hesabın var mı? giriş yap

  • başörtüsü nasıl serbest oldu ise sakalın da kesinlikle serbest bırakılması gerekmektedir , koskoca enerji bakanı hacı sakalı bırakınca bişi yok gariban memur ,bankacı sakal bırakınca oouuvv!!!

  • romalılarla kartacalılar arasında yapılan savaşlar (i.ö. 264-146). romalıların güney italya'yı alarak sicilya'ya geçmeleri, burada kolonileri olan kartacalıları rahatsız etmişti. romalılar, güçlü bir donanma meydana getirerek batı akdeniz'e de egemen olmak istiyorlardı. bu durum kartacalıların çıkarlarına ters düşüyordu. bu nedenler savaşı hazırlayan en önemli faktörlerdir. pön savaşları, üç döneme ayrılır.

    birinci pön savaşı (i.ö. 264-241): savaş, kartacalıların sicilya adasındaki messina' nın içişlerine karışmaları yüzünden çıktı, karada ve denizde olmak üzere yirmi üç yıl sürdü. kartacalıların donanmaları, romalıların orduları güçlüydü. romalılar, denizciliğe de önem vererek büyük bir donanma hazırladılar. kartacalıları hem karada hem de denizde yenerek sicilya adasını ele geçirdiler. romalılar kartaca'ya bir ordu gönderdilerse de burada başarı sağlayamadılar. kartaca komutanı hamilkar barkas, romalılara karşı uzun süre savaştı. küçük donanmasıyla italya kıyılarını vurdu. romalılar, daha güçlü bir donanma yaparak kartaca donanmasını bu kez ağır bir yenilgiye uğrattılar. savaştan bıkan kartacalılar, sicilya adasını romalılara bırakmak ve savaş gideri ödemek koşuluyla barış imzaladılar. romalılar, kartaca’da çıkan karışıklıklardan yararlanarak sardinya ve korsika adalarını da ele geçirdiler.

    ikinci pön savaşı (218-291): kartacalılar, batı akdeniz egemenliğini romalılara bırakmak istemiyorlardı. bu sırada kartaca'da hamilkar'ın oğlu hannibal, ordu komutanı oldu. romalıları yok etmek isteyen hannibal, ispanya'daki toplulukları yönetimi altına aldı. güçlü bir ordu ile karadan italya üzerine ilerlemeye başladı. ordusunda filler de vardı. alp dağlarını aşarak italya'ya girdi. romalıları, ticinus, trebiâ ve trasimenus savaşlarında yenilgiye uğrattı. bu kez roma'ya doğru ilerlemeye başladı. romalılar bu durum karşısında korkuya kapıldılar. fakat kartaca ordusunda, şehir kuşatması için gerekli olan araçlar yoktu. hannibal, güney italya'ya geçti. romalılar, bir ordu daha hazırladılar. hannibal, kan (cannae) savaşında romalıları ağır bir yenilgiye daha uğrattı (216). bundan sonra güney italya'daki devletlerle birleşerek romalılarla savaşı sürdürdü. hannibal, kartaca'dan yardım alamadı. ispanya'da bıraktığı kardeşi hasdrubal, ordusuyla alpleri aşarak kuzey italya'ya girdi. fakat, romalılarla yaptığı savaşta yenildi ve öldürüldü.

    hannibal, ordusunun çok yıpranması üzerine daha da güneye çekildi. romalılar, kartacalıları barışa zorlamak için, skipion (scipio africanus) komutasında kartaca üzerine bir ordu gönderdiler. hannibal, kartaca'ya çağrıldı. roma ordusu, zama meydan savaşı'nda hannibal'ı yenilgiye uğrattı (202). kartaca, barış yapabilmek için, roma'nın bütün şartlarını kabul etmek zorunda kaldı. donanmasını, kolonilerini romalılara verdi. ayrıca büyük bir savaş gideri ödemeyi ve roma'nın izni olma-dan hiç bir devletle savaş yapmamayı da kabul etti. kartaca, bu savaşlardan sonra eski gücünü yitirdi ve roma'ya bağlı bir devlet haline geldi.

