• ashikaga ailesinin shogun olarak hukum surdugu periyottur. 1392-1573 tarihleri arasina denk gelir, kamakura doneminden sonradir. farkli klanlardan gelen derebeyi shogun'larin surekli didisip cekistigi, bu nedenle politik kararlilik ve duzenin surekli degistigi bir donemdir. bu politik cekismelere ragmen japon kulturu ekonomik ve sanatsal anlamda gelisimini surdurmustur. kamakura doneminde gevsetilmis cin baglari guclendirilmis, bu da zen buddhisminin kulture etkisini arttirmistir. muromachi donemine ait yazili ve gorsel eserlerde bu dusunus ve yasayiz tarzinin yansimasi gorulur. her ne kadar japonya cay ile daha onceki yuzyillarda tanismis olsa da zenideallerinden esinlenen kulturun cay serominilerini ve chanoyu(cay estetigini) gelistirmesi muromachi donemine rastlar. chanoyu, bahce tasarimdan ic mimarliga, kaligrafiden cicek duzenleme sanatlarina ve yemek hazirlanip sunumundaki sofistike seromonilere kadar bir cok alanda japon kulturunun en onemli ozelligi haline gelmistir. no dans-tiyatrosu yine bu donemde cay serominilerinin bir parcasi olarak gelismistir.
  • 1460’lı yıllara gelindiğinde, japonya genelinde yaklaşık 260 kadar yerel beylik bulunuyordu. büyük çoğunluğu shugolar arasından kamakura döneminde ortaya çıkarak nanbokucho döneminde güney ve kuzey hanedanları arasındaki çekişme ve bu çekişmeyi kendi lehine sonuçlandıramaya uğraşan shogunların toleranslı tavırları sayesinde gücüne güç katan daimyolar merkezi hükümet siyaseri üzerinde de söz hakkı sahibi olmaya başlamışlardı. imparatorluk makamının büyük oranda etkisiz hâle getirilmiş olması, ülkenin defakto hükümdarı konumundaki ashikaga shogunluğunun artık kyoto‘da konuşlanmış olup sarayda çıkabilecek her türlü ittifak ve anlaşmazlık ihtimallerini sıkı bir denetim altında tutmaları gibi nedenlerle asıl mücadele bu kez de shogunun kim olacağı üzerine yaşanmaya başlamıştı. ashikaga klanına yakın olup gücü kendi adaylarıyla paylaşmayı planlayan diğer klan liderleri, kendi aralarında kıyasıya mücadele ediyorlardı. sekizinci shogun ashikaga yoshimasa‘dan sonra yerine kimin geleceği muallaktaydı, zira 1464 yılında kendisi 30 yaşındaydı ve bir erkek evladı yoktu. bu nedenle yoshimasa, çareyi kardeşi ashikaga yoshimi‘yi evlat edinmekte buldu. oysa kanrei (shogun vekili) görevindeki hosokawa katsumoto tarafından kendisine bu teklif yapıldığında, budizm’in jodo mezhebine bağlı bir rahip olarak hayatını manastırda sürdüren yoshimi’nin shogun olmak gibi bir niyeti yoktu. yine de katsumoto, yoshimi’yi kyoto’ya gelerek abisi yoshimasa’nın yanında yer alması için ikna etmeyi başarmıştı. hosokawa klanının düşmanı olan yamana klanının başka bir planla ortaya çıkıp shogunluğu kaptırmaktan çekinen katsumoto ise kurulu düzenin kılçıksız bir şekilde devam etmesini sağlamak niyetindeydi.

