hesabın var mı? giriş yap

  • daha bu hafta asker uğurlaması için göztepe (medical park önü)e5 trafiğini tam önümde durdurup halay çeken dallamalarla aynı kafadır.

    bunlar için durum böyledir. karşıdaki kişinin beğeneceği bir jest yapmak yerine "`bak senin için kaç kişinin hayatını zorlaştırıyorum`" mesajı vermektir. o kafa bundan anlar.

  • olmayacaktir. akp (tabi ki aslinda tayyip erdogan) daha once kimsenin yapmadigi sekilde rakiplerine ve rakip olacaklara cozum buldu, onlari yok etti, sindirdi, korkuttu, kendine katti, secmenlerini caldi ve bunlari yaparken kendini durdurabilecek gucleri, ordu, yargi vs etkisizlestirdi, kendi amacina uygun hale getirdi. degisiklikleri yaptiktan sonra da kanunlari eski duzene donulemeyecek sekilde degistirdi, simdi de sistemi degistiriyor. bundan sonra bu duzenden donulmesi mumkun degil. olene kadar tayyip erdogan, ondan sonra da uygun gorecegi bir kisi, damadi, oglu, torunu vs basta olacaktir. bu ulke bitmistir. gecmis olsun.

  • gympie gympie, avustralya ve malezya'nın yağmur ormanlarında bulunan zehirli bir bitkidir. kalp şeklinde yaprakları ve dikenli bir gövdesi olan bu bitki, dokunan kişiyi tarif edilemez bir acının içine sokmaktadır. dokunan kişi şiddetli bir acı çekiyor ve acı içerisinde kusmaya başlıyormuş. bitkinin yakınında durmak bile sakıncalıymış aslında.

    bir söylentiye göre eskiden insanlar, bu bitkiyi şaka yapmak için arkadaşına tuvalet kağıdı görevini karşılaması için veriyormuş. tuvalet kağıdı olarak kullananlar inanılmaz bir acı çekiyorlamış ve bu acıya dayanamayıp kendilerini öldürüyorlarmış.

    bu bitkiyi araştıran dr. marina hurley, dokunanların şiddetli bir acı çektiğini söylüyor. hatta bir keresinde bu bitkiye dokunmuş, hapşırma nöbetine girmiş ve acı çektiği için hastaneye gitmek zorunda kalmış.

    gympie gympie'yi araştıran bilim insanları da oldukça zor şartlar altında çalışıyorlarmış, çünkü en ufak bir temas ile vücuda giren nörotoksik kimyasallar hapşırma, kusma ve burun kanaması gibi semptomlara yol açabiliyormuş. bu semptomların geçmesi ise günler hatta aylar sürebiliyormuş. bu bitkinin bir diğer ilginç özelliği ise ölü olanlarının bile aynı semptomlara neden olması.

    gympie gympie bitkileri, çok hızlı çoğalabilen bitkilerdir ancak iklim değişiklikleri nedeniyle bazı bölgelerde nesli tükenmekte olan türler arasında yer almaktadırlar. neden oldukları semptomlara bakınca belki de böyle olması daha iyidir...

  • aslan ormandaki senelik iznini kullanacakmış. toplantı düzenlemiş, ormanın %90'ı da katılmış. hemen konuya girmiş aslan:

    "evet arkadaşlar biliyorsunuz yine benim yıllık iznim geldi, 15 gün kadar olmayacağım buralarda, bu süreçte benim yerime bakacak olan arkadaşınızı bu sene tavşan olarak belirledim, 15 günlüğüne ormanın kralı odur"

    bütün hayvanlar biraz şaşırmış ama kralın kararına itiraz etmeye cürret edememişler. neyse, aslan çıkmış tatiline, ormanda tavşan hegemonyası sürmeye başlamış. gidip maymuna pandik atmış, "hoop napıyorsun" demiş maymun, "ben kralım ne var?" diye hemen üste çıkmış tavşan. onun dışında kurtun sırtına çıkıp deh deh diye sürüyormuş, geyiğe pandik atıyormuş vs. bütün hayvanlar şikayetçiymiş ama kral olduğundan sesleri de çıkmıyormuş.

    tavşan bir gün dolaşırken bakmış ayı nehirde balık avlamaya çalışıyor. gitmiş hemen pandik atmış ayıya. ayı dönmüş bildiğimiz minnacık beyaz bir tavşan mal mal suratına sırıtıyor. bir koymuş tavşana elinin tersiyle, tavşan duvara yapışmış. ardından üstünden tozları falan silkelerken tavşan:

    "mına kodumun ayısı bir toplantıya da katıl be !!"

