hesabın var mı? giriş yap

  • videodaki iki genç sahilde takılırken aniden dev bir parmak izi beliriyor üstünde de yeni çağın başlangıcı yazıyor, ne anlama geliyor olabilir altından ne çıkacak merak ederseniz takipte kalın
    bkz: esrarengiz parmak izi

  • kupa açılınca ilahi gibi müzikler, ışıklar falan çıktı, dedim heralde en sonunda acun peygamberliğini ilan etti. herkesin içi gitti.

  • ————
    edit1: online check in yapamadınız mı? hayır ne yazik ki, sisteme girince "bu uçuş için check in işlemi kontuardan yapılmalıdır" diye uyarı alıyorduk. fakat uçuş bilgilerimizi uygulama ekranında görebiliyorduk. bu yüzden de herhangi bir durumdan şüphelenmedik.

    edit2: konuyu twitterdan duyursana diyenler için https://twitter.com/…tatus/1698074858121236709?s=20

    edit3: twitterdan thy destek "ekiplerimize en kısa sürede yanıt alabilmeniz için bilgilendirme yapıldı." diye mesaj attı.

    edit4: teşekkürler ekşi sözlük. 7 gün boyunca yer yok diyen thy, 3 gün sonraki uçuşa yer buldu ve ücretsiz bilet ayarladı.
    fakat tazminat ve maduriyet konusunda sesleri çıkmıyor, yeniden şikayet oluşturduk beklemedeyiz.

    edit5: thy tazminat ve diğer masraflarımızı görmezden geliyor, konuyu sivil havacılığa ve tüketici mahkemesine taşıyoruz.

    edit6: tazminat talebini sivil havacılığa ilettik, 2 hafta içinde tazminat ödenmesine karar verildi thy gerekli ödeme işlemini yaptı.

    ————
    yine bir thy mağduriyeti. yaklaşık bir yıl önce aldığımız istanbul londra biletimizin havalimanında uçuşa 2 saat kala " yedek bilet statüsünde" olduğunu öğrenerek yaşadığımız şok. özetle yaşananlar şöyle: uygulaması üzerinden aldığımız istanbul - londra gidi dönüş biletimizin, temmuz ayında bir ayağının tarihini değiştik. biletimiz temmuz ayında londra - istanbul ve 1 eylül istanbul londra olarak alınmıştır. iş ile alakalı bir durumdan dolayı temmuzdaki uçağı thy uygulaması üzerinden 2024 nisana aldık (tabiki ciddi bir miktar fark ödeyerek). 1 eylüldeki istanbul londra uçuşuna dokunmadık.

    ve geldik dün akşama. saat 20.20 deki uçuş için 18 gibi kontuara gittik, kontuardaki görevli "adınız uçakta görünmüyor" diyerek müşteriz hizmetlerini telefonla aramamızı söyledi. müşteri hizmetlerini aradık. " biletinizde değişiklik yaparken oluşan bir sistem hatası yüzünden 1 eylül uçuşunuz yedek bilet olarak kaydedilmiş, hemen bir şikayet oluşturun ve ilgili birime aktaralım" dedi. tamam dedik. tabi bu sırada zaman ilerliyor. uçuş yaklaşıyor. şikayeti oluşturup tekrar müşteri hizmetlerini aradık. "acil koduyla işleme alındığını ve beklememiz gerektiğini söylediler. "

    bekledik.. bekledik..

    daha sonra arayan soran olmayınca önce istanbul havalimanındaki denied boarding kısmına, daha sonra da oranın yönlendirmesi ile bilet satış noktasına gittik. bilet satıştaki personeller "evet bu bir sistem hatası kullanıcı hatası değil." dediler. tamam bizde anladık fakat biz nasıl bu uçağa bineceğiz diye sorduğumuzda " ne yazık ki bu uçuşta yer kalmadı, sizin için pazar günkü uçuşta yer ayıralım..... yalnız ödemeniz gereken çok büyük bir fiyat farkı çıkar ." dediler. işte burada sinirler doğal olarak gerildi. tamamen sistem hatası yüzünden alınmadığım uçağa bir de ilave ücret istiyor ve pazar gününe erteliyorsunuz dedim, "konu şu anda müşteri hizmetleri çözüm merkezinde olduğu için biz buradan ücretsiz değişim yapamayız" dediler. ya arayın o zaman müşteri hizmetlerini durumun önemini anlatın diyoruz " yapamıyoruz maalesef" diyorlar. devamında defalarca müşteri hizmetlerini aradık, aynı şeyleri defalarca anlattık ve haliyle uçak kalktı gitti...