    üçüncü pön savaşı (t.ö149-146): ticaretle uğraşan kartacalılar, zamanla yeniden güçlenip zenginleştiler. bu durum, romalıların gözünden kaçmamıştı ve iki devlet arasındaki düşmanlık halen sürüyordu. roma ile ittifaka giren numidye (cezayir) kralının kartaca ya saldırması. üçüncü pön savaşı'nın patlak vermesine neden oldu. kartacalılar, numidye kralını yendiler. romalılar ise barış koşullarına aykırı davrandıklarını ileri sürerek kartacalılara savaş açtı. skipion emilyanus komutasında bir roma ordusu kartaca üzerine gönderildi. kartacalılar, şehirlerini cesurca savunsalar da romalılar, bu direnişi kırmayı başararak kartaca'ya girdiler. şehri yağmalayıp yıktıktan sonra da toprakları sürerek tarla haline getirdiler. başka bir teoriye görede tüm bölgeye tuz basıp temsili olarak kartaca'nın köküne kibrit suyu ektik dedikleri de söylenir.

  • astrolojiyi yerden yere vurduğu için eleştirildiğini duydumya artık gözlerim açık gitmem.
    astrolojinin bilim dışı olduğunu, bilimi geçtim tamamen yalan yanlış antik masallar temelli bir safsata olduğunu bugün aklı başında herkes bilir.
    astrolojiyi eleştiren, inkâr edenleri yereceksek tüm bilim camiasını işin içine katmalıyız.
    konu hakkında yaptıkları videoda anlattıkları tamamen bilim dünyasının görüşlerini yansıtmaktadır. bir şeyin "kadim" bir geçmişi olması onu gerçek kılmaz, hatta söz konusu bu tarz muğlak kavram ve inançlarsa onu tamamen yalan yapar çünkü atalarımız sadece gözlerinin gördükleri ve akıllarının erdiklerine anlam yüklediler. şimdi ise teknolojinin o imkanları ile çok çok daha ötesini görüyoruz.

    kısaca burçlar, fal falan batıl bir eğlence aracı olarak günümüzde varlığını sürdürüyor. ama bunu ticarete dökmüş dolandırıcılardan aman uzak durun, paranızı bunlara kaptırmayın.
    bu işi profesyonel yapan her astrolog dolandırıcıdır unutmayın.

    edit: oha lan ne fav almış. hurafeler yerine bilime inanan tüm yazarlara teşekkür ederim.

  • ailesine sabır diliyorum, benim bile aklımdan çıkmıyor onlar ne yapsın. bu memlekette üç tane bir halt olamamış adam yanyana geldi mi her istediklerini yapabileceklerini düşünüyorlar. cahil insanın yaşadığını hissetmek için bu tarz vahşiliğe meyli var.

    bu karanlık sadece kardeşim alinin başını yakmadı yani anlayacağınız. bugün sevgilinizle el ele yürüyün mutlaka duvar dibine pusmuş üç beş çakalın tacizine maruz kalırsınız. saçınız uzundur küpe takıyorsunuzdur bu herifler size laf atacak cesareti bulurlar.

    kendi inançlarını, değer yargılarını, partizanlıklarını, taraftarlıklarını mutlak doğru kabul edip sizi yok etmek için bahane edebilirler. bahane edebilirler diyorum çünkü asıl sebep kesinlikle ideolojik değil. asıl sebep bu şuursuz pisliklerin yetersizliklerinden dolayı yaşayamadıkları hayatın acısını sizden çıkarmak istemeleridir. iki kelimeyi bir araya getirip konuşacak medeniyetten yoksun olduklarından kadınlara yaklaşamazlar, yaklaşana düşman olurlar. hissettikleri gibi özgürce giyinmek, dolaşmak isterler racona terstir yapamazlar, yapana düşman olurlar. iyi bir işte çalışmak isterler okul zor gelir okuldan kaçarlar, okuyup didinip bir yere gelene düşman olurlar. kızlı erkekli özgürce eğlenmek isterler, günahtır ahlaksızlıktır eğlenen kadın hafif meşreptir yapamazlar, yapana düşman olurlar.

    yani bu çöp yığınları her neyi isteyip yapamıyorsa onu yapanı yok etmek isterler. daha iyi yaşamak için ne yapmalıyım diye düşünüp gerçekten çabalamak zor olduğundan herkesi kendileri gibi yaşamaya mahkum etmek isterler.

