hesabın var mı? giriş yap

  • boşlukta kalındığı dönemlerde iyiden iyiye hayatı mahvetmeye başlayan hastalık. şöyle ki; düşünecek, kaygılanacak onca şey varken kişi sanki cımbızla çekercesine en önemsiz sorunları bulup üzerine gitmeye başlıyor. bu önemsiz sorunlar öylesine büyüyor, öylesine can sıkmaya başlıyor ki sonunda kişi hayatı için gerçekten önemli olayları takmamaya başlıyor.

  • kendisiyle ilgili bugünkü fotomaçtan bir haber:

    "g.saray, arda turan'ın sözleşmesini 2011 yılına kadar uzattı. iki yıl daha anlaşması olan genç oyuncuya ek olarak 3 yıllık daha mukavele yapıldığı öğrenildi. geçen sezon 2. yarıda vestel'e kiralanan arda, süper oynayınca geri çağrılmıştı. genç yıldız, hollanda kampına katılacak"

    görüldüğü üzere kendisi 2011 yılına kadar galatasaray'da kalacakmış. yalnız benim haberde dikkatimi çeken şey, adamın "süper oynayınca geri çağrılması." şahsen fotomaca mail atıp haberin "geçen sezon 2. yarıda vestel'e kiralanan arda, çılgın atınca geri çağrılmıştı" olarak düzeltilmesini isteyeceğim.

    süper oynayınca geri çağrılmıştı ne lan, bu gazetenin haber servisi nerde toplanıyor acaba.

  • sorites paradoksu, yığın paradoksu olarak da bilinir. esası dilin nesneleri sınırları ya da miktarları ile belirleyen bir yapıda olduğu inancını sorgulamaya dayanır. "kimlere kel deriz?", "saat kaçta çok geç olur?", "tepe ile dağ arasındaki fark nedir?" gibi exact sınırları olmayan amma velakin kullandığımız dil içerisinde sık sık başvurduğumuz bu kavramlar(nitelemeler) bizi net ifadelerden uzaklaştırır. örneğin bir kamyon dolusu kum gördüğümüzde, miktarının çok fazla olduğunu söyleriz, peki ya içinden bir zerre kumu alırsak ne olur? kesin olan birşey vardır ki, demin belirttiğimiz çok fazla miktardaki kum artık bir adet de olsa azalmıştır. ama yine de biz onun çok fazla miktarda kum olduğunu söyleriz. halbuki mantık bize bir şeyden bir şeyin çıkması neticesinde, miktarın azaldığını ve onu eskisinden daha az olarak nitelendirmemiz gerektiğini buyurur. sonuç olarak mantık, bu tarz yargılarımızı kapsayacak kadar faydalı bir araç değildir. bu paradoksta asıl olarak bu sorun ortaya çıkarılmak isteniliyor.

  • brezilya'nın neşesini, rengini, kültürünü, futboluna o kadar güzel yansıtırdı ki, sayesinde maç boyunca samba izlemiş, rio sokaklarında renkli bir tur atmış, estetiğe doymuş olurduk.
    dişlek suratı, bitmeyen neşesi, oldukça doğal gözüken doğaüstü yetenekleri ve vitaminsiz tipiyle, şahsıma önce futbolu, sonra brezilya'yı sevdirmiştir.
    selam olsun.