    yoshimi’nin teklifi kabul edip kyoto’ya yerleşmesinden bir yıl sonra, 1465 yılında kimsenin beklemediği bir şey oldu ve shogun yoshimasa’nın oğlu ashikaga yoshihisa dünyaya geldi. bu gelişmeyle siyasi bir tıkanıklı ortaya çıktı, çünkü resmi mirasçı yoshimasa tarafından evlat edinilmiş en büyük evladı yoshimi olmasına karşın yasalara ve geleneklere göre shogunun bir öz oğlu varsa hak ona devredilmeliydi. ortalığın karışmasıyla kendilerine sahneye çıkmak için fırsat doğduğunu gören yamana sozen, hemen yoshihisa’yı desteklemeye ve shogunluk hakkının onda olduğunu söylemeye başladı. böylece artan tansiyon 1467 yılında iki taraf arasında bir savaşa dönüştü. on yıl sürerek kyoto’nun büyük bir bölümünün yerle bir olmasına sebep olan, ancak her iki tarafın da mutlak bir galibiyet elde edemediği onin savaşı, japonya’nın doğu-batı ayrımının daha da keskinleşmesine katkıda bulundu. öte yandan shogun yoshimasa’nın çıkan olayları yatıştırmadaki kabiliyetsizliği ve hatta ilgisizliği, shogunluk makamının otoritesinin de darbe almasına sebep oluyordu. bütün bu olaylar meydana gelirken shogun güzel sanatlarla ilgileniyor; günümüz japonya’sının geleneksel sanatları olarak bilinen shodo, sado, sumi-e, ikebana ve no gibi sanatların temelinin atıldığı higashiyama kültürünün geliştirmekle meşgul oluyordu. onin savaşı’nın fitilini ateşlediği iktidar boşluğuna savrulan japonya, ülke genelinde koalisyonlar kurarak birbirine saldıran yerel beylerin kozlarını paylaştıkları bir savaş alanına dönmek üzereydi. 1469 yılında kardeşine sırt çevirip oğlu yoshihisa’yı sıradaki shogun olarak ilan eden yoshimasa ise, ülkenin sengoku (savaşan beylikler) dönemine girmiş olduğuna kayıtsız bir şekilde higashiyama’daki malikanesinde gününü gün ediyordu.

    1543 yılında şiddetli fırtına nedeniyle kyushu‘nun güneyindeki ufak tanegashima adasına sürüklenen bir çin gemisinden karaya çıkan üç portekizli tüccar, yerli halkın büyük ilgisini çekti. giyimleri, dilleri, dış görünüşleri ve kullandıkları alet edevat japonların o zamana kadar gördükleri diğer yabancılardan farklıydı. ancak japonları en çok şaşırtan şey bu yabancıların ellerindeki metal bir boruya benzer aletle yaptıkları şov olmuştu. gök gürültüsü benzeri bir patlamanın ardından borunun içinden çıkan demir bir top, önüne konulan hedefi parçalamıştı. karşılarında benzersiz bir silah duruyordu: tüfek. bu şekilde barutlu silahlar ilk defa japonya’ya giriş yaptı. adanın beyi, bu tüfeklerden ikisini portekizlilerden satın aldı ve zanaatkârlarına aynısının yapılmasını buyurdu. kısa süre sonra silahın tıpatıp aynısı üretilmiş olsa da japonlar henüz barut yapımını bilmiyorlar ve patlama mekanizmasının ayarını düzenleyen vidanın hassas üretimini yapamıyorlardı. bunları da artık japonya’nın varlığından haberdar olan ve yeni gemiler ile tekrar gelen portekizlilerden öğrendiler. ilkel yöntemlerle ürettikleri ilk tüfeklerin geri tepmesi, aniden patlaması ve hedefi tutturamaması gibi problemler çözüldü. tanegashima sakinleri bu yeni silahın büyük bir ticari cevher olduğunu fark etmişlerdi. bu yüzden seri üretime geçerek hem tüfekleri hem de barut ve fitil gibi gerekli diğer ürünleri satmaya başladılar. böylece tüfek japonya’da uzun süre tanegashima adıyla anıldı. bu yeni teknoloji şüphesiz sengoku döneminin gidişatını derinden etkileyecek bir faktördü.

    1543’te başlayan süreçte portekiz ve ispanyol ticaret gemileri düzenli olarak japonya’ya gelmeye başladılar. ülkeye güney istikametinden geldikleri için japonların nanbanjin (güneyli barbarlar) dedikleri bu tacirler, ulaştıkları yerlerde sıcak karşılanıyor, daimyolar tarafından hareket serbestliği tanınıyor, rahatça ticaret yapmaları sağlanıyordu. 1549’da japonya’ya gelen ilk hıristiyan misyoner, sonradan papa tarafından aziz ilan edilecek olan ünlü cizvit papaz francisco xavier‘dı. societas iesu olarak adlandırılan cizvit tarikatının kurucularından olan xavier, başta hindistan, çin ve japonya olmak üzere asya’da hıristiyanlığın yayılmasına öncülük etmiş ilk misyonerdi. xavier’ın japonya’ya ilgisi, portekiz gemilerinin getirdiği bilgilerle başlamış olsa da, japonya’ya ilk defa gitmeye karar vermesi malakka’da tanışmış olduğu anjiro adlı bir japon sayesinde olmuştu. 1548 yılında hindistan’ın batısındaki portekiz kolonisi goa’da, paulo de santa fe adıyla vaftiz olarak ilk japon hıristiyan olan anjiro, kyushu’nun en güney ucunda yer alan satsuma beyliğinden işlediği bir suç nedeniyle bir portekiz gemisine binerek kaçmış ve xavier ile karşılaştığında hıristiyanlığın japonya’da kolayca yayılabileceğini söyleyerek onu ikna etmişti.

