hesabın var mı? giriş yap

  • başlığı bir arkadaşım adına açıyorum, uzun hali ve içeriği;

    "6 yaşındaki yeğenimin ve ananesinin ölümüne sebep olan katilin suçuna itirazı

    26 haziran pazar günü saat 15:00 civarında mudanya'da alkollü araç kullanan burak ulga, aracıyla teyzem ve yeğenime çarpıp ikisinin de ölümüne sebep oldu. daha önce alkollü araç kullanımı sebebiyle iki kez ehliyetini kaptırmış olan bu şahıs, kaza sonrası iki kez alkolmetreye üfleyip 0,88 promil alkollü çıkmıştır. kendisi daha sonra alkol testine itiraz edip kan testi yaptırmak istemiş ve kan testi olaydan saatler sonra yapıldığı için temiz çıkmıştır. bu kişi bursa'daki ulga avukatlığın sahibinin oğlu olduğu için kazadaki suçundan bir şekilde sıyrılmaya çalışacağından ve ne yazık ki kurtulacağından endişe duyuyoruz. lütfen sesimizi duyun ve bu caninin alabileceği en ağır cezayı alması için girdiğimiz hukuk yarışında bize destek olun. konuyla ilgili uzmanlığı olan kişilerin yorumlarına ve tavsiyelerine de ihtiyaç duyuyoruz. "

    haber linki
    haber linki
    haber linki

    tweet

    edit: arkadaşlar destekleriniz için teşekkür ederim. aldığım mesajlarda alkol için kan testi kaç saat sonra yapılırsa o saatle orantılı olarak promile ekleme yapıldığını iletti arkadaşlar. bu bilgiyi burada da paylaşmak istedim.

  • konya’da bu röportajı veren kuryenin, getir firması tarafından hiçbir gerekçe gösterilmeden işten çıkarılması olayı.

    kaynak1 kaynak2 kaynak3

    getir? neden işten çıkardınız çocuğu? söyledikerinde 1 cümle değil 1 kelime yanlış var mı? resmi bir açıklama yapacak mısınız?

    (bkz: getir)

    (bkz: getir boykotu)

    dipçe-1: 12.11.2021 tarihli getir açıklaması

    dipçe-2: 12.11.2021 tarihli (getir açıklamasından sonra) kurye açıklaması : "evet getir beni işten attı".

    dipçe-3: bugün bir getir kuryesi arkadaşı yakaladım konuştum.
    ben: - abicim sosyal medyada sizin 14 saat çalıştığınız söyleniyor doğru mu? 7-8 saat mesainiz olduğunu söyleyenler var??
    kurye: - silktirsinler abi onlar, sabah 8, akşam 1 çalışıyouz. 12 saat zaten çalışmak zorundasın. 12 saatten sonrası artı senin için. bizler esnafız, bağkurlu gibi düşün abi.
    ben: sigortanız? kaza maza yapsanız n'oluyor?
    kurye: - abi bu gördüğün depo da bir esnafın. bu adamda getir'den franchising alıyor. bizlerde bu depo sahibine esnaf olarak hizmet veriyoruz öyle düşün. bağkur sigortamızı kendimiz yatırıyoruz. kaza mı yaptın. motorun tüm masrafları bana ait. öldüm parçalandım getir'in hiç bir sorumluluğu yok. adamlar tüm düzeni kurmuşlar. bize bir şey olsa getir en ufak bir sorumluluğu yok.
    ben: - peki kazancın nasıl yeterli mi?
    kurye: - abi 13-14 saat çalışıp 10 bin lira alsan n'olacak. hayatın silkiliyor haftanın 7 günü.

  • yağlı kafayla gezmeyi sevmiyordu. pis kokmak istemiyordur. ayakkabıyı çıkarınca etrafı kokudan bayıltan, uyarıldığında da yok yav benim ayaklarım kokmaz diyen pişkin leş adamlardan olmak istemiyordur. ailesinden öyle görmüştür, standardı budur. sabahları tertemiz güne başlamayı seviyordur. vücudu ıslanmadan uykusu açılmıyordur. kirli vücuda temiz kıyafetler giymeyi sevmiyordur. yakın temas halinde olduğu insanlara saygı duyuyordur. yanında oturan, aynı odayı paylaşan, aynı araçta yolculuk eden insanları rahatsız etmek istemiyordur. uykudan 5 dakika daha erken uyanmaya üşenmiyordur. zamanında uyanıp duş alır, saçlarını kurutursa hasta olmayacağını biliyordur bünyesi zayıfsa akşamdan giriyordur suyun altına.

  • babanın bir bacağı kesilmiştir. en başta kendisi, başına gelen bu durumu büyük bir metanet ve hatta esprilerle karşıladığı için; ailece iyi atlatabilmişizdir. yani ne kadar iyi atlatabilirsek. protez takılana kadar babanın daha rahat dolaşabilmesi için, kendisine bir tekerlekli sandalye alınmıştır. baba, anne ile birlikte yaşamaktadır ve anneden bir telefon gelir.