    işe geç kalmamak için pazar günkü farkı kabul ettik, telefonla müşteri hizmetleri ile konuşurken " pazar günü için uçakta yeriniz ayrılmış gidip havalimanındaki bilet satışa 21.000 tl farkı ödeyin ve biletinizi alın" dedi. ona da tamam dedik (daha sonra mahkeme vs uğraşırız diyerek) fakat bilet satışa gidince ne oldu dersiniz? bahsi geçen uçakta adımız yine görünmüyor. uçak da dolu ayrıca.. . ama işin garibi ben bileti uygulamamda görünüyorum tanımlandığı için. fakat benim cep telefonu uygulamasından gördüğüm bileti ne hikmetse bilet satıştakiler göremiyor. tekrar arıyorum müşteri hizmetlerini "hmm evet görünmüyor" diyorlar. diyorum ki müşteri hizmetlerine "şimdi ben ne yapmalıyım? yani havalimanında bekleyeyim mi? gideyim mi?" siz bilirsiniz diyorlar. bu iş kısa sürede çözülür mü yani ben başka firmadan falan bilet alayım mı diyorum, siz bilirsiniz diyorlar. ben bilmiyorum abi... bilmiyorum..

    -müşteri hizmetleri konuyla ilgileniyor size 24 saat içinde dönülecek dediler. 1 günü geçti, ne arayan var ne soran...
    -kendi sistem hataları yüzünden ben mağdur oldum, uçağa binemedim, gitmem gereken tarihte işe gidemiyorum ve şimdi yakın tarihli biletler 20 bin civarından başlıyor. thy den hiç kimse " ya biz sizi mağdur ettik şu uçağa alıyoruz sizi" diyemiyor yada " ya bu iş çok sürer siz bilet alın gidin" de diyemiyor.
    -havalimanındaki bilet satış görevlisi müşteri hizmetlerini arayamıyor.
    -uçağa alınmama ile ilgili yönetmeliklerde yazan cezalara cevap veremiyorlar.

    bu iş mahkemeye gidecek zaten orası kesin artık, benim için de thy den bilet alma, yanına yaklaşma ve reklamını bile izleme devri kapanmıştır.
    siz söyleyin a dostlar? biz ne yapalım? thy belli ki bilmiyor ne yapacağını, belki siz bilirsiniz..

  • bunu söyleyen adam cumhurbaşkanı başdanışmanı.

    demokrasiyle yönetilen ülkelerde bunu söyleyeni yaka paça gözaltına alırlar. biz saltanatı oylayacağımız için bizlik bir durum yok pek.

    "istediğimiz sonuç çıkmazsa iç savaş çıkar" demekle, kim jong un'un tek aday olarak girdiği seçimde %100 oy alıp sevinmesi arasında hiçbir fark yok. baktığınız zaman ikisi de demokrasi.

  • "yalnızlığıma o kadar güveniyorum ki zil sesini kilise müziği yapıp telefonumu sessize almadan cumaya gidebilirim."

    fav editi: olm ya bir ingiliz daha gelip entry'i favlasın ya da favlayanlardan biri favını kaldırsın. insanın yalnızlığı bu kadar da yüzüne vurulmaz lan allahsızlar.

