hesabın var mı? giriş yap

  • yıllardır neden yapılmadığını ben de merak ediyorum. imam atamaktan daha anlamlı ve verimli olacağı kesin.

  • black panther: wakanda forever nereden bakılırsa bakılsın zor bir film. başrol oyuncusu chadwick boseman'ın zamansız kaybının ardından yapım sürecindeki duygusal zorluklar, salgın sebebiyle fiziksel zorluklarla da birleşti. filmle ilgili yorum yapmak da zor aslında. boseman'ın yokluğundan arındırılmış şekilde filme bakmak, odaklanmak zor gerçekten.

    fragman tahmin ettiğimiz şekilde t'challa'nın kaybının üzerinden wakanda halkının ve onun en yakını olan shuri, okoye, nakia ve annesi ramonda'nın duygusal durumlarını bize göstererek başlıyor. wakanda halkını beyazlar içerisinde görüyoruz. muhtemelen t'challa'nın cenazesinin olduğu sahneler onlar. hikaye içerisinde t'challa'nın ölümünü yine gerçek hayatta olduğu gibi bütün ağırlığıyla yaşamak filmin duygusal tarafının en önemli belirleyiciliğini oluşturacak. filmin isminde de anlaşılacağı üzere ulus olarak da wakanda çok zor bir dönemden geçecek krallarının ölümüyle ama tematik anlamda ayağa kalkmasını da bilecekler.

    ilerlediğimiz zaman su altında bir kadının doğum yaptığını görüyoruz. doğan bebeğe baktığımız zaman bacaklarındaki kanatlar hemen dikkatimizi çekiyor. flashback olan bu sahne filmin villain'ı olan ve tenoch huerta tarafından canlandırılan namor'un doğum sahnesi. hemen ardından yetişkin halini görüyoruz ve belgesel kadrajlarına sahip şekilde atlantislileri de görmek mümkün. namor'un çizgi romanlarda anti-kahraman diyebileceğimiz bir çizgisinin olduğunu belirtmemiz lazım. zaman zaman villain olsa da ana süreklilikte kendisini iyilerin tarafında konumlandırmamız daha sağlıklı.

    namor'un köklerine dönersek karakter alıştığımız bir çok marvel karakterinden çok daha eskilere dayanıyor. 1939 yılında yaratılan namor için marvel'ın ilk karakterlerinden biri diyebiliriz. namor yayın hayatına başladığı dönemden günümüze kadar marvel comics'in en merkez karakterlerinden biri oldu. çizgi roman evreninde hemen hemen akla gelen her konseptin için olduğunu söylemek mümkün. şöyle bir baktığımız zaman avengers, ınvaders, defenders, ılluminati, x-men ve cabal gibi ekiplerde yer aldı. sue storm'a duyduğu dillere destan aşk yüzünden fantastic four ile de direktman ilişkili. mutant olması sebebiyle mutant ulusuyla da çok yakın. atlantis'in krallı olmasından dolayı da siyasal anlamda çok etkin. yani namor'un marvel çizgi roman evreninde çok sayıda önemli bağlantısı olduğunu söylemek gerekiyor.

    fragman ilerlerken bir tanker görüyoruz. paralı asker benzeri giyime sahip olan insanlar muhtemelen wakanda'lı insanları kullanarak vibranium'a ulaşmaya çalışıyor. burada wakanda, atlantis ve paralı askerler denklemini kurmamız gerekiyor. son zamanlarda popüler bir teori var. wakanda ve atlantis arasındaki çatışmanın fitilini sahne arkasından latveria ateşleyecek, hatta bu sayede dr. doom'un evrene girmesi de gerçekleşecek diye. doğrusunu söylemek gerekirse bu teori hiçte gerçek dışı durmuyor. latveria'nın vibranium'a ulaşmak için iki ulusu birbirine düşürmesi tam doom'un yapabileceği bir hareket. onu evrene katmak içinde mükemmel bir nokta olur bu film.

    hemen ardından gördüğümüz yeni bir karakter var; riri williams. kendisi tony stark'tan sonra en gelişmiş savaş zırhını yapan kişi. ıron man'in veliahtı sayabileceğimiz ıronheart. aslında çizgi romanlarda çok yeni sayabileceğimiz bir karakter aynı zamanda. 2016 yılında ınvincible ıron man 7. sayıda karşımıza çıkıyor. kısa sürede marvel'ın sevilen yeni karakterlerinden biri oluyor. önümüzdeki sene kendi dizisine de kavuşacak olan ıronheart, bu filmde önemli bir rolde olacak ve origin hikayesi anlatılacak. tahminler ürettiği bir vibranium teknolojisi ile wakanda ve atlantis'in dikkatlerini çekeceği yönünde.

