hesabın var mı? giriş yap

  • arkadaş dolandırılmadım diyor ama türkçesini çalmışlar haberi yok.

    edit: türkçe konusunda gelen eleştiriler nedeniyle entry'sine bir açıklama eklemiş. ben ikna oldum:
    --- spoiler ---

    "nasıl lan az türkçe kastım tırnak falan koydum. yaptık bir şeyler yaaaavv."
    --- spoiler ---

  • üniversitede aktif bir oymakbaşı olarak çalıştığım zamanlarda ilgilendiğim sihir sanatıyla hem kendim çok eğleniyordum hem de oymağımdaki çocukları çok eğlendiriyordum. bu merakımdan dolayı zati sungur' u tanıdım kendisi cumhuriyet tarihinin ilk büyük sihirbazıdır.

    10 mart 1898'de bursa doğumlu olan zati bey çocuk yaşta başlayan sihir aşkını sihirbazlar kralına dönüştürme yolu sırasında, deniz astsubay okuluna birincilikle girer daha sonra buradan 1. dünya savaşı sırasında denizaltı eğitimi için almanya'ya gönderilir.

    kader bu ya savaşın kötü gitmesinden dolayı yurda geri dönemeyip almanya'da kalır. bu süre zarfında orada çeşitli işlerde çalışırken, tabi bu arada sihirbazlığa ilgisi daha da artmaya başlar bununla ilgili kitaplar okur hatta başka sanatçılarının gösterilerini hiç kaçırmaz. daha sonraları kendi çevresine küçük numaralar yapmaya başlar.

    yıl 1920'ye geldiğinde berlin wintergarten tiyatrosundaki profesyonel sihirbazlık gösterileri yapmak için baş vurur ve orada ki başarıları ona büyük başarı getirir, hak ettiği üne kavuşur. sonrasında ver elini turneler. bir grup sanatçıyla fransa, italya, ispanya, kuzey amerika gibi ülkelere gider ve daha sonra 1922'de güney amerika'da turneye çıkar.

    bu turnelerden sonra büyük üne kavuşan zati sungur.12345
    günümüzde bile hala yapılmakta olan bir kişiyi ikiye bölme numaralarına bile katkılar yapmıştır.12

    yıl 1936'ya geldiğinde bunca yıl sonra zati bey artık ülkesine döner ve türkiye'deki ilk gösterisini ses tiyatrosunda yapar ve baya bir ses getirir ardından atatürk içinde gösteriler yapar. çok övgüler alır hatta ömür boy belediye rüsumu muafiyeti(bir çeşit vergi indirimi) hakkıyla ödüllendirilir.

    1966'ya kadar aktif sahne yaşamını dormen tiyatrosunda geçirir. daha sonra ise kendisinin kurduğu universal sihirbazlık stüdyosunda ürettiği illüzyon aletlerini dünyanın dört bir tarafına satar. yaşadığı 6 temmuz 1984 tarihine kadar içinde bitmeyen bir çocuk neşesiyle her daim sanatını göstermiştir.1
    2

    bir rivayete göre kendisinden etkilen çocukluğumuzun ünlü sihirbazı olan sermet erkin'in hocası olduğu söylenmektedir.

    son olarak ilgisi olanlara öğrenmesi kolay küçük numaralar
    oyun-1
    oyun-2
    oyun-3 bunu da siz çözün*

  • kız belasını aramış, bulmuş. işin kötü yanı baba kızının tırnağı kırılsın istemez. ilerde dayak yiyecek, ölecek yine baba üzülecek.

  • oyunlar inkâr edilemez bir şekilde uygarlığın getirdiği tabii bir sonuçtur. hatta en ilkelleri bile belli seviyede karmaşıklık gerektirir. en önemlisi ise, oyunlar; soyut biçimde düşünebilme ve düşünceleri mantık çerçevesinde idare edebilme yetilerini gerektirir. böylece biçimsize biçim verip, büyük esrarengizliklerin gölgesinde küçük ve fark edilir modeller yaratırız.

    bu oyunlardan en önemlileri olan ve uzakdoğuda "3 oyun" diye tabir edilen oyunlar; tavla, satranç ve go'dur.
    bütün oyunlar, -ister aydınlanmaya ister tam tersine yol açsın- mental enerjileri yönlendirir, fakat '3 oyun'u kendi sosyal durumlarında düşünmek daha anlamlı olacaktır. çünkü bu sayede her birinin genel ya da bölgesel tipin bazı temel karakteristiklerini nasıl yansıttığını görebiliriz.

    örneğin batının büyük tarihi oyunu satranç; kralı, orduları, yıkımı ve sonuç olarak bir şahın diğer şah tarafından yıkımını içerir. oyun, mahabarata'dan roland'ın şarkısı'na kadar batı'nın büyük efsanelerinin çizgisine tamamen yönlendirilmiş biçimde görünmektedir. bir kahramanın devrilmesi ve yeni kahramanın taçlandırılması.. şahtan piyona kadar tüm taşlar, güçleri katı biçimde tanımlanmış ve sınırlandırılmış hiyerarşik ve piramidal toplumun resmini verir.

    tavla, yakın ve orta doğu'nun favori oyunu zihni şans ve kısmet hakkında sorularla meşgul eder. zaten dinlerin doğduğu bu coğrafyada oluşan bu oyunun, din tesiri altında olmaması mümkün değildir. bu oyunun neresinde din tesiri var diyebilirsiniz. bu oyunda zarlar kader ve kısmeti temsil eder. ne kadar profesyonel ya da önde olursanız olun her zaman sizin haricinizde de bir kontrol mekanizması vardır. oyunun gidişatını bir anda değiştirebilecek bir güç vardır. bu da zardır yani mecazen kaderiniz. oyuna ne kadar iyi başlarsanız başlayın, ne kadar usta olursanız olun kaderiniz neyi gösterirse onu oynayacaksınızdır.

    go ise doğru insan, iyi toplum olmanın ön planda olduğu felsefelerin ve dinlerin yaygın olduğu uzak doğuda ortaya çıkmıştır. tüm taşların eşit değerde olması ve başlangıcında bomboş tahtada tamamen kendi hamlelerinizle sıfırdan bir yapı kurulur. bu da 'açık uçlu ve bilinmezlik dolu' budizm öğretisindendir.
    amaç yıkmak değil de geniş alan yapmaktır. yani birey değil toplum önemsenir. bir taşın gücü konumuna ve içinde bulunulan ana bağlıdır. bütün tahta üzerinde gelişme ve zayıflama, hareket ve hareketsizlik, küçük yenilgi ve geçici zafer dönüşümleri meydana gelir.

    tavla, satranç ve go beraber düşünüldüğünde uyumlu bir dünya görüşü oluşturduğundan, '3 oyun' kullanışlı ve mantıklı bir sınıflandırmadır.
    dolayısıyla bu '3 oyun' insan ruhundaki temel ihtiyaçlara cevap vermektedir. insanlar her yerde zihinlerini sosyal yapılar, mevkiler ve statülerle meşgul etmektedirler (aynı satrançta olduğu gibi). ayrıca, düşünme yetisine sahip her birey bazen kendi özel ilişkilerini şans ve kadere bağlar (tavladaki gibi). go ise hiçbir şeyi olmadan sadece zekasıyla yola çıkan insanların ruh halini yansıtır. herkes boş bir tahtayla başlar ve hiçbir kısıtlama yoktur ve o andan sonra meydana gelenlerin hiçbiri şans, varlık ya da sosyal statüyle değil de sadece sizin kendi aklınızın niteliğiyle ilgilidir...