ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
gaziantep starbucks'ta yaşanan meydan muharebesi
-
fincanda durduğu gibi durmuyor işte.
basquiat
-
bir biyografi filmi için bana biraz kısa geldi ama aynı zamanda bazı yerleri de gereksiz uzun geldi. müzikleri şahane, özellikle waltzing mathilda çalan yerde de içiniz dağlanıyor. filmin yönetmeni julian schnabel zaten vakti zamanında hem andy warhol ile hem de basquiat ile çalışmış. kadro ise inanılmaz yani elektrikçi willem dafoe, parti konuğu vincent gallo ki büyük başları saymıyorum bile.
internetten film indirip kaçak elektriğe kızmak
-
kaçak windows kullanmakla başlar. doguda kacak elektrigin parasi bizden cikarken internetten indirdigimiz filmin parasi sizden cikmiyor. haksiz onerme.
televizyona çıkmış sözlük yazarları
-
sene 1998 ali sami yen'de galatasaray - trabzonspor maçı.. trabzonspor bize 5 tane çaktı, haliyle isyan eden galatasaray taraftarlarının arasında 5-6 saniye kadar, özellikle beni çekmiş cine 5. buraya kadar her şey güzeldi ancak şöyle bir sorun vardı; ağzımda sigara ile isyan eden ben, ilk kez canlı yayında babasına sigara içerken yakalanan mal olarak tarihe geçmiştim.
12 mart 2021 bursa'da yaşanan korkunç kaza
-
ölmek bu kadar basit olmamalı ya. aracının gerekli bakımlarını düzenli olarak yaptırmayan bir denyo yüzünden ölüyorsun ve bu herif tek taksirle öldürmekten yargılanıyor. sadece kendisi ölmesi gerekirken, inatla aracı sağa kırmıyor ve arabaların üzerinden geçip gidiyor. belki bi sevdiğini ziyarete gidiyorsun o sırada ya da bir yere yetişmeye çalışıyorsun. aklından geçer mi bir vasıfsız tırcının arkandan gelip seni iki büklüm edeceği? hadi genetik faktörler yüzünden ölürsün, kötü alışlanlıklar yüzünden ölürsün, kendin ölmek istersin ölürsün ama bu nedir ya.
bilmiyorum böyle pisi pisine ölümler bana gerçek gibi gelmiyor. maganda kurşunu, böyle trafik kazaları, bi ruh hastası tarafından bıçaklanmak ya da vurulmak.. bilmiyorum bu gibi durumlarda sanki yeniden spawn olacağız da, town olarak da dünyaya ilk geldiğimiz yerde tekrar belireceğiz gibi hissediyorum. ama hayatın ta kendisi işte bu pisi pisine ölümler.
bir yolda, köşe başında beklerken bir tırcı gelip sizi biçiyor. harbiden çok kötü bir son. eminim ki bu tır araç muayenesi denen garabetten sorunsuz olarak geçmiştir.
sadece askerde karşılaşılan olaylar
-
komutana maeve binchynin yalnız kadınlar sokağı* kitabını okurken yakalanan askerin yaşadıkları:
- asker!
- emredin komutanım!
- napiyosun oğlum?
- kitap okuyodum komutanım.
- ne kitabı lan?
- roman komutanım.
- adı yok mu bu romanın?
- yalnız kadınlar sokağı komutanım.
burada komutan biraz durup düşünüyor ve sonra daha sakin bir ses tonuyla:
- nerdeymiş bu sokak lan?
- onu bulmak için okuyorum komutanım.
beyefendiler asgari ücreti beğenmiyor
-
az bile söylüyor. yüzlerine tükürse yarabbi şükür diyecek bir kitlesi var.
27 yaşında olmak
-
otuza gelip deyim yerindeyse karta kaçmaya yakın, yirmilerin başlarına gidip serserilikler yapıp dağıtmaya bir o kadar uzak demek 27 yaşında olmak. yıla bakıp yaşlanma hesabı yaparken aynaya bakıp suratında pek bir değişiklik göremediğin yaştır. belki gözlerinin altındaki çizgiler birazcık derinleşmiş o kadar. ama hadi içip sıçalım dediğinde artık eskisi kadar diplerde dolaşamadığını gördüğün, farkında olmadan otokontrol geliştirmeye başladığın yaştır.
biraz da hesap kitap yapmak demek 27 yaşında olmak. eteklerini döküp yaptıkların ve yapmadıklarını gördüğün, sadece kendin için başardıklarının, hayal ettiğin kadar kabarık olmadığını gördüğün yaştır. sanki elinden kayıp gitmiş onca zaman, onca gençlik, onca aşk, onca sana ait her şey. bunu idrak edince de hesaplar yapmaya başladığın yaştır. çevrede senden başarılı yaşıtlarınla kendini kıyaslamaya başladığın, adını tarihe yazmışları ilahlaştırdığın ondan da öte evlenip çocuk sahibi olmuş akranlarına saygı ile yaklaştığın yaştır.
hayatın bir kıyısından öbür kıyısına geçtiğini fark ettiğin, farkındalığının arttığı bir eşikte olmak demektir 27 yaşında olmak. sancılı, ürkütücü, tekinsiz... iki yakanın ortasındaki köprü gibi, nereye ait olduğuna tam emin olamamaktır. atladığın mı da o eşiği, daha iyi mi ya da kötüye mi gider bilememek; kararsız kalmaktır.
ertem şener
-
bu gece programı kapatırken "bizi izleyen askerlerimize; daha doğrusu vatanını devletini seven, canını kardeşini feda edecek kadar seven askerlerimize selam olsun" diyen şey. aklınca isyan eden yarbaya laf çakıyor. bir reyizci, şehit abisine laf çakıyor, hem de meşrebince.
24 kasım 2016 fenerbahçe zorya luhansk maçı
-
deplasman tribununde 8 kisi var. farkli yerlere oturmuslar. lan insan bari sohbet eder sen kiev'in neresinden diye
debe editi: senin anıtkabirin olmayacak, her sene öldüğün gün ve saatte saygı duruşu olmayacak sen sadece öleceksin.. daima yaşasın mustafa kemal atatürk ilke ve inkılapları.
kendine yürüyeceklere dm kriterleri koyan kız
-
20 bin lira maaşla nasıl 3 araba sahibi olunuyor ve ayda bir yurtdışına gidilebiliyor ve üzerine hediyeler alınıyor acaba. abla 20 bin liradan o kadar uzak ki bu parayla ne yapılabileceğini bile bilmiyor :)
20 yıllık bürokrasi hükümet değişimi istemeyebilir
-
zamanında askeri vesayet, kemalist statüko diye kafamızı ütüleyip ülkenin içine edenlerin yeni sıçmalığı.
he canım akp cumhuriyeti ilelebet payidar kalsın ki siz de küpünüzü rahat doldurun boğazda yalı sahibi olun.