    - kedi, naber?
    - ne olsun annem. almanca çalışıyorum. münih'e gideceğim ya.
    - aa! ne güzel. bir şeyler öğrenebildin mi bari?
    - öğrendim. du bist meine lokomotive andreas!
    - ne demek?
    - asdfghjk! boşver! babam nasıl?
    - çok iyi. şimdi deniz kıyısındayız, çay içiyoruz. hava almaya çıktık. babanın fotoğraflarını çektim arabasıyla. hatıra kalsın diye. yakında ihtiyacı kalmayacak ya nasıl olsa. (gülüşmeler...)

    işte bu cümleden sonra, telefonun ucundan gelen babanın kahkahasını duymak...sizin için pek bir şey ifade etmiyordur ama, benim için nasıl güzel bir detaydır anlatamam.

  • çok üzgünüm.

    epey eleştirdiğim yanları vardı. timbaland'la şarkı yapması, bizim rage'ci çocukları bırakıp tek başına kola festivaline gelmesi falan. ama 90'ların en büyük vokallerindendi. gerek temple of the dog, gerek soundgarden olsun gerek audioslave olsun çok etkiledi bizi. rock müziğinin önemli figürlerindendi. çok üzdü.

  • akp kütahya milletvekili hüsnü ordu’nun kızı.

    --- spoiler ---

    milyonlarca genç iş ararken, akp kütahya eski milletvekili hüsnü ordu'nun kızı sümeyra, sınavsız ve açıktan atamayla kütahya belediyesi özel kalemi'nde işe girdi. ancak ankara'da yaşayan ve internet üzerinden kedi satışı yapan sümeyra'nın işe gitmediği ortaya çıktı. aydan aya hesabına yatan maaşını ise düzenli olarak aldığı iddia edildi.

    --- spoiler ---

    https://www.sozcu.com.tr/…ada-kedi-satiyor-2687215/

    eğer gazete haberi doğruysa, büyük rezalet.
    ama akp türkiyesi'nde şaşırtıcı mı? hayır tabi ki.

    ben şahsen akp'li olsam, akp'ye oy veren bir vatandaş olsam, her gün vicdan azabı duyar uyuyamazdım.

  • maazallah dan brown'a birşey olur da adam ölür kalırsa gelecek nesilleri yeni dan brown eserlerinden mahrum bırakmamak üzere yazılmıs rehberdir.

    kahramanımız <buraya isim girin, karizmatik olmali> 40 yaslarinda bekar, karizmatik ve zeki bir bilimadamidir.

    <üniversite adı girin, mümkünse ivy league olsun> üniversitesinde < kriptografi/ antropoloji/ oşinografi/ antik çağ felsefesi / teoloji...veyaz benzer birşey seçin> öğretim üyesi olan kahramanımız bir gün eski <dostu/ mentoru/ öğretmeni>'den bir telefon alır ve yardıma koşar.

    telefon eden kişi 70 yaşlarına yakındır ve bir <gizli tarikat üyesi/ mason/ cia başkanı/ devlette çok gizli araştırma yapan bir kurumun başkanı> olup mutlaka bilimle uğraşan orta yaşlarda <kızı/ kardeşi/ dişi olmak kaydıyla yeğeni> mevcuttur.

    kahramanımız yardım isteyen kişiye ulaştığında ise çok geçtir. arkadaşı ismi <buraya artık bol kesme işaretli bir isim uydurun. kulağa tuhaf ve arkaik gelen herhangi bir harf öbeği de olur, elf isim jenaratörü bile kullanabilirsiniz> tarafindan kaçırılmıştır.

    kötü adam, kendine acaip ritüeller ve muhtelif işkenceler < kırbaçlama/ zincirle duvara asma/ beş gün aç gezme/ testislerini burma/ çüküne ağırlık asma...hayal gücünüzü zorlayın işte!> çektirerek arınmakla kafayı bozmuş ve dünyayı ele geçirmek isteyen bir delidir. mutlaka çok güçlü ve çok akıllıdır. başta normal ve acınacak biri iken bir olay sonucu kafayı çizmiş ve mutlaka acaip bir dini inanç sahibi olmuştur. kafayı sıyırdığı konu ile ilgili bütün dünya literatürünü <sümerce kaynaklar da dahil> iki yılda filan okumuş ve bitirmiş olması önemli, atlamayın!

    yaklaşık 3. bölüme doğru, kahramanımız bir <müze/ kütüphane/ tapınak/ gizli laboratuvar> içinde kaçırılan arkadaşına ait bir <el/ göz/ kulak/ veya herhangi bir başka organ> bulur.

    bu organın bulunduğu yerde <kanla/ idrarla/ dövme ile/ ya da egzantirik herhangi bir şekilde> yazılmış ve kahramanımızın çözmesi için bırakılmış bir mesaj vardır.

    kahramanımız bu mesaja bakar. önce birşey anlamaz; sonra bölüm ilerledikçe konuyla ilgili kendisinden çok daha az eğitimi olan kadın kahraman sayesinde "birden" şifreyi çözer.

