hesabın var mı? giriş yap

  • cevabı "içeride değildir ki lan" olan sorudur.

    tam tersine bütün odaların düğmeleri içeride iken tuvaletlerinki dışarıdadır. ha siz oturma odasına sıçıyorsanız onu bilmem.

  • muazzam bir eğitim geçmişine sahip, ekonomist, hukukçu, kültürlü, sanatsever, edebiyatla ilgili, sporu takip eden, entelektüel, mizah anlayışı olan, tevazu sahibi, gurme... vedat milor. çok seviyorum, çok büyük saygı duyuyorum.

  • bir kişi de gerçek olayları yazmamış ya vay arkadaş.

    uzan grubu bilindiği üzere imar bankasının sahipleriydiler, ya da teknik şekilde ifade etmek gerekirse hakim ortağı idiler. imar bankası aracılığıyla bir çok ihale kazanıp kısa sürede olması gerekenden çok fazla büyüdüler. ancak kriz döneminde bir çok banka olduğu gibi imar bankası da yalan oldu. üstelik bu yalan olma sadece krize bağlı değil yolsuzluğa bağlıydı. çok ayrıntılara girmeyeyim ama kısaca ifade etmek gerekirse, bankanın açıklamış olduğu rakamlarıyla gerçek arasında ciddi farklılıklar vardı. hem öz kaynakları hem de diğer kalemlerin tamamı gerçekte olandan farklıydı. bütün bunlar bankaya tmsf el koyduktan sonra ortaya çıktı.

    sonra ne mi oldu. bankaya el koyan tmsf hem mevduat sahiplerine hem de bankanın borçlu olduğu diğer kişi ve kurumlara borçlandı. uzan grubuyla bir çok kez masaya oturuldu ve borçların tahsili istendi. tam bunlar olurken de motorola ve nokia şirketleri uzan grubunun kendilerini dolandırdığını ve alacaklarını tahsil etmek istediklerini söylediler. rakamlar inanılmaz. motorola'yı 2 milyar dolar, nokia'yı da yaklaşık 300 milyon dolar dolandırmış adamlar. gerisi malum, hem motorola hem de nokia takip eden süreçte battılar, batmaya yaklaştılar. tüm bunlar olurken, borçlarını ödemeye çalışmak yerine siyasete atılmaya karar veren cem uzan beyefendi artık neyin kafasını yaşıyorduysa siz karar verin.

    deniyor ki muhalefete başladı sonra şirketleri elinden alındı. hayır efendim adamın dolandırmadığı kimse kalmadığı için şirketlerine el kondu. telsim'in satışından elde edilen 4.55 milyar dolarlık paranın 2 milyar doları direk motorola'ya gitti zaten.

    ha şunu diyorsanız katılırım. bu süreçler çok hızlı oldu çünkü adam muhalifti. eyvallah kabul ederim de arkadaşlar ister bir kaç yılda olsun, ister 5-10 yılda olsun tüm olanlar er yada geç olacaktı zaten.

    daha meraklı arkadaşlara tavsiyem muhtelif gazete ve televizyonların arşivlerine bakmalarıdır. bazı durumları okuyup gördüğünüzde bence çok şaşıracaksınız.

  • türkiye'de devlet bütçesinin %80'i gereksiz harcamalara gitmektedir. ankapark işte orada. bunun gibi yüzlerce örnek verebilirim.

    durduk yere harcama kalemi oluşturmayın. adam primini ödemiş emekliliğini hak etmiş. size ne!

  • bu uygulamada kendimi yaşlandırıp anneme yolladım. şu an yaşlılığını gördüğümüz dedemi bile tekrar yaşlandırmak zorundayım. bütün sülalemi yaşlandırdım. anneyi böyle şeylerden haberdar etmek pişmanlıktır.

  • tanım: yaptığı şey de artık dönüşü olmamak, her şeyi bütün sonuçlarıyla göze almak anlamında kullanılan deyim.

    her deyimin kendine özgü bir hikayesi olduğu gibi bunun da ilginç bir hikayesi var elbet. zamanında emevi komutan tarık bin ziyad, ordusuyla birlikte cebelitarık’tan ispanya’ya geçmiş, eh ispanya kralı durur mu, daha büyük orduyla bunların üzerine doğru gelmeye başlamış ya da askerler arasında böyle bir dedikodu almış başını gitmiş, gerçek olduğuna inanılmış. orduya korku salınmış bir kere. tarık bin ziyad da bunun üzerine, ordusunu yüksek bir tepeye çıkarmış, aralarından seçtiği kişilere de geldikleri gemiyi yakmalarını emretmiş. şaşkın askerler ve tarık bin ziyad, koskoca geminin alev alev yanmasını izlemişler hep birlikte. gemi yanıp kül olduktan sonra, bu deli yürek komutan, askerlerine dönüp, askerlerim gördüğünüz gibi artık geri dönüşümüz yok, gemileri yaktık, ya gelen ispanya ordusunu yeneceğiz ya da öleceğiz, ona göre savaşın! demiş. sonuç olarak tarık bin ziyad’ın ordusu ispanya kralını yenip endülüs emevi devletinin temellerini atmışlar.

    gün içinde kullandığım deyimlerin hikayesini okumak, araştırmak hoşuma gidiyor bu da etkilendiğim hikayelerden biridir.

    insanın hiçbir fedakarlıktan kaçınmadan, gerekirse ölümü göze olabileceği durumlarda kullanılan anlamı derin bir deyimdir.

  • adliyede ve hastanede çaycı.
    bir çaycı tanımak bir çok profesörü tanımaktır.
    bir profesörü tanımak sadece bir profesör tanımaktır.