hesabın var mı? giriş yap

  • sene 1998 ali sami yen'de galatasaray - trabzonspor maçı.. trabzonspor bize 5 tane çaktı, haliyle isyan eden galatasaray taraftarlarının arasında 5-6 saniye kadar, özellikle beni çekmiş cine 5. buraya kadar her şey güzeldi ancak şöyle bir sorun vardı; ağzımda sigara ile isyan eden ben, ilk kez canlı yayında babasına sigara içerken yakalanan mal olarak tarihe geçmiştim.

  • ölmek bu kadar basit olmamalı ya. aracının gerekli bakımlarını düzenli olarak yaptırmayan bir denyo yüzünden ölüyorsun ve bu herif tek taksirle öldürmekten yargılanıyor. sadece kendisi ölmesi gerekirken, inatla aracı sağa kırmıyor ve arabaların üzerinden geçip gidiyor. belki bi sevdiğini ziyarete gidiyorsun o sırada ya da bir yere yetişmeye çalışıyorsun. aklından geçer mi bir vasıfsız tırcının arkandan gelip seni iki büklüm edeceği? hadi genetik faktörler yüzünden ölürsün, kötü alışlanlıklar yüzünden ölürsün, kendin ölmek istersin ölürsün ama bu nedir ya.

    bilmiyorum böyle pisi pisine ölümler bana gerçek gibi gelmiyor. maganda kurşunu, böyle trafik kazaları, bi ruh hastası tarafından bıçaklanmak ya da vurulmak.. bilmiyorum bu gibi durumlarda sanki yeniden spawn olacağız da, town olarak da dünyaya ilk geldiğimiz yerde tekrar belireceğiz gibi hissediyorum. ama hayatın ta kendisi işte bu pisi pisine ölümler.

    bir yolda, köşe başında beklerken bir tırcı gelip sizi biçiyor. harbiden çok kötü bir son. eminim ki bu tır araç muayenesi denen garabetten sorunsuz olarak geçmiştir.

  • komutana maeve binchynin yalnız kadınlar sokağı* kitabını okurken yakalanan askerin yaşadıkları:

    - asker!
    - emredin komutanım!
    - napiyosun oğlum?
    - kitap okuyodum komutanım.
    - ne kitabı lan?
    - roman komutanım.
    - adı yok mu bu romanın?
    - yalnız kadınlar sokağı komutanım.
    burada komutan biraz durup düşünüyor ve sonra daha sakin bir ses tonuyla:
    - nerdeymiş bu sokak lan?
    - onu bulmak için okuyorum komutanım.

  • otuza gelip deyim yerindeyse karta kaçmaya yakın, yirmilerin başlarına gidip serserilikler yapıp dağıtmaya bir o kadar uzak demek 27 yaşında olmak. yıla bakıp yaşlanma hesabı yaparken aynaya bakıp suratında pek bir değişiklik göremediğin yaştır. belki gözlerinin altındaki çizgiler birazcık derinleşmiş o kadar. ama hadi içip sıçalım dediğinde artık eskisi kadar diplerde dolaşamadığını gördüğün, farkında olmadan otokontrol geliştirmeye başladığın yaştır.

    biraz da hesap kitap yapmak demek 27 yaşında olmak. eteklerini döküp yaptıkların ve yapmadıklarını gördüğün, sadece kendin için başardıklarının, hayal ettiğin kadar kabarık olmadığını gördüğün yaştır. sanki elinden kayıp gitmiş onca zaman, onca gençlik, onca aşk, onca sana ait her şey. bunu idrak edince de hesaplar yapmaya başladığın yaştır. çevrede senden başarılı yaşıtlarınla kendini kıyaslamaya başladığın, adını tarihe yazmışları ilahlaştırdığın ondan da öte evlenip çocuk sahibi olmuş akranlarına saygı ile yaklaştığın yaştır.

    hayatın bir kıyısından öbür kıyısına geçtiğini fark ettiğin, farkındalığının arttığı bir eşikte olmak demektir 27 yaşında olmak. sancılı, ürkütücü, tekinsiz... iki yakanın ortasındaki köprü gibi, nereye ait olduğuna tam emin olamamaktır. atladığın mı da o eşiği, daha iyi mi ya da kötüye mi gider bilememek; kararsız kalmaktır.

  • bu gece programı kapatırken "bizi izleyen askerlerimize; daha doğrusu vatanını devletini seven, canını kardeşini feda edecek kadar seven askerlerimize selam olsun" diyen şey. aklınca isyan eden yarbaya laf çakıyor. bir reyizci, şehit abisine laf çakıyor, hem de meşrebince.

  • deplasman tribununde 8 kisi var. farkli yerlere oturmuslar. lan insan bari sohbet eder sen kiev'in neresinden diye

    debe editi: senin anıtkabirin olmayacak, her sene öldüğün gün ve saatte saygı duruşu olmayacak sen sadece öleceksin.. daima yaşasın mustafa kemal atatürk ilke ve inkılapları.

  • 20 bin lira maaşla nasıl 3 araba sahibi olunuyor ve ayda bir yurtdışına gidilebiliyor ve üzerine hediyeler alınıyor acaba. abla 20 bin liradan o kadar uzak ki bu parayla ne yapılabileceğini bile bilmiyor :)