    namor'un doğum anından sonra fragmanda çocukluğunu da görüyoruz. filmde atlantis'lilerin maya uygarlığından esinleneceğini biliyoruz. ispanyol conquistador'ların güney amerika'ya gelişi ve oraya karşı uyguladıkları sömürgecilik filmde flashback sahneleri ile kendisine yer bulacak. muhtemelen dönemin aztek başkenti tenoktitlan sular altında kalarak atlantis haline gelecek. atlantislileri latin amerikalı oyuncular oynuyor. namor dışındakilerin mavi oldukları zaten dikkatlerden kaçmamıştır. lakin su altında ten rengi, suyun dışında mavi olma gibi bir ihtimalleri de var. ki çok güzel düşünülmüş duruyor.

    fragmanın sonuna doğru çeşitli aksiyon sahneleri görüyoruz. kıyıda geçen büyük bir aksiyon sahnesi var. orada yeni black panther ile namor'u dövüşürken görmek mümkün. şu an için yeni black panther'in kim olduğu açıklanmadı. benim şahsi tahminin shuri'nin yeni black panther olduğu yönünde. evet başka biri de olabilir, belki birden fazla kişinin de kostümü giydiğini görebiliriz. lakin en mantıklı seçeneğin çizgi romanları da hesaba katarsak shuri olduğunu düşünüyorum.

    marvel'ın şu ana kadar bize sunduğu en güzel fragmanlardan biri olduğunu söylemek mümkün. özellikle duygusal anlamda çok etkileyici bir fragman olmuş. hem evren içi, hem de evren dışı birinin kaybının insanlar ve o kişiyi sevenler üzerindeki etkisini çok güzel şekilde hissettirmiş. bununla birlikte çizgi romansı unsurlarıyla da heyecanlandırmayı başarmış bir fragman var karşımızda. trailer yayınlandığı zaman black panther'in de kim olduğunu büyük ihtimalle öğreniriz. o zamana kadar fazlasıyla heyecanlandırmayı başaran bir fragman olmuş.

  • 1951 doğumlu kim peek fotografik ya da eidetik hafızası çok güçlü bir savant olduğu teşhisiyle yaşadı. dünyada 50-100 arası sayıda savant mevcut. savant sendromu, görsel, işitsel ve benzeri bir alanda güçlü hafızası olan otistiklerde görülüyor. bir kitabı bir saat içinde okuyup tamamını ezberliyor. sol gözü, sol; sağ gözü, sağ sayfayı okuyor ve böylece ortalama sekiz saniyede iki sayfayı birden okumayı bitiriyor. hafızasında yaklaşık 12000 (on iki bin) adet kitap var. herhangi bir tarihin hangi güne denk geldiğini biliyor. üm bunlara rağmen iq su normalin oldukça altında ve 19 aralık 2009 günü kendisi hayata gözlerini yumdu. ama arkasında bir eser bıraktı.

    (bkz: rain man)

  • ne zaman düşünsem tüylerim diken diken..

    geçen hafta dolan otuz beş yıldan beri otuz beş kuruşla ev geçindiriyorlar. üç çocuk büyütmüşler, okutup adam etmişler. üç çocuklarına da aynı sevgi ile bakmışlar hep, gözlerinde hala o sevgi. hani olmaz da, göstermek istemeseler bile ele verecekler kendilerini, naif bir sevgi sızıyor gözlerinden. işe gitmek için evden çıkarken, arkamdan usulca aralanan perdenin arkasındaki annemin gözünde görüyorum, her sabah.

    nasıl başladığı değil nasıl yaşandığı önemli; onca yıl nasıl büyüdüğü, bizi büyüttüğü. onlar dolu dolu da yaşamışlar, damdan düşer gibi de. tepeden tırnağa sevdalılar, sevda nedir biliyorlar çünkü.