    çatışmaların iyice kızıştığı 16. yüzyılın ortalarında özellikle dört büyük daimyo öne çıkmaktaydı: kai beyi takeda shingen, onun ezeli rakibi echigo beyi uesugi kenshin, honshu’nun güneybatısını kontrol eden aki beyi mori motonari ve kyushu’nun neredeyse tamamını ele geçirmiş satsuma beyi shimazu yoshihiro. bu güçlü liderler kendi çevrelerindeki sorunlarla meşgulken, shiba klanı tarafından yönetilen owari vilayetinde oda nobuhide isminde dönemin büyük isimleriyle kıyaslandığında pek de önemli sayılmayacak bir shugo vekili yaşıyordu ve defakto olarak daimyo shiba yoshimune‘yi idare ediyordu. öte yandan oda klanı her ne kadar bu küçük owari beyliğine hakimmiş gibi görünse de kendi içerisinde bölünmüş bir hâldeydi ve klanın kolları ayrı kalelerde yaşayıp birbirlerine kin güdüyorlardı. dolayısıyla nobuhide’nin 1534 yılında doğan oğlu kipposhi‘nin, babasının 1551’deki ölümü üzerine başa geçerek aldığı oda nobunaga ismiyle japon tarihindeki belki de en önemli kişilik olacağı kimsenin aklına gelmeyecekti.

    oda nobuhide‘nin savaşlarının çoğu suruga‘daki imagawa ve mikawa‘daki matsudaira klanlarına karşı verilmişti. imagawa köklü ve bölgede sözü geçen bir klandı, matsudaira ise oda gibi küçük ve görece önemsiz bir aile olup büyük ölçüde imagawa’nın kontrolü altındaydı. 1542 yılında matsudaira tarafından desteklenen imagawa ordusu, batısındaki owari‘ye doğru ilerlerken azukizaka‘da nobuhide ve kardeşi oda nobumitsu ile çatışmaya girip yılında oda ordusu tarafından mağlup edildi. bu mağlubiyet üzerine taraf değiştirip oda saflarına katılmak isteyen ve matsudaira lideri matsudaira hirotada‘nın bir akrabası olan matsudaira tadamoto‘nun ihaneti ortaya çıkıp öldürüldü. bu küçük karışıklıktan faydalanan oda nobuhide ise mikawa’ya saldırdı. bunun üzerine zor durumda kalan matsudaira hirotada, suruga beyi imagawa yoshimoto‘dan destek istedi. yoshimoto da güvence olarak hirotada’nın 6 yaşındaki oğlu matsudaira takechiyo‘yu rehin olarak göndermesi karşılığında yardım edeceğini söyledi ve başka çaresi olmayan hirotada oğlunu rehin yollamaya karar verdi. ancak takechiyo’yu suruga’ya götüren konvoy yolda oda askerleri tarafından saldırıya uğradı ve çocuğu kaçırıp nobuhide’ye götürdüler. elindeki bu fırsatı değerlendirmek isteyen nobuhide, hirotada’ya bir mektup yazdı ve oğlunun hayatı karşılığında mikawa’yı kendisine teslim etmesini istedi. hirotada bunun bir blöf olduğunu anladı ve oda’nın isteğini kabul etmedi.