  • samuray, eski japonya'da soylu asker sınıfı için kullanılan bir terimdir. bu terim ilk başlarda aristokrat savaşçıları (bushi) tanımlasa da, 12. yüzyılda güçlenen ve 1868'deki meiji restorasyonu'na kadar japon hükümetini yöneten tüm savaşçı sınıfı için kullanılmaya başlandı.

    samurayların kökeni, nara ve heian dönemlerinde (710-1185) imparatorluk sarayını korumakla görevli atlı savaşçılara kadar uzanır. bu ilk samuraylar, aristokrasinin alt kademelerini oluşturuyor ve imparatora ve soylulara bağlıydılar. zamanla, samuraylar güç kazandılar ve 12. yüzyılda japonya'nın siyasi ve askeri liderleri haline geldiler.

    kamakura dönemi (1192-1333): savaşçı aristokrasinin yükselişi:

    kamakura dönemi, samurayların askeri ve kültürel açıdan olgunlaştığı bir dönemdir. bu dönemde, minamoto klanı kamakura'da bir şogunluk kurarak samuray yönetimini resmileştirdi. samuraylar, zen budizmi'nin etkisiyle disiplinli bir kültür ve bushido olarak bilinen katı bir ahlak ve davranış kodeksi geliştirdiler. bu kodeks, cesaret, sadakat, onur ve saygıyı vurgular ve samurayların yaşamlarının her yönünü yönetirdi.

    muromachi dönemi (1338-1573): zen estetiğinin ve sanatın etkisi:

    muromachi döneminde, ashikaga şogunluğu altında samuraylar barış ve refah dönemi yaşadılar. bu dönemde, samuraylar zen budizmi'nin estetik anlayışından ve felsefesinden etkilenerek çay töreni, ikebana (çiçek aranjmanı) ve suikoku (mürekkep resmi) gibi zarif sanatlarda ustalaştılar. bu dönemde, samuraylar sadece savaşçı değil, aynı zamanda sanatçı, şair ve filozoflar olarak da öne çıktılar.

    sengoku dönemi (1467-1603): feodal savaşlar ve siyasi parçalanma:

    sengoku dönemi, japonya'nın siyasi ve sosyal çalkantı yaşadığı bir dönemdir. bu dönemde, farklı bölgelerden gelen güçlü samuray klanları arasında bir dizi feodal savaş yaşandı. bu savaşlar, samurayların askeri becerilerini geliştirmelerine ve katana ve wakizashi gibi yeni silahlar ve zırhlar üretmelerine yol açtı.

    tokugawa dönemi (1603-1868): barış ve kast sisteminin güçlenmesi:

    tokugawa şogunluğu, japonya'da 250 yılı aşkın bir süre barış ve istikrar getirdi. bu dönemde, samuraylar siyasi ve askeri gücünü korudu, ancak aynı zamanda sivil bürokratlar ve toprak sahipleri olarak da önemli roller üstlendiler. tokugawa döneminde, samuraylar bir kast sistemi haline getirildi ve ayrıcalıklı bir statü kazandılar.

    meiji restorasyonu ve samurayların düşüşü (1868):

    19. yüzyılda batılı güçlerin japonya'ya gelmesiyle samurayların gücü azaldı. modern silahlar ve taktikler karşısında geleneksel samuray savaş teknikleri yetersiz kaldı. 1868'deki meiji restorasyonu, japonya'da feodalizmin sona ermesine ve modern bir ulus devletin kurulmasına yol açtı. bu durum samurayların siyasi ve askeri gücünün sona ermesine neden oldu.

    samuraylar, japonya'nın tarihinin ve kültürünün önemli bir parçası olmaya devam etmektedir. bushido'nun ilkeleri hala japon toplumunda saygı görmektedir ve samuraylar filmler, televizyon dizileri ve manga gibi popüler kültürde sıklıkla tasvir edilmektedir.

