hesabın var mı? giriş yap

  • sozlukte ne kadar boktan insanlarin oldugunu gosteren patlamadir. istanbul'da tanidigi ailesi olup sehir disinda yasayan bir suru adam var. panikle basliga bakiyosun nerde olmus ne olmus diye, yok efendim surdan duymus, buradan duymamis, bize ne... gelip espri kasiyor bir de yok izmir'den duyulmamis da bilmemne.

    butun ulke diken ustunde, daha bir ay olmadi ankara'da 100 kisi oldu, adam gelip burda futursuzca espri yapabiliyor ya, insanliginiza tukureyim.

    edit: patlamayla ilgili bilgiler bu entri'de yeterince mevcut (bkz: #56642929)

  • sıkıysa tarzan'ı da zenci yapın. ama ağaçtan ağaca maymun gibi atlayan bir karakteri zenci yapmaya cesaret edemezsiniz bence.

    ___
    edit: zenci demekle siyahi demek arasında fark yoktur. zenci farsçadan(zangi) arapçaya geçmiş(zenci) siyah - siyahi demektir (siyah da farsça). ırkçı olan kelimeler "negro - nigga - nigger" gibi olanlardır. bu kelimeler her ülkede yasak falan değildir. ayrıca ispanyolcada siyah direkt negro demektir adamların umrunda değil.

    uzun lafın kısası zenci ırkçı bir kelime değildir. politik doğrucu olacağım diye ortamlarda çok pis rencide olursunuz dikkat edin.

  • ilk 2 bayramda kimse kapımı çalıp şeker istememişti. bu duruma istanbul’da geçirdiğim 4 yılın sonunda alışmak zorunda kalmıştım ama yeni taşındığım bu semtte diğer semtlere göre ‘eski bayramlar’ geleneğinin çok daha az olduğunu bilmek içimdeki heyecanın sönmesine yetmiyordu. tüm bayramı evde geçirdiğim halde kapıma kimse gelmemişti. gerçi önceki 8 bayramdan acı bir biçimde tecrübe edinmiştim alınan şekerlerin kullanılamayacağını. benim de şekerle aram pek yoktu. bu yüzden artık şeker almayı da bırakmıştım.

    sonraki bayram da aynı şekilde yalnız geçmişti. ist.da komşuluk ilişkisi gibi bir kavram yok. hele bekarları/öğrencileri kimse komşu olarak bile görmüyor. bu çok umrumda değildi aslında benim için önemli olan çocukluğumdaki bayramları hatırlatan ve bayramı bayram yapan şeker toplama ritüeliydi.

    bir sonraki bayram(oturduğum semtteki 3. bayram) kapı çalındı. diafonda “kim o?” soruma verilen “bayramınız kutlu olsun” cevabıyla içime neşe dolmuş ve tek basışta sorunsuz açılıyor olmasına rağmen garantiye almak için defalarca otomatiğin düğmesine basmış ve kapıya dikilmiştim. çocuk kapıya gelip “bayramınız kutlu olsun” deyince evde artık şeker almayı bıraktığım için şeker olmadığını hatırlamış ama bu fırsatı kaçırmamak için çocuğa para vermiştim. sanırım bu ikimize de mutlu etmeye yetmişti.
    bir sonraki bayram yine ve sadece o çocuk geldi. bu defa tedbirliydim, şeker almıştım. ondan başka kimsenin şeker toplamaya gelmeyeceğini bildiğim için tüm şekerleri ona verdim. çocuk 3. yıl yanında 6 yaşlarında (sanırım) kardeşini de getirmişti. bu, mutluluğumun iki katına çıkmasını sağlamıştı.