    üç kuruş maaşla sefalet içinde 5 çocuk yapan ailesine laf edemez, gider çocuğum iyi eğitim alsın diye dişinden tırnağından arttıran emekçi ailenin aydınlık çocuğunu katlederler. bu şerefsizler yaşadıkları boktan hayatın sorumluluğunu her nasılsa kendilerinde, ailelerinde yahut devlette aramak yerine iyi eğitimli sorgulayan özgür bireylerde ararlar.

    üç çocuk yapın diyen hükümete "biz zor hayatta kalıyoruz hangi güvenceyle ben yeni insanların sorumluluğunu alayım dangoz!" diyemezler. tavşan gibi üreyip, hıyar gibi yaşamayı "allah kısmetini verir" bahanesiyle normalleştirirler. allah kısmetini vermediğinde de sersefil sokaklarda ona buna musallat olurlar. verilmeyen kısmetin hesabını allahtan yahut ailesinden yahut hükümetten sormaz sana bana eziyet olurlar.

    bu pislikler böyledir ali.
    seni onlar gibi olmadığın için dövdüler, öldürdüler.
    gerisi bahane, gerisi boş laf.

  • dükkanı tarayanlar, aynı zamanda dörtlülerini yakıp, arkada oluşacak trafik için de kibarlıklarını göstermişlerdir ve az sonra gideceğiz mesajını vermişlerdir.

  • --- spoiler ---
    açık açık söylediler dizinin konusunu. beğenirsin beğenmezsin ayrı ama durum belli. verildi cevaplar.

    dizinin konusu ve adanın olayı belli; ab-ı hayat.

    ada; ab-ı hayat'ın saklandığı yer.

    tarih boyunca bir çok kişi tarafından aranılan ab-ı hayat, adanın içinde yer alıyor. ab-ı hayat'ın özelliği insanlara sonsuz bir yaşam ve gençlik vermesidir. bu durumda önce jacob'ın sonra richard'ın içtiğini gördüğümüz şaraba benzeyen koyu renkli o sıvı, ab-ı hayat.

    jacob'ın elinde sınırlı miktarda bulunan sıvının kaynağı muhtemelen ışığın merkezindeki yer. kadını ışığa bakarak şöyle söyledi; bütün insanlar bu ışığın peşinde oysa hepsinin içinde biraz var ama kimseye yetmiyor, yaşam ve ölüm orada. bütün insanlık yüzyıllardı ölümsüzlüğün, sonsuz hayatın peşinde ve aslında gerçekten hepimizde biraz olan tek şey bu; hayat. var ama yetmiyor, fazlasını istiyor insanoğlu. bu ab-ı hayatın kaynağı bulunursa bulan insanlar insanlığı bitirir. pek çok inanç sisteminde inanılan şudur; tanrı, yaşam kaynağı, ışık demeti, evren artık hangisini seçerseniz; büyük güç, enerji, ışık, yaşam herkesin, her canlının içinde vardır.

    bizim hikayemizde bu ab-ı hayat bir adanın içine saklanmış duruyor. gelip geçen bulamasın, hiçbir insan sahip olamasın diye. fakat engellenmek istense de bir şekilde insanların yolu oraya düşüyor. bazen bir gemi kazası bazen bir uçak kazası. teknoloji değiştikçe geliş yolları değişiyor. işte bu insanlar adaya geldiği zaman ab-ı hayatı ele geçiremesinler diye bir bekçiye ihtiyaç duyuluyor.

    bu bekçide aranılan şartlar; tercihen adada doğmuş olması, ab-ı hayat içmiş olması, özünde iyi bir insan olması.

    jacob'ın ve isimsiz evladın annelerini öldüren kadın da aslında bir emanetçiden fazlası değil, öldüğü zaman teşekkür ediyor çünkü artık bu döngünün dışına çıkmış yerine vekil atamış durumda. ada artık o'nun ölmesine izin veriyor ve tıpkı richard gibi o da ölmeyi uzun zamandır istiyor.

    jacob'ın ve desmond'ın ortak bir özelliği var. ikisi de tam sebebini bilmedikleri halde adayı korumak için odaklanıyorlar. desmond 108 dakikada bir deli gibi butona basarken dünyayı kurtardığını düşünüyordu. jacob da, ab-ı hayatı saklarken dünyayı kurtardığını düşünüyor. ikisi de haksız sayılmaz.