  • kafi derecede oyuncağı olmadığı için hayal kuran çocukların iki hedefi vardır. ilk hedef, ünlü bir sporcu, şarkıcı ya da süper kahraman olmaktır. bütün çocuklar ister ama bazıları hedefe ulaşır. ikinci hedefe ulaşmak ise daha zordur. babalarına bakarlar ve ben çocuğuma karşı böyle olmayacağım diye kendilerine söz verirler, baba olduktan sonra ise babaları gibi olduklarını farkedip üzülürler. michael jackson iki hedefine birden ulaşan bir çocuk, yıldız, baba. bir çocuğun hayal bile edemeyeceği yerlere geldi. bir baba olarak çocuklarına babası gibi davranmamayı başarabildi. kızı ağlarken, dünya; bir yıldızın, ikonun, üzerinden para kazanılmaya çalışılan bir çocuğun, bütün sevdikleri tarafından sömürülen bir adamın değil kızı için her şeyi yapan bir babanın öldüğünü anladı. para pul için çocuklarının fotoğraflarını satmadı, paparazzilerle anlaşıp üzerlerinden para kazanmadı, sahneye sürmedi, kendi çocukluğuna verdiği sözü tutabildi, aşkolsun.

  • yugoslavya yok olduğunda filistin neredeydi? siz neredeydiniz?

    not: evet o kadar saçma bir argüman. müslüman boşnaklara 4 sene sahip çıkmadınız şimdi arap kardeşlerinize sahip çıkıyorsunuz, bırakın bu din kardeşliğinizi, siz cidden araplara tapan varlıklarsınız ve sizin dininiz değil kanınız arap ki eğer dininiz müslümanlık olsaydı o zaman cevap verirdiniz bütün dünyanın gözü önünde.

    edit: favlamayın arkadaşlar çünkü siz favladıkça bana kalırsa biz banlanacağız.

    anarşist mod devrede: uygur türklerine yapılan zulüme siz ne zaman karşı çıktınız, madem o kadar türksünüz, müslümansınız ve haksızlığa karşı dilinizi yutturmayacağınız o şeytana karşı sürekli göğüs gerdiniz, peki neden onlar o kadar işkenceyi çekti? uygur türkleri gidip çin hava sahasına paraşüt ile asker indirtip turistleri ve masum insaları mı vurdurttu? kutsallarını karış karış satıp sonra bana geri ver mi dedi?
    düşünsene bir şey senin kutsalın mesela sevgilin, ailen, çocuğun, eşin veya en basitinden kardeşin, bunların hepsini satıp ve özellikle sevmediğin insanlara satıp sonrasında ise hak iddaa etmek nasıl bir saçmalık olabilir?

    daha azerbaycan muhabbetine dahi girmiyorum, allahınızdan korkun be! çünkü bizde bir tane var en azından.

  • altunizade capitol d&r'da, kitap rafları arasında, 15-18 yaş arası olduğunu düşündüğüm bir hanım kızımız tarafından dile getirilen hayret ve sevinç cümlesi. muhtemelen son 2 yıldır ilk defa kitap okumasına neden olacak bu kutlu olayı giyim kuşam ve prozodi açısından kendisinden ve birbirlerinden ayırt etmenin mümkün olmadığı arkadaşları ile paylaşırken kulak misafiri olduğum kutlu haber.

    aslında bir nevi yardım çığlığı olarak da algılamak mümkün. şu birkaç kelimelik kısacık cümleden bile son 20 yıldır yaşadığımız yadsınamaz mallıklar ile ilgili fikir edinmek mümkün değil mi a dostlar?

    halid ziya uşaklıgil'i tanımıyor veya bu sıradan dizinin bir uyarlama olduğunu bilmiyor olması değil bence mesele. kanımca, çok daha ciddi bir mesele var bu cümlede!

    kitap kavramı, "çıkan", zamanı gelince yeşeren veya düzenli servis edilen bir obje olarak algılanmaya ne zamandan beri başladı?

    turfanda hıyar mı lan bu?

    tamam gazetelerdeki boy boy ilanlardan, marketlerdeki cikletlerin kenarına koyularak satılanına; her televizyonu açtığımızda son yazdığı kitabını kameralara tutarak röportaj veren yazarlardan, dergilerin yanında eşantiyon verilenine, "kitap" ön planda sanki endüstriyel bir ürünmüş gibi algılanmaya başlanmış olabilir. ama bu kadar da mı koptuk gerçeklikten artık?