    nobuhide gerçekten de uzun yıllar boyunca rehin tuttuğu takechiyo’ya dokumadı. öldüğünde de yerine en büyük oğlu oda nobuhiro geçti. rakibinin ölüm haberini alan imagawa yoshimoto, amcası taigen sessai‘ya nobuhiro’ya saldırma emrini verdi. nobuhiro’nun içinde bulunduğu anjo kalesi‘ni kuşatan sessai, nobuhide’nin diğer oğlu oda nobunaga‘ya haber yolladı ve matsudaira takechiyo’yu suruga’ya yollamasını, yoksa abisi nobuhiro’yu seppuku yapmaya zorlayacağını söyledi. çaresiz nobunaga da söyleneni yaptı ve takechiyo bunun üzerine mikawa’ya geri döndü, oradan da en başında olması gerektiği gibi suruga’ya rehin gönderildi. orada kötü muameleye uğramadı ve imagawa yoshimoto’nun oğullarıyla birlikte samuraylık eğitimi aldı. 1555 yılında 13 yaşına basıp erkekliğe adım attığında ise (genpuku) yoshimoto’nun adındaki -moto’yu alarak adını önce matsudaira motonobu sonra da matsudaira motoyasu şeklinde değiştirdi ve imagawa’ya bağımlı olması şartıyla daimyo olarak mikawa’ya dönmesine izin verildi. öte yandan oda nobuhiro, anjo’daki utanç dolu yenilgi üzerine oda klanı içerisindeki saygınlığını hızla kaybetti ve yerine nobunaga geçti.

    çocukluğunda “owari’nin büyük aptalı” (owari no outsuke) lakabıyla anılan oda nobunaga değişik bir kişilikti. babasının cenazesi sırasında eline geçen seremonik tütsüyü tapınağın sunağına fırlatarak benzeri görülmemiş bir saygısızlık örneği göstermesi; onun geleneklere, öğretilere, adetlere ve diğer bütün kurallara uymaya yönelik isteksizliğinin işaretini verir gibiydi. öyle ki nobunaga’nın bu davranışı üzerine hocası (kanshi) ve hizmetkarı olan hirate masahide‘nin özür mahiyetinde seppuku yapması gerekti. bu yüzden aile büyükleri onun yerine daha yumuşak başlı ve iyi huylu erkek kardeşi oda nobuyuki‘ye yöneldiler. ayrıca nobuhide’nin yasal halefi nobunaga olmasına rağmen, oda klanı içerisindeki ayrılıklar yüzünden amcası oda nobutomo, henüz 17 yaşında olan nobunaga’nın liderliğini kabul etmedi ve isyan çıkardı. bunun üzerine nobunaga, diğer amcası oda nobumitsu’yu ikna ederek kendi tarafına çekti ve 1555 yılında nobutomo’yu kiyosu kalesi‘nde yenilgiye uğratarak öldürdü. ertesi yıl 1556’da nobunaga’nın abisi oda nobuhiro, 1557 yılında ise kardeşi oda nobuyuki, nobunaga’ya karşı isyan etmiş olsalar da ikisi de başarılı olamadı ve 1558 yılına gelindiğinde, parçalanmış oda klanı nobunaga’nın altında birleşmişti.

    aynı dönemde owari’nin kuzey komşusu mino‘da, nobunaga’nın karısı nohime‘nin babası olan saito dosan isimli bir daimyo vardı. nagaragawa savaşı‘nda oğlu saito yoshitatsu babasına isyan etmiş ve onu öldürerek klanın başına geçmişti. kayınbiraderi nobunaga’yı hiç sevmeyen yoshitatsu, ilk iş olarak mino’daki oda kalelerini yıktırdı ve oda ordularını dağıttı. bu sırada imagawa klanı, owari ve vasalı mikawa dışında civardaki küçük beylikleri ilhak etmiş, iyice zayıflamış olan owari’nin kapısına dayanmıştı. taigen sessai’ın birkaç yıl önceki ani ölümü üzerine ordusu küçülen imagawa yoshimoto, mikawa beyi matsudaira motoyasu’dan yardım istedi. savaşa dahil olan matsudaira kolay bir şekilde oda’nın elindeki terabe kalesi ve otaka kalesi‘ni fethetti. sonunda 1560 yılında imagawa son bir hücum ile owari’yi tamamen ele geçirmeye karar verdi. buradan da muromachi‘ye girerek shogunluğu devirecekti. böyle bir şeye en son 1508 yılında ouchi yoshioki isimli daimyo kalkışmasına rağmen başarısız olmuş, gücü sadece dönemin shogunu ashikaga yoshitane‘yi azletmeye yetmişti. imagawa yoshimoto, bu planı yürürlüğe koymak üzere 25 bin askerlik bir ordu kurarak oğlu imagawa ujizane‘yi vekaleten suruga’nın başına getirip sefere çıktı. bu seferden bir şekilde haberdar olan oda nobunaga, sadece 2 bin kişiden oluşan ordusunu, imagawa ordusunun kamp yeri olan dengaku vadisinin yakınındaki zenshoji tapınağında konuşlandırdı. imagawa askerlerinin keyfi yerindeydi, sayıca üstün olduklarını bildiklerinden daha kazanmadıkları zaferi içkiler ve şarkılar eşliğinde kutlamaya başlamışlardı. bunu gören nobunaga, zafer sarhoşluğundaki imagawa kampına fırtınanın da yardımıyla gizli bir baskın düzenleyerek büyük bir zafere imza attı. üstelik imagawa’nın bertaraf edilmesiyle matsudaira motoyasu da klanını vasallıktan kurtarıp mikawa’nın bağımsızlığını ilan etti. dengaku vadisindeki köy olan okehazama‘nın adıyla anılan bu zafer, japon tarihinde gekokujo diye bilinen, “ayakların baş olması” olayının en önemli örneklerinden biriydi.

