ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
baruthane pilavcısı
-
bıyığına sıçtığım ne bulsa pilavın üstüne koyuyor.
6 senelik sevgilinin kötü günde bırakıp gitmesi
-
“içinde bulunduğum durumdan bir nebze kurtulmak için doğa yürüyüşleri yapıyorum ama nafile”
bu cümleden hareketle batmamışsın. çünkü fakir doğa yürüyüşü yapmaz, dolanır gelir
macey duff'ın vücut kıllarını aldırmayı bırakması
-
gözlerim bacak kısmına indiğinde, üniversitede yurtta kalırken üst ranza arkadaşım recep’in bacaklarını aşağıya salladığı anlar aklıma geldi.
bunu bilen liseli değildir
iz bırakan kitap cümleleri
-
"bir adam tanıdım, kafasız bir kadına yaşamının yirmi yılını verdi. her şeyi feda etti ona; dostlarını, emeğini, dürüstlüğünü bile.. ama bir akşam, kadını hiç sevmemiş olduğunu anladı. canı sıkılıyordu, hepsi bu. insanların çoğu gibi canı sıkılıyordu."
tokat gibi resmen, oturup üstüne bir süre düşünmüştüm ilk okuduğum vakit.
(bkz: albert camus)
(bkz: düşüş)
1 temmuz 2020 renault rezaleti
-
nasıl yardımcı olcaz anlamadım ki? pazartesi bi de bana getir ben bakayım bari.
bilgisayar oyununda manzara seyretmek
-
v rally adlı araba yarışında bir haritada ormanın içinden geçerken karşınıza bir dere çıkıyor. normalde o dereden hızla geçen arabalar kenara su sıçratırken, ben aracı dere kenarına park edip kuş seslerini dinlerdim. hep arabadan inip dere kenarında piknik yapmayı hayal ettim. olmadı. tabii araba yarışı bu. şimdi orada piknik yapma imkanı verseler, bu sefer bi küçük illa ki açılır. sonuçta yarışın ruhuna aykırı. olmaz. ımmm dıt.
erkeklerde liseli kız hastalığı
altınını darphaneye getirene sertifika verilecek
-
dünyanın hiçbir yerinde vatandaşının bireysel tasarrufu ile bu kadar ilgilenen bir siyasal iktidar olmamıştır.
17 mayıs 2000 galatasaray arsenal maçı
-
maç sonunda beni hüngür hüngür ağlatan yegane maç.
nasıl bir gün, nasıl bir akşam, nasıl bir maç sonuydu. anlatmak bir hayli zor... maçın uzatmaları bir şekilde bitmiş; ama benim de ömrüm gitmişti. maçı izlediğim odada abdürrahim albayrak gibi bir sağa bir sola koşturuyorum. soluklanmak için ara verdiğimde de arsenal'i, hakemi ve ingiliz seyircileri solo olarak kalaylıyorum. aklımda hem maç hem de kupa var. türk futbol tarihinde uluslararası arenada, kazanmaya en çok yaklaşılan kupa. uefa kupası. boru mu! yok değil. na böyle kafam kadar. yüksekçe ve genişçe...
penaltılar atılıyor, ben ise bildiğim duaları infinite loopa almış bir vaziyette okuyup duruyorum. galatasaray atıyor; arsenal atamıyor. dua etmemin işe yaradığını düşünerek yeniden dua etmeye başlıyorum. o anlar hıphızlı geçiyor. kendi kendime "ibre bizden yana" derken, "ibne arsenal" lafını da araya katık edip dua okumaya devam ediyorum.
ve sıra maçın kader penaltısına geliyor. popescu gerilmiş topa vuracak. benim popescu'dan tek farkım yay gibi gerilmem. o an bana dokananı lastik gibi gerecek vaziyetteyim... her neyse, popescu gerildi, topa doğru geldi, vurdu, zaman durdu. ve gol oldu. uefa kupasını ilk defa bir türk takımı, galatasaray, kazandı.
bir maçın tümünü hayatında ilk kez izleyen annem sevinçle bağırdı, ben bağırdım. balkonun kapısı açıktı, dışarıya kulak kabarttığımda mahalledeki herkesin bağırdığını duydum... bağırmaktan boğazlarım acıdığında duruldum, sonra birden bir şey oldu; anlayamadım. ekrana baktım, galatasaraylı futbolcular popescu'ya kavuşmuş bir o yana bir bu yana delice zıplıyorlar. fatih terim ise onlardan ayrı, çömelmiş tek başına ağlıyor.
işte fatih hocayı öyle görünce ben de tutamadım kendimi, başladım ağlamaya. fatih hoca ağladı, ben ağladım. o gece inanıyorum ki, pek çok kişi de bizler gibi sevinçten ağladı.
e uefa kupasını aldık. boru mu!
unutulmayan film replikleri
-
paris'te sıradan bir gece, bir taksinin içindeyiz:
taksi şoförü: körler genelde siyah gözlük takmazlar mı?
kör müşteri: öyle mi? bilemem, ben hiç kör görmedim ki!
night on earth
kızını üniversiteye yollayan baba cehennemliktir
-
(bkz: allah olmuşsun hayırlı olsun) (bkz: see you in hell)
kipa anneler günü şakası
-
içme şu zıkkımı diyor her daim validem
bir gün fakirim yine, dedim anne babamdan bi dal sigara çalsana bana
dur burada var dedi bir tane al bun, otur dedi bi de çay vereyim sana
tabi ben şaşırdım validem bana sigara veriyor ve üstüne çay getiriyor
yine arada evlenmiyormusun diye laf sokmayı da ihmal etmedi
sigaranın içine patlayan kibritlerden koymuş , ilk dumanı aldım ikinciyi çekerkene sigaranın ucu papatya gibi açıldı,
ben renk atmış vaziyette beklerken , valide kahkahayı patlattı, aldı sigarı elimden çayı da çekti önümden şimdi sittir git dedi sigara migara yok sana, güzel şakaydı halen validemden sigara isterken özenle takip ediyorum durumu