    bir kitap, bir beste, bir heykel veya resim ne zamandan beri ısmarlama mobilya, kesilmiş çelik veya banttan üretilen buzdolabı muamelesi görmeye başladı arkadaş!

    hani bu ülkenin çocukları manevi değerlere bağlı ve muhafazakar kişiler olacaklardı. hani şanlı tarihimiz ve asil milletimizle gurur duyacaktık. gavur ve gomonist propagandalarından koruyacaktık yavrularımızı. bu yüzden asmadık mı lan sağdan soldan 50 kişiyi. bu yüzen işkence görmedi mi binlerce genç aydın.

    ne oldu gladio'nun pezemenkleri? daha bıkmadınız mı yalan söylemekten? "yanılmışız, her şeyi istediğimiz gibi uyguladık ama sonuç bklediğimiz gibi olmadı. özür dileriz" de demediğinize göre, o söylemlerinizin de hiçbiri sikinizde değilmiş demek ki!

    manevi değeriniz ana akım` :mainstreammedya, milli değerinizwall street` borsası olunca, yine de şükredin bizim gençliğe hıyar ağaları. delikanlılar birbirini dürtüp "kalem ve klavye icat olmuş olum biz de yazabilecekmişiz" diye geyik de çevirebilirlerdi. size kalsa bu ülkeye bilgisayar ekipmanı olarak sadece mouse sokardınız ya...

  • filmin efsane müziğinin doğuşuda şöyle, tarkovsky'nin filmle ilgili batı müziğini doğu enstürümanlarıyla çalmak gibi fikri varmış. artemyev ona adı sanı bilinmeyen bir italyan bestecinin 14. yy kalma pulcherrima rosa'sını öneriyor. tarkovsky mevcut haliyle bunu filmine uygun bulmuyor ve bu eseri daha oryantal bir formda istiyor. sonrasında ermenistan ve azerbaycan'dan gelen müzisyenlerle tar eşliğinde bu eseri doğaçlama olarak icra ettiriyor fakat tarkovsky'nin aradığı şey hala bu değil .(sonuçta inatçı bir adam stalkeri 2 kez çeken adamdan ne beklenir ) tarkovsky nin filminin müziğinde istediği şey ''donmuş bir uzayda muhteşem bir dengede '' dinlendiğinde bu duyguyu vermesi gerekiyor. elektronik müzik dehası artemyev çalışmaya başlıyor sonra . synthesizerına tanpura flüt ve tar seslerini yüklüyor. flüt sesini modüle ediyor ve sonra tar sesinin hızını düşürüyor ve bingo aradıkları şeyi buluyorlar. artemyev'in deyimiyle 'tek telin ömrü' nü duyabiliyorlar. gerçektende 3 çalgıda muhteşem bir dengede ve donmuş bir uzayda izlenimi veriyor .tanpura denge, flüt batı, tar doğu . 14. yy ve günümüz , ruh ve beden herşey bir potada eriyor. sonuç olarak ''zone'' 'un müziği tam olması gerektiği gibi filmde yerini alır.med

  • üstümdeki komşunun çocukları(ortaokul çağındalar) büyüdükçe azalacağı yerde artan gürültüleri yüzünden 5 yıldır oturduğum ve çok sevdiğim evimden taşınmak zorunda kaldım. 5 sene ne misafirleri ne kavgaları ne sandalye çekmeleri ne evde ip atlamaları top oynamaları bitmedi. defalarca uyarılarımız sonucunda ses daha da arttı. sadece belirli zamanlarda değil günün her saati ses vardı evde. o evimi çok özlüyorum ki dişimden tırnağımdan artırıp krediyle almış ve içine tadilat yaptırmıştık.borçlar bitinceye kadar zor dayandık. beni asıl kahreden biz taşındıktan 4 ay sonra onlar da taşınmış. bize yaşattıklarının aynısını yaşamaları ümidiyle.
    edit: beni teselli eden çok mesaj gelmiş çok teşekkürler. ne yapalım derdimiz bu olsun. (evet o evimizi sattık şimdiki oturduğumuz evi aldık bir de onlar da ev sahibiydi en çok bunlar sorulmuş)