hesabın var mı? giriş yap

  • günlerden duruşma,
    sen yoksun,
    ben,
    çoktandır beynime hapsettiğim yüreğimle,
    sessiz kalma hakkımı kullanıyorum.
    aşkın, adın, varlığın
    her fırsatta yüreğimi yeniden sorguluyor
    katip hala adını adımla yazıyor
    salon tıkbasa bomboş
    şahit vedat,
    okuldan kalma ezber yeteneği ile
    ifadesini güzel sunuyor.
    beni ilk oturumda haklı çıkartan adalet
    riya ile flört etmekte
    o yüzden o da yok mahkemede
    hakim “karar” diyor.....

    ve katip,
    adını adımla yazmıyor artık!

  • evet gerçekten rezalet. çünkü fotoğraftaki fare bir fındık faresidir. fındık paketinde çıkması gerekirken, fıstık paketinde çıkması gerçek bir rezalet.

    edit: ugandamilliegitimbakani'nin uyarisiyla" fındık ifadesidir" olarak yazdığım "fındık faresidir" olarak değiştirildi.

  • aslında çok da özel bir şey olmadığını yüksek tahsilli bir sığırdan öğrenmiştim.
    iş çıkışı, kurumun cafeteryasında toplanıp, birer kahve içeriz stresten arınmak için. kurumda çalışan erkek doktorlardan biri de masamıza ortak olur mütemadiyen, çok da güzel sohbetler edilir. sadede gelelim;

    ilişkiler üzerine konuşurken, kız arkadaşlardan biri "hocam evli misiniz?" diye sordu.
    "1. turu sonlandırdım, 2. tura başlayacağım." dedi.
    bu boşandığını ve 2. kez evlenmek üzere olduğunu söylemenin kuuuul versiyonu olsa gerek. neyse... derken 2. irdeleme cümlesi geldi arkadaştan; "zor olsa gerek hocam 2. bir evliliğe karar vermek."

    "20 sene önce fakültedeyken aşıktım ben ona. evlenme teklif ettim, kabul etmedi ama ona olan tutkum hiç bitmedi. sonra o evlendi, ben evlendim, çocuklarımız oldu. eşlerden ayrıldık. 20 yıl sonra tekrar evlenme teklif ettim ve kabul etti." diye cevap verince bizim ultra romantik salak kız birden "ayyyyyyy ne tatlıııı!" diye göz bebeklerini kalp şekline bürümüştü ki cümlenin devamı geldi;

    "20 yıl bekletti beni. aylarca nefes aldırmadan becereceğim onu!"

    hayatımda o kadar sinirlendiğim çok zaman olmuştur ancak birinin yüzüne kusmak istememin örneği çok da yoktur. velhasıl dostlar, her zaman çok da "ayyyyyy ne tatlıııııı!" olamayabildiğini 1. ağızdan dinleyerek öğrenmiş oldum.

  • seyirci acisindan bakacak olursak oyunun monoton seyretmesiyle alakalidir. bir nevi otomobil kalkis (drag) yarisi izler gibi, ilk defa izlediginizde off, vayy, gumm dersiniz, sonra bakarsiniz mac boyu farkli cok bir sey olmuyor. 2metre boyunda yerden 1m'ye yakin sicrayan tipler, vurduklari topu gorebilirseniz ne ala, defans mukemmel pozisyon alsa da top o kadar sert geldigi icin yapabilecegi fazla bir sey yok, arada bir blok yapilir ve bloktan seken top da smac kadar sert geri geldigi icin hucumcu takimin dublaj yapma sansi yine cok az, o yuzden mac boyu 20-30 saniyelik bir ralliye denk gelebilirseniz kendinizi sansli sayabilirsiniz. bir de erkek voleybolunda smac servis cok daha fazla kullanildigi icin, kacan servis sayisi ve ace sayisi kadin voleyboluna gore daha fazladir. bazen bir bakarsiniz hic oyun olmadan 5-6 sayi gecmis. o yuzden bazen erkek voleybolunda cok cok iyi takimlarin maclarini seyredeceginize hucum gucu daha az, ve haliyle defanstan daha fazla top cikartilabilen maclari seyretmek daha fazla keyif verebilir.