    şimdi oturduğum semtteki 7. yılıma giriyorum. bugün geleceğinden hiç şüphem yok. dün gece marketten şekerlerini aldım ve bekliyorum çocuk. bu defa adını da öğrenmek istiyorum. artık senden “çocuk” diye bahsetmek istemiyorum!

    edit: çocuk tekrar geldi mi diye soranlar oldu. evet! çocuk geldi. ama büyünün bozulmasından korktuğum için adını sormadım. sonraki yılda da yurtdışına taşındım. benim için o hep "çocuk" olarak kalacak.

  • 'devletin malı deniz, yemeyen keriz' gibi vecizeler üretmiş, rüşvetçi, ikiyüzlü, dedikoducu halktır.

  • herkes bir günlüğüne de olsa terörist olacak bu ülkede. kaçarı yok. sıra kebapçılara gelmiş* şimdi pazarcılar düşünsün tehlike çanları onlar için çalmaya başlıyor, çember daralıyor.

    neyse ki ben 2 yıl önce falan teröristliğimi yapmıştım sırayı savdım. kafam rahat.

  • oluşumunda genetik, yaşam tarzı, dolaşım bozuklukları vs. olmak üzere pek çok faktörün etkili olduğu, her yaştan, milletten ve kilodan kadında görülebilen illet. şimdi size vereceğim tüyolarla bu engebeli musibete ağzının payını verebilirsiniz. tamamen ortadan kaldıramasanız da görünümünü büyük oranda azaltabilirsiniz.

    1- yediklerinize dikkat edin. çok katı ya da sınırlayıcı diyetlerden yana değilim zira devamlılıkları olmuyor. ancak tatlıyı ve gazlı içecekleri hayatınızdan büyük oranda çıkarmanız lazım. canınız tatlı isteyince meyva, içecek istediğinde ise maden suyu, kefir ya da kombuça için.
    2- hareket ve spor. yürüyün arkadaşlar, sadece dış görünüşünüz için değil sağlığınız için de. bunun yanında spor da yapın. fitness salonlarına yazılmayı pek tavsiye etmiyorum zira gidilmiyor üzerine paranızdan oluyorsunuz. ilginizi çeken bir spor dalı bulun, yüzme, tenis, yoga, pilates, dans vs. vs. seçenek çok! unutmayın vücudunuzdaki selülit oranını azaltmak için kas yoğunluğunuzu arttırmanız gerekiyor.
    3- dolaşım sorunlarını ortadan kaldırmak. her akşam yatağa yattığınızda ayaklarınızı duvara dayayarak tavana dikin ve 5-10 dakika boyunca bu şekilde durun. iyi gelecek. bunun haricinde hemen bir at kılı fırça edinin ve duş almadan önce yaklaşık 20-30 dakika boyunca kalbinize doğru, yani aşağıdan yukarıya selülitli bölgeyi fırçalayın. yeter mi? yetmez!!! duşa girdiniz, yıkandınız sıra şok tedavisinde. suyu önce dayanabileceğiniz bir sıcaklığa getirip tüm vücudunuza tutun. ardından en soğuğa ayarlayarak buz gibi bir duş alın. bu tüm vücudunuzun dolaşımına katkıda bulunacaktır.
    4- bakım. duşunuzu aldınız, soğuk suya doydunuz. sıra kremlenmede. besleyici bir kremle -vücut kremimi kendim yapıyorum ben- yine aşağıdan yukarıya doğru hafif hafif masaj yaparak vücudunuzu nemlendirin.
    5- stresten, uykusuzluktan ve aşırı kahve tüketiminden olabildiğince uzak durmaya çalışın.
    6- selülit oluşumu hormonlarla doğrudan alakalıdır. sadece selülit değil, rahim ağzı kanseri ve yumurtalık kanseri de östrojen hormonunun düzeyiyle ilgilidir. dahiliye'den randevu alın, o sizi endokrinoloji'ye sevk edecektir. burada kadınlık hormonlarınızın seviyesine baktırabilirsiniz.

    tüm bu dediklerimi yaptıktan sonra yavaş yavaş değişimi göreceksiniz. benden söylemesi.