    oda nobunaga artık japonya’nın en güçlü adamlarından biriydi. hatta henüz askeri açıdan olmasa bile hem imparatorun hem de shogunun bulunduğu kyoto‘yu elinde tuttuğu için stratejik anlamda en güçlü kişi konumuna gelmişti. öte yandan davranışlarındaki gariplik ve alışılmadık halleri devam ediyor ve belki de japonya’daki tüm daimyoların hayallerini süsleyen kanrei makamına geçmesi için bizzat shogun ashikaga yoshiaki ve imparator ogimachi tarafından yapılan teklifleri, henüz başladığı işin bitmediğini söyleyerek elinin tersiyle itiyordu. nobunaga’nın bu tavrı niyetleri konusunda şüphe uyandırıyordu. yine de nobunaga’nın etki alanından uzakta yaşayan daimyolar için kyoto’daki gelişmeler bir tehdit unsuru oluşturmuyordu. nobunaga kyoto’da yeni olsa da, başkentte bu tarz değişiklikler yaşanması alışılageldik şeylerdi. mori motonari, takeda shingen, uesugi kenshin ve hojo ujiyasu gibi güçlü daimyolar kyoto’dan uzaktaydı ve mori dışındakiler sınır güvenliklerini sağlama gereksinimleri yüzünden yerlerinden hareket bile edemiyordu. kyoto’da bulunmanın yarattığı bu stratejik avantaj sayesinde nobunaga büyük bir ordu kurmayı başarmıştı.

    1570 yılında nobunaga, kuklası olan shoguna bir mektup yazdırtarak civardaki daimyoları bir ziyafete davet ettirdi. böylece potansiyel düşmanlarını tanıyacak ve onlara nasıl yaklaşması gerektiğini ölçecekti. davetlilerden biri de echizen beyi asakura yoshikage‘ydi. shogundan sebepsiz yere gelen bu şüpheli davetin arkasında bir iş olduğunu fark etmiş ve katılmayı reddetmişti. bu hareketin shoguna karşı yapılmış bir saygısızlık olduğu bahanesini öne süren nobunaga da asakura klanına anegawa savaşı‘nı açtı ve ordusunun bir kısmını alıp echizen’e girdi. asakura’nın küçük ordusu oda ordusu için kolay lokmaydı, üstüne bir de hashiba hideyoshi ve tokugawa ieyasu‘nun da savaşa dahil olması üzerine nobunaga hiç zorlanmadan asakura’nın başkenti ichijonotani‘ye doğru emin adımlarla ilerliyordu. fakat kimsenin beklemediği bir şey oldu ve nobunaga’nın kayınbiraderi azai nagamasa, asakura tarafında savaşa girdi. zira azai ve asakura klanları uzun yıllardan beri müttefikti ve oda klanı ile yapılmış bir evlilik bu eski dostluğu bozamamıştı. bu beklenmedik gelişme ile düşman ordusunun birden sayıca üstünlüğe ulaşması nobunaga’yı hazırlıksız yakaladı ve kyoto’ya geri çekilmek zorunda kaldı. üç ay sonra daha büyük bir orduyla azai’nin merkezi odani kalesi‘ni kuşattı, ancak azai ve asakura yılmıyordu ve hiei dağı‘ndaki enryakuji tapınağına bağlı budist savaşçıların (sohei) da desteğiyle otsu vilayetindeki biwa gölü kıyısında oda ordularıyla çarpışıp zafer kazandılar, üstelik nobunaga’nın kardeşi oda nobuharu da bu savaşta öldü. bu savaş, soheilerin oda’ya karşı mücadele ettiği ve bir kardeşini öldürdükleri ilk savaş değildi. daha önce ise‘de budist rahipler ve köylülerden oluşan ikko-ikki örgütlenmesiyle savaşırken de bir diğer kardeşi oda nobuoki‘yi kaybetmişti. enryakuji tapınağındaki soheilerin düşmanlarına yardım etmesi, üstelik hayatta kalan klan üyelerinin de kaçarak buraya sığınmaları nobunaga’nın yerleşik budist kurumlarına yönelik nefretini arttırıyordu. ülkeyi kendi bayrağı altında birleştirmek istiyorsa sadece askeri ve siyasi anlamda güçlü olmanın yetmediğini, dini de elinde tutması gerektiğini anlamıştı ve soheileri dize getirmeyi kafaya koymuştu. soheiler ise tüm güçleriyle bu samuraya karşı koymaya niyetliydiler.