  • türk kadın şarkıcıların kıyafeti ile kafayı bozmuş bir adam.
    ancak ben kendisini şöyle hatırlıyorum. zannediyorum sene 2008, cerrahpaşa tıp fakultesi son sınıfta öğrenciyim. acilde nöbet tutuyorum. izzet yildizhan'in da bir yakını mi ne acilde , kapıda bekliyor. o zaman böyle ayna camlı gozlukler meşhur, böyle kürk filan giymiş, tavus kuşu gibi kabarıyor, sen hesap et.

    bizim genel cerrahide bir asistan abi vardı, sanırım azeriydi, tarkan kadar ünlü olmadıkça bir turk arabest şarkıcısini tanımazdi ama sanırım bunu bir yerden gözü ısırdı. izzet yıldızhan in yanına geldi.
    -ben sizi bir yerden tanıyor muyum?
    - eee tabi, yani taninirim evet
    - paşa konağında mı çalışıyorsunuz?
    cevap vermeden hızlıca uzaklaştı.

    paşa konağı cerrahpaşa karşısında bir kebapciydi, orada çalışanlara benzetmiş. işte taa o zamanlardan beri ünlü olmaya çalışıyor. beceremiyor.

    debe edit: beni debeye taşıyan siz sevgili sözlük yazarları ve büyük sanatçı izzet yıldızhan'a çok teşekkür ediyorum.

  • yine türk haberciliğinin içler acısı halini görüyoruz. görüntü yönetmeninin ölümüne sebep olan silahın ne olduğunu öğrenmeden direkt vermişler haberi.

    normal bir kuru sıkı tabancanın vereceği en büyük zarar, ateşlendiği anda çok yakınsanız namlusundan çıkan barut ateşi sebebiyle cildinizde yanıklar oluşturmasıdır. namlu göz hizasındaysa kör de edebilir. bunun dışında bir kuru sıkıyla birine verebileceğiniz en büyük zarar, kuru sıkı tabancanın kabzasıyla kişinin kafasına vurmaktır. tornada ucu açılmış kuru sıkılar vardır. bunlar ucu bilyeli mermi atarlar. fakat bireysel silahlanmanın serbest olduğu, affedersin sikini sallasan bir tabancaya değen abd gibi bir ülkede böyle atraksiyonlara girecek insanlar olduğunu sanmıyorum. eminim abd'liler böyle bir şeye hiç ihtiyaç duymadıkları için böyle bir işlem olduğunu bile bilmiyorlardır.

    olayın aslı büyük ihtimalle şudur. filmde her şey gerçekçi görünsün diye replika değil içi boş gerçek silahlar kullanılıyordur. bir şekilde yanlışlıkla veya bilerek birileri içinde mermi bırakmıştır.

  • nezahat onbaşı vardı mesela.. annesi öldüğü için 9 yaşından itibaren alay komutanı olan babasının görev aldığı cephelerde yer aldı.. asker yetişti ve bir çok savaşta yer aldı.. neden biliyor musun ? bayrağı ve toprak bütünlüğü için, bağımsızlığını sağlayabilmek için.. kendi ülkende duracaktın, savaşacaktın o zaman.. madem milli marşın senin için bu kadar önemli, savaşacaktın.. iki mermi sesiyle kaçmayacaktın topraklarından.. halide edib adıvar gibi, şerife bacı gibi savaşıp kahraman olarak anılacaktın yüzyıllar sonra bile.. yok öyle iki mermi sesi duyunca topraklarını satmak.. bak biz de milli mücadele veriyoruz ülkeyi size bırakmamak için.. avucunuzu yalarsınız yani.. yakında hepiniz gideceksiniz..

  • muharrem ince yalova’da oy kullanmak için sandık başına gelirken etrafındaki herkesi o harika gülümsemesiyle selamlar. o esnada bir “canlı” da hemen önünde beklemektedir. muharrem ince bu mahlukun görüntüsüne aldırış etmeksizin elini uzatır. kadın, tam bu esnada, bu ülkede dindarlar tarafından 16 yıldır oluşturulan tiksintinin arayüzü olur.