  • 57. yıldönümü.

    hareket başladıktan sonra fidel castro, paralı kübalı askerlere biraz harekat alanı bırakmak istemiş. önce çıkarma yapsınlar sonra çevirelim diyerek çok kayıp vermek istememiş. che guevara hemen reddedip, hepsini imha edelim diyerek saldırı emri vermiş. [bolivya günlüğü'nde de cephede en önemli şeyin moral olduğunu belirtiyor. psikolojik okumaları çok güçlü.] paralı küba'lıları ördek gibi avlayarak kennedy hükümetine bir şok yaşatan küba devrimci silahlı güçleri 68 saat gibi çok kısa bir sürede zafer kazanmış.

    bu olaydan sonra castro ilk kez devrimin kimliğinin marksist - leninist olduğunu açıklıyor. sovyet başbakan yardımcısı anastas mikoyan küba'yı ziyaret ediyor. küba ivedi bir şekilde tüm abd şirketlerini kamulaştırıyor [36 adet şeker plantasyonu-şirketi, texaco ve esso, telefon ve elektrik şirketleri] ve halen devam eden abd ambargosu başlıyor.

    özeti; che guevara'nın punta del este'de yaptığı konuşma bana göre; devrim bu hareketten önce zayıftı, şimdi çok daha güçlü diyerek kennedy'ye teşekkür ediyor.

    küba'yı 26 temmuz kanadıyla ve ekonomi yönünden eli daha zayıf olduğu için [we are poor people living in a very rich country] ülkeyi dünya sahnesinde daha politik ve iç siyasette daha ulusal bilinçle yönetmek isteyen fidel değil; fidel'i defalarca abd'ye karşı uyaran kardeşi raul ve che guevara [no se puede confiar en el imperialismo, pero ni tantito asi, nada] ön plana çıkıyor tarih sahnesinde böylece.

    küba bildiğimiz küba oluyor.

    sosyalist küba.*

  • erkin koray, bir yakınımızın yan komşusudur. annem ile arasında geçen konuşma:

    yakınımız olan abla: geçen sene aşure yapıp tüm apartmana dağıtmıştım. erkin bey'in kapısını da çaldım.. açtı. bir bana, bir de elimdeki tepsiye boş boş bakmaya başladı. sonra da "bu nedir acaba?" diye sordu.
    annem: a-aaa! görgüsüz!
    y: ben de "aşure bu" dedim. "ee napıcam bunu?" diye sordu.
    a: alıp kafana geçireceksin! deseydin?
    y: içimden dedim zaten. ama neyse ki sabır çekip "buyrun, yemeniz için getirdim" diyebildim. sonra "peki tabağı napıcam?" diye sordu. yine sabırla "daha sonra getirebilirsiniz. şu katta, şu numarada oturuyorum" dedim.
    a: ee sonra? getirdi mi tabağı?
    y: evet. kapıcıyla gönderdi ertesi gün.
    a: boş mu geldi tabak? (genelde bizim buralarda dolu gelen bir tabak, boş gönderilmez. gönderen, toplumdan dışlanır filan)
    y: evet!
    a: görgüsüz herif! insan içine bir cd'sini koyar en azından!.

    (bkz: mavi ekran)

  • eşi kumaş pantolonunda çift ütü çizgisi yaptı diye pantolonunu salonun duvarına çiviyle çakarak eşini ve pantolonunu cezalandıran bir emekli astsubay tanıyorum. topunu ahşap boyama kursuna göndermek lazım bunların.

  • yazarların dürüst davranmadıkları başlık.

    entrylere girip baktım. herkes merhamet, zeka, samimiyet vs. gibi kişilik özelliklerinden bahsetmiş. fakat ben hiç böyle bir kıza deli gibi aşık olan bağlanan birini görmedim.

    o yazdığınız entrydeki kızları siz üzdünüz beyler.

    mesela bir kız kaprissiz, tripsiz, anlayışlı, sevecen, merhametli ise o kız sizin kankanızdır. o kız çok iyi kız aşkımdır.

    yok her fırsatta trip atan, carlak ve de bencil ise o kız çok havalıdır. biraz da güzel ise herkes onun peşinden koşar. tam bir dişidir. herkesin gözü ondadır.

    güzel gülen, iyi kalpli, sevimli, anaç bir kıza kimse ilk görüşte aşık olmaz. ancak tanıdıkça sever. kız da severse, yüz verirse zaten erkek elde ettiğini düşünür ve bağımlılık falan kalmaz. yok kız sevmezse zaten peşinden koşturup eğlenecek kadar samimiyetsiz değildir. yine bağımlılık falan olmaz.

    sırf sevdiğinden ilişkiye başlayan ve erkeği uğraştırmayan hangi kızın değerini bildiniz? o kadar kolay elde ettiniz ki değer bilme gereği bile duymadınız. o kız zaten affediciydi. affedeceğini bildiğinizden bilerek ya da bilmeyerek kaç kere üzdünüz o kızı?

    yani siz bu listeleri yazıyorsunuz ama samimi değilsiniz beyler. göğüsleri, kalçaları, bacakları, güzelliği, dişiliği yazanlara gönülden tebrik!

    debedit: bu entry ile debeye girmeyi hiç beklemiyordum ama teşekkürler sözlük :) bari bir işe yarasın; (bkz: leyladansonra.com)

  • rok'a mit ve devlet kaynaklarindan,
    sinan engin'e spor ve federasyon kaynaklarindan,
    ahmet cakar'a hakem ve bahis kaynaklarindan surekli telefonla bilgi geliyor.

    garibim abdulkerim'e ne sms atan ne de bilgi veren kaynak var.