    çünkü yaşamışlar, yaşıyorlar bu hayatı. tüpsüz kalmışlar, vesikayla ekmek almışlar, kuru üzümle çay içmişler herkes gibi. kaç ihtilal kaç kriz görmüşler. ve hala, sabahın yedisinden gecenin körüne kadar haberlerde gördükleri "dünyaya" üzülüyorlar. yirmi dokuz yıldır onları sabır ve umut ederken gördükçe tüylerim diken diken oluyor benim.

    keyif almasını da bilmişler. uğrak lokantası’nda kızarmış yarım piliç ve haydari ile içmişler rakıyı, tam cam kenarındaki masada hem de. bizim gibi rakının yanına pırasa getiren, fasıl diye taverna müziği çalan, damsız girilemeyen yerlere, olmadığı gibi görünen insanların arasındaki masada birkaç arkadaş mahkum kalmamışlar. en son ne zaman sinemaya gitmişler hatırlamıyorlar, dilleri dönmüyor hatırlayınca da zaten filmin adını. o akşam televizyonda ne varsa, bir bardak da çay yanına, en seyredilir eser oluyor o akşam.

    bu sevgiyi anlamak istiyorsanız, görmeniz lazım. birbirine güzel söz söylemez, çarçur etmezler iltifatlarını. sevgilim, bir tanem bunlar sahte laflar, yer yok onların lugatında. her gün milyonlarcası gırla giden gerçek sevgi sözleriniz gerçek kıymetini biliyorlar.

    yıllarca işten gelirken kesik ankara soğuğunda yüzü kızaran emekli memur babam gibi yüzüm, aşk hakkında düşünürken, utancımdan. hayat bana daha ne öğretebilir? onlarla karşılaştırınca, hokkabazın ağzındaki yalancı alev gibi yabancıyım aşka. oysa onlar, birbirlerine sarılıp kenetlenmişler. ve kalbime bıçak sokar gibi kirpikleri bana, bize doğru dönmüş soruyorlar:

    "ya siz?"

  • annem, ben dört ya da beş yaşlarındayken gündelige başladı. babamın fırında (fırın işçisiydi), abilerimin okulda ve annemin gündelikte olduğu karanlık kış günlerinde evde tek başıma kalmaya korkar ve annemin evin anahtarını boynuma asmam için yaptığı kolyeyi başımdan geçirip dışarı çıkardım; bilmediğim sokaklara girip orada kaybolmak için. kaybolup, evi bulmaya çalışırken vaktin daha hızlı geçtiğini keşfetmiştim çünkü.
    sevgiliyi beklemek de biraz bunun gibi bir duygu. boynunuzdaki anahtar yerine kalbinizde sevgisi, aklınızda imgesi, dünyaya açılıp vakit geçsin diye kaybolmak sevgiliyi beklemek.

  • ailemle olmadığım sürece dışarıda, trafikte, sokakta, markette, tekel bayinde, barda, camide , okulda her neresi olursa olsun herkes beni dövebilir, ben korkağım birader, karşımdaki ise adam gibi adamdır, güçlüdür, kuvvetlidir, mike tyson bile ona abi der. elin çarı, çakalı, it oğlu iti yüzünden, tek gelmeyip bakteri gibi çoğalan piçler yüzünden, tek yumrukta şirazesi kayıp bıçakla silahla üzerine saldıran it oğlu it yüzünden başıma bir şey gelmesini istemiyorum. allah izin verirse yaşayacağımız belli bir yıl var ve ben bu yıllarımı karşıdaki değersiz köpek parçasına harcamak istemiyorum.

    en büyük sizsiniz beyler, bana bulaşmayın, değersiz hayatlarınız ve iğrenç saç tıraşlarınızla size birbirinizi yok edeceğiniz kısa hayatlar dilerim. aynen racon , sıfırbir ne bileyim çinçin falan.

  • güzel bir gelişme.

    ahmet davutoğlu'nun ilk defa güzel bir şey yaptığını gördüm lan. inanamıyorum.

    edit: olm ben işsizim lan niye sevindiysem.

    karım özel sektörde, onu da kapsamıyormuş.

    neyse tatile sevinenler için sevineyim bari.

  • 16-17 yaşlarındayken yaşının 30 olduğunu öğrendiğim insanlara "ohaaa 30 mu yuuhhh" diyordum. 30 yaşındaki insanlar bana 70 yaşında gibi geliyordu. şu an 32 yaşındayım ve hala kendimi çok genç hissediyorum. içimde hala bir çocuk var çünkü hamileyim :((( şaka lan şaka erkeğim ben.

    neyse konudan uzaklaşmayalım, 32 yaş çok değil evlen gitsin.

  • kimse annesini ve ailesini seven, değer veren, önemseyen bir insana düşman olmaz.

    düşkün diye tabir edilen kavramın altındaki mana biraz derin. bazı erkekler belli bir yaşa ve olgunluğa erişse bile annesine danışmadan, annesinin onayını almadan hiçbir şey yapmaz.

    bu tarz bireylerin evlendiği zaman da evlilikleri annesi tarafından yönetilir. ilişki iki kişilik değil üç kişilik bir boyuta ulaşır.

    kadınlar bu olaya düşmandır.