ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
kadınların birden yok olması durumunda olacaklar
dışarıdayken etraftan duyulan yaran diyaloglar
-
üç arkadaş yan masada oturmakta. ikisi entel bir muabbete girişmişler, 3. gencimiz telefona gömülmüştür.
1. genç: ergenliğimdeki metal tutkum yavaş yavaş enstrümantel müziğe kayıyor. sabahtan akşama kadar guns n roses dinlediğim olurdu.
2. genç: evet, ben de artık bir moonlight sonata'ı estranged'a tercih ederim.
şarkı değişir;
2. genç: iyi insan lafın üstüne gelirmiş.
1. genç: kimin bu hatırlayamadım.
2. genç: goran bregoviç
3. genç telefondan kafayı kaldırır: o kim lan, bulgar forvet mi?
ikisi birden: s.ktir git hilmi, s.ktir git ya.
hilmi: noldu lan yavşaklar iki dakkada öldü entelliğiniz.
hangisini taktir etceğimi şaşırdım.
mahmud efendi hazretlerinin büyük kerameti
-
"allah için yola çıkanı allah yolda bırakır mı?"
bildiğim kadarıyla peygamberin torunu çölden çıkamamış orada aç susuz ölmüştür.
demek ki allah için yola çıkmamış, allah yolunda olan yezid'miş çünkü yezid yolda kalmadı, her işi rast gitti.
köylülerin lakap takarken çok insafsız olması
-
şimdi şöyle; tabi bu adetler yeni değil geçmişte de vardi. ama eskiden bu lakaplardan kurtulmak isteyenler hacca gidiyorlar dönüşlerinde ön ekleri yerine "hacı" koyup dönüyorlardı. sümsük hatce nine oluyordu hacı hatce nine. hatta yeterli parası olmayipta hacca gidemeyenlerin anadolu'da bir geziye gidip hacca gittim geldim diye yutturdugu bile rivayet edilir.
(bkz: refik halit karay memleket hikayeleri)
1971'den istanbul fotoğrafları
-
tanımlayamadığım bir huzur veren fotoğraflar.
bir kızla aynı evde yaşamak
-
müthiş bir şeydir yav. düşünsene kız. kızzz.... ulan iliğim kemiğim kurur be.
galiba bu yüzden bir kızla aynı evde yaşamıyorum.
kendine acı çektirme yöntemleri
baba kız diyalogları
-
aslında buraya mı yazılır bilemedim ama deniycem... neden böyle girdik çünkü bizim kız daha diyalog kuracak yaşta değil (21 aylık) ama şöyle bir diyalog(umsu) geçti aramızda geçen sabah...
efendim önce açıklama... bu aylardaki bebekler konuşma çabası içinde oluyorlar. duyduklarını tekrar ediyorlar... biz de o yüzden habire kızla konuşuyoruz. karşımızda sanki 40 yaşında kadın varmış gibi habasa anlatıyoruz, yok büyük ortadoğu projesi yok gençlerbirliği kasımpaşa'yı yener mi? yok ergenekon davası falan... neyse...
her bebek gibi bu kız da sabah daha karga bokunu yemeden uyanıyor. annesi de benden rica etti, bugün sen kalk diye, kalktık. yumurta falan hazırladık, kahvaltı ediyoruz... ben de hani öğreteceğim ya:
-hadi kızım bak yumurta...
-... (açmış ağzını yumurta bekliyor)
-tamam al bunu. ama bu yumurta, yumurta... neymiş yumurta
-... (ikinci lokma beklentisi)
-aferin kızıma neymiş bu yumurta... yu-mur-ta
-... (aç bırakıyoruz sanki it oğlu iti)
-yu-mur-ta..
-... (yok efendim söylemiyor)
-eh be. al tamam söylemezsen söyleme...
neyse efendim sıkıldım bende... yedirdim yemeğini falan, açtım sabah haberlerini izliyorum... haberlerde gördüğüm bir şeye kızmış olmalıyım ki:
-aptalll!!!
-aptal (gram hatasız)
-hassiktieer
-hattüütü
-ohaaa
-ooooaaaa
-lan?!?
-ban (hem de zıpalayarak söyledi)
-...
-...
-yumurta
-...
asi karı...
arif erdem
-
havaların soğuduğunu arif' in maça boğazlı kazakla çıkmaya başlamasından anlayabilirsiniz.
ayrıca ben hakem olsam maça çıkarken direkt sarı kart gösteririm kartı da cebine koyarım o şekilde oynasın uğraştırmasın beni..
artık iade kargo ücretinin müşteriye ait olması
-
bundan sonra iade edilemeyecek ürünlerin yüzde 95'inin ithal olması ne tesadüf değil mi? cari açığı kapatmak için yaptıkları küçük ama mide bulandırıcı işlere bakın şunların.