    böylece 1570 yılında yılının sonlarına doğru settsu‘daki önemli ikko-ikki merkezlerinden ishiyama honganji tapınağı kuşatılıp hareket serbestliği kısıtlandı. başlarda bu tapınağın kolayda düşeceği varsayımında bulunan nobunaga kısa sürede honganji’nin gücünü hafife almakla hata ettiğini anladı. tüm gayretine rağmen tapınak on yıl boyunca tüm saldırılara başarıyla karşı koyacak ve nobunaga’nın hayatı boyunca gördüğü en büyük direnişi gösteren honganji soheileri onun can düşmanı hâline geleceklerdi. buna bağlı olarak 1571’de owari‘de de ikko isyanları patlak verdi. daha kendi beyliğini kontrol edemeyen bir daimyonun ülkeyi birleştirebilme şansının olmadığı izlenimini verme lüksü bulunmadığını bilen nobunaga da güçlü bir orduyla bu isyancıların üzerine yürüdü. ancak birinci nagashima kuşatması‘nda başarılı olamadı. bundan cesaret alan azai-asakura ittifakı ve enryakuji ile honganji tapınaklarından oluşan oda karşıtı koalisyon güç toplamaya başladı. üstelik kendi eliyle shogunluk makamına oturttuğu ashikaga yoshiaki de daha önce kendisinden yardım istediği gibi şimdi de başka daimyolara giderek ona karşı çalışmaya, otoritesinin altını oymaya başlamıştı. öncelikle shogunun hareketini kısıtlayıcı emirler yayınlayan nobunaga, varolmak istiyorsa tüm taraflara güçlü bir mesaj vermek zorunda olduğunu anlamıştı. işe zincirin en zayıf halkası olduğunu düşündüğü enryakuji tapınağından başlamaya karar verdi ve 30 eylül 1571’de japon tarihinde benzeri görülmemiş bir şiddet gösterisi ile hiei dağı’na saldırdı. yüzyıllardır bu dağda yerleşik olup asillerle iç içe geçmiş olan budist tendai tarikatının tamamen yok edilmesine yönelik bu saldırıya kendi komutanları dahi itiraz etmek istese de kafasına koyduğu şeyi inatçılıkla sonuna kadar götürmesiyle meşhur nobunaga’yı ikna edemediler. çaresiz yerine getirdikleri emirlere uyarak biwa gölü tarafından dağın eteklerine tırmanmaya başlayan oda birlikleri soheilerden gördükleri direnişi adım adım kırarak yukarı doğru ilerlediler. geçtikleri her binayı yakıyor, buldukları herkesi kılıçtan geçiriyorlardı. aynı günün akşamı zirvedeki tapınağın merkezine ulaşan ordu, tüm tapınak kompleksini ateşe verdi. saldırının sonunda 20 binden fazla insan ölmüş, kadim tapınak içindeki tüm değerli eşyalarla birlikte kül olmuştu. böylece kyoto’yu ekonomik, siyasi ve ruhani açılardan tekelinde bulunduran, mağrurluklarıyla ünlü enryakuji tapınağının gücü sıfırlanmış oldu. bunun üzerine artık bir otoritesi kalmayan muromachi shogunluğu da, yerini oda nobunaga'nın hükmüne bıraktı.
hesabın var mı? giriş yap