    şifre bir tane olursa yetmez, her çözülenden sonra yeni bir şifre çıkmalı. üstelik arada çözülmüş sanılan şifrelerin aslında çözülmediği de anlatılmalı yer yer.

    ha bir de şifreler çözülürken mutlaka işin içine en az bir sanat eseri girer.

    kahramanımız eserin yaraticisi olan <da vinci/ mikelanj/ dürer/ blake/ rodin/ newton....vs vs> 'ın şifreleri hazırlayan gizli örgütle bağlantısı olan bir şahsiyet olduğunu fark eder. herkesin gözü önündeki bu sanat eserinin aslında acaip derin sembolik anlamlar taşıdığı fark edilir kitabın ortasına doğru. eser 17. yy 'dan eski olursa süper ama aslında ne kadar eski o kadar iyi.

    olayı elbette <cia, fransiz gizli servisi, vatikan... artik ne bulursanız> de araştırmaktadır. araştırmanın başındaki kişi mutlaka kahramanımızın aleyhindedir. hatta ilk 10 bölümde şüpheyi iyice üzerine çekmeli, suç ortağı imiş gibi davranmalı.

    kahramanımız ve hanım arkadaşı hem baş kötü karakterden hem de araştırma ekibi başından kaçar.

    bu arada kahramanımız mutlaka <yüksek/ havasız/ derin/ soğuk vs vs > bir yerde mahsur kalır. unutmayın ne kadar fobi o kadar iyi....

    bundan sonrasını sallayın artık...bir iki taksi/ metro/ kovalamacası, bolca new-age zırvası eklediniz mi tamam.

    bastırırsanız telif isterim ona göre!

  • geçen aksam kofte yaparken kofteleri saydigimi fark ettim ve daha once hic saymadigimi. annenin kaderi kiza demisler, huylari da biraz boyle sanirim. zaman gectikce, kuzularla birlikte kofteleri de sayiyorsun muazzez. bos odalarin isiklarini sondurur oluyorsun.

    kelle basi alti kofteden hesabini yapiyor anne, kendisi sozde sevmediginden yemiyor. ben yemezsem her evladima bir kofte fazla duser diye dusunuyor ve agiz tadiyla bir kofte dahi yiyemeden gidiyor. essek degilsin ya, sen de dusunuyorsun, bu dunyada gun gordu mu annem, yasamadi ki daha hic, ben ona ne verebildim ki, o nereye gidiyor. kapilara baka baka yiyorsun kofteni, anne her an kapidan girip tabagina bir tane daha koyacakmis gibi geliyor; ama gelmiyor.

    arkadaslarin anneleri hakkinda dert yaninca yahut yaninda annelerine ses tonunu yükselttiklerinde onlari sarsip uyandirmak istesen de, eskiden aynisini sen yaptigindan belki biraz mahcubiyetle sesini çikaramiyorsun, idare et diyorsun, içinden keske benimki yasasa da karissa derken. o ne büyük bir lütuf sonradan anliyorsun. özlemek anneyi, sevgisini baska sevgilerde tamamlamaya çalismak, çok tuhaf. özel günlerin hakkinda eskiden beri canlandirdigin resimlerin içine o gün gelince onu asla sigdiramiyorsun, çocukken aklinin ucuna gelmeyecek senaryo senin hayatin olmus, yasiyorsun. haydi otur plan yap simdi yapabiliyorsan yoksa aç zeki müren dinle mihrabim diyerek yüz vurdugun kisileri hatirla, hepsi bir annen ediyor mu..

  • ''neden hayatında biri yok diye soranlara:
    hani bazen durakta belli bir otobüsü beklersiniz ya;
    on dakika, on beş dakika, yirmi dakika beklersiniz gelmez.
    bu arada başka alternatifler de geçer ama binmezsiniz.
    ne de olsa “beklemişsinizdir o kadar”, boşa gitsin istemezsiniz.
    sormayın artık bana!
    herhangi biriyle değil, beklediğime “değecek” olanla devam etmeliyim bu yola!..
    durakta yaşlanmak olsa da işin ucunda..'' *

    siz yine de beklemeyin.

  • - bana üç kilo salatalık, bir kilo havuç, iki kilo kabak, bir kilo da patlıcan...

    - ouuvvvvvv sınır tanımam diyosun yani?

    - misafirim gelecek gerizekalı