hesabın var mı? giriş yap

  • - pazar gunu seni kilisede goremedim john?
    + olum wilyımlarla göl tarafına balığa gittik, aha böyle böyle lüfer vardı.
    - deme be..

  • yol üstündeki evlerde sönük aydınlık, biçimsiz çirkin binalar ve o binalarda yaşanan tutsak hayatlar, halkın çoğunun burnunda kemik ya da et probleminin olması, ilk dört koltuğa uykusuzların oturması.

  • devletin kaynaklarının temelini ne oluşturuyor biliyor musunuz? ülkede fakir zengin tüm vatandaşlardan, hemen hemen her vesileyle (telefon konuşması, ekmek almak vb.) toplanan vergiler.

    ne diyordu bu hükümet? kaynaklarımız kısıtlı, devletin malını çarçur edemeyiz, tasarruf etmemiz gerekli demiyor muydu? bu sebeple bir çok kamu kurumunda insanların maaşları donduruldu. hükümet kaynak sağlayabilmek için bir çok önemli kamu kurumunu, kit'leri satışa çıkardı. hatta satmaması gereken şeyleri bile (telekom gibi). gerekçe ne? kaynaklarımız kısıtlı.

    bu ülkede hastaların hatta kanser hastalarının bile ilaç masraflarının devlet tarafından karşılanmadığının haberlerini izledik tv'lerde. devlet kendisine düzenli prim ödeyen vergi mükelleflerine üç kuruşluk ilacı bile alırken kurban pazarlığına girmiyor mu? sebebi ne? devletin kaynakları kısıtlı.

    ülkemiz gelişmekte olan bir ülke, yani tam anlamıyla müreffeh değil. tam olarak batılı toplumların ulaştığı refah seviyesine ulaşamadık. batılı bir ülkede öğrenciye, hastaya, muhtaç durumda olanlara harcanan para miktarı ülkemizde harcanamıyor. bunun sebebi ne? ülkemizin yeterince zengin olmaması. arkadaşlar ülkenin kaynakları çok kısıtlı.

    hükümet zaten kaynak kısıtlılığından bir çok tedbir almadı mı? belli kesimlerden (özellikle ücretlilerden) alması gerekenin çok üzerinde vergi almıyor mu (gelir vergisi + dolaylı vergiler) ? bunun sebebi kaynakların kısıtlı olması.

    şimdi tüm bu kısıtlar altında iken ve ülke olarak maddi durumumuz kötü iken hiç de ihtiyaç olmayan böyle şaşaalı bir yapının inşa edilmesi hükümetin ve rte'nin samimiyetine gölge düşürmez mi?

    ak-saray'ın yapımı bana aylık geliri 3000 bin tl olan 5 çocuklu orta halli bir ailenin babasının sırf keyif için altındaki kendisine her halükarda yetecek olan arabasını (örneğin linea) satıp yerine yığınla kredi borcuna girerek yepyeni üst orta sınıf bir araba (audi a4 veya passat gibi) almasına benziyor. şimdi babaya böyle bir harcamayı neden yaptığını sorduklarında "aileyi daha iyi temsil etmem lazım, ben bu arabaya binerek ailenin itibarını koruyacağım" derse ne kadar aptalca ve bencilce bir açıklama olduğu anlaşılır. bu adama aklı başında her insan "yahu arkadaş senin daha küçücük bir sürü çocuğun (genç nüfus) var. sen halihazırda bunların eğitim, beslenme gibi temel ihtiyaçlarını sağlayamıyorsun. bu arabayı alarak onlara harcayabileceğin ve onların hakkı olan büyük bir miktar parayı kendi keyfin dışında hiçbir anlam ifade etmeyen bir şeye yatırmaya hakkın yok". diye sormaz mı?

    aklım almıyor vallahi aklım almıyor. bencilliklerini, kıroca-çocukça heveslerini bile ülkeye hizmet diye yutturmaya çalışıyorlar ya bir şey diyemiyorum.

    allah aşkına çankaya'nın ne problemi vardı da milyar dolarlık yeri yapma ihtiyacı hissettiler.

    bu ülkede kanuna, hukuka, mahkeme kararlarına en çok uyması gereken hükümet değil mi? neden mahkemenin durdurma kararına rağmen hukuk sistemini ayaklar altına alırcasına, göstere göstere mahkeme kararlarına uymadı? başbakanın, hükümetin mahkeme kararlarını uygulamama gibi bir hakkı var mı? yok kesinlikle ama kesinlikle yok. burası bir hukuk ülkesi olsa adamı öttürürlerdi. inşaatın sahibi olan şahıs da çıkıp tv'den çatır çatır özür dilerdi. ama maalsef ne ülkemiz ülke ne de halkımız halk.

    not: belki anlatım basitçe ve örnekler biraz aptala anlatır gibi oldu ama kusura bakmayın. aklıma geldiği gibi hışımla yazdım.

    edit: muaviye yeni yaptırdığı sarayı nasıl bulduğunu ebu zerr'e sormuş. ebu zerr: eğer kendi paranla yaptırdıysan israf, devletin parasını kullandıysan haramdır demiş. rte çok dindar ya, hep dinden referans alıyor ya burada da muaviyeyi örnek almış anlaşılan.

    edit2: imla

  • otobüs kalabalıktır ve millet yorgunluktan ebesininkini çay tabağında görmüş durumdadır. ilerde 3-5 kızlı erkekli genç kümesi şakalar, bağrışmalar altında otobüsün huzurunu kaçırmakla meşguller. artık 40-45 yaşlarında bir adam dayanamaz,

    adam : gençler biraz sessiz olun lütfen!
    kız : ya tamam susarız [der ama gürültüye devam ederler]
    adam :millet işten çıktı bir de siz bağırıp çağırmayın lütfen
    kız : okulda hocalar, otobüste bunlar hep dırdır hep vırvır
    adam : terbiyesizlere bak yavv, okulda konuşmazlar burada hâlâ konuşuyorlar,
    kız : ya sanane babam mısın?
    adam : ne bilim kızım annene sor * [ eee siz susmazsanız elbet bir susturan çıkar]

  • istanbul'un en iyi plazalarından birinde en iyi şirketlerin birinde çalışıyorum diye hava atarken;
    çalışanların yüzüne konuşamıyorum, arkalarından sözlüğe entry girerek hatta başlık açarak giydiriyorum diye de eklerseniz havanıza hava katabilirsiniz.

  • daha adil bir dünya mümkün kitabını finalistlere sokmadığı için oy kullanmaya gerek bile görmediğim anket. kimlere hizmet ettiği belli.

  • alkolden ehliyetine el konulmuş, ehliyetsizsin
    araç sürerken cep telefonu kullanıyorsun, canlı yayın yapıyorsun
    bir insana çarpıp öldürüyorsun
    durmayıp kaçıyorsun
    evine gidip yatıyorsun
    polis gelip seni evden alıyor
    ve
    adli kontrol şartıyla salıveriliyorsun
    bu nasıl adalet?

  • cevabı "içeride değildir ki lan" olan sorudur.

    tam tersine bütün odaların düğmeleri içeride iken tuvaletlerinki dışarıdadır. ha siz oturma odasına sıçıyorsanız onu bilmem.