hesabın var mı? giriş yap

  • akpliler' in osbir çekerek katıldığı isyan. arap var, istiklal marşına tepki var. türklük karşıtı ne ararsan var. tam akpliler' in istediği ortam.

    edit: bak bak. arapçılara bak. telaşla savunmaya gelmişler. neymiş, düzgün türkçe imiş. mülteci bu kadar düzgün yazamazmış. arabına halel gelmesin diye atılan taklalara bak.

  • olaylar hakkında haberi olmayanlar için kısa bir özet geçeyim.

    playstation store çok uzun zamandan beri fırsatlar isminde bir bölüme sahipti. burada indirimli oyunlar yer alıyordu. mart ayının başında dünyada sadece türkiye ps store'da bu bölüm kaldırıldı. dünyanın geri kalanında da koronavirüs ile mücadele kapsamında çok iyi indirimlerin yer aldığı march madness(mart indirimi) kampanyası uygulanmaya başladı.

    bu indirimin sadece türkiye'de olmaması üzerine playstation sahipleri tepki gösterdi. bunun üzerine playstation türkiye bu durumun kendi ellerinde olmadığını ve ingiltere playstation merkezine bağlı olarak çalıştıklarını söyledi. bu fikri oyunculara empoze edebilmek için mamaladıkları pintipanda gibi yayıncılar da sabah akşam bu durumun ingiltere ps store dan kaynaklandığını belirttiler.

    bunun üzerine ingiliz ps store a bu durum hakkında tepki e-postaları atıldı. ingiliz ps store verdiği cevapta türkiye playstation store hakkında indirim olup olmaması kararını kendilerinin vermediklerini, bu kararı alan mercinin türkiye playstation store olduğunu belirtti. bu bilgiler sonucunda türkiye playstation store'un alenen yalan söylediği ortaya çıktı.

    bu kararın alınmasının ardında şöyle fikirler yatıyor. insanlar sokağa çıkmadıkları için daha fazla oyun alacaklar. fırsatlar kategorisi kaldırılarak türkiye'de yaşayan insanların dışarı çıkamama durumları suistimal ediliyor ve böylece daha fazla kâr elde edeceklerini umuyorlar. ayrıca kutulu oyun satışlarında daha önceden usülsüzlükler yaptığı ve ceza aldığı ortaya çıkan aral ithalat ile gizli bir anlaşma içerisinde olabilecekleri düşünülüyor.

    her halükarda türkiye playstation store, türk insanını kandırmak ve suistimal etmek için elinden geleni yapmıştır.

  • az önce muhtemelen uzun zamandır ettiği en güzel laf çıktı ağzından:

    " "türkiye'de ırkçılık yoktur!" türkiye'de ırkçılık olup olmadığına sen karar veremezsin kardeşim. bunu git çingene'ye, ermeni'ye sor, onlar söylesin sana türkiye'de ırkçılık olup olmadığını."

    helal olsun.

  • geçenlerde 4.5 yaşındaki oğlumu uyutuyordum. yanına uzandım. dikti gözlerini, yüzüme uzun uzun baktı ve en sonunda şöyle dedi:

    anne, sen neden oluştun, sevgiden mi?

  • üniversite, yüksek, askerlik derken...

    3-4 yıllık iş deneyimiyle birlikte kurumsal bir şirkette senior web developer falan olurdu şu yaşıyla. (bkz: alkış)

    iş çıkışı mochasını içer, boş vakitlerinde twitter'da karı-kız kovalar ve her zaman aklında olan kendi şirketini açma hayali toplum baskısı sonrasında yapmak durumunda kaldığı evlilikle biterdi.

    sonrasında ne bileyim... görümce, elti ne boksa işte onların evinde çoluk çocukla beraber beyaz çoraplarıyla bağdaş kurmuş vaziyette çay içerken, acun programlarına katıla katıla gülerdi.

  • abim avustralya'da iki senede iki araba aldı, birisi suv. ilkini satmaya bile uğraşmadı. garajda duruyor. benim iki senede biriktirdiğim parayla ancak üç tane iphone alınıyor. ama çok şükür namaz kılan yöneticilerimiz var.

  • utanın lan ekşiciler. elin yufkacısı 2 kadını birden ayağına kadar getiriyor, siz yıllardır buradasınız bi kız düşüremediniz hahhahahahha

    tanım: garip eltiler.