    özel ve seçilmiş ölü bedenlerin yerini alan black smoke'un bir özelliği var. bedenine girdiği kişinin bazı hareketlerini ve sözlerini yaşatıyor. locke'un bana ne yapmam gerektiğini söyleme civarında bir lafı vardı ve black smoke, locke'un bedenine girdikten sonra bu sözü kullanmaya devam etti. sahil kenarında oturan ve anası isim vermeden öldüğü için isim açısından piç kalan eleman da, annesinin ve kendisinin sözlerini tekrarlıyor. insanlar gelirler yıkarlar...

    bu ab-ı hayat durumu bize, çok zengin insanların hani sayid'in dünyayı dolaşarak vurduğu insanların ve widmore efendinin aslında neyin peşinde olduğunu anlamamızı da sağlıyor. ilana gibi jacob'a bağlılığı ile bilinen insanlar widmore'un karşısında yer alıyorlar çünkü widmore'un o ışığı gördüğünü ve amacının adayı, jacob'ı kurtarmak değil de black smoke olayına girmeden o sıvının, ışığın kaynağına ulaşmak olduğunu biliyorlar. hatırlayın ilana ekibindekiler minibüste söylemişlerdi yanlış taraftasın diye... öyle değil mi ama bir düşünün tarih boyunca gerçekten çok zengin insanlar, krallar ve widmore gibiler yani elde edebilecekleri her şeyi elde eden insanlar neyin peşinde olurlar? ölümsüzlüğün.

    bu arada tamam jacob'ın yerine biri geçiyor ve o görev devrediliyor da arkadaş harbiden salaksınız ha bu kavuk olayı black smoke geleneğinde yok hala uyanamadınız. dumanın özelliği şu; o ışığı korumakla görevli kimseler ölürse onların bedenlerine yerleşebiliyor. deli teyzenin amacı neydi? adayı koruma görevini piçe vermek, aday o'ydu yani. o ölünce bedenine girebildi black smoke tıpkı, locke gibi bir başka seçilmiş aday ölünce bedenine girebildiği gibi.

    adadaki manyetik alanın özelliği falan filan hep aynı çünkü adanın içinde ab-ı hayat var ve bu enerji kaynağı çok güçlü...

    peki ölüler niye dolanıyor?

    hayatın ve ölümün kaynağı olan yerden bahsediyoruz. bilumum inanışa göre ölen ruh, enerji aslına rücuu eder yanı o kaynağa geri döner. o enerji ise bazılarının öldüğü halde işlerinin bitmediğine inanıyor ve içine almıyor. o kimseler serbest salınıma devam ediyor.

    --- spoiler ---

  • aklıma karnıyarık ve cacık ikilisini getiren başlık. allah belanızı vermesin! el diyarda nereden bulacağım şimdi bunu?

    edit: bu entriyi neden 16 defa favladınız şimdi? tekrardan allah belanızı vermesin!

    edit2: favori 64 olmuş amk. beni düşürdüğünüz şu hale bakın. en işe yaramaz entrim en üst sıralarda duruyor. yine allah belanızı vermesin!

    edit3: size ateşler salmayı düşünüyorum.

    edit4: ohaaa ama artık ya!

    edit5: ben caydım sizden. ne haliniz varsa görün!

    yıllar sonra edit: internetten tarif videolarını izleyerek yaptım. defalarca yaptım. hatta usta oldum diyebilirim artık. ha yoğurt, cacık olayına gelince. iki sokak aşığıda oturan bir türk abladan yoğurt mayası aldım. yoğurdu da kendim yapıyorum cacığı da. oh miss...

    2024: yetmedi mi hâlâ?