeyi öğren.

    sakince düşünme olayına şimdilerde "mindfulness" yani farkında olmak diyorlar. mesela bir arkadaşın iş yerinde senden daha başarılı veya senin beceremediğin bir şeyi yapıyor diyelim. burada egon kendini tehdit altında hissedip seni gazlamaya ufaktan başladığında dur ve düşün. neden böyle rahatsız oldum ve tam olarak hangi duyguları hissediyorum diye kendini sorgula. bunu güzelce yaparsan hem kendini geliştirme fırsatın olur hem de alıngan kendine güvensiz aksi bir şirin olmaktan kurtulursun.

    yol 4

    başkalarıyla kendini kıyaslamaktan vazgeç.

    bak dostum şu dünya üzerinden ne kadar insan varsa ve daha önce yaşadıysa bunların hepsi birbirinden farklıdır. hatta çift yumurta ikizleri bile birbirlerinin kopyası değildir. bu sebeple kendini diğer insanlarla acımasızca kıyaslamanın hiç bir manası yok. başka insanların başarılarından ilham alabilirsin bu güzel bir şeydir. ancak etrafındaki herkesi kamera gibi kayda alıp "onun var benim yok" denklemlerine girersen bu denklemin sonu karanlık yerlere çıkar. en iyi arkadaşın senden fazla mı para kazanıyor buna yoğunlaşmak yerine, kazandığın parayı ne kadar doğru kullanıyorsun buna yoğunlaş. sürekli etrafına tedirgin ve gizli bakışlar atan ürkek sincaplar gibi yaşama arkadaşım.

    yol 5

    kendini ve düşüncelerini sürekli sorgula.

    kibirli insanlar her şeyi tamamen bildiklerini ve her şeyin en doğrusunu düşündüklerini zannederler. bu sebeple hiç bir düşüncelerini ve kararlarını sorgulamazlar, başkalarının da sorgulamasına ayar olurlar. bu garip düşünce şekli de onların genelde kendi bindikleri dalı kesmelerine sebep olur. her zaman görüşünün ve anlayışının kısıtlı olduğunu bil. bol bol kendi kendine sorular sor, hatta güvendiğin arkadaşlarına bol bol danış. her şeyi ben bilirim diyenler genelde hiç bir halt bilmeyenlerdir.

    yol 6

    alçakgönüllü olmaya çalış ve bunu bol bol pratik yap.

    bunun en güzel yolu ufak tefek eksikliklerini ve sakarlıklarını başka insanlarla esprili şekilde paylaşmaya çalışmaktır. örneğin matematiğe kafan basmıyorsa bunu saklamaya çalışmak yerine "dostum hesap işinde bana güvenmeyin, bazen beş artı beş on beş eder sonucunu bile hemen hesaplayamıyorum" yollu ifadelerde bulun. bil ki insanların ezici çoğunluğu mükemmel gözüken insanları sevmezler ama bir kaç ufak tefek eksikliğinin olması seni gereksiz nefret saldırılarından korur.

    yol 7

    dinlemeyi öğren.

    bak arkadaşım kibirli insanların alameti farikası bunların dinlemekten nefret etmesi ve hep konuşmak istemesidir. bu sebeple de hem insanlar tarafından sevilmez hem de hiç bir şey öğrenemezler. dinlemeyen bir insan ne iletişim kurabilir ne de başarılı olabilir. dinlemeyi şu ana kadar öğrenemediysen bunu öğrenmeye başlamanda büyük faydalar var. gerçekten dinlediğin zaman etrafındaki insanların her birinin ne kadar farklı fikirleri ve nasıl ilginç hikayeleri olduğunu fark edersin. üstelik sevilirsin.

    bir taşla iki kuş.

    yol 8

    kibirli modeller sadece eleştirmeyi bilir. bu insanların yaşamlarında "aferin", "teşekkür ederim", "çok iyi iş başarmışsın", "çok yeteneklisin" gibi sözcükler bulunmaz. bunları söylemek yerine bir meydanda kazığa bağlanıp odun ateşinde yakılmayı tercih ederler. bunu yapmalarını da "karakterli olmaya" veya "yalaka olmamaya" bağlarlar. bu nankör arkadaşlar bu sebeple hiç bir zaman gerçek dostlara sahip olmaz, insanlar tarafından sevilmez ve dışlanırlar. bunun bütün sebebini de "insanların onun değerini bilmemesine" bağlarlar. lütfen böyle acayip bir insan olmamaya çalış.

    yol 9

    kibirli insanların başka bir fobileri de yardım istemektir. bir gemiden denize düşseler ve güvertede elinde can simidi olan birisi bulunsa ondan yardım istemek yerine boğulmayı tercih edebilirler. çünkü o kadar gerçek dışı bir benlik algıları vardır ve kendilerini yarı tanrı (hatta tanrı) şeklinde görmektedirler ki birilerinin yardımını almayı "muhtaç olmak" şeklinde yorumlarlar. tek bir kişiye yol sormadıkları için saatlerce kaybolabilen şaşkın tipler genelde bunlardan çıkar.

    yol 10

    kibir abidelerinin bir başka ilginç özelliği de kimseye zırnık vermemeleri ve kimseye yardım etmemeleridir. nasıl ki kendileri yardım istemeyi zayıflık olarak görüyorlarsa kendilerinden yardım isteyenleri de zayıf ve aşağı görürler. kibirli insanlar çöplerini bile paylaşmak istemez. kazandıkları tüm parayı tamamen kendilerinin hakkı sanırlar. paylaşmak ve hizmet etmek onlar için en büyük işkencedir ancak tam tersine başkalarının kendilerine vermesi ve hizmet etmelerinin onların görevi olduğunu düşünürler. bir kafede garsonlara en kötü davranan ve bir lira bile bahşiş vermemeyi akıllı olmak zanneden bu akılsız robotlardır. bu sebeple dostum paylaşmaktan ve başkalarına yardım etmekten zevk almayı öğrenebilirsen (tabi kendini kullandırtmamak şartıyla) yaşamın çok keyifli ve bolluk içinde geçecektir inan bana. çünkü evren sisteminde verene daha çok verilmesi gibi çok güzel bir özellik vardır.

    evet dostlar. bugün kibirli insanlardan bahsettik. umarım faydalı olabilmişimdir.

    klasik yazı sonu ricam geliyor gene.

    efendim hiç kibirli olmayan bir you tube kanalım var. keyifli ve bilgilendirici videolarımı izlemek istersen abone olursan sevinirim. istemezsen canın sağ olsun kardeşim.

    buyurunuz link

    https://www.youtube.com/c/aydinserdarkuru

    sevgilerimle