ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
vahdettin
-
son osmanlı padişahı vahdettin'i, bütün tarihi gerçekler ortadayken, hakandı, halifeydi, şahbabamızdı, milletine aşıktı vs.. diyerek övmenin tek sebebi kendisinden sonra kurulan cumhuriyetten, ve özellikle ülkenin laik bir karakterde olmasından nefret etmek olmalı. yoksa kendisine en büyük sempatiyi duysanız bile hakkında yapabileceğiniz en insaflı objektif yorum 'hiç beklemediği halde kendini oturur bulduğu tahtı dolduracak kapasitede biri değildi' olabilir.
sığındığı ingilizlerin himayesinde yaşasaydık, bağımsız olmayaydık da yine de başımızda bir halifemiz bulunaydı gibi düşüncelere kapılan arkadaşlara ingilizlerin aynı dönemde (birinci dünya savaşı sonrası) hindistanda yaptıklarını, çin'de japon-ingiliz çekişmesini ve çinlilerin çektiklerini okumalarını tavsiye ederim. eğer hala ingilizlerin insaflı efendiler olacağını düşünüyorsanız belki şu anektod o dönemde batının osmanlıyı nasıl gördüğünü anlatır size:
vahdettin ingiltere'ye sığındıktan sonra ünlü amerikan şovmeni, barnum&baily sirkinin sahibi p. t. barnum ingiliz kralı 5. george'a telgraf çeker, 'size sığınan padişah ve karılarını sirkimde sergilemek istiyorum, kendileri için çok iyi ücret öderim' der. kral george buna çok güler, telgrafı pek çok insana okutur, epey eğlenir. (kaynak: lord kinross'un osmanlı tarihi)
bugün barnum'un sirki yok, ama vahdettin'in peşinden şevkle gitmek isteyenler kendilerini internette sergileyip kimilerine eğlence kaynağı yaratmaya devam ediyorlar.
14 temmuz 2015 kemal kılıçdaroğlu soru önergesi
-
"adamda lider vasfı yok yeeeaaa" diyenlere inat yapılan hamledir.
siz adamın omuzlarının genişliğini erdoğan'ın omuzlarıyla karşılaştıradurun... bu adamdaki cesaret, meclis'teki diğer milletvekillerinin toplamında yok olm.
akp'liler de görsün, ibret alsın. haklı olduğundan emin olan adam, kendini aklamak için yargılamayı engellemeye çalışmaz. siz 4 bakanı yargıdan kaçırıp "akladık" dediniz, halbuki aklamak böyle olur.
debedit: (bkz: 15 temmuz 2015 metro turizm kazası)
10 km için 213 tl alan taksici
-
işte bu dolandırıcılılar korunurken, uber "abd emperyalizminin ekonomik maşası" olarak lanse edilip yasaklandı.
ne ilginç memleketiz.
tüm türkiye'ye yeşil pasaport dağıtılması
-
avrupalı ülkelerle vize muafiyeti için uğraşmadan tüm türkiye'ye kısa yoldan vize kazandıracak çılgın proje.
devlet "tc kimliği olan herkes benim kamu görevlim sayılır" diyerek döşeyecek herkese yeşil pasaportu ve avrupalının kriterlerini yerine getirmekle uğraşmadan vizeyi kapmış olacağız. (bkz: beyin bedava)
sadece askerde karşılaşılan olaylar
-
gittik, botları verdiler.
tabanı sert geldi.
ayağım acıdı.
sivilde giydiğim ayakkabının içindeki ortopedik tabanı bota koydum.
rahatladım.
ertesi gün botun içini gören arkadaş "seninki niye böyle?" diye sordu.
"dayım ankara'da general, sağolsun ayarlamış" dedim.
bunun üzerine arkadaş botumu alıp "şu adaletsizliğe bakın, rezillik, biz hayvan mıyız, dilekçe yazalım..." gibi sitem dolu sözlerle bütün koğuşlara göstermişti.
ilginç günlerdi tabi.
google'da yapılmış en aptalca arama
-
5 yaşındaki kardeşim tarafından,
lütfen bilgiseyar litfen.
edit: başta "tazmanya canavarı oyna", "tazmanya canavarı oyunları" şeklinde yaptığı aramalarla istediği oyunu bulamayınca ortaya bu arama çıktı.
edit2: aptallıktan kasıt da tabii ki saflık. yoksa zekasından şüphe etmek mümkün mü?
sözlükçülerin içinde çişini yaptığı ülkeler
-
(bkz: liechtenstein) ama civardaki birkaç ülkeye de sıçradı.
annenin whatsapp kullanması
-
okuma yazmayı dahi, bir çok cahilce baskıya rağmen, kendi imkanlarıyla 30'lu yaşlarında öğrenmiş bir kadın için, oldukça başarılı bir aktivitedir.
geç biten bir alış-veriş sonrası merak ve endişe:
http://i.hizliresim.com/jnx6je.jpg
eve gidince haber ver diyen insan
-
haber gelmeyince endişelenen, "haa, unutmuşum yav, kusura bakma." diye sonradan öğrendiğinde üzülen biridir.
5 kankaya eşlerinin yaptığı tişört şakası
-
beyaz show devam ediyor olsaydı hepsini aynı tişörtlerle bu hafta konuk olarak görürdük.
köylülerin lakap takarken çok insafsız olması
-
tur bisikleti ile uğraşıyorum, anadolunun bazı yerlerine pedal çevirdim. hani kıyıda köşede kalmış dağ köyleri falan, tamam çok lakap duydum da. köylerinden birinde resmen muhtar bize şunu dediler, git kahveye şerefsiz mustafayı sor size yer göstersin.
kahveye gittik. mustafa bey orda mı dedik, hangi mustafa dediler. şerefsiz olanmış dedik. şerefsiz mustaaaf benim diye birisi kalktı. çok distopik bir anadolu insanımız var adam bide benimsemiş ya sdlkfsşdfşlsd.
kardeşin ölmesi
-
13 sayısına uğursuz diyenlere sadece gülerdim. bu yılın 13 ekimine kadar. akşam bir mesaj geldi, atla türkiyeye gel diye. n'oluyoruz diye aradım, kardeşin dediler, trafik kazası yapmış durumu ağır. bütün cesaretimi toplayıp sordum sağ mı diye, yoğun bakımda dediler; söylemediler saatler önce göçtüğünü bu dünyadan. yürek dayanmaz dedikleri buymuş sanırım, kardeşin gitmesi sadece geçmişteki anıları, kahkahaları, kavgaları, gezip tozmaları, içmeleri, ağlamaları getirmiyor gözünüzün önüne..beraber bir hayat planladığınız, 10 yıl sonra şurda şu gün diye kurduğunuz planları kursağınızda bırakan bir olay, hayata karşı çaresizliğinizi mermer soğukluğuyla yüzünüze çarpıyor. sadece 'yapma, gitme beni bırakma' diye bağırıyosunuz.
en son arabada beraber giderken bülent ersoy'un 'bir ben bir allah biliyor' unu bağırarak söylemiştik. mekanın cennet olsun kardeşim - gerçekten ne çektiğimi bir ben bir allah biliyor artık.