  • psikoloji dalinda ignobel ödülü alan çalışma. dunning-kruger sendromu olarak da adlandırılır.
    psikologlar justin kruger ve david dunning'in tarihe geçmelerine vesile olan
    teorileri özetle, "cehalet, gerçek bilginin aksine, bireyin kendine olan
    güvenini artırır" der.
    metin çözme, araç kullanma, tenis oynama gibi çeşitli alanlarda yapılan
    araştırmaların sonucunda şu bulgulara ulaşılmıştır:
    -niteliksiz insanlar ne ölçüde niteliksiz olduklarını fark edemezler.
    -niteliksiz insanlar, niteliklerini abartma eğilimindedir.
    -niteliksiz insanlar, gerçekten nitelikli insanların niteliklerini görüp
    anlamaktan da acizdirler.
    -eğer nitelikleri, belli bir eğitimle artırılırsa, aynı niteliksiz insanlar,
    niteliksizliklerini n farkına varmaya başlarlar..
    değerlendirme zaafı:
    iki uzman daha sonra, bu teorilerini test etme fırsatı da buldular. cornell
    üniversitesi' nden 45 öğrenciye bir test yaptılar, çeşitli sorular sordular.
    ardından öğrencilerden "testin sonucunda ne kadar başarılı olacaklarını
    tahmin etmelerini" istediler.
    en başarısızların (yani sadece yüzde 10 ve daha az doğru cevap verenlerin),
    testin yüzde 60'ına doğru cevap verdiklerine, ayrıca iyi günlerinde olsalar
    yüzde 70'e ulaşabileceklerine inandıkları ortaya çıktı.
    en iyilerin (yani en az yüzde 90 doğru sonuç alanların) en alçakgönüllü
    denekler olduğu (soruların yüzde 70'ine doğru cevap verdiklerini
    düşündükleri) görüldü. (not: dunning ve kruger bu çalışmalarıyla 2000
    yılında ig nobel * de kazandılar.)
    çalışan, kendi kapasitesini değerlendirmekten ve eksikliğini teşhis etmekten
    acizdir. ama asıl vahim olan, bu "yetersizlik + haddini bilmeme"
    kokteylinin, mesleki açıdan, karşı koyulmaz bir itici güç oluşturması.
    kariyer açısından bir eksiyken, artıya dönüşmesi.
    işinde çok iyi olduğuna yürekten inanan "yetersiz", kendini ve yaptıklarını
    övmekten, her işte öne çıkmaktan ve haddi olmayan görevlere talip olmaktan
    en küçük bir rahatsızlık duymayacaktır. aksine bunu bir "hak"olarak
    görecektir.
    bu arada, gerçekten bilgili ve yetenekli insanlar ise çalışma hayatında
    "fazla alçakgönüllü" davranarak kendilerine haksızlık edecekler, öne
    çıkmayacaklar, yüksek görevlere kendiliklerinden talip olmayacaklar,
    kıymetlerinin bilinmesini bekleyecekler (ve bilinmeyince için için
    kırılacaklar ve kendilerini daha da geriye çekecekler) ve muhtemelen üstleri
    tarafından "ihtiras eksikliği" ile suçlanacaklardır.
    sonuçta, "kifayetsiz muhterisler" her zaman ve her yerde daha hızlı
    yükselecekler ve daha yukarılara çıkacaklardır.
    etrafınıza bir bakın, uzmanlara hak verecek misiniz ?
    (kaynak: dr..serra menekay oncel)

  • başlığı açan kişinin genç, heyecanlı, fıkır fıkır fikir ve merak insanı olduğunu beyinsel aktivitesinin çabaları sonucunda oluşturduğu bu sayfadan anlıyoruz. böyle kişileri severim ve bu kişiyi de kutlarım ki böyle bir başlık açmış. altına da kahveye bu toprak insanlarının 500 yıl önce kavuştuğunu belirterek, kahvenin bilinmediği dönemlerdeki kahve ile ilişkili anılan rengin nasıl ifade edildiğini söylemiş. pek de güzel etmiş. sonrasında bazı kişiler de şöyle veya böyle akıl oyunları sayılabilecek yanıtlar ile mevzuyu süslemişler. eh onlar da pek iyi yapmışlar. ancak gel gelelim konunun maksada eren kısmına değinen çıkmamış. niye? çünkü araştırma kısmı sınıfta kalmış diye düşünüp konuya ilişkin mevzuya ait bilgiyi kısaca sunalım:

    kahvenin osmanlı'ya gelişi en yaygın ve kabul gören kısmıyla; kanuni sultan süleyman (1520–1566) döneminde yemen valisi özdemir paşa vasıtasıyla imparatorluk başkentine geldiğidir. bir başka görüşe göre ise 1555 yılında halepli iki tüccarın taht-ül kale (tahtakale) semtinde açtıkları kahvehane sayesinde osmanlılar kahveyle tanışmıştır. yani kahve ile osmanlının tanışması 16. yüzyıldadır.

    (bkz: http://www.turkkahvesidernegi.org/…-kahve/195/674/0)

    16. yüzyıldan önceki tarihi vesikalar incelendiğinde sözkonusu renge "fındıki" denildiğini görüyoruz. bu kelime köken itibarıyla farsça olup fındık kabuğu rengi demektir.

    (bkz: https://tr.wiktionary.org/wiki/fındıki)

    fındık kabuğu rengi neden kahvenin bilinmesinden sonra sonra değişti? en evvel işte onu bence konuşmak gerekir.

  • “ben artık dünyaları yıkan ölümün kendisiyim.”

    manhattan projesi kapsamında, 16 temmuz 1945’te new mexico’daki –ispanyolcadan tercümesi “ölü adamın yolu” olan- jornada del muerto çölünde yapılan trinity testinde, icadına önemli katkılarda bulunduğu atom bombası gözlerinin önünde bir sahrayı kasıp kavururken, meşhur atom fizikçisi robert oppenheimer’ın ağzından bu kelimeler döküldü. kutsal bir hindu metni olan bhagavat gita’dan alıntı olsa dahi oppenheimer’ın bu sözleri, kaleme alınmasından binlerce yıl sonra dile getirmiş olması, bu süre zarfında tekâmül sürecini terk edip şiddete ve yıkıma yeni anlamlar kazandıran, sabıkalı insanlık tarihinin gözler önüne serilmesi bakımından ironik bir tablo koyuyor ortaya.

  • ekmek almaya ekmekle gidilmeyeceği için, ve bu durum bir çocuğu öldürmeyi haklı çıkaramayacağı için salak salak tezlerle savunulamayacak saçmalık..

  • standart geyiktir bu mahalle arası bankerleri. 91 gram altını kuyumcuya bir insan neden verir ki? kaybolmasın falan diye değil bırakın bu işleri. işletmek için verilir sonra da böyle olur işte. minimal çiftlik bank.